KOMİSYON KONUŞMASI

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Bütçe Komisyonumuzun çok değerli üyeleri, değerli bürokrat arkadaşlarımız; Bakanlığımın 2016 mali yılı bütçe tasarısının Komisyonunuzda görüşülmesi vesilesiyle arkadaşlarımızla birlikte huzurunuzdayım. Değerli Başkanım, bu vesileyle şahsım, Bakanlığım ve burada çalışan, burada bizimle beraber olan çalışma arkadaşlarım adına hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Dış politika gündemimizdeki temel meseleler ve izlediğimiz politikalar hakkında görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Öncelikle şunu belirtmek isterim: Dış politikamız vicdan ve insan odaklıdır. Etnik köken ve inanç ayrımı yapmadan insan haysiyetinin korunması için çaba sarf ediyoruz. Dünyanın her köşesinde haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı sesimizi yükseltiyoruz. Yanlışa "Yanlış." diyoruz. Yardıma ihtiyacı olan herkese elimizi uzatıyoruz. Terörle mücadele çabalarına destek sağlıyoruz. Yoksulluk ve çevre sorunları gibi meselelerde sorumluluk üstleniyoruz. Böylece, küresel barış, refah ve huzura katkı sunuyoruz. Bu tutum dış politikamızın ilkesel boyutunu oluşturuyor. Dış siyasetimizi aynı zamanda gerçekçi bir bakış açısıyla şekillendiriyoruz. Ülkemizin çıkarlarını ve güvenliğini esas alıyoruz. Edirne'den Kars'a bu ülkenin her bir vatandaşının hakkını savunuyoruz. Sınır bölgesinde yaşayan insanlarımızın kaygılarını gözetiyoruz. Yurt dışındaki vatandaşlarımızı asla yalnız bırakmıyoruz. Dünyanın dört bir yanında tüccarımızın ve yatırımcımızın yanındayız. Dış temsilciliklerimiz gurbetçimizin, turistimizin, iş adamımızın yurt dışındaki evidir. İlkesel ve gerçekçi dış politikamızı hayata geçirirken ikili düzeydeki dostluklarımızdan ve uluslararası iş birliği platformlarından da yararlanıyoruz. Kardeşlik bağına sahip olduğumuz ülkelere özel önem veriyoruz. Aynı zamanda, yeni dostluklar, ittifaklar kurmak için çaba harcıyoruz. Bölgesel iş birliği oluşumlarına ön ayak oluyoruz. Uluslararası platformlarda etkin roller üstleniyoruz. Ev sahipliği yaptığımız uluslararası etkinliklerle küresel gündeme yön veriyoruz.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, dış politikamızın genel çerçevesini arz ettim sizlere. Şimdi, bu vizyonu nasıl hayata geçireceğimizi ve geçirdiğimizi sizlere anlatmak istiyorum.

Ülkemizin coğrafi konumu pek çok meseleyle yakından ilgilenmemizi zorunlu kılıyor bize. 2002'den bu yana artan imkân ve kabiliyetlerimiz, ilgi alanlarımızı ve sorumluluklarımızı daha da artırdı. Bu çerçevede, Suriye krizinden enerji güvenliğine, uluslararası barış operasyonlarından çevre politikalarına uzanan geniş bir yelpazede son derece aktif bir siyaset izliyoruz. Sadece son iki hafta içindeki dış politika trafiğimizden birkaç örnek vermek istiyorum sizlere.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Şili, Peru ve Ekvator'a yaptığı ziyaretlerin hemen öncesinde Sayın Başbakanımız Suudi Arabistan'ı ziyaret etti. Benim de katıldığım bu ziyaretlerin hemen ardından Amsterdam'daki AB dışişleri bakanları gayri resmî toplantısına katıldım. Sayın Başbakanımız Londra'daki Suriye Donörler Toplantısı'na katıldı ve arkasından Kazakistan'ı ziyaret etti. Dün Macaristan'a yaptığım ikili ziyaretin ardından, yarın da Münih Güvenlik Konferansı'na ve bu kapsamda yapılacak olan Uluslararası Suriye Destek Grubu toplantılarına katılacağım.

Dış politikamızı işte bu geniş coğrafyada sürdürüyoruz. Çok boyutlu siyasetimizin en önemli gündem maddesini ise yakın çevremizde yaşanan insani kriz oluşturuyor. Bu trajedinin başından beri vicdani ve ahlaki sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışıyoruz. Bunun gönül rahatlığı içinde olduğumuzu da söylemek isterim.

Açık kapı ve sınırdan geri göndermeme politikamıza kararlılıkla devam ediyoruz. Bu politikanın sürdürülmesi hem uluslararası hukuk hem de insani yükümlülüklerimiz açısından bir zorunluluktur, önemlidir. Ülkemizdeki Suriyelilerin sayısı bugün 2,5 milyona ulaştı. Iraklılar ise 200 bine yaklaştı. Dünyada en fazla sığınmacı barındıran ülke Türkiye'dir. 26 geçici barınma merkezindeki 273 bin Suriyelinin yanı sıra, kamp dışında yaşayan Suriyelilerin de tüm ihtiyaçlarını karşılıyoruz, hatta sınır öteside kurduğumuz kamplarda yaşayan insanların ihtiyaçlarını da günübirlik karşılıyoruz. Eğitim ve sağlık hizmetlerini ücretsiz sağlıyoruz. 15 Ocak 2016 tarihi itibarıyla, Suriyelilere çalışma izni imkânı da tanıdık. Suriyeliler için yaklaşık 10 milyar dolar harcama yaptık. Uluslararası toplumun katkısı ise maalesef sadece 455 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Sorumluluk ve yük paylaşımı konusunda uluslararası toplumu daha duyarlı davranmaya her fırsatta davet ediyoruz. Bir taraftan da göçmen kaçakçılığıyla ciddi bir şekilde mücadele ediyoruz. Bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Sahil Güvenlik Komutanlığımızın 2015 yılında denizden kurtardığı göçmen sayısında bir önceki yıla göre 6 kattan fazla artış oldu, yaklaşık 92 bin insanı insan kaçakçılarının elinden kurtardık.

Çok Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, Suriye'deki ihtilaf beşinci yılını doldurmak üzere. İhtilafın başından beri Suriye halkının meşru taleplerinin karşılanmasını istiyoruz. Bu krize siyasi çözüm bulunması yolundaki çabaları güçlü şekilde Türkiye olarak destekliyoruz. Uzunca bir süredir tıkanmış olan siyasi sürecin önünü açmaya çalıştık, neticeye de ulaştık. Viyana toplantılarının zeminini, Türkiye olarak, hep birlikte diğer ülkelerle hazırladık. Uluslararası Suriye Destek Grubu adı altında bir oluşum var ve bu kapsamda, 18 ülkenin dışişleri bakanları olarak iki ayda 3 defa bir araya geldik. 2012 Cenevre Bildirisi'ni temel alacak bir sürece ivme kazandırılmasına gayret sarf ettik.

Bugün, Suriye'deki ihtilaf bölgede mezhepsel bir çatışmaya dönüşme riski taşıyor. Bu risk Rusya'nın askerî müdahalesiyle daha da arttı. Rusya, terörle mücadele kisvesi altında DAEŞ hedeflerine karşı göstermelik birkaç operasyon düzenledi ancak esas hedef olarak Suriyeli muhalifleri belirledi ve operasyonlarda okulları, ibadet yerlerini ve hastaneleri hedef aldı. Sivilleri hedef alan saldırılar son zamanlarda maalesef şiddetlenerek arttı. Bayırbucak bölgesi ve orada yaşayan soydaşlarımız Rusya'nın müdahalesinin doğrudan hedefi hâline geldi. Biz de tabiatıyla sessiz kalmadık, tepkimizi ortaya koyduk ve konuyu uluslararası kamuoyunun gündemine taşıdık ve bu konuyla yakından ilgilenen ülkelerle sürekli temas hâlindeyiz.

DAEŞ, uluslararası toplumu tehdit eden bir terör örgütüdür, ulusal güvenliğimize yönelik doğrudan bir tehdittir ve DAEŞ'le mücadele konusundaki kararlılığımız tamdır ve sonuna kadar devam edecektir ancak Suriye'deki sorunun DAEŞ'e indirgenmesini eksik buluyoruz. Suriye'deki ihtilaf son bulmadan DAEŞ'i ortadan kaldıramayız. DAEŞ'i ortadan kaldırsak bile başka terör örgütleri ortaya çıkabilir. Dolayısıyla, bu sorunun temeline gitmemiz lazım, siyasi istikrarı sağlamamız lazım.

Bugün, Suriye konusunda kritik bir döneme girdik. Muhalifler ile rejim arasındaki ilk tur dolaylı görüşmeler 29 Ocak günü Cenevre'de başladı ancak yaşanan tıkanma üzerine ve Rusya'nın saldırılarının devam etmesi üzerine 3 Şubatta görüşmelere ara verildi. Bir sonraki tura 25 Şubatta başlanması hedefleniyor. Biz Cenevre'ye giden süreçte olduğu gibi, Cenevre'de de siyasi süreci kendi mecrasında tutmaya gayret sarf ettik ve bu konuda netice de aldık, muhalefetle ilgisi olmayan unsurların muhalefetmiş gibi gösterilme çabalarına da engel olduk. Cenevre'deki gelişmeleri de yerinde ve yakından takip ettik -Genel Müdürümüz sürekli oradaydı- ve muhalefetin siyasi çözümden yana olduğunu ortaya koymasında da etkili olduk, sürekli teşvik edici olduk. Muhalefetle temasımızı yoğun şekilde sürdürüyoruz. Muhalefetin Müzakere Heyeti Genel Koordinatörü eski Suriye Başbakanı Riyad Hicab'la pazartesi günü Ankara'da görüştüm. Mevcut ortamda, siyasi sürece destek verilmesinin önem taşıdığını, ikinci tur görüşmelere muhalefetin iyi hazırlanması gerektiğini, bu süreçte desteğimizin de devam edeceğini kendisine belirttim.

Ayrıca, Cenevre öncesi ve Cenevre sırasında fikirdaş ülkelerin dışişleri bakanlarıyla da yoğun bir telefon diplomasisi yürüttüm. Sürecin sağlıklı şekilde işletilmesi için gereken adımların atılması ve rejim destekçisi ülkeler üzerinde baskının artırılması gerektiğini tüm muhataplarıma vurguladım. Yarın, Münih'te, biraz önce de söyledim, Rusya ve İran'ın da yer aldığı Uluslararası Suriye Destek Grubu toplantısına katılacağım. Burada da siyasi çözüme ilişkin gidişatı hep birlikte ele alacağız. Sürecin Suriye halkının beklentileri ile millî çıkar ve menfaatlerimiz temelinde yürütülmesi için çalışmaya devam edeceğiz.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Irak'ın içinde bulunduğu durumla millî çıkarlarımız arasında doğrudan bir bağ bulunuyor. Irak'taki istikrarsızlık ve çatışma ortama bizim için bir ulusal güvenlik meselesidir. Bu ülkedeki gelişmelere ilgisiz kalmamız mümkün değil. Türkiye için hayati tehdit oluşturan DAEŞ Irak El Kaidesi'nin kalıntılarından, âdeta küllerinden doğmuştur. Irak Hükûmeti, ülkemizin de üyesi olduğu DAEŞ'le mücadele uluslararası koalisyonunun desteğiyle DAEŞ kontrolündeki toprakların küçük bir kısmını geri aldı ama bugün hâlâ DAEŞ Irak topraklarının yüzde 30'undan fazlasını işgal ediyor ve Musul'un DAEŞ'ten geri alınması ulusal güvenlik çıkarlarımız gereğidir. Bu yüzden, Musul'un Başika bölgesinde Iraklı gönüllülere eğitim veriyoruz. Burada, sadece Araplara değil, Kürtlere, Türkmenler ve Yezidilere de eğitim veriyoruz, yaklaşık 2.400'den fazla, 2.500'e yakın bölge insanına eğitim verdik.

Musul kurtarıldığında, Irak Hükûmetinin egemenliği de bu şehirde yeniden tesis edilmiş olacak. Bu sürecin sonunda, Arapların yanı sıra, Türkmenler, Hıristiyanlar, Kürtler ve Yezidilerle birlikte Musul yeniden eski huzuruna kavuşacak ancak Musul'un geri alınmasıyla mesele Irak'ta maalesef bitmeyecek. Irak Hükûmeti siyasi alanda bazı olumlu adımlar atmadığı müddetçe DAEŞ veya benzeri terör yapılanmalarından kaynaklanan risk devam edecektir. Irak'ın bir an önce mezhepçilikten uzak, kapsayıcı ve demokratik bir siyasi yapıya kavuşması gerekiyor. Böylelikle, ekonomik açıdan yeniden imar ve kalkınmanın da önü açılmış olacak. Türkmenlerin Irak'taki varlıklarını korumaları, huzur ve güvenlik içerisinde yaşamaları Irak politikamızın başlıca unsurlarından bir tanesidir. Irak'taki Türkmen soydaşlarımıza desteğimizi de kesintisiz bir şekilde sürdüreceğiz. DAEŞ'le mücadele kapsamında, şimdiye kadar 2.400'e yakın peşmergeye eğitm sağladık, bu katkımızı devam ettireceğiz. Irak'ta yaşayan Kürt kardeşlerimizi de yalnız bırakmadık, bırakmayacağız.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye'nin Orta Doğu ülkelerine dönük politikasının temel amacı, bölgemizde kalıcı istikrar ve barış ortamının tesis edilmesidir. Bunun gerçekleşmesi için aktif ve gerektiğinde ön alıcı bir politika izliyoruz. Bölge halklarının kaderini kendi kaderimizi olarak görüyoruz. 2012 yılında Filistin'in Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda devlet olarak tanınmasına güçlü bir destek vermiştik. 2015 yılında Filistin bayrağının Birleşmiş Milletlerde törenle göndere çekilmesine de tanıklık ettik. Bu törene bizzat Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu katıldı. Filistin'e verdiğimiz desteği sonuçlarını görmekten de memnuniyet duyuyoruz. Gazze'ye uygulanan gayriinsani ambargo dokuzuncu yılına girdi, Gazzeli kardeşlerimizin temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için gayret gösteriyoruz. 2014 yılında toplam 84 milyon dolarlık yardım gerçekleştirdik. 2015-2017 için 200 milyon dolar yardım taahhüdünde bulunduk. Öyle görünüyor ki, 2017'ye geldiğimizde bu rakamı aşacağız, toplamda 700 milyon doları bulacağız. Çünkü geçen seneye kadar zaten 365 milyon dolar civarında yardımı Filistinli kardeşlerimize -Gazze'de dâhil- iletmiştik.

İsrail güvenlik güçlerinin İslam'ın önemli merkezlerinden biri olan Harem-i Şerif'e yönelik ihlallerine karşı duruyoruz. Diğer ülkelerle birlikte bunu uluslararası toplumun da gündemine getiriyoruz, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere. Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki yerleşim inşaatlarına ve Gazze'deki ambargoya derhâl son verilmesi gerektiğini de her platformda savunuyoruz. Barış sürecinde nihai bir tarih belirlenerek tekrar başlatılmalıdır. Türkiye olarak barış sürecine ve bu çerçevede Filistinli kardeşlerimizin birlik içinde olma yönündeki çabalarına desteğimiz devam edecektir.

İsrail'le ilişkilerimizin normalleşmesi için üç şart ortaya koymuştuk: İsrail Başbakanı özür diledi, ilk şartımız böylelikle yerine gelmiş oldu. Şimdi, diğer iki şartın yerine getirilmesini bekliyoruz, bu manada da görüşmeler devam ediyor.

Körfez ülkeleriyle olan ilişkilerimizi her alanda güçlendirmeye devam edeceğiz. Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz çok iyi düzeyde seyrediyor. Dışişleri bakanlarının eş başkanlığında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Kurulmasına İlişkin Anlaşma'yı nisan ayında Kral Salman'ın Türkiye'yi ziyareti sırasında imzalayacağız. Bu, aslında, derinleşen iş birliğimizin kurumsallaşması bakımından son derece önemli bir adım olacak.

Katar'la stratejik nitelikle ilişkileri daha da geliştirdik. Bunun bir sonucu olarak bu ülkede Türk Silahlı Kuvvetlerinin kara, hava ve deniz unsurlarının konuşlanacağı bir üs kurulmasına yönelik çalışmalarımız sürüyor.

Birleşik Arap Emirlikleri'yle ilişkilerimizde olumlu gelişmeler var. Dışişleri Bakanı dostum Abdullah ikili ilişkilerimizi ele almak üzere beni ülkesine davet etti ve ilk fırsatta bu davete icabet etmeyi düşünüyorum.

Mısır'daki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Temennimiz bu ülkenin kapsayıcı ve halkın iradesini yansıtacak politikalar izlemesidir. Güçlü ve istikrarlı Mısır'a tüm bölgenin ihtiyacı var; sadece Arap dünyasının değil, Müslüman dünyasının, Kuzey Afrika'nın ve Filistinli kardeşlerimizin, Orta Doğu'nun da ihtiyacı var. Toplumsal uzlaşı ve bölge barışı açısından seçilmiş Cumhurbaşkanı Sayın Mursi dâhil tüm idam cezalarının infazı hakkında moratoryum ilan edilmesi gerektiğini de düşünüyoruz. 2016 yılında Mısır'la ilişkilerimizin normalleşmesine imkân verecek bir ortam oluşmasını da temenni ediyoruz.

Yemen'deki sorunların siyasi diyalog yoluyla ve meşru devlet makamlarına saygı temelinde çözümünü savunuyoruz başından beri. Taraflar arasında gerçekleştirilen görüşmelerin kapsayıcı ve bölge ülkelerine güven aşılayan bir biçimde sonuçlanmasını arzu ediyoruz ve bu konudaki desteğimiz de devam ediyor.

Libya'da güvenlik ve istikrarın yeniden tesisine büyük önem veriyoruz ve bu anlayışta siyasi diyalog sürecini yakından takip ettik ve katkı da sağladık. Tüm Libyalı kardeşlerimizin uzlaşı ruhuyla hareket edeceklerine inanıyoruz ve geçiş hükûmetine de başarılar diliyoruz. Bir an önce başkente, Trablus'a taşınmaları için biz de desteğimizi veriyoruz.

İslam İşbirliği Teşkilatı 13'üncü İslam Zirvesi bu yıl nisan ayında İstanbul'da düzenlenecek. Bu suretle İslam Zirvesi'nin dönem başkanlığını bir sonraki zirveye kadar üstlenmiş olacağız Türkiye olarak. Gerek zirvede gerek dönem başkanlığımız boyunca İslam âleminin karşı karşıya kaldığı sorunlara hep birlikte çözüm arayacağız.

Değerli Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; AB üyeliği hedefimiz bizim için stratejik tercihtir. Bu, sadece hayatının önemli bir bölümünü AB konularına ayıran bir bakan olarak benim tercihim değil, ülkenin stratejik bir tercihidir. Bu konuları derinlemesine AB Bakanımızla mutlaka değerlendirmişsinizdir. Ancak ben de kısaca düşüncelerimi paylaşmak isterim: Bu yöndeki irademizin ilk günkü kadar güçlü olduğundan kimsenin şüphesi olmasın. Son dönemde Türkiye-AB ilişkilerinde önemli bir ivme yakaladık. Kısa vadede iki hedefimiz var: Birincisi, AB'yle müzakerelerde yeni fasılların açılması ve üyelik konusunda somut adımların atılması. İkincisi ise Bakanlığımızın da yakından takip ettiği ve sorumlu olduğu vatandaşlarımız Schengen alanında yapacakları seyahatlerinde vize uygulamasının 2016 yılında kaldırılması, yani anlaştığımız üzere ekim ayında vizelerin Schengen ülkelerine kaldırılması. Tam üyelik hedeflerimize uygun olarak ülke içindeki reform çalışmalarını da devam ettiriyoruz, Reform Eylem Grubu olarak Sayın Başbakanımız ilk toplantımıza başkanlık yaptı ve atmamız gereken tüm adımları yakından takip ediyoruz, uygulamaları yakından takip ediyoruz. İmzalamamız gereken uluslararası sözleşme veya ek protokoller varsa onları da imzalayıp onaylanması için sizlere, yüce Meclisimize gönderiyoruz. Bu vesileyle yüce Meclisimize bu süreçte yoğun mesai harcayarak özellikle reform sürecine sağladığı katkıdan ötürü huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.

NATO, ülkemizin savunmasının temel taşı olmayı sürdürüyor. Müttefiklerimizle her alanda istişare ediyoruz, NATO operasyonlarına ve barış güçlerine katkı sağlamayı sürdüreceğiz.

Dış politikamızın en önemli unsurlarından biri ABD'yle olan ittifakımız ve ortaklığımızdır. Uluslararası alanda karşı karşıya bulunduğumuz hemen her tehdit ve sınamayla ilgili olarak çok yakın istişare, iş birliği ve dayanışma içindeyiz. Bazı konularda görüş ayrılığımız olabilir ama bu bizim müttefik olduğumuz gerçeğini de değiştirmez ve istişare yoluyla bunları da aşmayı sürdüreceğiz.

Çok Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; siyasi ve ekonomik bakımdan en önemli komşularımızdan bir tanesi de Rusya'dır. Rusya'yla bölgesel ve küresel konulardaki bazı yaklaşımlarımızın örtüşmediğini başından beri biliyorduk. Yine de bu ülkeyle ilişkilerimize stratejik bir bakışla yaklaşıyorduk. Özellikle ticaret ve enerji alanlarında yararlı bir iş birliği geliştirdik Rusya'yla. 24 Kasım 2015 günü yaşanan hadisede hedef Rusya değildi, hedef ülkemiz hava sahasını ihlal eden bir uçaktı. Biz sadece daha önce defalarca duyurduğumuz angajman kurallarını uyguladık. Hadiseden sonra da itidalli bir politika izliyoruz. Rusya ise maalesef Türk halkına zarar vermeyi amaçlayan bir siyaset takip etti. Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere ülkemizi hedef alan bir karalama kampanyası yürüttü, bizi kışkırtmaya çalıştı. Elbette buna yönelik gerekli cevaplarımızı verdik ama biz serinkanlılığımızı hâlen koruyoruz, diyalog kapısını açık tutuyoruz, sağduyunun Rus tarafında da en kısa sürede hâkim olmasını diliyoruz. Rusya'yla ülkemiz arasındaki son gelişmeler enerji güvenliğimizi sağlamaya yönelik hedeflerimizin haklılığını bir kez daha gösterdi. Yanılmıyorsam dün Enerji Bakanımız da sizlerle beraberdi. Enerji nakil güzergâhlarını ve kaynak ülkeleri çeşitlendirmemiz kritik önem taşıyor. Bu açıdan güney gaz koridoru projelerinin mümkün olan en kısa zamanda tamamlanması gerekiyor. TANAP bu koridorun belkemiğidir. Bu projeyle ilgili çalışmalarımız öngörülen takvimin ilerisinde devam ediyor. Başta Doğu Akdeniz olmak üzere yakın coğrafyamızda bulunan doğal gaz kaynaklarına ilişkin gelişmeleri de çok yakından takip ediyoruz.

Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; 2003 yılında ilişkilerimizin öncelikli olarak geliştirileceği ülkelerden birisi olarak Ukrayna'yı seçmiştik. İlişkilerimizi 2011 yılında stratejik ortaklık düzeyine çıkardık ve bu ülkeyle olan iş birliğimizi daha da derinleştireceğiz. Stratejik ortaklık toplantımızın bir sonraki toplantısını mart ayında Türkiye'de gerçekleştireceğiz. Ukrayna krizi ve Kırım'ın Rusya Federasyonu tarafından ilhakı Avrupa'da güvenlik ve iş birliğini tehdit eden bir gelişme oldu. Rusya'nın Kırım'ı silahlandırma faaliyetleri Karadeniz'deki bölgesel güvenliği de tehdit ediyor. Bunu kabul etmemiz tabiatıyla söz konusu değil. Kırım'ın bizim için hem siyasi hem de jeopolitik bakımdan özel bir önemi bulunuyor. Soydaşlarımızın hak ve çıkarlarının korunmasına önem atfediyoruz.

Kırım'da temel insan hak ve özgürlüklerinin artan şekilde ihlal edildiğine şahit oluyoruz ki buraya gayriresmî bir heyet göndermiştik, bu heyetin raporunu uluslararası örgütlerle de paylaştık. Kırım konusunu ve Kırım Tatarlarının durumunu uluslararası gündeme taşımaya da devam edeceğiz.

Balkanlarla olan tarihimiz ortak bir tarihimiz, insani ve kültürel bağlarımız var. Bu bölgede barış ve istikrar ortamının korunması dış politikamızın öncelikleri arasındadır. Bu ortamı tehdit etme potansiyeli barındıran etnik, dinî, toplumsal ve siyasi gerginliklerin önlenmesi lazım, bu yöndeki tüm çaba ve girişimlere Türkiye olarak aktif katkı sağlıyoruz. Bölgenin kalkınması için kilit önemdeki iletişim ve ulaşım altyapılarının geliştirilmesine de maddi, manevi destek veriyoruz.

Ayrıca, Balkan ülkelerinin ülkemizle ve kendi aralarındaki ekonomik ve ticari bağlarının pekiştirilmesi için çaba sarf ediyoruz. Bu bakımdan Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan, Türkiye - Bosna - Hersek - Hırvatistan üçlü mekanizmalarına önem veriyoruz ve en iyi şekilde işletiyoruz.

Yunanistan'la olan ilişkilerimizi somut projeler aracılığıyla geliştiriyoruz, güçlendiriyoruz ve siyasi, ekonomik ve toplumsal bağlarımızı daha da kuvvetlendireceğiz. İlişkilerimizi stratejik iş birliği düzeyine yükseltmiştik ve önümüzdeki aylar içinde, büyük olasılıkla Mart ayı içinde üçüncü toplantıyı yine Türkiye'de gerçekleştireceğiz.

Azınlıklar, iki ülke gündeminin önemli maddelerinden birini oluşturmaya devam ediyor. Bu bağlamda, Rum kökenli vatandaşlarımıza yönelik olarak yapıcı adımlar atmaya 2015 yılında da devam ettik. Aynı şekilde, Yunanistan'ın da Batı Trakya Türk azınlığına yönelik açılım yapmasını bekliyoruz. Bu, bizim ve orada yaşayan soydaşlarımızın en doğal hakkıdır.

Kıbrıs sorununun yerleşik Birleşmiş Milletler parametreleri, yani siyasi eşitlik ve iki kesimlilik temelinde, eşit statüde iki kurucu devleti haiz yeni bir ortaklık kurulması çerçevesinde çözümüne tam destek veriyoruz. İnşallah, bu sene Kıbrıs'ta çözüm yılı olacak. Yakalanan fırsatın kaçırılmaması gerektiğini her fırsatta söylüyoruz, çünkü bu son fırsattır.

Ülkemizden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne Su Temini Projesi'ni de geçtiğimiz Ekim ayında tamamladık, böylece KKTC'nin su ihtiyacına da kalıcı

Diğer taraftan, Doğu Akdeniz'deki kıta sahanlığımızın dış sınırlarını Birleşmiş Milletlerde kayda geçirdik. Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve çıkarlarını dikkate almadan atılacak adımların hukuki açıdan hiçbir geçerliliği yoktur. Bölgedeki gelişmeleri dikkatle takip ediyoruz. Gelişmelerin seyrine göre ilave tedbirleri devreye sokmaya da hazırız.

Çok Değerli Başkanım, değerli Komisyon üyeleri; Güney Kafkasya ve Orta Asya bölgelerindeki dost ve kardeş ülkelerle olan iş birliğimizi daha da ileri seviyelere çıkarmak için çalışıyoruz.

Türk şirketleri, Türkmenistan'da, 1991 yılından itibaren yaklaşık 45 milyar dolar değerinde, 1.400 civarında proje gerçekleştirdi. Ülkemiz aynı zamanda Türkmenistan'a en fazla yatırım yapan ülke konumunda.

Kazakistan ve Kırgızistan'la ilişkilerimiz istikrarlı biçimde gelişiyor.

Uzun bir süredir durgun bir seyir izleyen Özbekistan'la ilişkilerimizi tekrar canlandırmaya yönelik çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Kardeş Azerbaycan'la kardeşlik duygularımızın yanında stratejik ortaklık düzeyindeki ilişkilerimize büyük önem atfediyoruz. Bölgesel ve uluslararası platformlardaki yakın iş birliğimizi sürdürüyoruz. Ekonomi ve enerji alanında çok yakın ilişki içindeyiz. Projelerimiz var. Önümüzdeki günlerde, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısını Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla Azerbaycan'ın Gence şehrinde gerçekleştireceğiz.

Gürcistan'ı stratejik bir ortak ve komşu olarak görüyoruz. Türkiye Gürcistan'ın dış ticaretinde ilk sırada yer alıyor. Bu ülkeye en fazla yatırım yapan ülkelerden bir tanesiyiz.

Ahıska Türklerinin Gürcistan'daki ata topraklarına dönüşleri konusunda da gerekli adımları atıyoruz, bu konuyu da çok yakından takip ediyoruz. Özellikle şahsen bu konuya kendisini adamış kişilerden birisi olarak bizzat bu konuyu yakından takip ettiğimi de söylemek isterim. Bir kaç gün sonra Gürcistan'a yapacağım ziyaret vesilesiyle tüm bu konuları Gürcü muhataplarımızla derinlemesine ele alacağız.

Bu hususlara ilaveten, Balkanlarda olduğu gibi bölgede başlattığımız üçlü iş birliği mekanizmalarını da daha iyi bir şekilde işleteceğiz ve zaten artık kurumsallaşmış durumda. Önümüzdeki günlerde Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan üçlü bakanlar toplantısını Tiflis'te gerçekleştireceğiz.

Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan'la birlikte üye olduğumuz Türk Konseyinin faaliyetlerinin artması için de her türlü desteği veriyoruz. Biliyorsunuz Türk Konseyinin merkezi de İstanbul'da, şimdi yeni bir bina tahsis etmek için de çalışıyoruz.

Çok Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; İran'ın P5+1 ülkeleriyle yürüttüğü müzakereler -sizler de takip ettiniz- sonuçlandı ve bu çerçevede İran'a uygulanan yaptırımlar da kaldırıldı, en azından bir kısmı. Elde edilen sonuç, gerek bölgemiz gerekse ülkemizin menfaatleri bakımından son derece olumludur.

Diğer yandan, İran'ın bölgesel politikaları bağlamında, kendisinden beklenen yapıcı tutumu henüz sergilemediğini de görüyoruz. Bölgesel konulardaki görüş ayrılıklarımızı İran'la samimi bir şekilde konuşuyoruz, ikili ilişkilerimizi geliştirmek için de çaba sarf ediyoruz. Daha önce biz ziyaret etmiştik Cumhurbaşkanımızla ve bakan düzeyinde, önümüzdeki süreçte önce İran Dışişleri Bakanı, sonra da İran Cumhurbaşkanı ülkemize ziyaret gerçekleştirecek. Bu anlamda ilişkilerimizi daha da geliştirmek istiyoruz.

Afganistan'la köklü ve özel ilişkilerimiz var. Bu ülkeye olan desteğimiz ikili ve çok taraflı platformlarda devam edecektir.

Keza, özel ilişkilerimizin bulunduğu bir başka ülke olan Pakistan'la siyasi ilişkilerimiz mükemmel düzeyde seyrediyor.

Afganistan ve Pakistan'ın güvenlik ve istikrarı bölgenin geneline olumlu biçimde yansıyacaktır. Bu çerçevede, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine yönündeki tüm uluslararası çabalara Türkiye olarak da güçlü destek veriyoruz, tüm toplantılara katılıyoruz ve aramızda da üçlü bir mekanizma var; Türkiye, Pakistan, Afganistan, bunun toplantısını da önümüzdeki günlerde Afganistan'da gerçekleştireceğiz.

Çok Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; Afrika, Güney Amerika ve Asya Pasifik ülkeleriyle olan ikili ve çok taraflı ilişkilerimiz daha da gelişiyor.

2013 yılı itibarıyla, Afrika'ya açılım politikası yerini Afrika ortaklık politikasına bıraktı. 39 Afrika ülkesinde büyükelçiliğimiz var. Kıtanın barış ve istikrarı ile ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkıda bulunuyoruz. Üst düzey ziyaretlerimiz sürüyor. Sayın Cumhurbaşkanımız Mart ayı başında Fildişi, Gana ve Nijerya'yı ziyaret edecek.

Latin Amerika ve Karayipler'deki büyükelçilik sayımız 13'e çıktı. Bölgesel örgütlerle olan iş birliğimizi de geliştiriyoruz. 2015 Şubat ayında Guatemala'da Türkiye-Orta Amerika Entegrasyon Sistemi Birinci Dışişleri Bakanları Forumu'nu düzenledik, bizzat katıldım ve bu oluşuma gözlemci üye olduk.

Ayrıca, bölge parlamenterlerini çatısı altında toplayan PARLATINO ve Doğu Karayip Devletler Birliğine gözlemci üyelik başvurusu yapmaya karar verdik.

Geçtiğimiz günlerde, Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyareti vesilesiyle bulunduğum Şili'de, Birleşmiş Milletler, Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonuna üyelik başvurumuzu da bizzat sunduk.

Köklü tarihî ve kültürel bağlarımızın bulunduğu Doğu Asya bölgesi ise Asya Pasifik'e açılım politikamızın temel eksenlerinden birini oluşturuyor. İlişkilerimiz, Japonya ve Kore Cumhuriyeti'yle stratejik ortaklık düzeyinde, Çin Halk Cumhuriyeti'yle ise stratejik iş birliği seviyesindedir.

Bölge ülkeleriyle ilişkilerimizde yakalanan olumlu ivmeyi, son dönemde artan üst düzey ziyaretlerle ve oluşturulan iş birliği mekanizmalarıyla sürdürüyoruz.

Asya Pasifik bölgesine açılım politikamızın bir diğer ekseni ise Güneydoğu Asya ülkeleridir. Endonezya, Malezya ve Singapur'la ilişkilerimizi stratejik ortaklık düzeyine taşıdık. Önümüzdeki dönemde Laos'ta ve Fiji'de büyükelçilik açmayı planlıyoruz.

Güneydoğu Asya Uluslar Topluluğuyla (ASEAN) olan ilişkilerimizi de sektörel ortaklık statüsüne yükseltmek için gerekli süreci başlattık. Bölgedeki diğer bir önemli kuruluş olan Pasifik Adaları Forumuna forum sonrası diyalog ortağı olarak kabul edildik.

Değerli Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 1915 olaylarının yüzüncü yılında, dünya çapında sürdürülen kapsamlı bir kampanyayla mücadele ettik. Yüzüncü yıl, Ermeni tarafının beklentilerini karşılamaktan bir hayli uzak kaldı. Radikal çevreler siyasi ve hukuki kazanım elde edemediler.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Perinçek İsviçre davasında aldığı karar, bu konuyu siyasi amaçlarla istismar etmeye çalışan çevreler bakımından âdeta bir darbe oldu.

1915 olaylarına ilişkin olarak önümüzdeki süreçte de hiçbir taviz vermeden samimi ve vicdani duruşumuzu devam ettireceğiz.

Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemiz on yıllardır farklı örgütlerin yarattığı terörizm belasıyla mücadele ediyor. Bu konuda uluslararası iş birliği ve dayanışmanın önemini çok iyi biliyoruz. Bu alanda Birleşmiş Milletlere ve Avrupa Konseyine önemli katkılar sağlıyoruz. Terörle Mücadele Küresel Forumunun kuruluşundan bu yana Eş Başkanlığını sürdürüyoruz. Terör örgütleri arasında ayrım yapmak, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." anlayışını benimsemek büyük bir hatadır, yanılgıdır. DAEŞ'le, El Kaide'yle, El Nusra'yla nasıl mücadele ediyorsak PKK ve DHKP-C için de aynı yaklaşımın sergilenmesi gerekiyor.

Son dönemde çeşitli Avrupa ülkelerinde PKK unsurları aleyhine başlatılmış soruşturmaları ve yargılamaları çok yakından takip ediyoruz Dışişleri Bakanlığı olarak. Bazı Avrupa ülkeleri PKK saflarına katılmak üzere Suriye'ye veya Kuzey Irak'a seyahat edenleri de "yabancı terörist savaşçı" olarak tanımlamaya başladı. Bu da doğru bir karardır, doğru bir adımdır. Biz DAEŞ'i 2005 yılından beri farklı isimleriyle, 2013 yılından itibaren ise şu anki adıyla "terör örgütü" olarak nitelendirdik Bakanlar Kurulu kararıyla. DAEŞ'e karşı uluslararası koalisyonun aktif bir üyesiyiz ve Yabancı Terörist Savaşçılar Çalışma Grubunun Eş Başkanlığını Hollanda ile birlikte yürütüyoruz. Yabancı terörist savaşçıların Türkiye üzerinden bölgeye geçişlerini engellemek için yoğun bir çaba içindeyiz. Yurda giriş yasağı olan kişiler listemizi sürekli güncelliyoruz. 9 Şubat itibarıyla bu listeye eklenen kişi sayısı 37 bini aştı.

Risk analiz birimlerimiz -havaalanlarına ve otobüs terminallerine, tren garlarına kurduğumuz- vasıtasıyla şüpheli yolcuların Türkiye'ye girmesini engelliyoruz. Yine, 9 şubat itibarıyla yakalayıp sınır dışı edilen yabancı terörist savaşçı sayısı 3 bini aştı. DAEŞ'le bağlantılı 661'i yabancı uyruklu yaklaşık 2 bin kişi göz altına alındı ve bunlardan 698'i tutuklandı.

Değerli Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; izlediğimiz insani diplomasi çerçevesinde küresel insani sistemin ıslahı için de çaba sarf ediyoruz. Türkiye bugün küresel insani sistemin başlıca aktörleri arasındadır. 3,5 milyar ABD doları resmî kalkınma yardımı ve 1,6 milyar dolar insani yardım yaptık ve bu anlamda da Amerika ve İngiltere'den sonra dünyada 3'üncüyüz ama millî gelire oranla insani yardım konusunda dünyada 1'inci sıradayız. Bununla da gurur duyuyoruz.

Ülkemizin ev sahipliğinde 23-24 Mayıs 2016 tarihlerinde ilk defa yapılacak olan Birleşmiş Milletler Dünya İnsani Zirvesi bu çabalarımızın küresel ölçekte sergileneceği önemli bir etkinlik olacak. Devlet ve hükûmet başkanlarının katılacağı zirvede küresel insani sorunlara çözüm arayacağız. En az gelişmiş ülkelerin sorunlarına da kayıtsız değiliz ve bu çerçevede 2011 yılından bu yana Belçika'yla birlikte Birleşmiş Milletler çatısı altında En Az Gelişmiş Ülkeler Dostları Grubu Eş Başkanlığını yürütüyoruz ve Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler 4'üncü Konferansı'nda kabul edilen İstanbul Eylem Planı'nı gözden geçirme toplantısı vesilesiyle Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin liderlerini ve bakanlarını ve uluslararası örgütlerin temsilcilerini bu yıl mayıs ayının sonunda Antalya'da ağırlayacağız, yaklaşık 2 bin kişi katılacak. Bölgesel ve küresel meselelerin çözümüne de kalıcı katkılar sunuyoruz.

Birleşmiş Milletlerde başlattığımız "Medeniyetler İttifakı" ve "Barış İçin Arabuluculuk" girişimlerimiz başarıyla sürdürülüyor ve her geçen gün bu inisiyatiflere katılan ülke sayısı ve uluslararası örgüt sayısı ve sivil toplum örgütü sayısı artıyor.

G-20 Dönem Başkanlığımız boyunca, düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisine daha iyi entegre olması gerektiğini vurguladık ve küresel adaletsizlikleri ve gelişmekte olan ülkelerin önceliklerini G-20 gündemine taşıdık. 10 tanesi bakan düzeyinde olmak üzere yaklaşık 60 resmî toplantı düzenledik. Antalya Zirvesi'ne 10 bin katılımcı iştirak etti. Çoğu yabancı olmak üzere 2.500 basın mensubu zirveyi izledi. İlk kez, düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkeler konusunda bir çerçeve belge ve terörle mücadele konusunda bir bildiri kabul edildi. Bir G-20 zirvesinde ilk defa oluyor bunlar. Aynı zamanda mülteci krizi, Zirve Sonuç Bildirgesi'nde de yer aldı.

14-16 Ekim 2015 tarihlerinde düzenlenen Küresel Göç ve Kalkınma Forumu ile yine ekim ayında tertip edilen Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Konferansı ülkemizin 2015'te ev sahipliği yaptığı ve küresel meselelerin çözümüne katkı sağladığı diğer uluslararası etkinlikler arasında yer aldı.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, insan hakları konusunda uluslararası alanda etkinliğimizi artırmaya da önem veriyoruz. Bu bağlamda, BM, AGİT, Avrupa Konseyi ve AİHM başta olmak üzere insan hakları alanında ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla yoğun iş birliğimiz devam ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki dosya sayımızı azaltmak için mevcut, şu andaki Tazminat Komisyonunun görevini genişletiyoruz. Daha fazla dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden Türkiye'ye getireceğiz. Vatandaşla devletimiz bu yöntemle de el sıkışmış olacak, barışmış olacak. Ama önemli olan, buraya giden dosya sayısını da azaltmaktır. Oluşturduğumuz mekanizmalar, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı dâhil çıkardığımız reformlarla da bu sayı göreceli olarak düşmeye başladı.

Türkiye, 2016 yılından itibaren Avrupa Konseyi bütçesine en fazla katkı sağlayan yani "grand payeur" ülkeler arasına dâhil oldu. Bunun sonucunda, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ve Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'ndeki üye sayımız 12'den 18'e yükseldi.

MUSA ÇAM (İzmir) - Ne kadar ödüyorduk, ne kadar artırıldı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - 13 milyon ödüyorduk, şu anda 33 milyon ödüyoruz. Yaklaşık 20 milyon. Diğer 5 tane ülkeyle aynı seviyeye çıktık ve "grand payeur" olduk.

Türkçe, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi çalışma dilleri arasına girdi. Ve orada çalışan, hem İnsan Hakları Mahkemesinde hem de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin tüm birimlerinde çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısı artacak, üst düzey görevli sayısı da aynı şekilde bu oranda artmış olacak. Dolayısıyla, Avrupa Konseyi gibi önemli bir uluslararası örgütte Türkiye'nin gücü daha da artmış olacak.

Çok değerli Başkanım, sevgili milletvekili arkadaşlarımız; dış politikamızın başlıca amaçlarından biri de yurt dışındaki vatandaşlarımızın çıkarlarını korumak ve onlara en nitelikli hizmeti sunmaktır. Bu amaçla, büyükelçiliklerimizin ve başkonsolosluklarımızın gerek fiziksel koşullarını gerek teknolojik altyapısını sürekli iyileştiriyoruz. Konsolosluk çağrı merkezlerimiz yedi gün, yirmi dört saat, 5 yabancı dilde hizmet veriyor ve artı tabii ki Türkçe. Yurt dışındaki vatandaşlarımız ülkemizdeki genel seçimlerde ve referandumlarda bulundukları ülkelerde oy kullanıyorlar, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de oy kullandılar. 2015 yılında yapılan seçimlerde, yurt dışındaki vatandaşlarımızın katılım oranlarındaki artış memnuniyet verici düzeyde gerçekleşti. Bu vesileyle, tüm çalışma arkadaşlarıma, gerek merkezde gerekse tüm büyükelçilikler ve başkonsolosluklarda çalışan arkadaşlarıma, bu seçimlerde vatandaşımızın oy kullanma hakkını en iyi şekilde kullanması için gösterdikleri gayret, seçimlerin yurt dışında da gayet düzgün bir şekilde gerçekleşmesi konusundaki çabaları için tüm arkadaşlarıma huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarımız, son dönemde özellikle Batı Avrupa'da var olan İslam karşıtlığı ve yabancı düşmanlığının ciddi boyutlara ulaştığını üzülerek görüyoruz. Batı Avrupa ülkelerindeki Müslümanların önemli bir bölümünü vatandaşlarımız oluşturuyor. Dolayısıyla, İslam karşıtlığı ve bunun sebep olduğu saldırıların başlıca hedeflerinden biri bizim insanlarımız. Batılı muhataplarımıza her fırsatta mevcut olumsuz hissiyatın körüklenmemesi gerektiğini söylüyoruz. Dışlayıcı söylemin toplumun her kesiminin güvenliği ve huzurunu tehdit edeceğini vurguluyoruz ve Avrupa'nın ortak değerlerini de yıpratmaya başladığını kendilerine hatırlatıyoruz. Özellikle merkezdeki siyasi partilerin bundan en fazla zararı göreceğine dikkat çekiyoruz ve kendilerine de Avrupa'nın ortak değerlerini her zamankinden daha fazla savunmaları gerektiğini de hatırlatıyoruz. Aynı şekilde, uyum politikalarının da kucaklayıcı ve kapsayıcı olması gerektiğini de yine dostlarımıza hatırlatıyoruz.

Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; kültürel diplomasi faaliyetlerimizi de hız kesmeden sürdürüyoruz. UNESCO Dünya Miras Komitesine ve Somut Olmayan Kültürel Miras Komitesine aynı anda üye olan dünyada dört ülkeden biriyiz. 10-20 Temmuz 2016 tarihlerinde Dünya Miras Komitesi toplantısına ev sahipliği yapacağız. UNESCO'nun yönetiminde söz sahibi olmak amacıyla Yürütme Kuruluna 2017-2021 dönemi için adaylığımızı da açıkladık.

Ülkemizin ilk kez ev sahipliği yapacağı EXPO 2016 Antalya da Türkiye'nin tanıtımına önemli katkılar sunacaktır.

Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; Bakanlığım, bu faaliyetlerin yanı sıra, önemli eğitim çalışmaları da yürütüyor. Diğer kamu kurum ve kuruluşlarından yurt dışına sürekli görevle atanan personel için yılda 4 kez yönlendirme kursları düzenliyoruz. Bu kapsamda, 2015 yılı içinde 30 kurumdan yaklaşık 1.800 personele eğitim verdik.

Aynı şekilde, yabancı diplomatlara da eğitim sağlıyoruz; 2015 yılında eğitim verdiğimiz yabancı diplomat sayısı 230'a ulaştı. Bu yıl içinde yine bu programları düzenlemeye devam edeceğiz.

2014 yılında başlatılan proje çerçevesinde Bakanlığımız arşivinin sayısal ortama aktarılması çalışmaları da sürüyor. Yaklaşık 65 milyon sayfadan oluşan arşivimizin 25 milyon sayfalık kısmı 2015 sonu itibarıyla elektronik ortama aktarıldı. Projenin 2016 yılı sonunda tamamlanması hedefleniyor. Bu anlamda, arşivlerimizi de -gizli olmayanları- akademisyenlerin, araştırmacıların, yine, gazetecilerin, basının hizmetine de sunuyoruz ve böylelikle de akademik çalışmalara katkı sağlamaya çalışıyoruz.

Öte yandan, 2013 yılında yürürlüğe konulan e-vize uygulamamızla şu ana kadar 12,5 milyon kişiye vize verdik. Bu sayede, ocak sonu itibarıyla yaklaşık 650 milyon Türk lirası gelir elde ettik.

Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; ülkemizin, dış temsilciliklerimiz vasıtasıyla, tüm dünyada temsilinde de önemli mesafeler kaydettik. 2002 yılında 163 olan faal dış temsilcilik sayımız bugün itibarıyla 234'e ulaştı: 135 büyükelçilik, 13 daimi temsilcilik, 84 başkonsolosluk, Süleymaniye'de 1 konsolosluk birimi ve Taipei'de 1 ticaret ofisimiz var. Bakanlar Kurulu kararı tekemmül etmiş olan 18 yeni temsilciliğimizle birlikte toplam temsilcilik sayımız bu yıl sonu itibarıyla 252'ye ulaşacak ve en fazla temsilciliği olan 5'inci ülke hâline geleceğiz.

Ülkemizin uygulamakta olduğu aktif dış politikanın yansıması olarak çok sayıda ülke ve uluslararası kuruluş da Türkiye'de temsilcilik açtı. 2011 yılında 103 olan büyükelçilik sayısı 2015 yılında 123'e, 84 olan başkonsolosluk ve konsolosluk sayısı 91'e yükseldi. 44 uluslararası kuruluş temsilciliğiyle birlikte ülkemizdeki yabancı temsilciliklerin toplam sayısı 258'e ulaştı. İstanbul, New York'tan sonra en fazla yabancı temsilciliğin bulunduğu 2'nci şehirdir.

Bakanlığımın merkez ve yurt dışı teşkilatında toplam 6.576 personel görev yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, toparlar mısınız lütfen.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Son sayfaya geldim Değerli Başkanım.

BAŞKAN - Buyurunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Teşekkür ediyorum.

Merkez teşkilatımızdaki personel sayısı 1.856, yurt dışındaki temsilciliklerimizde çalışan personel sayımız ise 4.720'dir.

Sayın Başkanım, değerli üyeler; Bakanlığımın 2014 yılı bütçesi 1 milyar 868 milyon 612 bin TL'ydi ve bu şekilde kabul edildi. Gerçekleştirilen harcamaların toplamı ise 1 milyar 910 milyon 921 bin 376 TL oldu. Ve bunu nereye harcadığımızı, kısaca, başlıklarıyla size sunmak istiyorum. Eğer detaylı sorularınız varsa, bu konuda da Bakan Yardımcım Naci Bey'le sorularınızı cevaplamak isteriz.

Personel giderleri ve sosyal güvenlik primi giderleri 745 milyon TL'ydi -yaklaşık 746- mal ve hizmet alım harcamaları 356 milyon TL civarında oldu, cari transferler giderleri 565 milyon 770 bin TL civarında oldu -buna, uluslararası kuruluşlara katkı payları, yurt dışında görevli öğretmen ve din görevlilerinin maaşları da dâhil- sermaye giderleri yani yatırım harcamaları da 244 milyon 469 bin civarında oldu.

Bu harcamalar mevzuata uygun bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Sayıştay Başkanlığınca tespit edilmiş bulunan bulgulara, yasal mevzuat çerçevesinde işlem yapıldığı da belirtilerek gerekli cevaplar verilmiştir. Sayıştayın incelemelerinden ve bulgularından faydalanıyoruz. Esasen Sayıştay, daha çok hata düzeltici bir şekilde işini görüyor, bu konuda da kendilerine huzurlarınızda teşekkür ediyoruz. Ve başta ben olmak üzere, Sayıştayın bulgu ve tavsiyelerini yerine getirme konusunda tüm arkadaşlarımızla birlikte büyük bir hassasiyet gösteriyoruz. Ve bu konularda da sorularınız olursa detaylı bilgi veririz.

Değerli Başkanım, Bakanlığımın 2016 yılı için bütçe teklifi Maliye Bakanlığına 3 milyar 655 milyon 819 bin 121 TL olarak iletilmiştir. Ancak Orta Vadeli Mali Plan'da 2016 yılı bütçemiz 2 milyar 739 milyon 482 bin TL olarak belirlenmiştir. Bahse konu planda tahsis olunan miktar, bütçe teklifimizin yüzde 75'ini karşılamaktadır.

Dünya gündeminin, bölgemiz ve özelinde, böylesi yoğun ve karmaşık şekilde cereyan ettiği bir ortamda takip ettiğimiz çok yönlü dış politikamızın yürütülmesinde yüce Meclisimizin ve değerli Komisyonumuzun, Komisyon üyelerimizin verdiği destek için özellikle çok teşekkür ediyorum.

Varsa, değerli arkadaşlarımızın sorularını memnuniyetle yanıtlamak isteriz. Ayrıca, değerli arkadaşlarımızın yorum, öneri ve eleştirilerinden de faydalanmak isteriz, yararlanmak isteriz.

Bu düşüncelerle tekrar teşekkür ediyorum, sizleri bir kere daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.