KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkanım, aslında bu kanun geçen sene -yanılmıyorsam- hazırlandığında tam tersine belediyelerin... Bu mahalleye dönüşmüş büyükşehir sınırları içerisindeki köylerin haklarının korunması açısından biz yerel yönetimlere bu işi bıraktık. Çünkü kırsal mahalle olma özelliğini devam ettiren yerlerde ciddi avantajlar var. Nedir bu avantajlar? Mesela, Emlak Vergisi Kanunu'na göre alınması gereken emlak vergisinden muaf oluyorlar; yine Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca alması gereken vergi, harçtan muaf oluyorlar; işte suların en düşük ücretlerinden yüzde 25'i kadar su parası ödenebiliyor ama siz bunu eğer mahalleye çevirirseniz bunların hepsi şehrin merkezindeki mahalle gibi işlem göreceği için oradakiler çok sıkıntı içerisinde olacaklardı.

Biz Ankara'da bu kanunu yaparken Türkiye'nin herhangi bir mahalleye dönüşmüş köyünün kırsal özelliğinin devam edip etmemesini oradaki ilçe belediyelerine bıraktık. Niçin bıraktık? Çünkü ilçe belediyeleri bir taraftan hizmet edebilmek için bütçelerini düşünecekler yani oradan hizmet için gerekli bütçe toplayacaklar, bir taraftan da seçimde tekrar seçilmek için oya ihtiyaçları var, bu dengeleri kendileri sağlasınlar. Bunu tamamen yerel belediyelere bıraktık ancak geçen bir sene zarfında şunu gördük: Bazı belediyeler bu işe girmediler, sıkıntılar var. Aslında, bu kanun maddesinde bir önce çıkarılmış kanuna dokunmak yok yani yine belediye meclisleri orada karar verici olacaklar ancak belediyelerin karar vermeleri konusunda usul ve esasların da belirlenmesi gerektiği hususu ortaya çıkı. Bu kanun aslında onu tahkim eden yani daha önce belediyelerin kararlarının esas alındığı ama süreç içerisinde de orada yaşayan, mahalleye dönüşmüş köylerin hak ve hukuklarının da korunacağı usul ve esasların bir an önce yapılmasıyla ilgili bir çalışma bu.

Yine, söz alınca notlarımdan devam etmek isterim. Bu oylamadan önce şu konuşulmuştu: Gemilerden alınacak bu cezaların neden tersanelerden alınmıyor oluşuyla ilgili bir soru olmuştu. Yine, daha önce çıkarılan kanunda aslında şu madde var: Tersanede, limanlarda, kıyı tesislerinde gemi bakım, söküm ve onarım esnasında herhangi bir atık oluşmuşsa bugün itibarıyla 222.930 lira ceza kesiliyor zaten. Niçin bunu uygun gördük? Çünkü tersaneye yanaşmış olan veya işte, boşaltım için sahile yanaşmış olan gemilerin dışarıdan, yukarıdan bakıldığında kontrol etmesinin çok mümkün olmadığı bazı kirlilikler oluşuyor; sağından solundan, önünden arkasından. Dolayısıyla, biz bu kirliliği limandayken tam net tespit edemeyeceğimiz için biz buna muhatap olarak limanları kabul ettik ve bu açıdan da çok ciddi başarı olduğunu düşünüyoruz. O açıdan da bir çalışma oldu.

Yer altı otoparklarıyla ilgili... Şimdi, Fatih'te surların dışında beş yüz yıldır dolgu alanları var, aslında şu anda yol olarak kullanılan, surların hemen dışındaki Kennedy Caddesi, yüz yıllar önce doldurulmuş dolgu alanları ancak siz de takdir edersiniz ki işte Sultanahmet'e gelen turistler var -ben basit bir örnek olarak söylüyorum; bu, orası için çıkarılmış bir kanun olarak değil- ama o turistlerin Sultanahmet'e artık araçlarıyla gitmeleri mümkün değil veya işte, İstanbul'un değişik bölgelerinden oraya gelenler var. Aslında, bu kanun geldiğinde kanun maddesi üzerinde biz de çok ciddi, detaylı sorular sormakla birlikte hassasiyetimizi arkadaşlarımıza, bürokratlara bildirdik. Olabiliyor bu yani zaman içerisinde ihtiyaç hâline dönüşebiliyor ki mesela, biz Fatih Belediyesi olarak Çatladıkapı Sosyal Tesisleri'ne bir tane yer altı otoparkı yapmak durumunda kaldık ve orada çok ciddi ihtiyaçları da karşılıyor. Bu tamamen kamuyla ilgili bir şey, özel sektörün, şu veya buranın gelip buraya yatırım yapmasıyla ilgili değil, kamusal alanda süreç içerisinde oluşmuş veya oluşacak o ihtiyaçların karşılanmasıyla ilgili bir çalışmaydı.

Bir de Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi'yle ilgili bir soru sordunuz siz, "Neden sanayi bölgesi?" dediniz. Şimdi, artık, işler çok değişti yani tarımı sadece tarım olarak düşünemiyoruz. Tarım ürünlerinin ihracatını yapacaksanız eğer birçok tarım ürününü acil şoklamak zorundasınız, ambalajlamak zorundasınız yani sanayi işleminden de geçirmek zorundasınız. Dolayısıyla, buna entegre olarak düşünüldüğünde bir taraftan üretimin olduğu, bir taraftan işte, transferin veya ihracatın olacağı alanlar olarak düşünülerek gelmiş bir kanun maddesi.

Bir de şeyden bahsedildi, onu da söylemeden gidemeyeceğim. Bu nükleer santrale karşı koymak artık demode oldu yani gerçekten demode oldu. Hele Rusya'yla ilgili bu son enerji krizinde insanlar atıl durumdaki nükleer santrallerini açmaya başladılar, atıl durumdaki kömür santrallerini çalıştırmaya başladılar. Netice itibarıyla şu anda baktığımızda bile Fransa'da neredeyse tüm elektrik ihtiyaçlarının yüzde 75'ini nükleer santralden karşılıyorlar. Biz nereden karşılıyoruz? İşte, Akkuyu olursa eğer tüm elektrik ihtiyaçlarımızın ancak yüzde 10'unu nükleer santralle karşılayabilecek duruma geleceğiz. Onu da bu vesileyle bildirmek istedim.

Teşekkür ederim.