| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir, Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 107 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4884) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 24 .01.2023 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Önce emek veren arkadaşlara teşekkür edelim çünkü bir iki madde burada çok tartışmaya mahal vermeyecek şekilde düzenlemeler içeriyor. Ama, başka maddelere baktığımız zaman, Anayasa'nın birçok kuralını ihlal eden bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Şimdi, bu Anayasa'nın 13'üncü maddesinde temel hak ve özgürlüklerin nasıl sınırlanacağı belli, 13'üncü maddede çok net olarak diyor ki: "Temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın..." Kamil Bey, müsaade eder misiniz?
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Siz devam edin.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Siz dinlemezseniz devam edemem ki ama.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Yok canım, bana anlatmıyorsunuz; huzura anlatıyorsunuz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Size anlatıyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Bana niye anlatacaksınız?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Orada oturuyorsunuz, size anlatıyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Öyle elinle değil, ağzınla şey yap.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Başka bir emriniz var mı?
BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Hadi, bırak, gerek yok.
Buyurun Sayın Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - İhlal ettiğiniz maddeyi okuyorum: "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." Burası güzel. Şimdi, Anayasa'nın 42'nci maddesini okuyacağım: "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz." Şimdi sizin getirdiğiniz yasada basit bir şey okuyacağım: Yükseköğrenim kurumu içerisinde alkollü içki kullananlar eğitim hakkından yoksun bırakılıyor, belirli bir süreyle. Bunun, Anayasa'nın 13'üncü maddesi ve 42'nci maddesi karşısında bir anlamı var mı? Yani ölçülülük bu mu, özgürlüklerin özüne dokunmamak bu mu? Yarın öbür gün gencecik bir çocuk... Alkolün ne olduğu da tanımlı değil burada. Basit bir alkolle, ağzında 50 miligram alkolü çıkarmaya kalksanız eğitim hakkını elinden alacaksınız ve buraya böyle bir düzenleme getirdiniz, bizi dinlemeye de lütfetmeyeceksiniz, öyle mi?
Sayın Hocam, istirham ediyorum. Böyle muallak, hukuki anlamda belirlilikten uzak, ölçülülükten uzak, hakkaniyetten uzak, hukuki güvenlik ilkesiyle alakası olmayan düzenlemeleri sokup sokuşturup bir ideolojik tariflemeyle beraber gencecik çocukları sokağa bırakmayın lütfen. Bu olmaz, bunu tarif edemezsiniz. Yani, birisi alkol içer, birisi çay içer, burada alkollü... Hani sarhoş tanımı bile değil ya. 50 miligram -ya da neyse bilemiyorum- ağzına alkol sürecek olan bir çocuk sizin bu düzenlemenize göre -sanıyorum bir haftanın karşılığıydı- eğitim hakkından yoksun kalacak. Bunu biz de vicdanımıza yedireceğiz ve bu kanun teklifini buradan geçireceğiz, öyle mi?
Şimdi, daha önceki düzenlemeyle alakalı Anayasa Mahkemesinin kararı var. Kanunilikle beraber hukuki güvenlik, belirlilik, öngörülebilirlik gibi tanımlar yapmış Anayasa Mahkemesi. Burada, yaptığınız düzenlemelerle ilgili bir dünya düzenlemede bunu bozan tarifleriniz var. Mesela "Yükseköğrenim kurumlarında işgal ve benzeri fiillerle yükseköğretim kurumunun hizmetlerini engelleyeceği eylemlerde bulunmak." İşgalin tarifi nedir? Bilmiyoruz. Peki, benzeri eylemler nedir? Mesela "işgale benzeri eylem" dediğimizde siz farklı düşüneceksiniz, ben farklı düşüneceğim, Sayın Başkan farklı düşünecek, Sayın Kaboğlu zaten bambaşka düşünecek, öyle mi? Öyle olacak. Öyleyse bu öngörülebilirlik ve belirlilik ilkesinin neresinde duruyor bu düzenleme? Katkı sunmaya çalışıyorum, illa sokuşturmak zorunda değiliz bu maddeleri böyle. Kavramların karşılığının ne olduğu belli değil, bu tablo içerisinde -tekrar ediyorum- hukuki güvenlik ilkesi, öngörülebilirlik ve belirlilik ilkesini ihlal eden bütün cezaları alt alta sayabiliriz. Öyle üstünkörü yazılmış ki "bir yerde suç işlemek kastıyla örgüt üyesi olmak" tanımının üzerinde kesinleşmiş mahkeme kararından bahsediyor. Altta örgüt üyesi olmamakla beraber yardım ve yataklıkta bulunmakla ilgili bağımsız ifadede kesinleşmiş mahkeme kararı diye bir ifade yok. Bunların ikisi de herhâlde Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Kanunu anlamında karşı karşıya koyduğumuzda, benzer suçun farklı versiyonları olarak ele alınması gerekirken birine niye "kesinleşmiş mahkeme kararı" diyoruz, diğerine niye kesinleşmiş mahkeme kararı koymuyoruz? Çalakalem. Ama bunlar daha sonra sorun yaratacak, mahkemelere gidildiğinde, işte, burada tartıştığımız bu gerekçesiyle alakalı, dibacesiyle alakalı konular anlam taşıyacak, o yüzden konuşmamız gerekiyor, neyi murat ettiğinizi burada anlatmanız gerekiyor.
Bir de ceza yargılamasına nereden baktığınız çok önemli. Ceza yargılamasını bir ıslah mekanizması olarak mı görüyorsunuz, bir kefaret mekanizması olarak mı görüyorsunuz? Artık, kefaret mekanizmaları, ıslah mekanizmaları karşısında ilkel mekanizmalar olarak kabul ediliyor; Hammurabi Kanunları'yla başlayıp ölçülü ölçüsüz kefaret kavramları. Hangi suçtan olursa olsun insanların öğrenim hakkını biz niye ellerinden alıyoruz? Kesinleşmiş mahkeme kararı olan birisinin cezası infaz edilir, biter; gelir eğitimine devam eder. Niye yapamıyor eğitimini bu şekilde? Niye uzaklaştırıyoruz kurumlardan? Nedir derdimiz? İlla ve sadece Terörle Mücadele Kanunu'nda iki tane maddeyi cımbızla alıp buraya koyarak neyi murat ediyoruz? Zaten çocukların her türlü yargılamaları Terörle Mücadele Kanunu kapsamına alınarak yapılıyor, ağzını açsalar öyle yargılanıyorlar bu ülkede. Bu ülkede her 40 kişiden 1'i Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılama ve soruşturma geçiriyor ya. Bizim bir ayıbımız var zaten, ağzını açan bu anlamda bir soruşturma ve yargılama geçiriyor. Efendim, rakam olarak söyleyeyim, Adalet Bakanlığının rakamları, 2021 yılı sonu itibarıyla 1 milyon 700 küsur bindi, şimdi 2,5 milyon civarında, sanıyorum o civarda. Böyle ayıbı olan bir ülkede, biz kalkıp bunları buraya koyuyoruz ve milletin eğitim hakkını elinden alıyoruz. Bu Anayasa'nın 42'nci maddesi o zaman niye var? "Eğitim hakkı engellenemez." niye deniliyor? Öyle ya, buna da bir cevap vermemiz gerekir.
Şimdi, tedbiren okuldan uzaklaştırma koymuşsunuz. Ya, yine söyleyeceğim bu 42'nci maddeyi, yine Anayasa'nın masumiyet karinesini söyleyeceğim. Hakkında kesinleşmiş bir ceza olmayan kişiyi otuz gün okulundan uzaklaştıracaksınız! Ya, kesinleşmiş bir cezası olmayan kişi ve Anayasa'nın bu hükmü açık, Anayasa'nın masumiyet karnesi açık. "Hakkında kesinleşmiş hüküm olmayan herkes masumdur." Siz "Otuz gün okula gelme." diyeceksiniz, eğitim hakkını engelleyeceksiniz. Sonra, adam beraat edecek, engellenmiş eğitim hakkıyla baş başa bırakacaksın. Niye? Neden korkuyoruz biz? Bir adam mahkûm olmuşsa gider, içeride yatar. Ya, adamla ilgili adli sistemin öngördüğü bir tutukluluk varsa gider, orada tutukluluğun karşılığını çeker; siz niye eğitim hakkını elinden alıyorsunuz?
Yani adli sistemin özgür bıraktığı bir kişiyi, siz niye eğitim hakkını kullanmaktan uzaklaştırıyorsunuz? Bu maddeyi ısrarla ve inatla önünüze koyacağım.
Burada, az önce söylediğim 13'üncü madde ve 2'nci maddeyi bir arada düşündüğümüzde bu kanun teklifinin disiplin soruşturmasıyla ilgili getirdiğiniz hemen hemen bütün maddeleri bu anlamda bir çelişki taşıyor. Tek tek saymak yerine topyekûn söyleyeceğim, daha anlaşılabilir olsun. Bakış açısının ne olması gerektiğini söyleyeyim ben. Gencecik çocuklarımız var bizim, bu ülkenin inovasyona ihtiyacı var, bilgiye ihtiyacı var, üretime ihtiyacı var, bilgili çocuklardan oluşturacağımız girişimci gruplara ihtiyacı var. Temiz sermayeyi, temiz girişime aktarabilecek gencecik insanlara ihtiyacımız var. Biz, potansiyel suçlu olarak bakacağız herkese. Niye bunu söylüyorum? Çünkü burada düşünceyi de cezalandırıyorsunuz siz. O inovasyon dediğimiz bilgi, üretim denkleminin yaratılması önce düşünebilmekten geçiyor, tasarlayabilmekten geçiyor, gerektiğinde protest düşünebilmekten geçiyor. Size, bana rağmen düşünebilmekten geçiyor. Siz kendi normlarınıza uygun gençler arıyorsanız onların üreteceği sizin kadar olur.
Çok ürettiyseniz, bu ülke huzur ve refah içerisindeyse, zenginliği paylaşmakta güçlük çekiyorsanız, gayrisafi millî hasılamız tavana, arşa değdiyse biz gençleri cezalandıralım, akıllarını da cezalandıralım. Nerede görülmüş kardeşim afiş asan bir adamı hemen okuldan uzaklaştırmak? Bu Anayasa'da toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkında madde yok mu? 34'üncü maddesi yok mu bu Anayasa'nın? Herkese bu özgürlük verilmiş mi? Hangi afişi astığında siz okuldan uzaklaştıracaksınız? Doğayla ilgili afiş asarsa uzaklaştıracak mısınız? İnsanla ilgili asarsa, barışla ilgili asarsa, kardeşlikle ilgili asarsa... Kardeşlik astı "Solcudur." deyip gönderecek misiniz? Böyle bir tanım olur mu ya? Okudum hukuki güvenlik ilkesini, hukuk devletini, 13'üncü maddeyi; hepsini okudum ya. Kimi göndereceksiniz afiş astı diye? Kim değerlendirecek bu afişlerin niteliğini? Birileri de çıkar başka bir görüşe göre davranırsa o okullarda, bambaşka görüşteki çocukların, bir okulda bir grubun, bir okulda bir grubun eğitim hakkını ellerinden alarak mı değerlendireceğiz? İnovasyon böyle mi çıkacak ortaya? Bilgi böyle mi çıkacak? Düşündü diye çocuklar köteklenerek mi çıkacak? Eğitimden uzak tutularak mı çıkacak? Ne olursunuz, yalvarıyorum ya, geleceğimiz için yalvarıyorum, getirmeyin böyle kanunlar, gözden geçirin bunları. Öyle çok şey yaparak geçiştireceğimiz bir konu değil bu, bıyık altından gülerek geçiştireceğimiz bir tablo değil. Kendi çocuklarınızın geleceğini yiyorsunuz, farkına varın. Yarın çocuklarınızın farklı görüşünde olan yöneticiler, onlar da aynen bu şekilde nobranca davranır, sizin çocuklarınızın eğitim hakkını engellerse onun karşısında da ben olacağım, bugün sizin karşınızda olduğum gibi ama siz de demokrasiyi içinize sindirin.
Bu 13'üncü maddede tarif edilen, demokratik toplumdur. Demokratik toplum, düşüncenin açıklanabildiği toplumdur; görüşlerin sahaya sürülebildiği, onlardan teati edilerek, neden-sonuç ilişkisi içerisinde üretimin, tasarının, tasarıyla beraber marka değerinin yaratılacağı toplumdur. Bir çocuk, yarın sizin fikriyatınıza hafif farklı bir tasarımda bulunsa, bu kanuna göre, onu okutmazsınız siz ya, vallahi okutmazsınız!
Söyleyeceklerimi buraya kadar net olarak söylediğimi düşünüyorum. Tekrar istirham ediyorum, eğer çocuklarımızın geleceğiyle ilgili çok küçük de olsa kaygı taşıyorsanız, bu kanun teklifiyle alakalı itirazlarımızı tekrar gözden geçirerek yeni bir düzenleme yapma yoluna gidelim. Ben hiçbir çocuk disiplin cezası almasın demiyorum. Disiplin cezasının verilebilecek olduğu şartlar bellidir, o şartlara ilişkin yeni bir kanun yapmak mümkündür, illa, ısrarla ve inatla Meclisin özellikle çok fazla kanun görüştüğü bir dönemde alelacele bu kanunu getirip geçirmeye kalkmayı çok doğru bulmuyorum.
Millî İstihbarat Teşkilatının eğitimli kadrolardan oluşmasını ben de önemsiyorum, biz parti olarak da önemsiyoruz. Hiçbir engel yok, akademilerde okusunlar, yüksekokullarda okusunlar, o alana ilişkin eğitim alsınlar, çok donanımlı olsunlar. Bunun hem bizim milletimize hem dünya milletler ailesine faydasının olacağını düşünüyorum, entegre oldukları her alanda faydasının olacağını düşünüyorum. Ama bu Anayasa'yı değiştirseydiniz keşke ya. Niye değiştirmediniz?
Siz yola çıktığınızda "YÖK'e hayır." diye geldiniz, tam yirmi iki senedir YÖK'le beraber yaşıyorsunuz. O "Hayır." dediğiniz YÖK'e ilişkin madde 131'inci madde, işte, bu kanunda bunu çıkarmamıza engel; şimdi geldik taşa değdik. Siz şöyle bir ifadeyle anlatmaya çalışıyorsunuz: "MİT bizim bir güzide kurumumuzdur, bırakın, onunla ilgili içsel düzenlemeleri yapabilelim. Niye ayak bağı oluşturuyorsunuz?" Hayır, ayak bağı Anayasa'da. Niye ayak bağını çözmediniz? Niye çözmediniz? Niye Anayasa'yı dolanalım istiyorsunuz şimdi burada? Bu Anayasa'nın 132'nci maddesi istisnayı düzenlemiş -istisna demek, sınırlı düzenleme demektir- orada istisna olarak geçen bir kurum değilse, ona ilişkin düzenleme yapamazsınız, kusura bakmayın. Yani burada yaparsınız, Anayasa Mahkemesine gittiğinde, eğer gerçekten hukuki anlamda bir değerlendirme yapacaksa, etki altında kalmayacaksa ve hakikaten demokratik bir ülkenin hukuk kurumu gibi davranacaksa, bana göre, iptal etmesi lazım. Ama ben de istiyorum Millî İstihbarat Teşkilatı eğitimli, donanımlı, gerçekten kariyer yapabilecek arkadaşlarımızdan oluşsun. Gelin değiştirelim Anayasa'nın 131'inci maddesini. Niye ağzınızı açmıyorsunuz?
BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Sayın Aydoğan, herhâlde sonradan geldiğiniz için başta yapılan tartışmalardan haberiniz olmadı.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ben bu tartışmayı kendi adıma devam ettiriyorum, sizin tartışmalarınız size ait.
BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Yani işte, bu konular Anayasa olarak izah edildi.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - İçinde Emniyet teşkilatı var.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, Emniyet teşkilatı ayrı, Millî İstihbarat Teşkilatı ayrı yerlere bağlı.
BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Kurum temsilcileri de ifadelerini...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bize bunları anlatmayın, orada Emniyet teşkilatı ve Silahlı Kuvvetler ayrı kurumlar.
BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - "Emniyet teşkilatı" diyor, bakın orada.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Millî İstihbarat Teşkilatı doğrudan...
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Sizin yorumunuz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ben yorumumu yapmıyorum, ben idare hukukunu iyi bilen bir insanım, öyle geçiştiremezsiniz bu konuları.
BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Yargıtayın kararı var, haberiniz olsun.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Millî İstihbarat Teşkilatı İçişleri Bakanına mı bağlı? Emniyet teşkilatı İçişleri Bakanına bağlı. Alakasız kurumlardan bahsediyoruz. Emniyet teşkilatıyla ilgili yapacaksanız böyle...
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - "İçişleri Bakanlığı" ibaresi...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, bu ayak bağını unutmayın. Ben iyi bir hukukçuyum, size hatırlatıyorum, bu ayak bağını çözmediğiniz için bugün burada bu tartışmaları yapıyoruz. Daha fazla işgal etmeyeceğim sizi, öyle Anayasa'yı uydurup kaydırıp orasından da bunu çıkarabilir miyiz diyemeyiz.
Millî İstihbarat Teşkilatı çok özel bir kurumdur. Tekrar ediyorum donatılmasını arzu ediyoruz, eğitilmesini arzu ediyoruz ama bir çırpıda Anayasa değişikliği hazırlayan sizler gelin, hep beraber, toplumun önünde, tak diye, YÖK'e ait bu maddeyi kaldıralım, değil mi İbrahim Hocam? Buyurun, kaldıralım, bu tartışmayı da yapmayalım. Bu da Anayasa'ya uygun hâle gelsin.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.