KOMİSYON KONUŞMASI

LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sayın Komisyon üyeleri ve milletvekilleri, değerli bürokratlar ve basın mensupları; evet, sosyal devlette vatandaşın sağlığa erişim hakkı var ve kaliteli olarak erişim hakkı var. Ancak, OECD'nin aralık ayında yayınladığı sağlık raporuna göre de üye ülkeler arasında Türkiye sağlık harcamalarının gayrisafi millî hasılaya oranında son sıralarda yer alıyor, buna dikkat çekmek istiyorum.

Evet, şimdi konuya girersem, Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla başlayan süreç sağlık sistemini baştan aşağı değiştirdi. Ancak piyasalaştırma, dış sermaye ve uluslararası tröstler de bu arada ön plana geçti. Sağlık hizmetlerinde özelleştirme arttı ama iddia ediyorum ki aslında özel hastanelere ödenen parayla bir yılda mevcut hastanelere ek olarak yeni hastaneler, kamu hastaneleri yapılabilirdi ve bu hastaneler beş yıldızlı da hizmet verebilirlerdi.

Evet, AKP ne yaptı? Kamu hastanelerine performans denilen hasta başı tedavi sistemini getirdi, dönüştürdü. Ama bu şekilde rakamlar gösteriyor ki hasta saylısı 3, ameliyat sayısı 10, acile başvuran hasta sayısıysa 5'e katlandı. Bunlar ciddi rakamlar.

Şimdi, çok ilginç bir veri, 80 milyon nüfuslu ülkede acile başvuran hasta sayısı 117 milyon yani bu hiçbir ülkede olan bir rakam değil. Neden? Çünkü polikliniklerde ödenen ücretler, reçetelerde ödenen katkı payları, vergiler, kalem başına katkı payı, randevu sorunları sistemi aslında bu hâle getiriyor. Tabii, işin içinden çıkılamayınca önce aile hekimlerine hastanelerde acil nöbetleri kondu, olmadı. Aile sağlığı merkezlerinde nöbetler kondu, o da olmadı. Cumartesi aile sağlığı merkezlerinde nöbetler yazıldı. Bu hafta da uzatılmış mesai yöntemine geçildi. Acaba sorunları çözecek mi, tabii ki merak ediyorum. Ayrıca, her ilde bir sağlık müdürü mevcuttu ve ilin sağlık sistemi de tek elden yürütülmekteydi. Şimdi işleyen bu sistem 3'e ayrıldı bildiğiniz gibi; Sağlık Müdürlüğü, Kamu Hastaneler Birliği ve Halk Sağlığı Müdürlüğü, bu kurumlar birbirine dahi personel vermez hâle geldiler, bu kurumlar arasında da bir kaos gündemde.

Sayın Bakan, size göre performans sistemi sağlıklı işliyor mu? Bu konudaki görüşünüzü gerçekten merak ediyorum. Diğer taraftan, özel hastanelerde vatandaşın cebinden çıkan miktar gerçekten fazla. Şişirilmiş faturalar var, gerekli gereksiz -az önce de ifade edildi- çekilen MR'lar var, tomografiler var. Bu, SGK'nın tabii ki durumunu da zorlaştırıyor. Vatandaş ortalama bir özel hastanede SGK'nın ödediği paranın yüzde 200'ü oranında bir katkı payı vermek zorunda kalıyor. Yani vatandaş, aslında dediğiniz gibi istediği özel hastaneye artık gidebiliyor ama bu ona biraz pahalıya mal oluyor.

Bugünlerde radyolarda bir reklam gördüm, bir spot dönüyor "Artık SGK'lı özel hastanelere gidebilecek." diye. Yani "Yaptır ek sigortanı, sen de git özel hastaneye" gibi bir algı var orada.

Şimdi, Sayın Bakan, özel hastanelere ödenen miktarı ben bütçede göremedim, o rakamı merak ediyorum yani ne kadar arttı bu sisteme geçilmesiyle özellikle?

Şimdi, yeni yatırımla var, devlet hastaneleri yapılıyor, evet, ama çoğu il ve ilçe merkezleri dışında. Sayın Bakan siz de aynı zamanda Bursa Milletvekilisiniz benim gibi, aynı şehre hizmet ediyoruz. Örneğin, Mudanya'daki hastaneye bir hastanın gitmesi, 35 lira gidiş, 35 lira geliş taksi parası vermek zorunda. Yine, Mudanya'nın içerisinde, bakın, bir iğne yaptıracak sağlık merkezi yok. Yine, başka devlet hastanesi sorunları da var, ben zamanım kaldığınca değiniyorum ama.

Bir de otuz-kırk yıllığına inşaat şirketlerine ödenecek kira bedelleriyle hastaneler yaptırılıyor, bu rakamları biliyoruz. Hastanenin dört yıllık kira bedeliyle aslında hastanenin inşaatı tamamlanıyor. Burada da sanki maliyetlerde ya da verilen ihalelerde bir sıkıntı olabilir mi, bunu da dikkate almak lazım.

Şimdi, personel sorunları var. Özellikle üniversite hastanelerinde de böyle. Asistan ve hemşire gibi yardımcı sağlık personeli yetersizliğinden dolayı hizmet kalitesi zaman zaman düşüyor. Örneğin her 2-3 yoğun bakım hastasına bir hemşirenin bakması gerekiyor ama günümüzde bu sayı 5'e, 6'ya çıkabiliyor, bu da bir sıkıntı.

Yine, eğitim ve araştırma hastanelerinde eğitim ve araştırma faaliyetleri oldukça zayıf kalıyor, hasta hizmetleri ise yine ne kadar çok hasta bakarsan o kadar çok performans alırsın şeklinde uygulandığı için sağlık hizmetlerindeki kalite sorunu da göz ardı ediliyor aslında.

Mevcut durumda bir aile hekimine 3 bin-4 bin kişi düşüyor. Avrupa ülkelerinde bu sayı 2 bin ile 2.500 arasında. Mevcut sistemde, aile hekimliği sisteminde sevk zorunluluğu olmadığı için ikinci ya da üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında daha basit hastalıkları olan hastalar yığılmaya neden olabiliyor, böylece büyük sorun olan hastalar da gerçekten sıra beklemek zorunda kalıyor, bu da bir sorun aslında.

Şimdi, taşeron sistemine de dikkat çekmek lazım, özellikle üniversite hastanelerinde, bu her yerde var, bunu da belirtmek istiyorum.

Şimdi, benim aslında alanım tıp değil, ben finansçıyım ama uzun yıllar hastane maliyetleri üzerinde çalıştım ve Uludağ Üniversitesinin de içinde olduğu 9 üniversitede yoğun bakım çalışmaları yaptık, yoğun bakım maliyetleri üzerine. Bununla ilgili birkaç sıkıntıyı dile getirmek istiyorum vaktim kaldığınca.

Başta üniversite hastaneleri olmak üzere kamu hastanelerinde hâlen Sayın Bakan, mevcut yoğun bakım üniteleri yetersiz ve bu çok sayıda hastanın hayatını kaybetmesine sebep oluyor. Benim elimde çok veri var ama bunlara hani çok zamanım yok yani hangi bölümdeki yoğun bakım giriş çıkış sayılarından oranlarına kadar, hangi hasta kaç gün süreyle kalıyor ortalama, bölüm olarak, ana bilim dalı olarak rakamlar elimde var. Onlar çok önemli değil, sizde de vardır, bu 9 üniversiteden incelediğimiz rakamlar bunlar. Ama şu var: Standartlara göre bir hastanede mevcut yatak sayısının en az yüzde 5'i kadar yoğun bakım yatağı bulunması gerekiyor. Yoğun bakımlarda bildiğiniz gibi sadece kurulum maliyeti değil, bir de işletim maliyeti var ve bu işletim maliyeti aslında ikiye ayrılıyor yani bunun bir tanesi aslında malzeme maliyeti, bir tanesi de sürdürme maliyetidir fakat şöyle bir şey var: Maalesef yoğun bakım ünitesi açmak istemiyor üniversite hastaneleri çünkü yoğun bakım maliyetlerinin yükü, maliyet yükü üniversite hastanelerinin üzerine kalıyor. Bakın, bu az önce belirttiğim işletme gideri ve toplam sarf malzeme gideri olarak ikiye ayrılan maliyetler gerçekten yüksek boyutlara ulaşıyor ve paket fiyat sistemi var bildiğiniz gibi. Biz, 9 yoğun bakım üzerinde çalışmıştık reanimasyon hariç. Bu, tabii, çocuk sağlığı ve hastalıkları, yeni doğan, genel cerrahi, göğüs cerrahisi, kalp damar, kardiyoloji, nöroloji, nöroşirurji, plastik cerrahi yoğun bakım üniteleri üzerine çalıştık. Burada bir tek yeni doğan yoğun bakım ünitesini ayırıyorum çünkü orada paket fiyat uygulaması yok, bir haftalık dönüşüm sistemi var. Bir tek, geliri giderine gitmeyen ve zarar etmeyen bölüm orası. Zaten sirkülasyon orada daha sık. Ama maalesef en fazla göğüs cerrahi yoğun bakım ünitesinde, bakın, ilaç ve sarf malzeme giderleri hasılatın yüzde 23'ünü oluşturuyor, işletme giderleri ise yüzde 738'i yani külliyen zarar. 2'nci sırada çocuk sağlığı geliyor. Sarf malzeme gideri gelirin yüzde 29'u ama toplam ilaç ve sarf malzeme gideri hasılatın yüzde 329'u. Sonra da kalp damar cerrahisi geliyor. O da böyle astronomik gider maliyetlerinde. Tabii, bunlar hastanelerin üstüne bindiği için maalesef bu hastaneler yoğun bakım maliyeti altında zarar etmeye başlıyorlar. Paket fiyatı uygulaması yanlıştır demiyorum ama yani güncellenmeli ya da işte, zamanın şartlarına göre tekrar değerlendirilmeli. Bu şekilde zaten hastaneler yoğun bakım ihtiyacı olsa da maliyetin altında ezildikleri için sıkıntı yaşıyorlar ve aslında çok da hevesli olmuyorlar. Tabii, yine, eğer bütçe sorunu yoksa bile o zaman da eleman yetersizliğinden, yoğun bakım hemşiresi yetersizliğinden, personel yetersizliğinden yine çok büyük sıkıntı çekiyorlar.

Şimdi bir başka konu var Sayın Bakan. Kamu Hastaneleri Birliği artık gündemimize yeni girdi. Ben şöyle üzücü bir olay yaşadım. Bunu çok yüzeysel geçeceğim ama bilginizin olmasını istiyorum. Mutlaka böyle bir talimatınız yoktur ama böyle bir algı var ve bu yanlış algının giderilmesini istedim gerçekten. Bize, biliyorsunuz, bazı yerlerden referans olma talebi gelir. Biz hangi partiye bakarak referans olacağımızı düşünmeyiz, yani partisine bakmayız vatandaşın. Tanıdığımız bir genç kız geldi ve Kamu Hastaneleri Birliğine başvurduğunu ama referans istediklerini söyledi. "Referans olarak beni yazabilirsin." dedim. Birkaç gün sonra geldi, "Sizin aramanız gerekiyor." dedi. "Peki, ararım." dedim -ve şehir ismi de vermiyorum şu anda- aradım ve çıkan kişi bana dedi ki: "AKP İl Başkanlığından gelecek." Ben dedim ki: "Ben Cumhuriyet Halk Partisi milletvekiliyim, bir yanlış anlama var galiba. Sizin yetkiliniz kim?" Yetkiliye aktardı, aynı cümle ondan geldi bana. Ben şok geçirdim, üzüldüm. Söyledim sonra...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

LALE KARABIYIK (Bursa) - Dedim ki: "Neden il başkanlıklarından geliyor? İl başkanlıkları İş Bulma Kurumu mu ya da kariyer ofisi mi?"

LALE KARABIYIK (Bursa) - İşte, "Yanlış anlamayın." falan ama... 2 kişinin böyle demesi, birkaç ilden de yine aynı şekilde beyanların gelmesi. Ama bunu ben bizzat telefonla yaşadığım için... Mutlaka böyle bir talimat yoktur ama böyle bir algının olduğunu bilmenizi isterim. Bu, zafiyete düşürebilir çünkü Sayın Başbakan da "Biz herkesi kucaklıyoruz." demişti. Özellikle iş bulma alanında gençlerin, hani, "Şuradan getir, buradan getir, il başkanlığından." Ben bir öğretim üyesi olarak da referans olabilirim, bir milletvekili olarak değil Sayın Bakan. Bunu belirtmek istedim.

Acaba sürem var mıdır?

BAŞKAN - İlave süre verdim ben size.

Buyurunuz efendim.

LALE KARABIYIK (Bursa) - Tamam, Teşekkür ediyorum.

Şimdi, diğer taraftan, özellikle akademik araştırma ve eğitim çalışmaları için üniversitelerde maksimum yüzde 250 olan katsayı var. Rutin hizmetler için yüzde 1.600 olduğunda araştırma ve eğitim çalışmaları biraz daha orada, hani, güdük kalıyor tabiri yerindeyse. Yeni düzenlenen akademik teşvik ödemeleri ise maksimum 780 lira civarında olabiliyor. Ortalamada ise 350-400 lira olarak gerçekleşeceği aslında öngörülüyor. Şimdi burada birkaç sorun daha var ama çözüm önerileri de şu olabilir: Mesela üniversite hastanelerindeki hizmetin yanı sıra eğitim ve araştırma faaliyetlerinin kalitesinin artırılabilmesi için daha fazla asistan, hemşire ve teknisyen atanması kesinlikle zorunlu. Performans sistemi akademik ve eğitim çalışmalarına ve daha komplike hastaların tedavi edilmelerine imkân verecek şekilde değiştirilmeli. Yani bunun fayda-maliyet analizinin, etkinlik analizinin kesinlikle yapılması lazım. Uygulamada şu anda faydalı olduğunu özellikle görmüyoruz. Yani mutsuz bir sağlık personeli var, mutsuz bir hasta var karşılığında da.

Üniversite sağlık personelinin özlük hakları var yine.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz. İlave süre tekrar vereyim.

LALE KARABIYIK (Bursa) - Bunu ifade etmek istiyorum.

Peki, şimdilik bu kadar. Ben diğer arkadaşların zamanını almayayım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - İki dakika daha ilave süreniz var, verdim.

Buyurun.

LALE KARABIYIK (Bursa) - Peki, oldu, tamam o zaman.

Az önce, yeni kurulması planlanan şehir hastanelerinin şehirlerin içerisinde olmadığını, uzak bölgesinde olduğunu ifade ettim. Bir de 3 bin-4 bin yataklı olarak planlanıyor, yani biraz daha hantal bir sistemde. Oysa daha yakın mesafelerde, daha az miktar yataklı hastaneler belki uygulamada düşünülebilir. Yani bu sadece bir öneridir, sağlık sisteminden gelen önerilerdir. Belki 600-800 yataklı olabilir.

Yine, şu anki yönetim sistemi genel sekreterlik, sağlık müdürlüğü ve halk sağlığı müdürlüğü olarak 3 başlı şekilde gidiyor ama bu da koordinasyonda yetki çatışmalarına sebebiyet veriyor. Ayrıca, bu sistemde daha fazla hekim yönetici olarak istihdam edildiği için sağlık hizmeti vermesi gereken nitelikli kişilerin çoğu yöneticilik performansında oluyorlar. Hani, bu da belki bir gözden geçirilmesi gereken bir nokta olabilir.

Aslında, sonuç olarak "Ne kadar çok hasta bakarsan, ne kadar çok laboratuvar tetkiki yaparsan, ne kadar çok tomografi, MR, röntgen çekersen o kadar performans alırsın." mantığının terkedilmesi lazım. Onun yerine, hastaların evlerinde ya da günlük yaşamlarında sağlık açısından daha iyi takip edildiği ve koruyucu sağlık hizmetlerine daha çok önem verildiği bir sistemin faydası olduğunu düşünüyorum.

Tabii, sağlık çalışanlarının özlük haklarının düzeltilmesi son derece önemli ve buradaki taşeron sistemine ayrıca tekrar dikkat çekmek istiyorum.

Teşekkür ederim.