KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın üyeler, değerli teklif sahipleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Evet, büyük felaketin birinci ayındayız. Ben de bu acıları paylaşıyorum, Yakup Taş şahsında bütün kaybettiklerimize... Ve bir kez daha bu tür bir felaketi yaşamamak için aslında Meclisimize, yüce Meclisimize temel bir görev düştüğünü belirterek sözlerime başlamak istiyorum.

Afetler Yönetimi Yasası bütüncül bir biçimde öncesi, esnası ve sonrası düzenleme, denetleme ve yaptırım zinciri ve bir de görev, yetki ve sorumluluk üçlüsünde en kısa zamanda düzenlenmeli ve bu konuda umuyorum ve diliyorum ki partimizin başlattığı yasa çalışmasına sizler ve bütün partiler katkı sunacaklardır. Tabii ki böyle bir yasa çalışması kaybettiklerimizi geri getirmez ama belki bundan böyle bu şekilde büyük felaketlerin korkunç kayıplara yol açmaması için önleyici anlamda önemli adım oluşturur. Hepimizin başı sağ olsun. Bir kez daha bunları yaşamayalım diyorum ve 8 Mart gününde sadece emekçi kadınların günü kutlu olsun demeyelim, eşitlik kavramını vurgulayalım; mutlak eşitlik, haysiyet önünde, kanun önünde eşitlik ve fırsat ve olanak eşitliğini ve tabii, eşit yurttaşlık boyutunu vurgulayarak doğrudan elimizin altındaki yasa teklifine gelecek olursak öncelikle teklif sahibine, 3 konuşmacıya ve Orman Bakan Yardımcısına takdimleri için teşekkür etmek istiyorum.

Notlar aldım, zaten okumuştum da. Genel saptamalar yapmak istiyorum bu çerçevede. Tabii ki genel saptamalar açısından bakıldığı zaman mesela teklif sahiplerinin yaptıkları konuşmalarda vurguladığı kavramları aslında yasa metninde de görmek isterdik, görmeyi arzu ederdik. Ancak şunu öncelikle belirtmemde yarar var: 40 sayfadan oluşan bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Açınca baktım, 20 sayfası imzalarla dolu, şöyle düşündüm: Genel Kurulda belki 20 vekil de olmayacak ama Orman Yasası için bu şekilde sadece imza için 20 sayfayı harcamaya gerek var mıydı bunu da ciddi olarak kendi kendime sordum açıkçası. Ancak genel eksik özellikle, Orman Bakan Yardımcısı... Biz Sayın Bakanı da görmeyi arzu ederdik. Bu kadar önem verdiğiniz bir yasa için Bakan gelmeyecek de nereye gidecek?

TARIM VE ORMAN BAKAN YARDIMCISI EBUBEKİR GİZLİGİDER - Hatay'da.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Tamam, meşru bir nedendir.

Ben Orman Bakanlığından bu konuda bir etki analizini beklerdim yasa etki analizi ve özellikle orman ekosistemi etki analizi çünkü Orman Yasası'nda, bu temel yasada bu denli kapsamlı değişiklikler öngören bir yasa önerisinde orman ekosistemi analizinin bulunmaması, yer almaması başlıca eksikliktir. Tabii ki Sayın Başkan belki İç Tüzük'ün 38'nci maddesini gündemin ilk sırası olarak tartışmaya açmalıydı -ilk önce Anayasa'ya uygunluk açısından- ama iyi şeyler yapmak için geç kalınmış sayılmaz. Etki analizi yoktur, orman ekosistemi etki analizi yoktur. "Niçin yoktur?" Tabii ki siz belki bunun yanıtını vereceksiniz ama ben biraz anayasal açıdan konuya bakmak istiyorum çünkü bu yasa teklifi aslında Anayasa'mızın orman ekosistemini düzenleyen hükümleriyle doğrudan onun bağrında yer alan bir yasal düzenlemedir ve bu yasal düzenleme aslında Orman Bakanlığının bize önerdiği -tırnak içerisinde- yasa düzenlemesi 83'ncü torba kanundur 27'nci Dönemde. Tabii, Orman Kanunu'nun bir torba kanununa indirgenmemesi temenni edilirdi ama bir torba kanun ve burada, bu yasanın merkezinde Anayasa'nın 43, 44, 45, 169'uncu ve 170'inci maddeleri yer alıyor olsa da bu maddeleri ve Anayasa bütünlüğünü okuduğumuz zaman bizim Anayasa'mızın eksikliklerine karşın ekosistemi koruyan bir Anayasa olduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki merkezî yerde 169'uncu madde yer almakta. Mesela Bhutan Krallığı gibi "Ülke yüz ölçümünün yüzde 60'ının altına inemez ormanlık alan." diye bir hüküm bizde yoksa da -ki keşke öyle bir hüküm olsaydı- yine de 169'uncu madde diğerleriyle birlikte değerlendirildiği zaman oldukça koruyucu bir maddedir, öyle ki bizim yetkimizi yani yasamanın asli ve genel yetkisini sınırlayıcı bir maddedir, hükümdür. Bu bakımdan, bu hükme uygunluğunu mutlaka test etmemiz gerekiyor ama "Bu hükme uygunluğunu nasıl test ederiz?" sorusunu yanıtlamak için aslında Anayasa'mızı genel olarak ülkesel hükümler bütününde okuduğumuz zaman merkeze 56'ncı maddeyi yerleştirmek gerekir; o da çevre kirlenmesini önlemek, çevre sağlığını korumak ve çevreyi geliştirmek. Tabii ki bu madde bilindiği gibi birçok, Anayasa'nın çevre, sağlık, kırsal, kentsel ve kültürel çevresiyle birlikte bütün çevresel öğeleri, çevresel alanları doğrudan ilgilendiren -Anayasa madde 63'e kadar, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına kadar hepsini, kıyılardan yararlanma, toprak mülkiyeti, tarım, hayvancılık, gibi Anayasa'nın 43, 44, 45'inci maddeler başta olmak üzere, doğal kaynaklar 168, ormanlar 169, 170 ve 166, planlamaya ilişkin hükümler de dâhil olmak üzere- bunlarla ilgili aslında kilit madde.

Şimdi, bu açıdan burada gerek 169 bağlamında gerek 43,44,45 temelinde devletin; önlemek, korumak ve geliştirmek yükümlülüğü tam da bu Orman Kanunu'nun özellikle madde 10, madde 15, madde 24, madde 29 başta gelmek üzere, bazı maddelerinin, belli başlı maddelerinin bu saydığım anayasal maddelere aykırı olması şeklinde tezahür etmektedir. Bu nedenle, Sayın Başkan, İç Tüzük 38 incelemesi önemliydi, ilk önce inceleme yapılması önemliydi ama en azından şimdi biraz gecikmeli olarak da olsa zannediyorum lehe ve aleyhe yapılacak konuşmalarda bunu telafi edebileceğiz. Bu bakımdan, bu yasanın Anayasa'ya uygun hâle getirilerek düzeltilmesinde bir kamu yararının ötesinde bir anayasal gerekliliğin bulunduğunu da özellikle belirtmek istiyorum.

Şimdi, burada, sayın teklif sahipleri, bu görüşmenin olumlu tarafı şudur: Orman Komisyonuna gelmiş olması, ilgili Komisyona gelmiş bulunması. Diyebilirsiniz ki "Olması gereken yapıldı." Hayır, olması gereken yapılmıyor Sayın Başkan, 7334 sayılı Yasa -hatırlarsınız, iki yıl kadar önce- Turizmi Teşvik Kanunu aslında ormanlık alanlara ilişkin bir kanundu ve yirmi beş saat aralıksız Genel Kurul mesaisiyle bu yasa kabul ettirildi, âdeta dayatıldı AKP ve MHP'li vekillerin oylarıyla. Ve ne tesadüftür -çok karşı çıktık- orman ekosistemi açısından bu yasa 28 Temmuz 2021 günü Resmi Gazete'de yayımlandı ve aynı gün Akdeniz yangınlarla uyandı Manavgat'tan başlayarak. Bu bakımdan, biz o sırada "Peki niçin Orman Komisyonuna götürmüyorsunuz?" dediğimiz zaman "Efendim, Turizm Komisyonu burada ya." denmişti ama o açıklama bile, o gerekçe bile yasanın yani Turizmi Teşvik Kanunu adı altında ormanları açık bir kullanıma açan, turistik kullanıma açan bir yasal düzenlemenin ne kadar tehlikeli olduğunu ve yasama etiği açısından, yasama faaliyetleri açısından ne kadar yanlış bir yol izlendiğini ortaya koyması bakımından ders çıkarıcı idi. Bizim Anayasa Mahkemesine yaptığımız başvurular içerisinde en kapsamlı başvuru buna karşı yapıldı. Tam 152 sayfalık bir dilekçe yazmak zorunda kaldık çünkü bu gerçekten Türkiye'yi, bütün ülkemizi ilgilendiren bir yasal düzenlemeydi. Peki niçin bundan bu kadar söz ediyorum? Tabii, yalnızca çok önemli olduğu ve bunun güncelliği devam ettiği için değil, bu yasa önerisinde sanki öyle bir yasal düzenleme yapılmamış gibi bir yaklaşım söz konusu. Oysa o yasa aynı parti ve partiler tarafından teklif olarak getirilmişti ve bu Meclisin Genel Kurulunda onu oyladık, çokça tartıştık, çokça itiraz ettik. Ve gerçekten ülkemizin ekosistemi açısından son derece sakıncalı bir yasa idi. O yasal düzenleme -o yasanın Anayasa'ya uygunluğu ve kamu yararı- Türkiye'nin geleceğini tehlikeye atan yasal düzenleme dikkate alınmadan nasıl böyle bir kanun teklifi yazıldığını anlamakta güçlük çekiyorum. Bunun da yanıtının verilmesini temenni ederim.

Ve son nokta Sayın Başkan, son husus. Şimdi, malum 9 Şubat günü olağanüstü hâl ilan edildi. Bu olağanüstü hâl ilanı sırasında biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak olağanüstü hâl ilanına gerek olmadığı şeklinde itirazda bulunmuştuk çünkü demiştik ki: "Esasen yürürlükteki kanunlarda, imardan yerleşim alanlarına kadar afet hâlinde uygulanacak olan mevzuat olağanüstü hâl ilan edilmesini gerektirmeyecek derecede yetkiler tanımaktadır. Bu olağanüstü hâl ilanıyla gerekli olmayan yetkilerin kullanılması söz konusu olacaktır. İlan etmeyin, var olan mevzuat depremin yol açtığı felaketin ağır sonuçlarını azaltmak için gerekli önlemleri almaya elverişlidir." Ancak tabii ki çoğunluk oyuyla reddedildi önerimiz. Hatta şöyle demiştik: "İlan etseniz de Olağanüstü Hâl Kanunu yeterlidir, OHAL CBK'lerine başvurmanıza gerek yoktur." Ama gelin görün ki 2 Marta kadar 11 OHAL CBK'si çıkarıldı ve Sayın Başkan, bunların içerisinde en önemlisi, bizim Komisyonu ilgilendiren CBK 126 yani 126 no.lu OHAL Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi. Peki nedir bu kararname? Bu kararname yerleşme ve yapılaşmaya ilişkin düzenlemeler yapıyor ve bu kararname hâliyle Anayasa madde 119 gereği Meclisimize gönderildi ve Meclis İmar Komisyonuna havale edildi. Bakın, Orman Komisyonuna havale edilmedi, oysa bu CBK'nin yaptığı söz konusu düzenleme aslında orman ve meraların yerleşime açılması. Şimdi, burada 2 önemli sorun var; bir, yetki açısından, eğer bir komisyona havale edilecekse o zaman bu komisyon, ilk akla gelen komisyon bu Komisyondur, sizlerin Komisyonudur. Bu Komisyon yani Tarım ve Orman Komisyonu bırakın asıl komisyon olmayı tali komisyon olarak bile belirlenmemiş. Şimdi, bu çok ciddi bir sorundur. Peki, işin özüne gelecek olursam, aslında yerleşme ve yapılaşmaya ilişkin düzenlemeye ayrı bir CBK düzenlemesine gerek yoktu çünkü başta 7269 sayılı Yasa bu konuda yeterince hükümler öngörmekteydi, bu yeterli olacaktı. Ama böyle bir düzenleme yapılmış fakat böyle bir düzenleme, olağanüstü hâl 3 aylık süreyle ilan edildiği hâlde etki ve sonuçları sürekli devam edebilecek bir düzenlemedir. Bu itibarla, mesela, Anayasa'nın bugün görüştüğümüz kanunla örtüşmesi açısından 45'nci maddesine, 56'ncı maddesine ve 169'uncu maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. Bu tabii ki depremzedelerin konut ihtiyacının ivedi şekilde giderilmesi için önerilen, alınması öngörülen önlemlerin alınmaması değil, aslında o önlemlerin pekala ormanlık arazileri ve meraların dışındaki alanlarda da yerleşim alanlarının belirlenebileceği göz önüne alındığı zaman ne kadar zorlama ve OHAL çerçevesi amacı dışına çıktığını gösteren bir düzenlemedir. Bu metinde de böyle bir bağlantı, birbiriyle örtüşen, çakışan 2 normatif düzenleme arasında herhangi bir bağlantının kurulmuyor olması da ayrı bir sorundur. Burada bu alanları belirleyecek, iskân alanlarını belirleyecek tek organ Bakanlıktır ve Bakanlık için de herhangi bir objektif, nesnel ölçütler öngörülmemektedir; süre açısından, uygulanacak olan ölçütler açısından. Oysa burada çok ciddi bir yaşam hakkı temelinde girişilecek olan inşaatlar söz konusudur. Bunların imar hukukuna ve doğal afetler hukukuna uygun olması beklenirdi bu şekilde alelacele bir kararnameyle kotarılmaya çalışılması yerine.

Bu açıdan, aslında bu yasada belirttiğiniz önemli hususlar, yapılan önerilerde kuşkusuz olumlu maddeler de var, zaten biz her zaman olumlu maddelerin daha da iyileştirilmesi için çaba gösteriyoruz. Ama özellikle bu değindiğim sakıncalı yönleri arasında sizin de belki elinizde olmayan, Sayın Başkanın da elinde olmayan "Cumhurbaşkanlığı kararnamesi neden bu komisyona havale edilmedi?" konusunun berisinde esasen biraz önce değindiğim maddelerin mutlaka değiştirilmesi, düzeltilmesi ve Anayasa'ya uygun hâle getirilmesi gereğini tekrar belirtiyor, ilgili maddelere sıra gelinceye kadar şimdilik sözlerimi burada sonlandırıyorum.

Teşekkür ederim.