KOMİSYON KONUŞMASI

RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Bu vergi meselesi, aşağı yukarı milattan önce 2300'lü yıllarda ilk kayda geçmiş arkeoloji açısından konuşulduğunda. Fakat devlet olmanın en önemli alametifarikalarından bir tanesi vergi toplayabilmek. Tabii, o zaman süreğen, sistematik, öngörülebilir bir vergilendirmeden ziyade baştakinin adamlarının toplamış olduğu ve son derece rastlantısal bir vergi toplama söz konusu. Modern devletin gelişimi esasen verginin de gelişimi yani verginin belli bir standarda göre, belli bir hukuk normuna göre, öngörülebilir, adaletli bir biçimde toplanması 1600'lerle birlikte, modern kapitalist devletin de doğumuna işaret ediyor. Fakat burada, son yıllarda yapılan bütün bu vergi düzenlemeleriyle yani vergi aflarıyla biz başlangıca dönmüş oluyoruz. Devlet böyle bir yerden kaynaklandı, neşet etti. Süreğen, sistematik, planlı programlı ve öngörülebilir olması gereken vergi sistemi günün sonunda, iktidarın 2002'den bu zamana kadar yapmış olduğu vergi aflarıyla birlikte öngörülemez, süreğen ve sistematik olmayan, ne zaman, neyin, nasıl olacağı belli olmayan, tam tersine siyasi atmosfere göre belirlenen -şu anda seçim bunu belirliyor- bir hâle büründü. Dolayısıyla neredeyse devlet olarak başlanılan yere dönülen bir şey söz konusu oldu.

Bakın, geçen, 2021-2023 arasındaki Orta Vadeli Plan'daki öngörü bir daha vergi affına gidilmeyeceği yönündeydi, yaklaşım bu doğrultudaydı. 2021-2023'ü kapsayan Orta Vadeli Plan 2020 yılında 8 Ekimde yayınlanmıştı ama ondan sonra "Bir daha vergi affı olmayacak." denirken şimdi adı "vergi affı" olmayan başka bir şeyle karşı karşıya kaldık.

Söylendi iktidarın başından bu zamana kadar kaç tane vergi affı yaptığı, o nedenle tekrar etmeyeceğim fakat en azından, teorik olarak ufkumuzun ne kadar farklı olduğuna ilişkin bir vurgu yapayım, sonra metne geleyim. Biz HDP olarak diyoruz ki: Vergi adaleti... Mesela, artan oranlı vergiden bahsediyoruz. Bu artan oranın başka biçimde ele alınması gerektiğini, oranların daha hassas ele alınması, değerlendirilmesi gerektiğinden bahsediyoruz. Örneğin, servet vergisi, kâr vergisi, rant vergisi gibi vergilerle sermayenin daha fazla miktarda vergilendirilmesinden yanayız. Yanayız da aslında vergiyi toplarken sözünü ettiğimiz bu şey yani yüksek gelirlilerin daha fazla vergilendirilmesi meselesi aslında meseleyi tam çözmüyor. Buna Marksist emek-değer teorisinden bakınca şöyle bir şey görünüyor: Mal sahibi, mülk sahibi; hani bunun ilk sahibi? Yani sermaye sahibinin sermayesinin kaynağı ne? İki tane kaynağı var; bir, çalışanların karşılığı ödenmemiş artı değeri, bunun sömürüsü, ikincisi de doğanın sömürüsü. Dolayısıyla "vergide adalet" diye -tırnak içinde- söylediğimiz ve bizim de parti olarak savunduğumuz mesele bile aslında vergi adaletini falan sağlamıyor çünkü burada değeri yaratanlar sermaye kesimi falan değil; değeri yaratanlar ücretliler, emekçiler, işçiler, kamu çalışanları, beyaz yakalılar, üretim aracı sahibi olmayan doktorlar, mühendisler, bunlar esas olarak değeri yaratan. O sebeple, bunu bu şekilde tartışmak bizim için biraz zül ama ne yapalım, cari siyaset böyle, o yüzden böyle tartışıyoruz.

En azından tartışılan biçimiyle devam edecek olursak az önce Garo Vekilimiz konuşurken "yüzde 1'in partisi" diye sözünü ettiği şey bence son derece mekanik algılanıyor. Yani şunu yaptık, bunu yaptık; peki, bir bütün olarak iktidarın bu zamana kadarki konumu... En azından şunu söyleyeyim ya: Geçen bütçede asgari ücretin vergi dışı bırakılması bir kenara çıkarılacaksa "vergi harcamaları" adı altında 994 milyar liralık değer nereye gitti? Bu kimlerin vergisiydi? Bu nereden kaynaklandı? İşte, bu, sermayeden alınması vazgeçilen vergi. Yani devletin ve iktidarın sınıf karakterini tartışacak olursak söyleyeceklerimiz buradan Fizan'a kadar yol yapar. O sebeple, tartışmanın öyle çok anlamı yok, bizim açımızdan çok sabit bir mesele bu, çok net bir mesele. Burada da onu görüyoruz zaten yani bu şeyin içerisinde onu görüyoruz.

Bir defa, bu teklifte o kadar çok şey var ki bence şu ana kadarki en kapsamlı vergi affı. Hayra delalet edebilecek bir şey var; o da 2 bin liraya kadar olan vergi borcunun silinmesi biçiminde yani düşük gelirli kesimlerin işine yarayacak bu. Onun haricinde, buradakilerin tümü esasen kâr, rant, faiz gibi sermaye geliri elde eden kesimleri rahatlatacak nitelikte, bunun da seçimle ne düzeyde bir alakası olduğunu hepimiz biliyoruz.

Bakın, önceki yapılandırmalarda süre otuz altı ay yani üç yıl olarak değerlendirilirken burada kırk sekiz aya çıkmış; hatta, bazı istisnalarda yüz yirmi aya çıkmış durumda ve taksit sayısı da 2'den 3'e çıkarılmış durumda. Yine enteresan bir şey var, bu teklif kapsamında kanunun yayımlanma tarihinden önce başlanmış olan vergi incelemelerinin kanunun yayımlanmasını izleyen yedi iş günü içinde sonuçlandırılması, aksi takdirde denetlemeye devam edilemeyeceğine ilişkin bir belirleme var. Yani dolayısıyla, aslında bu yedi günlük zaman içerisinde hiçbir denetleme sonlanmayacağı için bu konuda da kamuca yapılması gereken vazifelerin yapılamayacağı ve burada da herhangi bir denetime takılmaksızın, özellikle, matrah ve vergi artırımı durumunda bu kesimlerin ellerinin çok rahatlayacağı görülüyor.

Yine, faiz uygulamaları; şimdi, bunların hepsi, bakın, sermaye için güzel olan şeyler. Ya, siz aylık 0,75 faiz hiç gördünüz mü bir yerde? E, yok böyle bir şey yani yıllık yüzde 9'a tekabül ediyor, aylık 0,75. Yani devletin TÜFE'si bile aylık olarak 5,18 değerlendirildiğinde bunun altıda 1'inden daha az bir miktar öngörülmüş bu borçların yapılandırılmasında uygulanacak faiz oranı dikkate alındığında. Bu, adaletli değil. Yani ihtiyaç kredisi, konut kredisi, otomobil kredisi faizleri; bunlardan hiç bahsetmiyorum. Yani devletin TÜFE'si bile dikkate alındığında böyle bir durum var. Ya, bunlar, doğrusunu isterseniz, kabul edilebilir şeyler değil.

Burada peki ne oluyor yani sonuçta neyle karşı karşıya kalıyoruz? Bu iş böyle; artık devletin vergi toplama ciddiyetinin ortadan kalktığı, kamunun, özellikle daha fazla vergilendirilmesi gereken kesimlerin yani sermaye geliri elde edenlerin, faiz, rant vesaire geliri elde edenlerin daha az vergilendirilmesi... Her dönemde mutlaka ve mutlaka bir mali müşavirin "Ya, vergi vermeye ne gerek var, nasıl olsa af çıkacak." söylemiyle birlikte giderek kamu bu yeteneğini tahmin edilenin tam tersine kaybetmeye başlıyor yani vergi toplayamaz niteliğe geliyor. E, vergiyi veren de "Niye vereyim ki?" diye bakıyor çünkü daha sonra vergi vermeyen daha kârlı bu işte, böylece o da kendisine oradan bir rant elde etmiş oluyor ve toplamda vergi sistemi tam olarak bozuluyor. Bu vergi sistemi bizim arzu ettiğimiz vergi sisteminin ucundan bile yaklaşmıyor, alakası bile yok ama bu hâliyle bile çok yazık. Yani bu hâliyle bile çok yazık ve burada insanların geniş bir kesimi vergi veriyor olmaktan dolayı cezalandırılmış oluyor. Şöyle bir liste var önümde; iktidar sözcülerinin "Bir daha vergi affı ya da yapılandırma -ya da ne derseniz- olmayacak." diye o kadar çok lafı var ki yani rahmetli Unakıtan'dan bu zamana kadar bu lafı söylemeyen kimse kalmamış.

Peki, ne arkadaşlar? Yani bu, gerçekten, mesela kamu maliyesini güçlendirecek bir faktör mü? Ya, olmadığını hepimiz biliyoruz; biz burada oturuyoruz şimdi karşılıklı, kimse kimseyi bu konuda kandırmasın. Yani her tuşa birden basma duygusu var iktidarda. Yani iktidarda kalabilmek açısından, kamu maliyesini berhava etmek adına, para politikalarını berhava etmek adına, birçok açıdan ülkenin standardını bozmak adına bu yola tevessül edilmiş durumda ve görüyoruz ki seçime kadar bu doludizgin böyle gidecek bizden sonrası tufan biçiminde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alırsak...

RIDVAN TURAN (Mersin) - Son birkaç cümlemi söyleyeyim.

Dolayısıyla dürüst mükellefi bile bile yoldan çıkarması hasebiyle, vergi idaresinin tahsil gücünü zayıflatması sebebiyle ve buna benzer daha pek çok sebeple bunun haksız ve adaletsiz bir teklif olduğunu bir kez daha kayıtlara geçirmek istiyorum.

Teşekkür ederim.