| Komisyon Adı | : | ÇEVRE KOMİSYONU |
| Konu | : | Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ile 203 Milletvekilinin Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4972) (Tali Komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 07 .03.2023 |
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de öncelikle, bu 11 ilimizi etkileyen büyük depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Allah bir daha ülkemizi bu tür felaketlerden korusun ama bizim siyasilerin de burada yapmamız gereken sorumlulukları vardır. Bizim de "Sağlıklı, dirençli kentleri nasıl yaparız?"ı artık bu komisyonlarda almış olduğumuz kararlara, bilim çevrelerinin vermiş olduğu tavsiyelere uygun olarak bir an önce hayata geçirme gibi bir sorumluluğumuz var diyorum.
Kanunla ilgili, 10'uncu maddeye gelecek olursak... Şimdi, burada, belediye başkanlığı yapmış çok değerli büyüklerimiz var. Bizim kentlerde, belediyecilik faaliyetlerinde yaşadığımız en büyük sorunlardan biri bu hafriyat işidir; hafriyatın nereden alınıp nereye götürüleceği, nereye depolanacağı işi meselesi çok büyük bir problem. Çevreyi de ciddi anlamda kirleten bir şey çünkü evinde tadilat yapan bunu doldurur bir kamyonetin, kamyonun kasasına gece bir yere döker, ondan sonra çeker gider. Ondan sonra, belediye gelir, bunu büyük ihtimal, yüzde 99 oranında kimin döktüğünü tespit edemez, sonra kepçeleriyle kaldırıp bir başka yere götürür.
Şimdi, zaten bizim ülkemizde vahşi madencilik uygulamaları var yani bilimle uzaktan yakından çok alakası olmayan, uydurulmuş, tam sonuçlanmamış ÇED raporlarıyla yapılan vahşi bir madencilik var. Vahşi madenciliğin sonunda yaratmış olduğumuz o çöküntü alanlarını, oradan çıkarmış olduğumuz o boşluk alanlarını doldurma işini belediyelerin denetiminde yapıyoruz ama maalesef, aslında, belediyelerimiz de burasını tam olarak denetleyemiyor; öyle büyük çöküntü alanları oluşuyor ki... Sizin yıllarca çıkarmış olduğunuz, birçok denetimden uzak, belki de farklı bertaraf işlerine tabi tutulması gereken hafriyatları "Ne de olsa üstünü toprakla kapatırız." anlayışıyla gömdüğümüz yerler buralar, bu alanlar. Şimdi, biz, bu alanları kör topal bir belediye denetimi varken ondan da arındırarak özel sektöre devredeceğiz ve özel sektörden de buna hızlı bir şekilde çare üretmesini, bunu rehabilite etmesini bekleyeceğiz. Zaten rehabilite etme, tamamen eskiye döndürememe demek yani; dönmez, rehabilite ettiğiniz hiçbir şey eski hâline dönmez, belki iyileşir ama eski hâline dönmez.
Yanan ormanlar için ne derler? "Toprak erozyonuna müsaade etmeyin, orayı ona göre şevleyin ama bırakın, kendi kendine çıkar, orman kendi kendine büyür, oraya bir ağaç dikmeyin." derler. Orman kendini yeniler, hatta ormanlar kendilerini zaman zaman da yakar; yakar, orman kendini yakar ve doğa kendi kendini rehabilite eder yani insanoğlunun tam olarak eskiye döndürme gücü yoktur.
Bu anlamıyla, yani bakın yapı denetim var değil mi? Yapı denetim şirketleri kurduk 1999'dan sonra, Anayasa Mahkemesi sonra ilgili maddesini iptal etti, 2001'den sonra bir şekil daha düzenledik ve "Bu yapı denetim sistemiyle bu memlekette hiçbir bina yıkılmayacak." dedik, ben Adıyaman Besni'de gördüm, üç yıllık, dört yıllık binalar yıkılmış. Niye? Çünkü özel sektöre terk ettiğimiz bir alanda yeterince denetim yapamadığımız, odaları da devre dışı bıraktığımız, mühendis, mimar aklını da devre dışı bıraktığımız, devlet aklının firar ettiği, müteahhit aklının devreye girdiğinde gördük ki kâr amacı, kâr hırsı, maalesef, bizi sağlıksız konutların içine sokmuş ve biz, o sağlıksız konukların içinde insanlarımızın yaşamlarının, maalesef, yok olduğunu izleyerek gördük. Yapı denetim şirketlerini bile rehabilite edememişiz çünkü biz defalarca anlattık, dedik ki "Bazı işler vardır devlet eliyle yürütülmesi gerekir, bazı işler vardır kamuoyuyla yürütülmesi gerekir." Siz böyle önemli bir alanda tamamen devleti, mühendis aklını, kamu adına görev yapan mühendis odalarını devre dışı bıraktığınızda ortaya çıkan sonuç, maalesef, sonuçlar olarak daha ağırlaşıyor. Ya, şimdi aynı şey burası için de geçerli. Siz burada belediyeyi devre dışı bırakacaksınız, zabıtayı devre dışı bırakacaksınız, ee, kimin nereden, nasıl bir atık getirdiğini... Getirdi, nükleer atığı oraya gömdü, ne yapacaksınız, kim denetleyecek, nasıl deneteceğiz biz bunları burada? Yani bu çöküntü alanlarına, bu hafriyat alanlarına, bu ormanların bu alanlarına nasıl böyle bir şey... Bir tane şirket gelecek oraya, hem kendisi bu işleri yapmış olacak hem kendi inşaat atıklarını ya da hafriyat işlerini... Belki de tekelleşecek o iş çünkü onun bir depolama alanı olacak, tekelleşeceği için oradan ciddi de para kazanacak ve doğaya zarar verecek ne kadar atık varsa da onları toplayacak, getirecek, oralara gömecek, sonra da "Biz burayı rehabilite etmişiz." diye övüneceğiz. Olmaz arkadaşlar, bazı işler devredilemez, bu işleri devretmemek lazım. Burada belediyelerin, yerel yönetimlerin denetiminin özel şirketlerin eline geçmesine müsaade etmeyelim. O yüzden bu madde sakıncalıdır, bu madde doğru değildir. Çevresel etki değerlendirme raporuna yapılacak olan ıslah işlemiyle detaylı ekosisteme uygun bir şekilde yazılmalıdır bu işlemler. Biz bunları yapmıyoruz; yaptığımız tek bir şey var, bir şirkete bunu Bakanlık aracılığıyla ihale edeceğiz; o şirketin yeterliliği nedir, ne olacak, nasıl bir prosedüre tabi olacak biz burada bir çerçeve çıkaracağız -yarın belki yönetmeliği çıkar bunun ama yönetmelikte de bu işi ne kadar doğru yapacağız orası da ayrı bir soru işareti- ama sonuç itibarıyla bu madde sakıncalıdır, çevre dostu bir madde değildir. Bu maddenin, Çevre Komisyonu üyelerinin en azından burada şerhiyle kamu denetiminin... Bakın, bir örnek verdik, ya devrettiğimiz işler, özele devrettiğimiz işler yürümüyor, yürütemiyoruz. Yani bir kamu aklının, bir kamu vicdanının, devletin yapma, devletin devlet olarak görev yapma hakkını biz daha fazla özel sektöre devretmemeliyiz. O anlamıyla, bu madde sakıncalıdır ve bu tekliften çekilmelidir.
Teşekkür ediyorum.