KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Şimdi, dağıldım; biraz toparlayarak birkaç şeye değinip ondan sonra sormak istiyorum.

Öncelikle, şunu hatırlatmak istiyorum: Biz bu Komisyonu İsmailağa cemaati, Hiranur Vakfında yaşanan bir olay üzerine kurduk yani bunu bir kere bir hatırlatayım. O yüzden "çocuk istismarının önlenmesi" dedik. Refleksleri verirken belki biraz bunu da değerlendirerek "Ya, olmaz." demeden... Gerçekten olmaması için ve ne için mücadele edeceksek onun için buradayız. Başka yerler de olabilir, sadece vakıf ve cemaat, şu bu olmaz, Kur'an kursu olmaz ama mesela benim vereceğim örneklerde mülteci kampları var yani 2016'da Gaziantep'in Nizip ilçesinde kurulan, AFAD'a bağlı kampın temizlik görevlisinin 30 Suriyeli çocuğa cinsel taciz ve istismarda bulunması Mecliste gündemleşmişti, o kampa kendim gittim...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Şöyle bir cümle kurmama müsaade eder misiniz: "Cinsel istismar şurada oluyor, burada az oluyor, şurada çok oluyor." söylemi tamamıyla yanlış; her yerde olabilir, olmayacağı bir yer yok.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Evet bence de. İşte, onun için zaten bu örneği de vermek istedim.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Ve bunun istatistiği de -bunu en iyi hocalarımız bilir- tam olarak tutulamaz çünkü pek çoğu gizli kalır yani o açıdan rahat olalım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Evet, hocamızın söylediği oydu zaten "Kapalı ortamlarda daha fazla olur." diye. Yani ben de yıllarca aile hukuku çalışmış...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Efendim, o da doğru bir hüküm değil.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ama Sayın Başkan, o zaman siz konuşun. Ben tamamlayayım, ben de kendi görüşümü söylüyorum.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Tamam.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Destekliyor sizi zaten.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Efendim?

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Aynı yerden girdi, destekliyor sizi.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - İtiraz etmiyorum size.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hayır, olsun...

GÜLAY SAMANCI (Konya) - İsimler üzerinden değerlendirmeyelim diye...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Nasıl?

GÜLAY SAMANCI (Konya) - Hedef göstermemek adına...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Yok, hedef gösterme filan değil, hedef de gösterebilir; burası Meclis arkadaşlar, herkes birbirini hedef de gösterebilir, olabilir.

Buyurun Filiz Hanım, özür diliyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hocam, o zaman "tarikat" demeyeceğim "Kur'an kursu" demeyeceğim "mülteci kampı" demeyeceğim, ne diyeyim? Dağa kaçırılan kızlar mı... Ha, Ha,onu söyleyeyim, rahat edin. Bunu mu diyeyim?

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Hayır, konuşabilirsin.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Hayır "dağ" da demeyeceksiniz, dağdaki çocukları da demeyeceksiniz, bir şey demeyeceksiniz yani.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ha, bunu mu diyeyim yani? Ne isteyeceksiniz yani ben anlamıyorum ki! Allah Allah!

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Siz buyurun, devam edin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Kapalı yerlerde daha fazla olabiliyor. Çocuklar kendi iradeleriyle gerçekten bir yere kendilerinin katılmalarını sağlayacak... Boşanma davasında da bir çocuğun tanıklığının alınmasının belli yaşları vardır; o yaşa kadar çocuklar gerçekten bir yere konuluyorsa konuyordur, kendisi gitmiyordur oraya ve bizim Komisyonumuzun buna karşı çıkması lazım, bu kadar basit yani.

Şimdi, bu Nizip'te kurulan kampa ben gittim, içeriye alınmadım. Komisyon olarak gitmeye gayret ettik çünkü bu iddiaları gerçekten dinlemek istedik. Şimdi, öncelikle, bir kere bu kapalılığı da bizim aşmamız gerekiyor yani kurumların da şeffaf olması ve milletvekillerinin hakikaten bilgi alabilmesi gerekiyor, sadece iktidar vekillerinin değil. Size başta da o yüzden söyledim "Konuştuk, iletişim kurduk." dediniz ama keşke biz de kurabilsek ama o kadar kolay olmuyor.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Anladım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - O yüzden, belki biz de sizin vasıtanızla kuracağız o iletişimi Bakanlıklarla.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Biz Komisyon Başkanlığı olarak yaptık o işi, evet.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Evet ama işte bize de bu bilgi verilseydi keşke.

Şimdi, mesela Van depremi sonrasında Çevre, Şehircilik İl Müdürlüğünde temizlik işçisi olarak çalışan M.C; aynı şekilde, o da çadıra yemek verme bahanesiyle götürerek cinsel istismarda bulunuyor. Ceylanpınar'da Telhamut çadır kentinde aynı şey oluyor; kadınlar, kız çocukları erkek kamp çalışanları tarafından temel ihtiyaç maddeleri için istismara uğruyor.

Yani bugün bu büyük depremi yaşadıysak özellikle bunun için almamız gereken önlemler var. Bu örnekleri biz yaşadık, 2011, 2014, 2016'da yaşadık ve bunda da yaşayabiliriz, bizim uyarımız biraz da bu yüzdendi. Bu nedenle, bence gerçekten bundan sonrasında kalan vaktimizi belki biraz da buna yoğunlaşarak geçirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Şimdi, bir de tabii şu var: İnsanlar daha çocuğunu, canını kurtarma, yaşatma derdinde iken hakikaten Diyanetin yaptığı bazı açıklamalar da insanı sinirlendirebiliyor. Şimdi "Evlatlık çocukla evlenilebilir mi?" sorusuna cevap verme zamanı değil ya da süt annelik üzerinden mahremiyet tanımı yapma zamanı değil. Yani başka şeylerde de gerçekten ön ayak olması gereken bir kurum, öyle davranması gerekiyor.

Ya da hiçbirimizin, çocukları kürsülerin önünde dondurucu havalarda bekletmesi, deprem bölgelerinde çocukları öne sürmesi, hani onlarla...

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)- İstismarla alakası var mı, o çocuk istismarı mı oluyor?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Var, istismar, çocuk istismarı. Basbayağı çocuk istismarı.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Bizzat ben oradaydım. Hiçbirimiz engelleyemedik.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)- Diyanetin ne yapacağını sen mi anlatacaksın? Diyanet İşleri Başkanı ne yapacak sana mı soracak?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hayır.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)- Nasıl olacak diye bunları mı belirleyeceksin?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - "Sen" diye mi konuşacağız?

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)- Hayır, böyle olmaz ki yani biz bir an önce bilgilenmeye çalışıyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Böyle mi konuşacağız? "Sen" diye mi konuşmaya devam edeceğiz?

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Sayın Milletvekilim, lütfen...

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)- Burada kendinize göre mesaj vermeye çalışıyorsunuz.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Filiz Hanım, siz devam edin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bir dakika... Ben bu Komisyonun üyesiyim.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)- Tamam.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Evet, Diyanet İşleri Başkanlığına da bu Komisyonun bir mesaj vermesi gerekir diyorum. Bunun zamanı bu zaman değil diyorum.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)- Ne zaman nasıl yapacağını o kendisini ayarlasın, bize kalmış bir şey değil.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Niye kendisi ayarlasın? Ben niye milletvekiliyim?

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Sorulan soruya cevap vermeyecek mi, onu anlamadım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ben niye milletvekiliyim? Anlamadım.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Halk Diyanete soru soruyor, cevap vermeyecek. Şimdi deprem var, hassasiyet var, cevap veremeyeceğim mi diyecek.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)- Konunun özünden sapıyorsunuz, başka yerlere gidiyor.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Arkadaşlar lütfen...

Siz devam edin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Versin arkadaşlar, versin. Ondan sonra da biz daha komisyonlar kurarız. Ben her komisyonda getiriyordum önceki komisyonumuzun tuğla gibi raporunu, gene buradan da bir rapor çıkartırız, sonra gelir gene bizden sonraki milletvekilleri burada toplanır. Ha "Yeni bir komisyon kurduk." derler, güle oynaya devam ederiz.

Tamam, ben sorularıma geçiyorum.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Evet, devam edin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Şimdi, sizin imdat hattınız var sanıyorum Oğuz Bey. Bu imdat hattı dışında devlete ait olan -affedersiniz, devleti gene eleştireceğim hükûmeti ya da- Alo 183, Alo 184 var, bunun dışında bir hattımız yok değil mi? Benim bildiğim yok yani. Alo 183 ne hattı? Şiddetle ilgili hat, şimdi onun kapsamını söyleyeyim: Şehit, dul yetim, çocuk, kadın herkesin başvuracağı bir hat Alo 183.

İMDAT DERNEĞİ BAŞKANI MEHMET OĞUZ POLAT - Evet.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Şimdi, biz buna "Kadınla ilgili de yetmez." diyorduk, "Çocukla ilgili de olmaz." diyorduk. Bir de Alo 184 çıktı, bu da sigara, tütün içenleri ihbar hattı. Şimdi, herkesin kafası karışmaz mı ya? 184'e mi başlıyor şimdi, tütün şikâyet hattıyla şu anda aranacak hatların ne alakası var yani gerçekten Alo 183, Alo 184 dışında bağımsız bir...

(Uğultular)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Dinliyor mu Komisyon bilmiyorum. Ha siz dinliyorsunuz, biliyorum siz dinlediniz de. 183 ve 184 dışında biz yani koskoca bir ülke olarak sadece çocuklar için bağımsız bir hat kuramayacak mıyız ve bu hat nasıl bir hat olmalı? Yani burada verilen cevap nasıl olmalı, siz nasıl bir cevap veriyorsunuz? Mesela, sizin orada iletişim kuranları bir çocuk aradığında nasıl bir ses duyuyor, ne oluyor? Öbür tarafta hani şehit, gazi, dul, yetim, dediğim gibi kadın, çocuk, herkesin arayabileceği bir hattın dışında bir hattınız var anladığım kadarıyla, çocuklarla ilgili bir hat, bu nasıl oluyor? Bir bunu sormak istiyorum.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Ülke olarak Filiz Hanım'ın dediği gibi bir hat kurmak sosyolojik anlamda, sosyal psikoloji anlamında uygun mu?

İMDAT DERNEĞİ BAŞKANI MEHMET OĞUZ POLAT - Şöyle uygun...

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Soru bitince cevap verin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Başka sorularım da var, başka, ondan sonra sormayacağım.

BAŞKAN CENGİZ AYDOĞDU - Filiz Hanım bitirsin ondan sonra.

İMDAT DERNEĞİ BAŞKANI MEHMET OĞUZ POLAT - Peki.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Benim biraz böyle müdahaleler olduğu için uzun olabiliyor, kusura bakmayın.

İMDAT DERNEĞİ BAŞKANI MEHMET OĞUZ POLAT - Tamam.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Öncelikle geldiğiniz için de teşekkürler yani onu bile etmeyi unuttuk.

İMDAT DERNEĞİ BAŞKANI MEHMET OĞUZ POLAT - Rica ederiz, görevimiz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bunu, aslında bu soruları da hepinize sormuş olayım isterseniz, siz de sonra konuştuğunuzda tekrar boşa vakit almayayım diye.

Şimdi, çocuklar depremi aileleriyle beraber yaşarken aynı zamanda ebeveynlerinin de çaresizliğine tanık oldular ve bunun güvensizlik hâli yaratacağı ortada. Bu travmanın kalıcı hâle gelmemesi için, çocukların çaresizliği öğrenmemeleri için sizce eylem planı ne olmalı? Bir sorum bu.

Kimliksiz çocukların ya da genel olarak çocukların hastane dağılımı ve hangi şehirlerden hangi hastanelere sevk edildikleri bilgisi de önemli. Akademisyen olarak sizler de veri topluyor musunuz?

Tedavisi tamamlanan çocukların kaçı ailesi ya da yakınlarıyla buluştu, kaçı kurum bakımına alındı soruları var. Tüm bu süreçler yürütülürken sizlerden de uzman görüşü alındı mı, nasıl yürütüldü bu?

Son olarak kimliği tespit edilemeyen çocukların doğru kişilere teslim edilebilmesi için ne tür önlemler alınmalı? Mesela, hani şu anda olanları görüyoruz ama olmaması için aslında olması gerekenler neydi bu anlamda yani doğru kişilerin tespit edilmesi konusunda.

Aynı şekilde, Suriyeli çocuklarla ilgili de benim endişelerim var. Bu endişelerde de burada ne yapılması gerekir, yapılması gerekenler olarak bize söyleyeceklerinizde yani bize "Sizler de aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinde şunları yapsanız iyi olur." diye söyleyecekleriniz var mı?