KOMİSYON KONUŞMASI

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle Yakup Taş Vekilimize, ailesine, depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum; yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum.

Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni görüşüyoruz. AKP iktidarı döneminde 2/B kapsamında arsa vasfına dönüştürülen, Cumhurbaşkanı kararnameleriyle veya kullanım amacı değişikliği yapılarak kurum, vakıf ve kişilere kiralanan, yangınlar nedeniyle de tahrip olan orman alanlarımızın toplamı mevcut orman alanlarımızın yüzde 5'ini bulmaktadır. 1956 yılında çıkarılan Orman Kanunu'ndan sonra o tarihten 2002 yılına kadar 250 bin hektar orman alanı maden ve taş ocağı gibi izinlerle tahribata uğratılmışken son yirmi yılda bu rakam 550 bin hektara kadar çıkmıştır. Durumun tespitini yapıp iktidarı eleştirdiğimizde aldığımız yanıt "Biz yeşili severiz." ya da "252 milyon fidan diktik." oluyor.

Sayın üyeler, ormanlarımızı kötü niyetli kişilerden korumak amacıyla ilgili kanunda bazı düzenlemelere gidiliyor. Peki, 2018 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu'na eklenen ek 16'ncı madde kapsamında yürürlüğe konulan Orman Sınırları Dışına Çıkarma İşlemlerine İlişkin Yönetmelik kapsamında yapılan iş ve işlemlerden ormanlarımızı kim koruyacak? Cumhurbaşkanına yetki veren bu yönetmelik yüzünden bugüne kadar 10 milyon metrekareden fazla ormanlık alan "orman" vasfından çıkarılarak "arsa" olarak tescillendi. Anayasa'mızın 169'uncu maddesinde "Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz." hükmü ile "Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz." hükümleri bulunmaktadır. Yani Anayasa'mız ormanları koruma güvencesini devlete görev olarak tevdi etmiştir.

Değerli Komisyon üyeleri, bu tahribatlar yetmezmiş gibi odun endüstrisine daha fazla ham madde yetiştirmek uğruna seyreltme ve bakım çalışmaları adı altında orman tahribatı ve talanı da artarak devam etmektedir. Orman Genel Müdürlüğü rakamlarına göre ormanlardaki endüstriyel odun üretimi 2000 yılında 7,3 milyon metreküp iken 2015 yılında 15 milyon metreküpe 2021 yılında ise 27,7 milyon metreküpe çıktı. Son beş yılda endüstriyel odun üretimi yüzde 78 artmış durumda. Bizlerin bu tahribatlara "Dur!" demesi gerekiyor. Madem yasada düzenleme yapıyoruz, işe ek 16'ncı maddeyi kaldırmakla başlayalım.

Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz kasım ayında aşırı kesim ve odun endüstrisine hammadde yetiştirmek amacıyla "seyreltme ve bakım çalışmaları" adı altında seçim bölgem Manisa'nın Turgutlu ilçesinin Dağmarmara bölgesinde büyük bir orman katliamı yaşandı. Dağmarmara bölgesinde yaşayanlar yapılan katliamına isyan etti. Manisa Orman İşletme Müdürlüğü yetkilileri ise konuyla ilgili olarak orman varlığını sağlıklı bir yapıya kavuşturmak amacıyla sadece yaşlı ve hastalıklı ağaçların kesildiğini söylediler ancak yaptığımız incelemelerde "genç, yaşlı, hasta, sağlıklı" demeden bütün ağaçların kesildiğini ve köklerinin dahi söküldüğünü gördük. Kamu eliyle yapılan damgalama işlemlerine rağmen bu işler pervasızca yapıldı. Komisyona getirilen bu düzenlemede damgalamayla ilgili bazı yetkilerin özel sektörü verilebileceği ifadeleri maalesef yer alıyor. Bu öneri hemen geri çekilmeli ve damgalama işleminin mesleki yeterliliği haiz kurum personeli tarafından daha dikkatli şekilde yapılmasını sağlayıcı tedbirler hemen alınmalıdır.

Değerli üyeler, bu düzenlemede, tarımla ilgili bazı hükümler de yer almakta. Görünen lüzum üzerine ilgili kanunlarda yapılacak değişikliklerle tarımsal üretim planlaması ve sözleşmeli tarımın yaygınlaştırılması amaçlanmış fakat tarımsal potansiyelimizi bilmeden, tarımsal ekipman envanterimiz olmadan, nitel ve nicel yönden personel seviyemizi ölçmeden, hatta çiftçi sayımızı dahi net olarak ortaya koymadan hangi üretim planlamasından bahsediyoruz? Tarım ve Orman Bakanlığı, TARBİL ve benzeri tarımsal altyapı projelerini tamamlamadan, entegre idari bir kontrol sistemi gibi kayıt ve yönetim sistemlerini kurmadan hangi üretim planlamasından bahsediyoruz? Çiftçilerimizi örgütlü bir hâle getirmeden "Sözleşmeli tarım yapacaksınız." demek doğru bir yaklaşım değildir. Bunun doğuracağı sonuç, çiftçilerimizin iç ve dış sermayenin güdümüne girmesi olacaktır. Bizim iktidarımızda çiftçi örgütlerini biz güçlendireceğiz. Bakanlığın gözetiminde bu örgütler aracılığıyla üretim planlaması ve sözleşmeli tarım uygulamasına geçeceğiz.

BAŞKAN YUNUS KILIÇ - Son...

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) - Son...

Öğle saatlerinde tarafıma sahadan bir bilgi notu geldi, Bakanlığımızın değerli bürokratları hazır buradayken kendilerine bu soruyu sormak istiyorum: Burdur ilimizde büyükbaş hayvanlarda şap hastalığı çıktığı belirtiliyor. Asıl sıkıntı, çıkan hastalığın tipiyle ilgili. Maalesef, ülkemizde daha önce görülmemiş olan SAT2 tipi şap hastalığı olduğu iddia ediliyor. Elimizde koruyucu aşımızın olmadığı ve SAT2 tipinin çok daha öldürücü olduğu belirtiliyor. Kayıtlara geçmesi bakımından, ilgili Bakanlık temsilcilerinden, Burdur ilimizde hastalık çıkışı söz konusu mu? Karantina tedbirleri alındı mı? Koruyucu tedbirler, özellikle aşı temini sağlandı mı? Bu hususlar hakkında açıklama yapmalarını bekliyorum.

Teşekkür ederim.