KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli hazırun, basınımızın değerli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasa teklifinin genel gerekçesine baktığımızda gerçekten fantastik ve sürreal bir gerekçe görüyoruz. Ne olmuş? 2022 yılında ekonomimiz güçlü bir performans göstermiş, bütçe açığının gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 1 olmuş, dört yıl sonra ilk defa faiz dışı fazla elde etmişiz ve G20 ülkeleri arasında 2022'nin üçüncü çeyreğinde 6,2'lik büyüme sağlamışız; bu performansımız ve bunun arkasından da önemli bir mali alan çıkmış. Bu verdiğim rakamlar yanlış mı? Yanlış değil; bu, devletin ürettiği rakamlar, şu andaki bütçe. Fakat bu yanlış değil ama eksik; mesela bizim BOTAŞ'ın 20 milyar dolar borcu ertelenmeseydi, onun karşılığı olarak finansman için ihtiyaç duyduğumuz Türk lirası ne kadardı ve bu Türk lirası nereden gelecekti ve bütçenin neresine yazılacaktı, o zaman bütçe açığı ne olacaktı? Bunun bir hesabı kitabı var mı? Elbette sizde var ama bizde yok; bunu söyleyebilir misiniz?

Kur korumalı mevduata ek bütçeyle 40 milyar TL ödenek yazdık ve bunu "hane halkına yapılan ödeme" diye yazdık, "faiz" diye yazmadık; bunu yazsaydık sonuç ne olacaktı? 2022 yılında Merkez Bankasından aldığınız yedek akçe olmasaydı ve Merkez Bankasının değerleme hesabındaki negatif değer muhasebe standartları değiştirilerek artıya geçmeseydi ve oradan gelen 40 milyar TL'ye yakın ilave, bütçeye aktarılan tutar olmasaydı bunlar ne olacaktı? Eğer bütün bunlar... Elbette bambaşka bir resimle karşılaşacaktık.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bütçe açığı sıfır olacaktı.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Nasıl sıfır olurdu? Olmasaydı sen bütçe açığının ne olduğunu görürdün.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bütçeden ödedik.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Biraz akıllı ve mantıklı olalım, kusura bakmayın.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, sıra gelince görüşlerimizi ifade edelim. Diyalog usulümüz yok, rica ediyorum.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Şimdi, bütün bunların doğru olduğunu kabul etsek Sayın Elitaş, böyle bir ortamda siz diyorsunuz ki örneğin, "Yakaladığımız yüksek büyüme hızını desteklemek ve vatandaşlarımızın kamuya olan borcunu, yükümlülüklerini hafifletmek, ödeme kolaylığı getirmek suretiyle yatırımı, üretimi, ihracatı destekleyeceğiz." Yani diyorsunuz ki: "Vatandaştan alıp kamuya geçecek olan değerleri, tutarları yurttaşın elinde, reel sektörde, ekonominin karşı tarafında bırakarak toplam talebi destekleyeceğiz. Bu da ekonomiye bir katkı sağlayacak ve dolayısıyla büyüme olacak." Doğru mu? Mantık olarak elbette doğru, işleyiş böyle. Eğer böyle bir şey var ise, mali alan varsa, gereğinden fazla vergi toplandıysa, gayet rahat isek, bütçe açığı yoksa, bütçe açığı kontrol altındaysa o zaman yapılması gereken, adaleti sağlamak için herkes mükellefi olduğu, ödemek zorunda olduğu vergiyi ödesin. Gelin o zaman bir kanun teklifi getirin, deyin ki: "Biz iç talebi desteklemek ve dolayısıyla büyümeyi desteklemek için şu, şu, şu vergi oranlarında..." Bütün yurttaşları eşit görelim ve vergi oranlarında indirime gidelim. İç talebi böyle desteklemek daha doğru değil mi? Hem de vergi adaletini bozmamış oluruz; ödeyen ile ödemeyeni de aynı anda cezalandırmış olmayız. Ödeyen yurttaş sıkıntı çekecek ama ödemeyen yurttaş burada ödüllendirilecek; böyle bir şey söz konusu değil. Eğer gerçekten şu söylediğiniz sözlerde samimiyseniz, ortaya çıkan, beklenenden fazla gelir toplandıysa ve bunun sonucunda bir mali alan yaratıldıysa o zaman bunu gelin vatandaşa gelir vergisinde, kurumlar vergisinde, ÖTV'de, KDV'de, özellikle alt gelir gruplarının toplam talebini besleyecek vergi indirimlerine girelim. Niye bunu yapmıyoruz da ödeme kabiliyeti olan insanlar da dâhil olmak üzere bu vergileri almaktan vazgeçiyoruz? Bunun böyle yapılması daha doğru değil mi?

Tabii, burada, yapılan düzenlemelerde ödeme kabiliyeti olanlar ile ödeme kabiliyeti olmayanlar arasında herhangi bir şey yok kategorik olarak, tarih itibarıyla, 31/12 itibarıyla borcu olanlara bir düzenleme yapılıyor. Dolayısıyla -benden önceki arkadaşların dediği gibi- bunu adalet açısından belli bir seviyede tutup, onun altını ödemeye zorlayıp üst kısmını öde desek daha da adil bir iş yapmış olmaz mıyız? Ve gördüğümüz de şu: Eğer böyle bir şey olsaydı, gerçekten yaptığımız düzenlemeler bir işe yaramış olsaydı 16 tane düzenleme getirmemeniz gerekirdi ve bundan sonra gelmeyeceğinin teminatı da yok. Dolayısıyla, yaptığımız iş, gerçekten günü kurtarmak, uzun vadeli bir iş yapmıyoruz; ekonomimize, ülkeye ve topluma bir katkı sağlamıyoruz, işlerimizi kolaylaştırmıyoruz. Günübirlik, ortaya çıkan taleplere tepki veriyoruz, bunu hallediyoruz; arkasından, bir müddet sonra tekrar aynı sorunla karşılaşıyoruz, ikinci, üçüncü... Bundan sonra böyle bir düzenlemeyle ilgili yasanın gelmeyeceğinin hiçbir garantisi yok, geçmişte olmadığı gibi.

Benim önerim şu: Gelin, eğer gerçekten bu ülkede bir mali alan yaratıldıysa, verdiğiniz rakamlar doğruysa -ki doğru- ve bunun da gerekçesi ekonominin güçlü olmasıysa o zaman, mademki büyümeyi hızlandırmak için toplam talebi desteklemek istiyorsunuz, bütün bunları ödeyemeyecek olanı bir mıntıka temizliği yapalım. Dolmuş alacakları, 2 bin liraları, 3 bin liraları vesaireleri; dosyaları vergi dairelerinde dolap dolap yığmak yerine bunları temizleyelim, tertemiz bir durumla başlayalım; onları envanterden düşelim, silelim ama geriye kalanlar ödemeye devam etsinler çünkü sizin dediğinize göre, yüzde 1 bütçe açığı olan, beklenenden fazla vergi toplayan, G20 ülkeleri arasında yüzde 6,5 büyüme sağlayan ve dolayısıyla sorunu olmayan bir ekonomide yurttaşların ödeme gücünde bir sorun yoktur. Ödeme gücünde sorunu olmayan yurttaşların borçlarını ödemelerini sağlayalım ve dolayısıyla da vergi ödeme ahlakını da bundan sonra bozmayalım.

Önerim şu, tekraren söylüyorum: Bu kanunu yeniden düzenleyin ve toplam talebi desteklemek için kurumlar vergisi, gelir vergisi ve diğer ÖTV'de, KDV'de vesairede bir vergi indirimine gidelim ve özellikle de dar gelirli kesimi destekleyelim ve toplam talebi bu şekilde destekleyelim diyorum.

Teşekkür ediyorum.