| Komisyon Adı | : | ÇEVRE KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 127 Milletvekilinin; Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4895) (Tali Komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 31 .01.2023 |
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum ben.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, Bakanlığın değerli bürokratları; hepinizi öncelikle sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Çok sık toplanması gereken ama maalesef çok sık toplanamayan, sadece tali şekilde toplanan bir Komisyon oldu bizim Çevre Komisyonumuz. Aslında önemli çünkü her şeyin başı çevre. Yani dünyada gittiğiniz her uluslararası toplantıda illa bir iklim krizi, illa bir çevreyle ilgili madde her şeyin önüne geçiyor, acil gündem maddesi hâline geliyor ama maalesef biz ülkemizde yaşanan çevreyle ilgili birçok sıkıntıya rağmen çok fazla da toplanabilmiş değiliz. Sayın vekilimize de hoş geldiniz diyoruz ama herhâlde ilk ya da son toplantı olacak böyle gözüküyor, süreç ona doğru gidiyor Sayın Vekilim.
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Kapatmayız yani son toplantı yapmayacağız onu.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Vallahi inşallah yani Sayın Başkanım.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) - 28'de de olur.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Yani 28'de inşallah olur, niye olmasın yani Allah herkesin kalbine göre versin, öyle diyelim.
Önemli bir Komisyon, daha sık toplanması daha çok çalışması gereken bir Komisyon, öyle görüyorum ben. Yani dediğim gibi belki önümüzdeki dönem burada oluruz olmayız, bu Komisyonda oluruz olmayız ama ben de bazı şeylerle ilgili hem tarihe not düşmek adına bazı şeyler söylemek istiyorum. Hepimizin bildiği gibi bir nükleer santralimiz var, olacak yani gerçi nükleer santral bizim değil her ne kadar öyle söylesek de yap-işlet-sahip ol gibi ucube bir modelle ilk defa bir ülkenin egemenlik sınırları içerisinde bir başka ülkeye ait bir santral kuruluyor. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak adına kurulan, Rusya'ya göbekten bağlandığımız on beş yılın sonunda da cebimizden 100 milyar dolar para çıkacak bir işten bahsediyoruz. Adamlar santrali yapıyorlar, işletiyorlar, her türlü ticareti de yapacaklar, sahibi olacaklar ama maalesef onun nükleer atıkları bizim -hep söylediğim bir şey vardı, biz evsel atıkla nükleer atığı hâlâ ayıramadık- o nükleer atığı bertaraf etme işi bizde kalacak. Bakın, Çevre Komisyonunun konuşması gereken, üzerinde uzun uzun tartışması gereken işlerden biri bu nükleer atıkların bertarafıdır. Bir füzyon gerçekleşecek, bir nükleer reaksiyon gerçekleşecek, onun sonucunda izotoplar oluşacak, Rusya yararlı izotopları alıp götürecek, kullanacak ve o atıkları getirip Anadolu'da bize teslim edecek, bizim topraklarımıza. Çevre Bakanlığının, Enerji Bakanlığının bu konuda, Allah korusun, bir sızıntı olması hâlinde, bu atıkların bertaraf edilememesi hâlinde nasıl eylem planı var, nasıl bir iş birliği var? Hepimizin de çok iyi bildiği gibi, bu nükleer santralde bir teknoloji transferi yok yani biz bir nükleer santrali bir ülkeden öğrenip bundan sonra bu teknolojiyi kendimiz kullanmayacağız çünkü bir teknoloji transferi yok bu işin içinde. Biz sadece elektrik satın alan müşteriyiz ve fahiş fiyatla alacağız biz bu elektriği. Bakın, en son yapılan GES ihalelerinde 1,16-1,17 sentlere düşen kilovatsaat başına elektrik alımları var, 12,35 ila 15,33 sıralarında biz yıllarca elektrik alacağız. Çevre Komisyonu olarak bunu göre göre yani bunun 2'ncisinin Sinop'ta, 3'üncüsünün Trakya'da yapılması için yer aranmasına ya da fizibilite yapılmasına karşı nasıl bir ses yükselteceğiz? Nükleer santrali biz yapıyor olsak, teknolojisi bize ait oluyor olsa konuşalım bazı şeyleri ama bizim olmayan, bir başka ülkeye ait olan, yararlı izotopları götürüp ondan sonra atığı Anadolu'ya getirecek, topraklara gömeceğiz ve "Burada bir sızıntı olduğunda ne yapacağız?" sorusunun cevabı havada asılı bir şekilde duruyor. Bunu öncelikle tarihe not düşmek adına söylemek istedim
Kanun teklifini hazırlayan arkadaşlara teşekkür ediyoruz. Sayın Bakan'ın da dediği gibi, katıldığımız yerler olduğu gibi katılmadığımız hususlar da var. Şimdi bu 100 bin groston gemi ve üstleri için aynı miktarda ceza öngörüyoruz. Ya, balast suyu geminin taşıma kapasitesinin yüzde 30'u ila 35'idir. Yani bu şu demek: 100 bin groston ile 300 bin groston arasındaki balast suyu miktarı 3 kat; biri 3 kat daha fazla kirletecek balast suyu olarak, arıtması yok ise, kendi içinde bünyesinde arıtması yok ise 3 kat daha fazla kirletecek, biz 3 kat daha fazla kirleten ile 3 kat daha az kirleteni aynı kefeye koyuyoruz. Peki, uluslararası alanda, mesela İtalya nasıl uyguluyor bu işi? Yunanistan nasıl uyguluyor bu işi? İspanya nasıl uyguluyor kara sularında bu işi? Onlar kaç paraya yapıyor bu işi? Yani onların denizine bu balast suyu, kirleticiler döküldüğünde kaç para tahsil ediyorlar? Onlarla mukayese ettik mi bu işi? Biz pahalıya mı kaldık da ucuza dönüyoruz, dörtte 1'e indiriyoruz, bizim ülkemizde bu iş daha mı pahalıydı? Yedi ay önce yaptık biz bu işi, nasıl bir yanlış yaptık da oradan dönüş yapıyoruz? Bunların açıklanması gerekiyor, bunların izah edilmesi gerekiyor Sayın Bakan Yardımcım, özellikle bunları bilmemiz gerekiyor. Dediğim gibi, önemli olan da bunu diğer ülkeler kaç paraya, nasıl uyguluyor; Yunanistan kaç para, İtalya kaç para, İspanya kaç para, biz kaç parayız? Yani bizim denizlerimizi kirletmek diğer Avrupa Birliği ülkelerinin denizlerini kirletmekten ucuz mudur, pahalı mıdır? Onu da bir şey yapmanızı, rakamlarla açıklamanızı bekliyorum.
Ondan sonra, bu dolgu alanlarıyla ve kurutularak elde edilen alanlarla ilgili bir otopark, yer altına otopark yapılmasıyla ilgili... Ya, zaten dönem dönem bunlarla ilgili, bu dolgu alanlarıyla ilgili bir sürü şey yapıldı, yapılıyor da; üstüne "yeşil alan" dendi, üstüne "açık otopark" dendi, üstüne "büfe" denildi, bir sürü şey yapıldı, en son havaalanları yapıldı, şimdi yerin altına gözükmeyecek şekilde otopark da yapıyoruz. Ya, çok ciddi değerlendirilmesi gereken... Çünkü bunlar sıvılaşma alanları, öyle ya da böyle ne kadar kurutulmuş olsa da sıvılaşma alanları. Yani bunların jeolojik etütlerinin çok iyi yapılması lazım, ileri bir teknolojiyle o dolgu alanlarının oluşturulması lazım. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki bizim ülkemizdeki dolgu alanları öyle çok sağlıklı yapılmıyor; yani bunlar hafriyatların devrilmesi sonunda oradaki su kaynağının kurutulması sonucunda kıyının doldurulması şeklinde oluşuyor yani bununla ilgili ciddi bir teknolojiyle bir dolgu alanı yaratmıyoruz. E, siz şimdi o dolgu alanını bir daha açacaksınız, içine bir teknoloji tarif etmeden bir otopark yapacaksınız, bir alan yaratacaksınız. Yani biz bu tür yer altı otoparklarını kentlerin birçok yerinde yapabiliriz; mesela İmar Kanunu'nda bir değişiklik yaparız, deriz ki işte "Bir yerde 3 bin, 5 bin metrekare meydan yapıyorsanız bunun altına zorunlu şu kadar katlı otopark yapın." diyebiliriz, eğer otopark meselesini çözmemiz gerekiyorsa. Ama bu madde özel bir yer için mi isteniyor? "Özel bir alan var, bir dolgu alanı var. Ya, buraya da bir otopark yakışır, buraya bir otopark yapalım." mantığıyla mı bu madde buraya konulmuş? Bunun da belirlenmesi gerekir çünkü ucu açık bir şey; dolgu alanlarının altına yeryüzünden gözükmeyecek şekilde otopark yapalım. Nasıl yapalım, hangi teknolojiyle yapalım, nerede yapalım, bunun için fizibiliteye, jeolojik herhangi bir etüde ihtiyaç olacak mı, hangi teknolojik altyapıyla yapacağız bunu, hangi inşaat tekniğiyle yapacağız? Bunların da açıklanıyor olması lazım.
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, maddelerde tekrar söz alıp değerlendirmelerde bulunacağım.
Teşekkür ediyorum.