| Komisyon Adı | : | (10 / 6818, 6819, 6821, 6822, 6823, 6824, 6825) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü temsilcileri tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 25 .01.2023 |
AYLİN CESUR (Isparta) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bakanlıklarımızın değerli bürokratları, genel müdürleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli genel müdürlerimize, Sayın Musa Şahin'e, Gülser Ustaoğlu'na ve Sayın Hakan Ay'a çok teşekkür ediyorum bu önemli sunumları için. Yalnız, sunumlar güzel, gerçekten de nelerimiz var bunları bilmeye de ihtiyacımız var.
Arkadaşlarımızın, hâliyle, hani zaman kısıtlaması nedeniyle zaman zaman müdahale etmeleri de normaldir ancak ben bugünkü Komisyonun, özellikle toplantının başından beri gördüğüm bir problemi sorularıma geçmeden önce söylemek istiyorum çünkü -belki de hekim olmamdan kaynaklı- problemi tespit etmezsek çözüme falan ulaşamayız. Yani bu Komisyonun işleyişinde söz alan arkadaşların haklı haksız ya da hani muhalefet milletvekili olma tartışmasını da bir kenara bırakıyorum. Biz bir komisyon kurduk ve bunu 5 parti beraberce kurduk. Bir problem var Türkiye'de ve bu 5 parti ortak olarak bu problemi çözmek istiyoruz. Eğer problem olmasa 5 partinin beraberce kurduğu bir komisyon oluşmamış olurdu. Bu problemi çözebilmek için de bu Komisyonun değerli üyelerinin gerek bireysel gerekse temsil ettikleri partilerinin görüşlerini burada ifade etmelerini, açıklamalarını ve endişelerini dile getirmelerini bence normal karşılamamız lazım. Ve eğer her kullandığımız şeye böyle karşılıklı atışma şeklinde filan devam edecek olursak sanki şöyle bir durum oluyor; ben, özellikle de iktidar partisinin buna yol açmasının değerli bürokratları da Sayın Başkanı da rencide ettiğini ve zafiyete düşürdüğünü düşünüyorum çünkü biz kimseyi suçlamak için toplanmadık burada yani bir problem var, suçlunun kim olduğu değil, problemin çözümü esas olmalı. Dolayısıyla, elbette devleti yönetenlerin ve iktidarda olanların bazen hassasiyet gösterip üzerine alınmaları normaldir ancak eğer yeterli olunsa ve eksiklik olmasa bu toplantılarda, burada bu kadar insan boşu boşuna toplanmazdı. Dolayısıyla, ben, öncelikle, Komisyonunun işleyişinde gerek süreler konusunda gerekse diyaloglar konusunda Sayın Başkandan kendisinin daha çok müdahil olmasını ve Sayın Başkana arkadaşlarımızın daha çok saygı göstermesini rica ediyorum.
BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Alışacağız hep beraber Aylin Hanım.
AYLİN CESUR (Isparta) - Çünkü eğer böyle bir komisyon ortamı devam edecekse ben, ilk günden Komisyonla ilgili umudumu yitirmiş vaziyetteyim; biz buradan bir şey falan çıkaramayız. Sonuca ulaşmak istiyorsak...
BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - "İlk günden" derken bugünü mü kastediyorsunuz?
AYLİN CESUR (Isparta) - Yani üçüncü gün olsun Başkanım, bugünkü tartışmalardan kaynaklı.
Şimdi elbette tartışacağız, yanlış varsa düzeltin ama herkese medeni bir şekilde söz veriliyor burada, herkes mikrofonla sözünü alır, kendi düşüncelerini aktarır. Bence bu çerçevede gitmeyi tercih edelim, yoksa ben, bir muhalefet milletvekili olarak buradaki, Türkiye'deki problemin, herkesin kendi bakış açısıyla dile getirdiği problemin varlığına itiraz varmış gibi bir algıya kapılmaya başladım; efektif sonuç alamayacağız. Yani burada değerli bürokratlar da vakitlerini ayırmışlar, gelmişler, bulmuşken bence sorunu tespit edelim.
BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Teşekkür ediyoruz.
Siz soruya geçin, evet, çok sağ olun.
AYLİN CESUR (Isparta) - Bir tespitim daha var. Bu tespit de şununla alakalı: Burada biz neden toplandık, bunun acaba herkes farkında mı değil? Farkındadır diye... Yani ben mi yanlış anlıyorum çünkü bakın, Komisyonun ismi şu...
ARZU AYDIN (Bolu) - Yok, vallahi algımız yüksek yani o konuda rahat olun, algılayabiliriz.
AYLİN CESUR (Isparta) - Ama müsaade ederseniz... Demin ki madde silindi bir anda.
ARZU AYDIN (Bolu) - Ama hepimize söylüyorsunuz; doğrusu olmadı yani.
AYLİN CESUR (Isparta) - Evet, siz de söz aldıysanız... Az önceki atışmayla alakalı bir tespitim var.
Bakın, Komisyonun adı şu: "Altı Yaşındaki Bir Kız Çocuğunun Evlilik Adı Altında Cinsel İstismara Maruz Bırakılması Olayının Araştırılarak Benzer Olayların Yaşanmaması ve..." Ben buradan sonrasını -herkes görüşlerini biraz sonra ifade edebilir- sormak istiyorum: "Her Türlü Çocuk İstismarının Önlenmesi İçin" denilirken burada kasıt ne? Biz sadece cinsel istismar için mi konuşacağız...
BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Yok, yok.
AYLİN CESUR (Isparta) - ...yoksa "her türlü çocuk istismarı" denilirken her türlü istismarı mı tartışacağız? Eğer her türlü istismarsa az önceki tartışmanın yersiz olduğunu düşünüyorum yani bir şey ifade edildi, söz verildiğinde herkes cevaplayabilir. Eğer her türlü istismarsa konuşmalarımızı ona göre devam ettirelim; yok, eğer sadece cinsel istismarsa, Komisyonu daraltacaksak Başkanım, ona göre devam edelim bundan sonraki tartışmalara. İkinci tespitim de bu, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sorularım vardı ama sorulardan ziyade, Komisyonun bundan sonraki çalışmalarının efektivitesini daha da artırmak ve sonuca ulaşmak bakımından bazı şeyleri söylemek istiyorum.
BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Onu konuşacağız toplantının sonunda, erteleyin onu.
AYLİN CESUR (Isparta) - Şimdi, problem var. Değerli bürokratlara da aslında bu tespitlerim. Hâliyle, onlar kendilerinin yaptıkları çalışmaları bize aktardı; aslında bazı konularda çok da iyi bir pozisyonda olduğumuzu, benim de çok bilmediğim şeyler olduğunu gördüm, memnuniyet duyduğum alanlar da var ancak daha çok -bir eksiklik var ama o eksiklikler neler, onlara yönelik değil de- var olanları, tabii, hâliyle, sıraladınız. Ben de arkadaşlarımın, benden önce söz alanların... Bizden neler beklersiniz? Siz nelerde zorlanıyorsunuz? Bizi bu konuda uyarmanızı ve cevaplar verirken, mümkünse, hiç değilse "cevaplar" bölümünde bu Komisyondan beklentilerinizi sıralamanızı rica ediyorum çünkü korunma ve sonraki rehabilitasyon kısmı değil sadece buradaki, O eksik mi, değil mi Komisyonu değil. Türkiye'de bir problem var. Nedir problem? Türkiye'de her gün -altını çizelim- en az 195 çocuk cinsel istismara ve saldırıya uğruyor. Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği diyor ki, 2020 verileri bunlar: "Türkiye, çocukların zorla evlendirilmesinde Avrupa 1'incisi." Şimdi, TÜİK istatistiklerine göre 2020'de -ben de rakam vereceğim değerli bürokratlara- toplam evlenme sayısı 487.270, zorla evlendirilen kız çocuk sayısı 13.014 ve TÜİK verilerine göre, 16-17 yaş grubundaki kız çocuklarının yaklaşık yüzde 88'i kendilerinden 4 ila 33 yaş büyük erkeklerle evlendirildi.
Şimdi, biz, sistematik olarak, bir erkek şiddetinin ve çocuk istismarının olduğu yıllar yaşıyoruz ve bununla ilgili de kamuoyunda birtakım söylemler var; bunun münferit olduğuna dair mesela iktidar partisinden açıklamalar yapıldı daha önce, "Siyasetin konusu değil." filan dedi Aile Bakanı. Ben, değerli yetkililerden bu konuda cevap beklemiyorum ama biz de "Siyasetin konusudur." dedik; işte, siyaset olarak da bunu çözmek için gayret ediyoruz.
Şimdi, benim tespitim şu: Sonuç olarak, bizim, sizin bu saydığınız rakamlardaki kadar korunmaya muhtaç çocuğumuz ve aile varsa, bu kadar kişi korunmaya muhtaçsa demek ki bu hâle gelinceye kadar bu çocukları korumakta eksikliğimiz var ve buna uygun bir sistemimiz yok. Buna yönelik sizler bizlerden neler bekliyorsunuz? Benim birinci sorum bu.
Şimdi, ikincisi: Mesela, TÜİK'in rakamları var, sizden bununla ilgili bilgi almak istiyorum. Buradaki rakamlarda "yaş grubu belirsiz doğumlar" kategorisine kaydırılmış kız çocukları, doğum oranları var; 17 yaş altı doğum yapan çocukların sayısı 2003-2021 yıllarında 40.196'dan 7.190'a düşmüş. "A, ne kadar güzel, düştü!" falan diyorsunuz bakınca ama aynı dönemde yaş grubu belirlenemeyen doğumların sayısının 1.929'dan 9.432'ye çıktığını görüyoruz. Şimdi, neden acaba yaş grubu kategorisine alınmadan böyle yeni bir istatistik verisine gitti Türkiye? Daha öncesinde yok. Böyle geniş alınmasının nedeni nedir? Sizin aracılığınızla, rakamlar onlara öyle verildiği için mi TÜİK böyle açıklıyor yoksa TÜİK'in kendi takdiri midir bu?
Şimdi, bir şeyim daha var: Bugün bir tane hadise var. Değerli gazeteci Murat Ağırel'in bir yazısı bu; bu konuda sizlere başvurulduğunu söylemiş. Konuyla alakalı bir bilginiz var mıdır Bakanlık olarak, bunu merak ediyorum. Çok kısaca söyleyeceğim, bilmeyen arkadaşlarım varsa: 13-14 yaşında bir kız çocuğuna babası progresif olarak tecavüz ediyor ve daha sonra bir çocuk doğuruyor bu yavrumuz. Annesi de o çocuğun doğmasının sakıncalı olduğunu düşünmüş olmalı ki -eksik olmasın, uzun bir haber, okumuyorum direkt buradan- çocuğu, bebeği doğar doğmaz boğarak bahçeye gömüyorlar, toprağın altına gömüyorlar. Daha sonra, bu kız çocuğu, başka biriyle evlendirildikten sonra, hakkını aramak üzere, işte, birileriyle konuşunca yaşadığı eve geri geliyor; babaanne içeri alıyor ve kendisine tekrar saldıran babayı orada bulduğu kesici bir aletle ya da herhangi bir şeyle -ne olduğunu hatırlamıyorum şimdi- öldürüyor. Bu, dünkü haber, çok detaya girerek başınızı ağrıtmak istemiyorum ama o çocuk yargılanırken savcı, nitelikli kasten öldürme eyleminin TCK 25'e göre düzenlenen "meşru savunma" kapsamında kalması nedeniyle ceza olmadığına dair karar veriyor ancak ruhsatsız silah taşıma ve bulundurmadan ceza alacağı söylenir. Şimdi, çocuk, cezaevine girmemiş, yalnız daha sonra savcılık nezdinde ne olduğunu bilen yok. Şimdi, memleketini terk ettiği biliniyor "Olayların nerede geçtiğini de yazmadım ancak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını konuyla ilgili bilgilendirdim, onlar ilgileniyorlar." diyor gazeteci Bu kişi koruma altına alındı mı? Ben onu merak ediyorum. Siz not alın isterseniz. Benim sormak istediğim şey bu. Bu tip bir şey size geldiğinde Bakanlık ne kadar hızla hareket ederek koruma altına alıyor?
Bir de bir tane daha kamuoyunu ilgilendiren bir konu var Komisyonumuzla alakalı onu sormak istiyorum. Şimdi, geçen günlerde gazeteye yansıdı, bizim bu Komisyonun kurulmasıyla alakalı olan davayla alakalı olarak. Bu, BirGün Gazetesi'nde çıktı, Hiranur Vakfındaki çocuk istismarı skandalında iddianameyi kaleme alan Savcı Ercan Ateş'in görev yerinin isteği dışında değiştirilmesi hadisesi. Şimdi, kendisinin isteği olmadığı doğru mudur? Ona rağmen görevi değiştirilmiştir. Bu, aynı zamanda adil yargılanma hakkının ihlali anlamına geldiği için soruşturmanın üstünün kapatılması gibi bir endişe mi var? Biz, Komisyon olarak, eğer böyleyse bu endişeleri ortadan kaldırmakla da mükellefiz ve kamuoyunu bu konuda da Komisyon olarak bilgilendirmemiz gerekiyor. Adalet Bakanlığı bürokratlarının bununla ilgili söyleyeceği bir şey var mıdır?
Son olarak da cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda çocuğun cinsel istismarına ilişkin kaydedilen 20.459 dosyanın Türk Ceza Kanunu'nun 103 ve 104'üncü maddesinden açıldığı görülmüş. Sadece adli yargıya ulaşılmış bu başvurularda kararların yüzde 23,4'ü beraat. Yani bu durumda bu beraatlar da olduğuna göre size gelen bu başvurularda gerçek olmayan hadiseler de mi sizi meşgul ediyor, ben bunu merak ediyorum. İnsan Hakları Derneğinin 2018'deki raporu diyor ki: "Çocuğa yönelik cinsel suç vakalarının sadece yüzde 5'i açığa çıkıyor." Yani bu yüzde 95'i neden açığa çıkamıyor? Bununla ilgili sizlerin, bürokratlar olarak, bizden yasal bir yaptırım konusunda Komisyonumuzdan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden beklentileriniz var mıdır sizlerin işleyişinizi kolaylaştırmak adına? Nüfus idaresine bildirilmeyen, resmî olmayan çocuk evliliklerinin TÜİK kayıtlarına geçmediği ve aslında buz dağının görünmez küçük bir parçası olduğu hadisenin kamuoyunda dillendiriliyor. Bununla ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum.
Son olarak, bir şey daha söylemek istiyorum. Şimdi, sorumluluk kimin kısmını elbette çözmesi gerekiyor bu Komisyonun ama biz suçlu aramıyoruz, suçluyu yargılamayacağız, hadiseyi ortaya çıkaracağız. Sorumluluk altında olanların, devleti yönetenlerin görevi çocuğun üstün yararını gözetmek ve teminat altına almak, çünkü aksi hâlde; bunu yapamazsak eğer, biz burada yasal olarak bu Komisyondan uygun bir rapor çıkarıp bunu yapamazsak hepimizi bağlayacağı gibi -bu Komisyonda imzası olacakları ve değerli bürokratları da tabii ki- aynı zamanda da bu, devletin suçu hâline gelir. Yani bir çocuğumuzun bile başına gelecek hadiseden hepimizin sorumluluğu olacak ama devletin suçu hâline gelir. Buna bu ciddiyetle bakılmasını, bu Komisyon çalışmalarında bunun devlet suçu hâline gelmeden çözülebilmesi için bir çocuğun daha başına gelmeyecek bir hadiseyle meşgul olduğumuzu... Bu konuya iktidar, muhalefet tartışmasından başka bir gözlükle bakılmasını ben özellikle rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.