| Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ile 203 Milletvekilinin; Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4972) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 08 .03.2023 |
RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Süleyman Demirel, Ecevit'e karşı, bir seçim döneminde "Memlekete plan değil pilav lazım." demişti. CHP'nin o dönemki planlamacı tutumu -ki dünyada geçer akçeydi, özellikle sosyalist ülkeler sebebiyle bu böyleydi- sebebiyle bir plan karşı tutumu, geniş kitleleri arkasına almak açısından bir vesileye dönüştürdü. Ama o zamandan bu zamana sağ bu memlekette planlamaya hep karşı çıkar. Şimdi, Süleyman Demirel ekolünün Adalet Partisinin mirasçılarından biri olarak gördüğüm AKP'nin bugün "planlama" demesi iyi bir şeydir ama keşke doğru deseydi onu çünkü eksikliklerle malul bir planlama kavramsallaştırması bu. Niye öyle? Bu 2'nci maddeden çıkartılacak sonuç şu: Çiftçi eğer doğru tercih yapsaymış, su kullanma konusunda biraz daha tutumlu olsaymış, üretim alanları konusunda daha dikkatli olsaymış bu işlere gerek olmazmış. Yani yirmi birinci yılın sonunda iktidar kendi sorumluluğunu çiftçiyi eleştirerek çözümlemeye çalışıyor ya da onun üzerine devrediyor.
Şimdi, diyelim ki üretim alanları daralıyor; tarla bitkileri konusunda, hububat konusunda, yağlı tohumlar konusunda üretim alanı daralıyor. E, kardeşim, günaydın, biz en azından, bu dönemde, beş yıldır, 27'nci Dönemde bunu defalarca söyledik. Tarım Bakanlarınız karşımıza çıktı, dedi ki: "Doğru söylemiyorsunuz. Böyle bir şey yok." 26 milyon hektardan 23 milyon hektara düşen bir üretim alanından bahsediyoruz.
Sonra, bir su politikamız yok. Denilmiş ki: "Yer altı suları yanlış kullanılıyor." Konya bu hâle gelene kadar neredeydiniz? "Obruklar oluştu." deniliyor, doğrudur. Şimdi Malatya'da da oluştu obruk. Neredeydiniz? Bir su politikası yok bu memleketin.
Ve çiftçi tercihlerinden bahsedilmiş. "Çiftçi tercihleri sebebiyle bu böyle." Çiftçi tercihi falan yok. Bu sistemde, özgür iradesiyle davranabilen kimse yok. Yani öznelere bu kadar anlam atfetmeyin. Bütün özneler, çiftçiler davranışlarını Hükûmetin kendilerini aldığı açmaz doğrultusunda yapıyor. Çiftçiler borsa oyuncusundan farksız hâle gelmiş. "Hangi kâğıt kazandırır?" diyen borsa oyuncusu gibi "Neyi eksem para kazanırım?" diyen hâline gelmiş. Bunu kim yaptı? Herkes yaptı da en çok siz yaptınız. Yani tek başına siz yapmadınız ama sizin çok büyük emeğiniz var yirmi yılda, cumhuriyet tarihinde her beş günden bir günü siz yönettiniz.
E, hâl böyle olunca şimdi buraya salt bir "Bu işi bundan sonra planlayacağız." demek meseleyi çözmüyor. Niye çözmüyor, biliyor musunuz? Çünkü siz planlamayı yanlış ele almışsınız. Yanlıştan kastım şu: "Planlama" denen şey, kıymetli arkadaşlar, merkeziyetçilik değildir. Yani her şeyi Ankara'ya toplarsanız... Zamanında da hatırlayın, bütün antikomünistler her şeyin Moskova'dan planlandığını söylüyordu, o da doğru değildi. Şimdi, her şey Ankara üzerinden yani Bakanlık üzerinden çözümlenmeye çalışılırsa burada, o "planlama" dediğiniz şeyin öznesi olan, traktöründe olan, malının, davarının peşinde olan insanların bu işe aktif bir özne olarak katılmasını engellersiniz. O sebeple, biz diyoruz ki: "Planlama" denen şey, merkeziyetçilik değil, aynı zamanda yerel irade ve inisiyatiflerin de dikkate alınmasıyla geçerlilik kazanabilecek bir şeydir. Yani çiftçi örgütsüzken, çiftçinin sendikası sendika sayılmıyorken -hâlâ mücadele veriyorlar ki "Bizi sendika sayın." diye Çiftçi-Sen- kooperatiflerin büyük bir kısmı hâlâ 12 Eylülden kalan o "Kooperatifler komünist icadıdır." biçimde yaftalanmışken ve Hükûmetin ya da iktidarın bir aparatı hâline dönüşmüşken bu planlamadan çıkacak hiçbir şey yok, emin olun. Zaten bu bir planlama değil, bu hegemonya tesis etmek, emir vermek, zapturapt altına almak.
Hadi, yereli yaptınız böyle, yerel... Zaten, aslında, ekonomik tedbirlerinizle bir planlama yapıyorsunuz. Bu, bu şekilde değil ama sizin aldığınız, mesela, ithalatçı bütün tedbirler bir planlama anlamına geliyor. Niye? Gariban çiftçi, küçük ölçekli çiftçi ona göre davranıyor. Malı, davarı, Latin Amerika'dan getirdiğinizde hayvan üreticisi ona göre pozisyon alıyor. Zaten bir planlama yapıyorsunuz, yapmıyor değilsiniz ama bu, neoliberalizmin kurallarına göre işleyen ve günün sonunda, emek veren emekçilerin tümünü yokluğa, yoksulluğa terk eden ve toprağını, malını melalını bırakmasını sağlayan bir planlama. Şimdi diyorsunuz ki: "Neyin ekileceğine, nasıl ekileceğine biz karar vereceğiz." Arkadaşlar, bu, iyi niyet taşıyor olabilir, halisane bir niyeti olabilir ancak eğer bu ülkede demokratik ve sosyal kooperatifçiliğe dayanmayan bir planlama söz konusu olacaksa bunun, iktisadi tedbirlerle yaptığınız zapturapt altına alma planlamasından başka bir sonucu olmaz. Ya, o beğenmediğiniz Sovyetler Birliği'nde bile kolhozlar bu planlamanın bir parçasıydı, yerelde planlamanın devamcısıydı. Eksiği vardı, ben de bir sürü eksik sayabilirim size ama bu böyle olmaz, bu böyle olmaz. O sebeple, yani, burada, yerelleri temel alan, yerel yönetimler de dâhil bunun içerisine tam özellikle üretici kooperatifleri ve sendikalarının olduğu bir perspektif lazım; bu, bir.
İkincisi, şimdi, bu metni yazan arkadaşımız "gıda güvencesi ve gıda güvenliğinin temin edilmesi" diye bir şey yazmış. "Güvence" deyince hep yanına "güvenlik"i koyarız da bu nasıl oluyor arkadaşlar, bilen birisi söyleyebilir mi bana? Yani, şimdi, gıda güvencesini anladım, yani kabaca halkın ihtiyacı kadar gıda maddesine ulaşmasını tarif ediyor. Gıda güvenliği neyi tarif ediyor? Yani, burada, mesela, pestisitlerin, herbisitlerin, insektisitlerin kullanılmasına ilişkin bir şey mi var? Gıdalardaki kimyasal bulaşı ortadan kaldıracak bir tedbir mi var? Permakültür ya da ekolojik tarıma geçişe ilişkin bir şey mi var bunun içerisinde? Yok. Sadece diyor ki: "Sen benim dediğimi yapacaksın. Yapmazsan da seni cezalandırırım." Kıymetli arkadaşlar, bunu yirmi yıldır yapıyorsunuz, bak, böyle yapmayın. Gerçekten bu böyle olmaz. Bunun içerisine üretimin bizatihi içinde olan insanları katarak bir planlama yapmak lazım. O zaman bu planlama demokratik olur, halkçı olur, kamucu olur. Yoksa, siz zaten neoliberal politikaların etkisiyle yirmi bir yıldır bir planlama yapıyorsunuz. O planlamada iflas ettiğiniz için şimdi diyorsunuz ki: "Biz artık böyle planlama yapacağız." Bir tanesi iktisadi zorlaydı, bir tanesi sopa zoruyla. Ceza verilecek, sopa zoruyla. Olmaz. Biri niye olmadıysa, ikincisi de o sebeple olmaz.
O sebeple, ben bu maddenin, 2'nci maddenin yeniden ele alınmasının -reddetmiyorum toptan ama- doğru olacağını ifade etmek istiyorum.