KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli komisyon üyeleri, çok değerli bürokratlar ve basın mensupları; öncelikli olarak, sabah buraya geldiğimizde şuraya pankart asılmıştı, o pankartın kaldırılmasını sizden talep ettik, "Yemek arasında kaldıracağız." dediniz, bundan sonra biz de bu arka tarafa...

MUSA ÇAM (İzmir) - Pankart değil o, bir istatistik!

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - ...AK PARTİ'nin icraatlarını içeren pankartlar asacağız Başkanım, ona da hazırlıklı olun, biz de karşılık vereceğiz.

MUSA ÇAM (İzmir) - As, bence as!

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - O zaman karşılıklı olarak demek ki bütün duvarlar renklenecek, öyle gözüküyor.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Hiç de hoş değil öyle duran pankart.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayın Şahin, Sayın Bakan rahatsız olmuyor, konuşuldu, bitti, bir rahatsızlık yok, yani burada...

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Hayır, Sayın Bakanın rahatsız olup olmaması önemli değil, AK PARTİ Grubu olarak biz rahatsız oluyoruz. Yani bu konuda Sayın Başkanım, sizi göreve davet ediyoruz.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Kötü bir şey yok ki!

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Ya, kötü bir şey var veya yok, maksat hasıl olmuştur, biz de şimdi, buraya, yarın icraatları içeren... Mersin'e yaptığımız hizmetleri asacağız yarın Vahap Ağabey.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Mersin'e yaptığınız hizmetlerde asacak bir şey yok...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Herkesin resimlerinden yaptır, yoklamaya inince koyalım da orası boş kalmasın.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen ya, lütfen...

Arkadaşımız bir şey söyledi, hep beraber cevap veriliyor. Yani lütfen...

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Şimdi, sabahtan beri, meydana gelen kazalar üzerinden Çalışma Bakanlığımızın ve Bakanımızın icraatları, yapılan işlemler eleştiriliyor. Tabii eleştirilecek, haklıdır, çünkü eleştiriler olacak ki iktidar ve icraat daha iyi çalışsın, ama biz ne yapsak kendimizi muhalefete beğendiremiyoruz, çalışıyoruz, çalışıyoruz, muhalefet bizi bir türlü beğenmiyor; lakin milletimiz bizi takdir ediyor, milletimiz bizim yaptığımız icraatları, politikalarımızı girdiğimiz seçimlerde onaylayarak tasdik ediyor ve bize desteğini gösteriyor. Biz, bu icraatların da hiçbirini bize oy verenlere yapmıyoruz, 77 milyonun hepsine yapıyoruz.

Şimdi, oradan bir milletvekili arkadaşımız "Size telefon geliyor mu?" diye sordu. Doğru, bize de telefon geliyor, yüzlerce telefon geliyor; işle ilgili, isteklerle ilgili, ama teşekkürle de ilgili çok telefon geliyor, ama buna inanın CHP'ye oy verenlerden de, diğer partilere oy verenlerden de teşekkür geliyor. Neden?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Nereden, Bursa'dan mı?

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Bursa'dan geliyor, İstanbul'dan, Türkiye'nin her yerinden, 780 bin kilometrekare alandan geliyor. Neden? Hastaneye işi düşüp de Sosyal Güvenlik Kurumu şemsiyesi altında hastanede kendini güvencede hissedip, ameliyata girip doktorların o şifa dağıtan ellerinden şifayı bulan, hiç para vermeden dışarıya çıkan insanlar çıkıp ilaç kuyruğunda beklemeden, hastane kuyruğunda beklemeden, kayıt kuyruğunda beklemeden, evrak kuyruğunda beklemeden "Benim hastanem devlet hastanesi, senin hastanen SGK hastanesi." diye ayrım gözetmeden şifa bulduğu için teşekkür ediyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Gel, ben Gebze Devlet Hastanesine götüreyim de seni, gör. Felç geçiren adama ağrı kesici yapıp yolluyorlar.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Bunun içerisinde, inanın, MHP'liler de var Sayın Lütfü Türkkan, CHP'liler de var, HDP'liler de var, AK PARTİ'liler de var. Dolayısıyla, biz politikalarımızı ve hizmetlerimizi 77 milyon insanımıza yapıyoruz ve bunun takdirini de insanımız zaten bize seçimlerde veriyor. En büyük gösterge sandıktır. Sandıktan da desteği alıyoruz. Desteği almak için de bu politikaları geliştirmeye devam edeceğiz.

Çalışma Bakanlığımızın birçok icraatları var. O kadar çok ki bunları burada anlatmak benim on dakika süreme sığmaz, yetmez. Siz zaten bizden daha iyi biliyorsunuz. Eleştirdiğiniz şeyi daha iyi olsun diye eleştiriyorsunuz. Ben biliyorum, beğenmediğinizden değil aslında ama ben... Sayın Bakanımıza "İstifa edin." diye baskı yapıyorsunuz ya istifayı hiç hak etmediği hâlde, böyle bir ithamı hak etmediği hâlde, Sayın Bakanım, bu Bakanlığınız süresinde ve AK PARTİ hükûmetleri döneminde Çalışma Bakanlığı birçok meseleyi çözdüğü gibi, konuların üzerine ısrarla gidip birçok meseleyi çözdüğünüz gibi, iş hayatında bir sıkıntımız daha var, bu konuya el atıp bunu da çözmenizi arzu ediyoruz sizden: Kıdem tazminatı konusu. Yani, bu konu burada güme gidecek. Madenlerin ve iş kazalarının önemi çok büyük. Bu konuyla ilgili düzenlemeyi insan merkezli yaptığımız zaman, insanlarımızın bu konuya ehemmiyet vermesi gerektiği, bu konunun üzerinde daha çok durması gerektiği göz önünde bulundurularak, çözüleceğini düşünerek ben kıdem tazminatı konusuna değinmek istiyorum.

İş Kanunu'muza girdiği günden beri işçi, işveren ve devlet tarafından tartışılan bir konu olmuştur kıdem tazminatı konusu. Gerek toplumun büyük kesimini oluşturan işçilerimiz gerek ülke kalkınmasının yegâne dayanaklarından biri olan işverenlerimiz gerekse sosyal politikalar oluşturmakla yükümlü devlet için kıdem tazminatı konusunun büyük bir önemi vardır. 3008 sayılı İş Kanunu'na göre, beş senelik kıdem tazminatı için on beş günlük kıdem tazminatına hak kazanılırken 1950 yılında yapılan değişiklikle on beş günlük kıdem tazminatına hak kazanılması için aranan kıdem süresi üç yıla indirilmiştir. 1975 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu'nda ise bir senelik kıdem için otuz günlük kıdem tazminatına hak kazanılacağı hususu düzenlenmiştir. 3008 sayılı ilk İş Kanunu mevzuatımıza giren kıdem tazminatının yasal düzenlemelerle sürekli biçimde genişletilmesi, diğer işçilik hakları yanında bu tazminatın önemini artırmıştır. Bu durum, iş güvencesi ve işsizlik sigortası gibi çağdaş kurumların Türk iş hukukuna girmesini geciktirmiş, hem işverenler hem de işçiler bakımından birçok sorunu beraberinde getirmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu kıdem tazminatına yer vermemiş ve kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonunun kurulmasını öngörmüştür. Kanunun geçici 6'ncı maddesinde belirtildiği üzere, kıdem tazminatı fonuna ilişkin kanun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için "1475 sayılı İş Kanunu'nun 14'üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklıdır." hükmü yer almıştır. Doktrinde ve literatürde kıdem tazminatının hukuki niteliğiyle ilgili olarak farklı yaklaşımlar mevcuttur.

Bir, kıdem tazminatının ileriye bırakılmış ücret olduğu görüşü, kıdem tazminatının iş güvencesi ve işsizlik sigortası mahiyetinde olduğu görüşü, kıdem tazminatının ikramiye veya tazminat olduğu görüşü, kıdem tazminatının kendine özgü bir tazminat olduğu görüşleri ileri sürülmektedir. Bu konuyla ilgili, 80, 84, 92 ve 2004 tarihli birçok yasal düzenleme yapılmaya çalışılmıştır, komisyonlarda görüşülmüştür.

Kıdem tazminatı konusu bazı ülkelerde doğrudan yasayla düzenlenmişken bazılarında ise toplu iş sözleşmeleri kapsamında tarafların iradelerine bırakılmıştır. Çalışma hayatında endüstri ilişkilerinin gelişmesiyle birlikte işletmeler için zamanla ağır bir yük hâline gelen kıdem tazminatı, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işverenlerin ödeme güçlüğü içine düşmesine neden olan bir faktör olarak karşılarına çıkmaktadır ki bu çok önemli. Aynı anda birden çok işçinin kıdem tazminatına hak kazanacak bir şekilde işten çıkması hâlinde işletmeler üzerinde ciddi bir mali yük ortaya çıkmakta ve bu yük nakit sıkıntılarını da beraberinde getirmektedir ki bu iş hayatında yaşadığımız, güncel olarak önümüze çıkan çok önemli sorunlardan biridir.

İşçilerimiz açısından bakıldığında ise işçinin daha iyi bir iş bulmasına rağmen kıdem tazminatını kaybetmemek için işini değiştirememesi, iş gücünün hareketliliğini azaltarak iş gücü piyasasının dengelerini bozmakta, işçinin istemediği hâlde o iş yerinde çalışmaya devam etmesine ve verimliliğinde düşüşe neden olmaktadır. İşçilerimizin bütün çalışma hayatlarını ilk girdikleri işte geçirmesi ve bu iş yerinden emekli olmaları, günümüzde istihdamın değişen yapısı nedeniyle mümkün olamamaktadır. Esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşması, iş gücü hareketliliğinin ve verimliliğinin artması, özellikle genç işçilerimizin kıdem tazminatına hak kazanmalarını imkânsız hâle getirmektedir. İşçi ve işverenin iyi niyetli yaklaşımları da bazı durumlarda sonuçsuz kalmaktadır. Örneğin, iş yerinin iflası hâlinde işçinin yıllardır biriken kıdem tazminatı da ödenememekte, uzun yıllar süren yargı yolları işçilerin mağduriyetine yol açmaktadır. Dünya Bankası İş Yapma 2010 Raporu verilerine göre, yirmi yıllık hizmet karşılığında Türkiye'de 86 ay, İspanya'da 52 ay, Hırvatistan ve Brezilya'da 26 ay, Fransa'da 23 ay, İngiltere'de 10 ay, Rusya'da ise 8,7 haftalık kıdem tazminatı ödemesi yapılmaktadır. Kıdem tazminatı ve ihbar tazminatından oluşan işten çıkarma maliyetiyle ilgili uluslararası kıyaslamalarda Türkiye 1'inci sırada yer almaktadır. Türkiye, OECD ve Avrupa Birliği ülkeleri ile Brezilya ve Rusya gibi yükselen piyasalar yani temel rakiplerimiz arasında en yüksek işten çıkarma maliyetine katlananan ülkedir. Bu durum ülkemizin rekabet edebilirlik seviyesine zarar vermekte ve yeni istihdam alanlarına ulaşabileceği yabancı yatırım kararlarına engel teşkil etmektedir. SGK verilerine göre 2011 yılında 11,7 milyon kayıtlı işçinin aynı iş yerinde çalışma süresi işçilerimizin yüzde 47,3'ünün bir yıllık kıdem şartı nedeniyle kıdem tazminatına hak kazanamamaktadır. Kanunla getirilen bir yıllık kıdem tazminatı şartının piyasada nasıl işlevsiz bırakıldığının bir göstergesidir.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Ya Hüseyin, TÜSİAD adına mı konuşuyorsun?

İZZET ÇETİN (Ankara) - TÜSİAD bunu böyle savunamaz, böyle yazamaz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - İşveren bu.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Ama işveren de olsa işverenin üzerinde bu yükü biriktirdiğiniz zaman, yıllar içerisinde ödenememe durumuna geliyor, maalesef bizim işletmelerimizde de işverenlerimiz kıdem tazminatını maliyetlerin içerisine koyamıyor, haksız rekabet ortamı meydana geliyor ve ileride işletmelerimiz... Bakın, Türkiye'de işletmelerin uzun soluklu yürümemesinin, bir işletmenin ortalama beş-beş buçuk yıl ömrünün olmasının sebeplerinden biridir kıdem tazminatının bir fona veya bir yapısal yapının altına bağlanmaması.

Ben bir işverenim ama kıdem tazminatı kıdem tazminatını işçilerime sonuna kadar ödedim. Bunun da bir düzenlemeyle bütün çalışanlarımızın hakkı olduğunu düşünüyorum ve bu da...

(Oturum Başkanlığına Sözcü Vedat Demiröz geçti)

RECAİ BERBER (Manisa) - Ödemeyenlerin.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Ödemeyenlerin, tabii.

...bir hak ve hukuk meselesi iş dünyamızda. Çalışanlarımızın da hakları var, çalışanlarımız da sosyal güvenceyle kıdem tazminatını hak ettiklerinde bu hakkı elde etmeleri gerekir.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Yerin orası değil, buraya doğru gel.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Hayır, bunun...

ADNAN KESKİN (Denizli) - Yanlış yerdesin.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Ama bir dakika, devam ediyorum.

Bu konuyla ilgili çalışma ortamı düzenlenmiş ve bu konu üzerine çalışma meclisi toplantıları düzenlenmiş. İki kesimin de, işçi ve işveren kesiminin de empati yapmak yerine kendi sorunlarını ön plana çıkardığı ve buna bağlı olarak da çözüm önerilerinin sürekli uç alanlarda biriktiği ve tarafların kendi kırmızı çizgileri üzerine yoğunlaştığı değerlendirilmiştir. Örneğin, işçi kesiminde bir temsilci mevcut düzenlemeyle ilgili hiçbir geriye gidişi kabul etmeyeceğini ifade ederken işveren kesimi ise kıdem tazminatına konu olan otuz günlük ücret koşulunun mutlak manada azaltılması gereğini dile getirmiştir.

Sayın Bakanım, siz birçok konuya, temel konuya parmak bastınız ve birçok temel konuyu çözdünüz. Bu kıdem tazminatı konusunun da iş hayatının temel sorunlarından biri olduğunu biliyorsunuz. Hem işçiler için hem işverenler için hem de iş dünyamızın sağlıklı bir çalışma ortamına kavuşması için ve hak ve hukuk meselesinin de hallolabilmesi için lütfen kıdem tazminatı konusunu da gündeminize alınız. Çünkü, siz bunu çözebilecek birikime, tecrübeye ve siyasi altyapıya sahipsiniz. Bu konuda da sizden iş dünyamızın beklentileri vardır.

Ben hepinize teşekkür ediyor, bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.