KOMİSYON KONUŞMASI

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Öncelikle, Sayın Başkanım, tüm milletvekili arkadaşlarımıza soru, görüş, öneri ve eleştirileri için çok teşekkür ediyoruz.

Esasen, normal yorumların içinde de epeyce sorular oldu. Özellikle, Genel Başkan Yardımcımız Öztürk Yılmaz Bey de "Soruların cevabını istiyorum." dedi. Kendisine, öncelikle, başarılar diliyoruz, yeni görevini tebrik ediyoruz, CHP Genel Başkan Yardımcılığına seçildi.

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Son sorulara spesifik olarak cevap vereyim, daha sonra genel anlamda da yorumlarla isterseniz -yine milletvekili arkadaşlarımızın başka soru ve görüşleri olmazsa- devam edebiliriz diye düşünüyorum.

Sayın Çam, Yaşar Yakış'la ben birlikte çalıştım, Genel Başkan Yardımcısıyken yardımcılığını da yaptım. Dolayısıyla, onunla ilgili -yani, hâlen bizim partimizin de kurucu bir üyesi- kendi içimizdeki, parti içindeki ilişkileri konusundaki görüşlerimi burada paylaşmak istemem, biz kendi aramızda zaten konuşuruz, bu bizim de en doğal hakkımız. Eminim ki Cumhuriyet Halk Partisi içinde de görüş ayrılıkları ya da disipline göndermeler olabiliyor, o da partinin ve ilgili organların kararıdır, ona da herkesin saygı duyması gerekiyor.

Şimdi, Jagland o gün "İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğü yerler altında." demedi, benim yanımdaydı. Bu konuda Türkiye'de hâlen bazı eksikliklerin olduğunu söyledi.

MUSA ÇAM (İzmir) - Basına yansıdığı, bizim okuduğumuz kadarıyla...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Müsaade edin.

Ama bu konuda Türkiye'nin son zamanlarda da önemli adımlar atmaya başladığını da söyledi. Yani, nereden baktığınıza... Bir söylemi nereden alırsanız, bardağın dolu tarafından da alabilirsiniz, boş tarafından da ama ben tamamen orada olduğum için, iyi kötü İngilizceden de biraz anladığım için tam olarak söylediğini söyledim. "Eksiklikler var ama Türkiye bu konularda da adım atıyor." dedi yani şu anda devam eden yüce Meclisimizin, sizlerin de destek verdiği reform sürecine de vurgu yaptı, onu da belirtelim.

Eleştiriler olabilir yani doğaldır, Piri de eleştirebilir. Biz yapıcı her eleştiriyi dikkate almak durumundayız. Biz, mesela, Avrupa Birliğinin raporlarının, Türkiye'nin de hiç görüşü alınmadan acele çıkarılan raporların bazılarını reddettik. Niye? Tek taraflı ama objektif olan her eleştiriden yararlanmak lazım. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde 2004'e kadar ikinci sınıf ülkeydik yani denetlenen ülkeydik, şimdi arkadaşlarımız şanslı, ben de o şanstan faydalanarak orada Başkan oldum. İkinci sınıf bir ülkenin üyesi olsaydım ağzımla kuş tutsam ki benden önceki hiç kimse orada Başkanlığı hayal bile etmemiş, Sayın Cumhurbaşkanımız Gül'ün, daha önce görev yapan Ahmet Tan gibi değişik partilerden arkadaşlarımızın ifadeleriyle söylüyorum, hiç kimse hayal etmezdi. Ekmeleddin Bey de Türk dış politikası bu kadar proaktif olmasaydı -çok yetenekli, çok da başarılı yaptı iki dönem, gerçekten kendisini kutluyoruz, kendisine de saygımız var ama- İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreter Yardımcılığına da seçilemezdi. Yani bu, Ekmeleddin Bey'in hak etmediğinden değil, Türkiye'nin o günkü şartlarıydı. Ama şu anda çok şükür, eksiklerimize rağmen eskisine göre çok iyi durumdayız.

Neden 13 milyondan 33 milyona çıktık? Çünkü "grand pair" dediğimiz, en çok katkı sağlayan ülke vardı 5 tane; Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, biz de onların arasına katılmak istedik, ekonomik durumumuz da iyi olduğu için çok şükür, ayranımız da var içmeye, IMF'ye falan da borcumuz yok, o yüzden artırdık. Bunun da yansımalarını, işte, personel sayısı bakımından, AKPM'de artık 12 değil, 18 milletvekiliyle temsil ediliyoruz. Şu andaki sandalye sayısıyla CHP 5 tane, eğer bu artış olmasaydı 3 tane olacaktı, AK PARTİ'de de aynı şekilde, diğer partilerde de bu rakam geçerli. Dolayısıyla, burada ne kadar personel çalışıyor? Onların A kadrosunda 34 tane var, B kadrosunda 27, en üst düzeyde A-5'te şu anda bizim çok fazla arkadaşımız yok veya A-7 seviyesinde -bu, genel müdürler oluyor, "DG" dediğimiz- o seviyede de arkadaşımız yok. Eskiden vardı, Protokol Genel Müdürü bir Türk'tü, Topaloğlu'ydu, Allah rahmet eylesin, vefat etti. Buna benzer arkadaşlarımız vardı sekretaryaların başında olan ama bu dönemde işte, bu kontenjanla "grand pair" olmamız vesilesiyle inşallah sayı artacak.

Şimdi, Kıbrıs'ta son durum, müzakereler devam ediyor, liderler ve müzakereciler daha sık bir araya geliyor, epeyce konuda mesafe katettiler ama zor konular da var. Bunlardan bir tanesi mülkiyet, bir tanesi de toprak. Esasen mülkiyet ile toprak birbirine girmiş durumda yani iç içe olduğu için şu anda ikisi birden görüşülüyor. Mülkiyet konusunda biliyorsunuz, daha önce İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine kararlarından sonra bir taşınmaz mal komisyonu kurdurmuştuk, bu komisyon sayesinde de epeyce mülkiyet sorununu çözdük. Bütçesi biraz daha fazla olsaydı, Avrupa Birliği de biraz daha yardım etseydi, daha fazla, belki birçoğu daha çözülecekti. Özellikle, Güney'deki ekonomik krizden sonra oradaki vatandaşlar bir an evvel paralarını almak istediler. En son, bir on beş gün önce yine 2 milyon avroluk bir katkı sağladık, benim imzamla gönderdik ki oradaki mülkiyet sorunlarının çözümüne de bu şekilde katkı sağlıyoruz.

Diğer taraftan, şimdi, bu su konusunu biliyorsunuz, ekim ayında oraya suyu taşıdık. Suyun ileride biz kapasitesini artırıp Güney'e de vermek isteriz, hatta diğer bölge ülkelerine de vermek isteriz. Şu anda, su yönetimiyle ilgili, nasıl yönetileceği, nasıl etkin işletileceği konusunda görüşmeler devam ediyor. Kıbrıs'tan bir heyet geçtiğimiz günlerde buradaydı.

Doğal gaz ve etraftaki doğal gaz rezervi konusunda -esasen biraz önce başka bir soru daha vardı- Türkiye'nin bu bölgedeki haklarını Birleşmiş Milletlere de kaydettirdik. İlave bir tedbir alınması gerekiyorsa bunu da alırız.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - O nasıl olacak? O kaydetmeyi anlamadım da onu sordum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Buradaki haklarımızı yani Türkiye'nin Akdeniz bölgesindeki, bu bölgedeki rezervlerle ilgili haklarımızı biz Birleşmiş Milletlere kaydettirdik. Dolayısıyla, burada Türkiye olmadan Kıbrıs etrafında, doğu Akdeniz'de hiç kimse hak iddia edemez. Ama biz Kıbrıs'ta özellikle, tek taraflı sondaj çalışmaları başladıktan sonra bunu yaptık. KKTC'nin de haklarını savunmak için yaptık. Nitekim, bu çabalarımız fayda da verdi, sonra Rum tarafı durdurdu, biz de Barbaros Hayrettin Paşa'yı çektik, müzakereler tekrar başladı. Şimdi bir gerçek var, İsrail kıta sahanlığında da, kara sularında da, Kıbrıs'ın tamamının da etrafındaki kara sularında, kıta sahanlığında çıkacak gazın Türkiye'den başka ekonomik olarak, rantabl olarak gideceği bir güzergâh yok. Piyasa olarak da ki biz şu anda bu çeşitlendirmeyi yapıyoruz, siz de tavsiye ettiniz ve buradan Avrupa'ya, diğer marketlere gidecek güzergâh bakımından da zaten Türkiyesiz, Türkiye'nin dışında bir alternatif yok. Bu konuda zaten İsrail'in de görüşü aynı, Kıbrıs Rum Kesimi'nin de görüşü aynı. O nedenle, İsrail ile Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın yaptığı herhangi anlaşmaların da bir anlamı yok.

Diğer taraftan, Sayın Çakırözer, bizim Kırım konusundaki tutumumuz hiç değişmedi. Kırım'ın illegal ilhakını tanımadığımızı, tanımayacağımızı da her zaman söyledik. Sözlerimin başında da söyledim, açılış konuşmamda, biz oraya insan hakları ihlallerini incelemek için bir heyet de gönderdik ve onların bulgularını AGİT'te, Avrupa Konseyiyle, İnsan Hakları Komiseriyle de paylaştık ve esasen, Rusya'nın bu süreçte bize olan en büyük kızgınlıklarından bir tanesi de... Kırım konusunda tüm dünyada, Batı da dâhil, önce yüksek sesle konuşmaya başladılar, sonra unutmaya başladılar ama Türkiye hiçbir zaman bunu unutturmadı ve tüm uluslararası toplantılarda, benim yaptığım konuşmalarda, Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın yaptığı konuşmaların hepsine bakın; o yüzden, "Rusya'yla ilişkiler iyiyken böyle konuşuyoruz, sonra kötü oldu, böyle konuşuyoruz." yok bizde.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Efendim, Rusya'ya yönelik yaptırımlara katılmadığınızı Avrupa Birliği belgeleri söylüyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, Rusya'ya yönelik yaptırımlara katılmamamızın sebebi başka. Şu anda da katılmıyoruz, şu anda Rusya bize karşı yaptırım uyguladı, biz katılmadık çünkü prensip olarak buna karşıyız biz. Çünkü biz Rusya'yla da Ukrayna'yla da, iki tarafla da ilişkilerimiz, ekonomik çıkarlarımız da var ve şu anda geçici olan bu sorunu aşarız ama bu çıkar bakidir. Dolayısıyla, iki taraf arasında esasen biz çok ara buluculuk yaptık. Bu olaylar başladığında Poroşenko daha seçilmeden Türkiye'ye geldi, Cumhurbaşkanımızdan yardım istedi, Cumhurbaşkanımız Putin'i kaç defa aradı, orada seçimlerin olması gerektiği konusunda Putin'i biz ikna ettik. Buna benzer birçok ara buluculuk inisiyatiflerimiz oldu ve bunda da etkili olduk. Sorunu biz çözdük demiyoruz yani Minsk Anlaşması şu anda bile tam anlamıyla uygulanmıyor, hâlâ kırılgan bir yapı var, Kırım'ın dışında, Ukrayna'nın doğusundan bahsediyoruz. Ama biz Türkiye olarak üzerimize düşeni yaptık ve bu çabalarımızı sürdürürken bu tür herhangi ambargoya ya da "sanction"a katılmamız da söz konusu değildi. Biz ilkeli tutumumuzu sürdürdük Avrupa Birliğinin ve NATO'nun baskısına rağmen. Şimdi, bir tarafta NATO üyesiyiz, biz korkak bir ülke olsak bunların baskısına boyun eğerdik. NATO içinde Rusya'ya karşı yaptırımlara katılmayan tek ülkeyiz biz şu anda. Şu anda da bu ilkesel tutumumuzu sergiliyoruz ama Rusya'ya da sabrımızın bir sonu olduğunu da açıkça -yani bu kabadayılık değil- söyledik, Lavrov'a da söyledim, bunu açıklamalarımızda da söyledik. Dolayısıyla, bizim tutumumuz ilkeli ama Kırım Tatarlarının şu an yaşadığı Ukrayna Kiev, ondan sonra, Herson bölgesinde televizyon konusunda, her türlü hak konusunda maddi, manevi her türlü desteği veriyoruz. Pazartesi günü Başbakanımız da orada olacak, yine bu destekleri vermeye devam edeceğiz.

Ekvador'daki olay tamamen... Ekvador Cumhurbaşkanı da zaten açıkladı ve özür de diledi. Şimdi, düşünün, Cumhurbaşkanına... Oraya giden araçlarla ilgili bir soru vardı, onu da cevaplamış oluruz. Bize Ekvador dışındaki ülkeler zırhlı araç verme konusunda cevap vermediler, dolayısıyla, biz de bölgedeki büyükelçiliklerimizdeki zırhlı araçların da yapısını inceledik. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanımızın güvenliğini sağlamak bir devletin görevidir ve bu sebeple de oraya o araçları da gönderdik. O gün, milletvekili olup olmadığı belli değil, Ekvador güvenlik güçleri görevini yapmadığı için o insanlar Cumhurbaşkanına belli bir mesafeye kadar geldi, ellerinde çanta var, her şey olabilir, bizim güvenlik güçlerimiz de tedbirlerini aldı. Cumhurbaşkanıyla, Başbakanla, Dışişleri Bakanıyla veya herhangi bir arkadaşımıza, yurt dışına görevli olarak giden güvenlik güçleri oradaki her türlü hakkını kullanır. Dolayısıyla, onların birinci görevi Cumhurbaşkanını korumaktı ve bu tedbirleri de almışlardır. Ama Ekvador'la bizim iyi ilişkilerimiz var, gerçekten de mükemmeldi, hatta ben sonrasında takıldım, o toplantıdan önce Hollanda'ya gitmek için ayrıldım, "Beş dakika boş bırakmaya gelmedi, hemen olay çıkmış." diye arkadaşlarımıza da takıldık. Ama o dakikaya kadar gerçekten tüm toplantılar mükemmeldi, diğer ülkelerde de öyle, Latin Amerika ülkeleriyle ilişkilerimiz son derece iyi bir şekilde devam ediyor.

Şimdi, Sayın Paylan diğer konuşmalarında da soydaş konusuna taktı; bundan rahatsız olmayın, biz soydaşlarımıza yardım etmekten gurur duyuyoruz. Ama yurt dışındaki vatandaşlarımızı yani bizimle bağı olan insanları üçe ayırıyoruz ve dış politikamızın unsurlarından bir tanesidir ama tek değil. O yüzden soydaş üzerine politika gütmüyoruz biz ve yurt dışına yaptığımız yardımlar, Somali'ye de yapıyoruz ve Ukrayna'daki Ukraynalılara da yapıyoruz, Balkanlardaki Republica Srpska'ya da yapıyoruz, herkese yapıyoruz, Asya ülkelerindekilere de yapıyoruz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, siz...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, "soydaş" kelimesinden rahatsız olmayın.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben Dışişleri Bakanı olsam veya Markar Eseyan olursa ne olacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Şimdi, soydaş, vatandaş ve akraba topluluğu. "Soydaş" niçin kullanıyoruz biliyor musunuz? Batı Trakya'dakiler bizim vatandaşımız değil?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Markar Eseyan Dışişleri Bakanı olsa ne olacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Markar Eseyan bizim vatandaşımız, siz de bizim vatandaşımızsınız. Türkiye içinde de, yurt dışında da bizim vatandaşlarımızın arasında ayrım yapmayız biz. Yani yurt dışında yaşayan Ermeni vatandaşlarımız da var, onunla Türk vatandaşımız da, Kürt vatandaşımız da, Musevi vatandaşımız da hepsi eşittir, hepsinin hakkını korumak bu devletin görevidir, bu, arkamda duran, yanımda duran arkadaşlarımızın en temel görevidir. O yüzden biz ayrım yapmıyoruz. Sizin kafanızda ön yargılar var, ona istinaden böyle söylüyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ön yargı yok, tanımlamanızı...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, ben çok net konuşuyorum size tanımlamada, sizin anlayışınızda bir farklılık var.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, efendim, ne alakası var?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ben gayet açık... Şu anda, soydaş, vatandaş ve akraba topluluğu ne diye size izah ediyorum bakın. Bundan bir rahatsızlık duyuyor musunuz?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, izah edin.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Tamam işte izah ettim, şu ana kadar izah ettim. Dolayısıyla, biz Suriye'den insan...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Soydaş kimdir?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) -Batı Trakya'daki insanlar bizim vatandaşımız değil, soydaşımız, Bulgaristan'dakiler bizim vatandaşımız değil şu anda ama soydaşımız ve Osmanlı zamanında bunları götürürken, oraya yerleştirirken bunların içinde değişik etnik gruptan insanlarımız da var.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kobani'dekiler sizin soydaşınız mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, Kobani'de, Suriye'de, siz de söylediniz, arkadaşlar da söylediler, akrabalarımız var bizim orada, kan bağlarımız olan Türkmenler de var, Kürt de var, Ermeni de var ve onları, göçmenleri alırken hiç ayrım yapmadık, Yezidiler de var, hepsini aldık biz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama sınıflıyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, sınıflamıyoruz. Soy farklıdır, herkesin soyu, ırkı farklıdır.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Devletin soyu olmaz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ama, vatandaşlık başkadır.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Devletin soyu olmaz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Benim soyum olur, senin soyun olur, siz Ermeni'siniz, olur ama Türkiye'nin...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sizin olur ama devletin soyu olmaz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - ...Türk dış politikasının ana unsurlarından bir tanesi, yurt dışında bizim soydaşlarımız da var, akraba topluluklarımız da var, vatandaşların hepsine birden hizmet ediyoruz. Siz işinize geleni çekiyorsunuz, alıyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Devletin soydaşı olmaz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Olur, soydaşı olur.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Nasıl devletin soydaşı olur? Bir devletin soydaşı olur mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Olur, soydaşı olur, bizim olur. Türkiye Cumhuriyeti, bir Türk olarak yurt dışındaki soydaşlarımıza hizmet etmek, yurt dışındaki Ermeni vatandaşlarımıza hizmet etmek, yurt dışındaki Musevi vatandaşlarımıza hizmet etmek benim görevim. Ben hepsini sayıyorum, sen bir tanesini cımbızlıyorsun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır, estağfurullah. Devletin soydaşı olmaz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Sayın Kuşoğlu, Katar'la bir paktımız yok, askerî iş birliği anlaşmamız var.

Arkadaşlar, İsrail'le ilgili çok sorular sordunuz, onlara da cevap vermek isterim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Katar'la hukuki bir şey var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Elbette. Uluslararası anlaşmalar Meclisten onaylanır Sayın Kuşoğlu, siz bunu biliyorsunuz. Dolayısıyla, Meclisimizin de onayladığı ve oraya şu anda -biraz önce de söyledim- bir üs kuruyoruz, kara, deniz, hava ve bunların hepsini bir şeyde yapıyoruz ve bunların hepsi geliyor Meclise, sizler de onaylanmadıysa onaylarsınız. Diğer uluslararası anlaşmalar, ikili anlaşmalar, hükûmetler arası anlaşmalar gelir, Meclisten de onaylanır.

Diğer taraftan, bizim İsrail'e, bakınız, başından beri 3 şartımız var ve bu 3 şartın yerine gelmesi için biz her zaman İsrail'le görüştük. Biz Yahudi düşmanı değiliz. Bizim yurt dışında yaşayan ve Türkiye'de yaşayan Musevi kardeşlerimizle bir problemimiz yok. Biz yurt dışında bazı lobi şirketleriyle anlaştık, AK PARTİ'nin değil, Türkiye'nin imajı için şey yaptık ama bu şirketlerin sahibi Yahudi de olabilir, Hristiyan da olabilir. Yani şimdi Hristiyan olunca iyi, Musevi olunca mı kötü? Bu antisemitizme girer. Sizin için söylemiyorum yani ben değerlendirmemi yapıyorum. O yüzden, Yahudi firması diye böyle şey yapmak bize yakışmaz. Firmanın sahibi istediği ırktan veya şeyden olabilir, bizim için o firma başarılı mı lobi işlerinde, başarılı değil mi, biz buna bakarız ve bu hizmeti karşılığında bize teklif ettiği ücret uygun mu, değil mi, biz ona bakarız, bu kadar. Etnik yapısı, ondan sonra dinî yapısı şirketin bizi ilgilendirmez arkadaşlar.

Cumhurbaşkanımız Musevi cemaatleriyle her zaman görüşüyor çünkü bizim Musevilerle bir problemimiz yok, zaten bu konuda hemfikiriz, siz de söylediniz. İsrail devletinin hatalarına karşıyız ve Filistin'deki zulme karşıyız. Dolayısıyla, burada ambargo var, ablukalar var. Bizim şartlarımızdan 2 tanesi bu, tazminat ve ambargoların kalkması. Özellikle burada Türkiye'den gidecek mesela elektrik vermek istiyoruz, birçok şeyler var, bunların önünde de engeller var. Esasen biz iki sene önce de İsrail'le görüşüyorduk bu konuları. Esasen bu konularda da bir temel anlaşma vardı ama İsrail niye yanaşmıyordu? Gezi oldu, AK PARTİ gidecek, 17-25 Aralık darbesi AK PARTİ gidecek. Sonra, seçim oldu, Cumhurbaşkanlığında Erdoğan seçilemeyecek. Sonra, işte şu seçim oldu, bu seçim oldu, ondan sonra, en sonunda 1 Kasım seçimleri oldu, baktı ki AK PARTİ kalacak o zaman İsrail tekrar yanaşmaya başladı. Yani bizim bu konudaki tutumumuz aynı, şartlar yerine gelirse biz ilişkilerimizi normalleştiririz. Bundan ne fazla söyledik ne eksik söyledik.

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Bakanım, ablukanın tam kaldırılması konusu...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Abluka ile ambargo arasında fark var. Ablukanın başka ülkelerden gelen şeyler var ama biz başından beri İsrail'e şunu da söyledik Öztürk Bey: Bu Filistin üzerindeki ambargoların ve ablukaların kalkması konusunda eğer anlaşılırsa bu şartlarda İsrail'le de iş birliği yapabiliriz çünkü amacımız, oradaki kardeşlerimiz üzerindeki bu ambargoları kaldırmak, onlara ulaştırmak istediğimiz insani hakları ve kalkınma yardımlarını ve oranın inşası için İsrail'in ortaya koyduğu engelleri kaldırmak. Biz bu konuda çalışırız, iş birliği de yaparız.

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) -Yok, onu anladım da bu yapılabilir mi? Yani İsrail mesela ablukaların, ambargoların kaldırılması...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Şimdi, bakın, İsrailliler bize mesela soruyor, her zaman soruyor, İsrail'in en büyük kaygılarından bir tanesi de şu: Normalleştiği zaman Türkiye İsrail'i eleştirir mi? Biz de hep şunu söylüyoruz yani bize soranlar oluyor işte Musevi cemaatlerinden, başkalarından: Eğer İsrail Filistinli kardeşlerimize karşı bu uygulamaları devam ettirsin, illegal yerleşimler dâhil veya saldırılar eleştiririz tabii, biz bu konuda açığız, netiz. Gayet açık, biz eleştirilerimizi yaparız.

Ahıskalılarla ilgili, Ahıskalıların Gürcistan'a dönmesi konusunda, diğer bölgelerde yaşayan Ahıskalıların hakları konusunda biz çok çaba sarf ediyoruz. En son Ukrayna'nın çatışma bölgesinden kaçmak zorunda kalan, biliyorsunuz, yaklaşık 350 Ahıskalı kardeşimizi de Erzincan'a yerleştirdik, bu konudaki çalışmalarımız da devam ediyor. Önümüzdeki hafta Gürcistan'a gidince Ahıska Türklerinin Gürcistan'a dönmesi konusunda var olan bazı teknik engeller var, bunu da Gürcü muhataplarımızla zaten görüşüyoruz, inşallah, bu konuda bir sıkıntı olmaz. Türkiye'de yaşayan Ahıskalılara vatandaşlık da verdik, oturma izni, çalışma izni de verdik. Şimdi, kalanlar var, şu anda vatandaş olmayanlar var, onlarla ilgili de bir çalışmamız var, bunu da zaten yüce Meclise getiririz, milletvekillerimizin onayına sunarız. Ama, Ahıskalılar 1944'te zulme uğradılar ve bugüne kadar, bize kadar yani AK PARTİ iktidarına kadar Stalin tarafından sürgüne gönderilip de vatanına dönemeyen tek millet. Allah'a şükür, hep ilkleri yaptık, bunu da başardık.

YPG'ye katılanlar yabancı terörist savaşçılar mı? Evet, terör örgütlerine katılmak için gelen herkes, şu anda zaten bazı ülkeler PKK'ya katılmak için gelenleri de yabancı terörist savaşçılar kapsamına aldı, bizim için de yabancı terörist savaşçıdır.

Bakın, arkadaşlar, PYD'yle ilgili tartışmalar oldu. PYD bir terör örgütüdür. Biz geçen sene burada -biraz önce Mehmet Günal kardeşim de hatırlattı, o da sormuştu- son derece net söyledim. Şimdi, efendim, PYD'yle niye görüştünüz? PKK'ya biz silahı bırak demedik mi arkadaşlar? Çözüm sürecini niye başlattık? Aynı telkinleri biz PYD'ye de bulunduk. Yani PYD Suriye'de bizim telkinlerimize uysaydı, PKK'yla, Kandil'le iş birliği yerine Suriye'deki Kürtler dâhil, oradaki insanların hakları için duruş sergileseydi, terörü seçmeseydi biz PYD'yle de ilişkilerimizi normalleştirirdik. Bizim Kürt vatandaşlarımızla ne problemimiz olsun? Kobani'den 200 bin insanı niye aldık biz içeriye? Peki, Suriye'de sadece PYD mi var Kürtleri temsil eden? Güneydoğuda, Türkiye'de Kürt kardeşlerimizi PKK mı temsil ediyor, ne alakası var? O da terör örgütü, o da terör örgütü. Bugün PYD'nin içine baktığınız zaman -Amerikalılara da verdik bunu- Kandil'den gelen PKK'lılar var, teröristler var. Şimdi, iç içe girmiş PYD'yle YPG'yi ve PKK'yı birbirinden nasıl ayrıştıracağız? Neymiş efendim, Türkiye'ye saldırı yokmuş. Dün işte bu tartışılıyor, ne demek yok? Oradan silah da geliyor, terörist de sızıyor. Bu tedbirleri o yüzden alıyoruz biz. Sınırımızda tedbirleri, duvarlar dâhil tedbirleri bu yüzden alıyoruz. Eskiden bu sınırları kaldırmıştık biz Suriye'yle, niye? İşte, o akrabalar, kardeşler birbirine daha yakın olsun, buluşsun, sadece tel örgülerinin arkasında bayramlarda birbirlerine elini uzatmasın diye biz bunları hep düşündük zamanında, adımlar attık ama PYD'de de, PKK da terör örgütüdür. Dolayısıyla, bizim şeyimiz de değişmez.

Ayrıca -bir arkadaşımız da sordu- PYD iç hukukumuz bakımından da terör örgütüdür. Bu konuda Mardin mahkemesinin kararı var ve Yargıtay da Mayıs 2015'te bunu onaylamıştır. Dolayısıyla, bunun hukuken de tartışılacak bir yanı yoktur. PYD'de de, PKK da terör örgütüdür, bunu herkesin böyle bilmesi lazım.

Suriye'den Kürt gruplar geliyor bize, yalvarıyorlar. Nasıl şimdi güneydoğuda Kürt kardeşlerimiz "Devam edin, bu operasyonları bırakmayın." dediyse, "Bunların Marksist, Leninist ideolojisine bizi teslim etmeyin." diyorlar. Kendilerinden olmayan, kendisi gibi düşünmeyen Kürt mürt fark etmiyor hepsini oradan sürgüne gönderiyorlar. Avrupa'dan gelenler de var, "Bizi bunlar temsil etmiyor." diyen Kürtler var. Şimdi, muhalefetin içinde de Kürt kardeşlerimiz de var, müzakere yapanların içinde Kürt kardeşlerimiz de var. O yüzden "Kürtleri terör örgütleri temsil ediyor." demek Kürt kardeşlerimize de en büyük haksızlıktır, onu da bildirmemiz lazım.

Bakınız, Türkiye demokratik mi değil mi bunları tartışıyoruz, Sayın Kuşoğlu da sözlerinin başında söyledi. Arkadaşlar, Türkiye son on dört yılda çok seçim geçirdi. Seçimlerin eşit şartlarda gerçekleşmediğine dair AGİT raporlarına bakın, Almanya'daki raporlar için de söylerler. Çünkü iktidar partisine bu tür eleştiriler tüm raporlarda var. Peki, niye 7 Haziran seçimlerindeki raporu gündeme getirmiyorsunuz? 7 Haziran seçimlerinde AK PARTİ tek başına iktidara gelmedi -yani sizin için söylüyorum kusura bakmayın, sataşma falan değil- hepiniz söylediniz "Demokrasi kazandı." dediniz, naralar attınız.

MUSA ÇAM (İzmir) - Orada da eleştiriler vardı, söyledik.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Yani, AK PARTİ tek başına iktidara gelmediği zaman "Demokrasinin zaferi" ama 1 Kasım seçimlerinde AK PARTİ tek başına iktidara geldi "Bu antidemokratiktir, bilmem nedir, şudur, budur." Hiç kusura bakmayın, Türkiye'de halk karar veriyor. Cumhurbaşkanını da halk seçti. Sayın İhsanoğlu da adaydı, gayet de demokratik mücadelesini sürdürdü ama halkın tercihi böyle, yüzde 52'yle Cumhurbaşkanımızı seçti.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan, AGİT'in onunla ilgili de eleştirileri var, onları dikkate almalısınız.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - İşte, AGİT'in eleştirilerini de dikkate alırız ama 7 Hazirandakileri de dikkate almamız lazım.

MUSA ÇAM (İzmir) - Alalım, tamam.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Peki, niye söylemiyorsunuz?

MUSA ÇAM (İzmir) - Söylüyoruz, 7 Haziranda da eleştirileri vardı.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Daha önceki seçimlerde PKK'nın baskısıyla Kürt kardeşlerimiz özgür iradesiyle oy kullanamadı, bunu söylüyor musunuz? Bunu da söylemek lazım.

MUSA ÇAM (İzmir) - Söyleriz, varsa söyleriz.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın İhsanoğlu ile Erdoğan eşit şartlarda mı yarışıyordu?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Jagland'ın Türkiye'ye heyet göndermesi veya panel ve konferans konusuna gelince...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Dışişleri Bakanı olarak böyle konuşmanız çok doğru değil Sayın Bakanım, çok politik konuşuyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ben politik konuşmuyorum, cevaplarımı veriyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - İlerleme raporunda vardı.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Var, ben, size...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - AGİT raporlarında var, biz onlardan bahsediyoruz. Bu konuyu bu kadar politize etmeyin.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bakınız, en az 15 ülkede en az 30 defa seçim gözlemledim, seçim raporları nasıl hazırlanır bunu çok iyi biliyorum. Heyet başkanlığı da yaptım. Yani, Avrupa Konseyinden gelen 40-50 milletvekilinin başkanlığını da yaptım. Yani, gururlandırmak için... Meclis Başkanlığı yapmış birisinin... Ama bu konuda tecrübem var benim. Biraz önce söyledim, iktidar partisine her ülkede böyle eleştiri olur. Neden? İşte "Devletin uçağıyla gitti, o imkânı kullandı, bu imkânı kullandı." diye. Bu değişmeyen bir şeydir arkadaşlar. Yani, bu eleştiri herkese yapılır, ben bunu söylemeye çalıştım.

MUSA ÇAM (İzmir) - Yapılmış mı, yapıldı mı yani sonuç itibarıyla?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Diğer ülkelere de yapılıyor, onu da söylüyorum. Almanya gibi, onlara da yapılır.

MUSA ÇAM (İzmir) - Onları da eleştiririz.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - 2002'den beri yapılıyor mu Sayın Bakan?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye gerçekten son on dört yılda demokraside önemli ilerlemeler kaydetti. Eksiğimiz var mı? Var. O yüzden reformu yapıyoruz şimdi, o yüzden reform bizim birincil... Mükemmel miyiz? Hayır, mükemmel değiliz. Yeni bir anayasa yapmadan da ne yaparsanız yapın tam demokrasiye de, sivil demokrasiye de geçmemiz mümkün değil, bunu bir mazeret olarak söylemiyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - Yüzde 10 barajı için Anayasa'yı değiştirmek gerekmiyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ben siz konuşurken hiç şey yapmadım.

Evet, seçim barajı da bana göre düşmeli, ben bunu söylüyorum, gizli saklı bir şey söylemiyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - Anayasa'ya gerek yok, hemen yarın yapalım.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ondan sonra, neticede, inşallah hep birlikte -şimdi Anayasa'yla ilgili bir komisyon da oluştu- Türkiye'nin önündeki engelleri kaldırırız ve yargının bağımsızlığını ve iç bağımsızlığını hep birlikte sağlarız. Bu konu da bizim önceliklerimizden bir tanesi.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İktidar milletvekilleri, Sayın Bakanı dinleyin, biz dinliyoruz vallahi.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Paralel yapı dâhil yargıyı her türlü şeyden kurtarmamız lazım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bilgiç...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Değerli Başkan, arkadan kaynatmaya başladınız.

Dolayısıyla, bugün son seçimde bile, bakınız, yüzde 85'ten fazla, yüzde 86 katılım var; halkın yüzde 97,5'u Mecliste temsil ediliyor. Bu güzel bir fırsat, bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Bu bizim için de önemli yani Dışişleri Bakanlığı olarak.

Türkiye son on dört yılda ekonomik olarak çok büyüdü, dış politikamız da dibe vurmadı arkadaşlar. Tabii, biz kendi etrafımızdaki sorunlarla hep ilgileniyoruz. İlgilenmemiz de lazım, ateş düştüğü yeri yakar. Suriye var, Irak var, şimdi Rusya'yla bu problem var ama genel resme baktığınız zaman "Türkiye'nin dış politikası dibe vurdu." demek haksızlıktır. Bugün birçok ülkeyle ilişkilerimizi stratejik seviyeye çıkarıyoruz. Biraz önce saydım, Asya'da da, ondan sonra, bölge ülkelerinde de... Komşumuz Yunanistan'la, o da bizim komşumuz, sorunlar var: Ege var, FIR hattı var, başka sorunlar var ama şu anda mart ayında biz burada yüksek düzeyli stratejik iş birliği toplantısını 3'üncüsü yapacağız.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - İhracat rakamları 10 milyar doların altına düştü; dış politika ile ekonomi atbaşı gider.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Şimdi, bakınız, bir, ekonomide tek başına değilsiniz Sayın Kuşoğlu. Dünyadaki ekonomik gelişmeler sizi etkiler. Ekonominin içindeki güç dengelerinin değişmesi sizi etkiler. Batı'dan Asya'ya kayması, ondan sonra, sanayi ağırlıklı ekonomiden hizmet ağırlıklı ekonomiye geçerken bunlar sizi etkiler. Bunları takip etmeniz lazım ama geneline bakın. 36 milyardan 170 milyar dolara çıktı ihracatımız, bunu niye söylemiyoruz?

MUSA ÇAM (İzmir) - İthalatı da söyleyin.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Aynı şekilde, bakınız, bir Afrika açılımında ihracatımız 23 milyar dolara çıktı. 2,9 milyar dolardan 23 milyar dolara çıktı; 10 kat arttı. Latin Amerika'da 800 milyon dolardan 8 milyar dolara çıktı; orada da 10 kart artmış. Asya'da 25 milyar dolardan 50 milyar dolara çıkmış arkadaşlar. Nasıl oluyor bu? Proaktif dış politika yok da, dibe battı da nasıl oluyor? Bu kadar ülkeyle vize anlaşmasını nasıl yapabiliyorsunuz? Şimdi, Irak ve bazı ülkelere bazı kısıtlamalar getiriyoruz, o da güvenlik sebebiyle, terör sebebiyle, bunlar geçici önlemlerdir. Ondan sonra, bu kadar ülkeyle serbest ticaret anlaşmasını nasıl yapıyorsunuz proaktif dış politikanız yok, battı da? Bu açılımları nasıl başarabiliyorsunuz? 39 ülkede büyükelçiliği nasıl açarsınız?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Koskoca 5 ülkede büyükelçimiz yok.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Afrika'daki 5 tane ekonomik örgütle ve -Latin Amerika'dakileri saydım, Asya'dakileri saydım- dünyadaki bölgesel örgütlerin hepsiyle ya statümüz var ya da statü kurulmak üzere.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakan, böyle bir usul yok. Biz Dışişleri Bakanısınız diye çok nezaketli konuşuyoruz, benzer bir nezaket bekliyoruz, rica ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ben size bir şey demedim ki, ben cevaplıyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Böyle bir üslup yok, yoksa biz de aynı üslupla konuşuruz.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Aykut Bey, yani ne var bunda?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Benim bunları anlatmamdan niye rahatsız oluyorsunuz? Niye rahatsız oluyorsunuz bundan? Ben anlamadım, niye rahatsız oluyorsunuz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hayır, rahatsız olmuyoruz.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Hayır, Sayın Bakan farklı bir şey mi söyledi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ben size cevap veriyorum. "Dibe battı." diyorsunuz, ben de batmadığını anlatmaya çalışıyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İhracattan bahsediyorsanız -siz teknik de bir adamsınız- ithalatın da bahsedin o zaman çünkü biz böyle davrandık size.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Biz Dışişleri Bakanlığı olarak yaptıklarımızı anlatıyoruz, bir yanlışlık var mı bunda, niye rahatsız oluyorsunuz?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Rica ediyorum, diyorum ki: Biz size bakın... Yani, entelektüel üslup olarak söylüyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bizim istediğimiz şekliyle konuşun lütfen.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Benim üslubumda ne var? Biz samimi bir şekilde konuşuyoruz.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Aykut Bey, yapmayın böyle.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bakınız, siz benim üslubumu ve entelektüelimi tartışacak düzeyde değilsiniz, kusura bakmayın.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bakın, işte böyle üslup mu olur?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hiç kusura bakmayın, benim entelektüelimi tartışamazsınız.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sizin entelektüel düzeyiniz benim entelektüel düzeyimin yanından geçemez, nezaket düzeyiniz de geçemez.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Peki, teşekkür ediyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Teşekkür edeceksiniz tabii.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ayrıca, size bir teessüflerimi de -birçok tespitlerinize katılıyorum- iletmek istiyorum bu vesileyle.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Rica ediyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Biraz önce çok değerli Müsteşar Yardımcımıza yönelik ifadelerinizi hiç tasvip etmedim. Dışarıdan müsteşarın eşi olarak biz bir personel getirseydik -Ayşe Hanım'ı- belki söylediklerinizde haklı olabilirdiniz, belki ama Ayşe Sinirlioğlu bu Bakanlıkta Bakanlığa girdiği günden bu yana çok başarılı bir şekilde ülkesini ve milletini temsil etmiştir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hiç şüphemiz yok.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Yurt dışında çok önemli görevler almıştır.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Efendim, hiç şüphemiz yok.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ve G20'de Sherpa'mızdı. Bu G20, gelmiş geçmiş en başarılı G20 zirvesi oldu. Tüm bir yıl boyunca ve bunda Ayşe Hanım'ın çok önemli katkıları var, ekonomik ilişkilerimizi... Biraz önce söylediğim, rahatsız olduğunuz ekonomik ilişkilerimizle de Ayşe Hanım ilgili. Yani, siz her türlü açıklıkla sözlerinizi söylüyorsunuz, ben burada samimi bir şekilde düşüncelerimi söyleyince üslup ve entelektüellikten bahsediyorsunuz. Ben, buna karşıyım. Siz de istediğinizi söyleyin, ben de cevabımı vereyim, rahatsız olmayın. Dolayısıyla, sizin Ayşe Hanım'a... Feridun Bey de bizim çok değerli bir arkadaşımızdır.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Muhakkak, bunda bir şeyimiz yok.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ben bıraktığım zaman da Bakanlığımızı başarıyla yürüten bir arkadaşımız.

Çok başarılı bir arkadaşımızın hak ettiği bir görevi, eşi müsteşar diye veya bakan oldu diye bırakması mı lazım? O göreve getirilmemesi mi lazım?

Yani burada gerçekten bu yaklaşımınızı, bunu size yakıştıramadığımı söylemek isterim. Siz, tabii, benim entelektüelliğimi beğenmediniz, olabilir, saygı duyarım ama bu yaklaşınımız hiç hoş olmadı, onu da söylemek isterim.

Biz, Ayşe Hanım'ı Feridun Bey'in eşi olduğu için değil, hak ettiği için ve çok iyi görevler yaptığı için Müsteşar Yardımcısı yaptık. Ayşe Hanım'ı bu siyasi iktidar Müsteşar Yardımcısı yapmıştır, eşi de yapmamıştır. Onu da huzurlarınızda söylemiş olayım.

Arkadaşlar, etrafımızdaki sorunlar, sıfır sorunlu dış politika veya komşularla sıfır sorun. Gerçekten, biz, samimi bir şekilde tüm komşularımızla sorunları çözmek, ilişkilerimizi geliştirmek istedik. "Esad kardeşimiz" dediğimiz zaman da amacımız buydu, bunda bir beis yok. Yunanistan'la bu güven artırıcı adımları atmamızın da sebebi bu. Ermenistan'la sınırları açmak için çaba sarf etmemizin de sebebi buydu ama Ermenistan, yaptığımız anlaşmayı, önce Anayasa Mahkemesiyle en önemli kısımlarını iptal ettirdi, sonra da Meclisten zaten geri çekti. Burada, bizim, Azerbaycan'ın hassasiyetlerine duyarsız...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Meclise getirmediniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Biz getirdik, Mecliste şu anda. Onaylanmadı ama Mecliste.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Biz de ipe un serdik Sayın Bakan.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Sen nerenin vatandaşıydın pardon?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Mecliste, biz çekmedik, Mecliste. Onaylanmadı, doğru, Ermenistan çekti ama bizimki Mecliste.

Bakınız, burada, etnik kaygılarla konuşmayalım, gerçekleri söylemeye çalışalım. Etnik şeylerle bu işlere bakmak yanlış olur.

BAŞKAN - Yok, yok, siz yanlış anladınız. Ermenistan çekti, biz çekmedik.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bir saniye arkadaşlar.

Neticede, Ermenistan'ın Azerbaycan'la olan ilişkilerine biz kayıtsız kalamayız. Neden? Karabağ problemi ile Kıbrıs problemi de aynı değildir, onu da söyleyeyim, siz farklı düşünebilirsiniz ama bize göre aynı değil.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Benzerdir, benzerlikleri vardır.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ayrıca, Azerbaycan'ın topraklarının yüzde 20'sini şu anda Ermenistan işgal ediyor, keşke onu da söyleseydiniz "Oradan çekilmesi lazım." da deseydiniz keşke.

Dolayısıyla, bakınız, biz ilişkilerimizi düzeltmek istedik.

Ermeni meselesine gelince, bu, sadece Ermenilerin acısı değil. 1915 olayları, bu Anadolu topraklarında Türklerin ve Ermenilerin ortak acısıdır, buna Kürt kardeşlerimiz de dâhil. Dolayısıyla, biz bu acıları, ortak acıları paylaştık.

Hiç kimse beklemiyordu Türkiye'den böyle bir adım, Sayın Cumhurbaşkanımız çok samimi bir şekilde duygularını söyledi. Geçen sene Sayın Başbakanımızın yaptığı açıklamalar, duygularımızı paylaştık. Yine Sayın Erdoğdu da söyledi -Erdoğmuş- Türkiye ortak bir komisyon kurma teklifi yaptı. İsimleri yanlış söylediysem kusura bakmayın, bu da Meclise fazla gelmememden kaynaklanıyor, hakkınızı helal edin. Ortak komisyon kurma teklifi de yaptık biz. Her türlü açılımı yaptık. Keşke, Ermenistan da yaklaşsa. Gelsin, açsın...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ermenistan'ın meselesi değil bu, Türkiye'nin meselesi.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Rusya da katılsın, diğerleri de katılsın.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bu uluslararası bir mesele değil Sayın Bakan, Türkiye'nin meselesi.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hepsi katılsın.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Uluslararası bir mesele değil.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bakınız, biz...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bu Türkiye'nin meselesi. (AK PARTİ sıralarından "O zaman niye Fransa ya da başka yerlerde geziliyor." sesi)

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bir saniye arkadaşlar.

Ermeni meselesi, ortak bir meseledir ama biz hiçbir yerde, kısıtlı bilgi ve ön yargılarla parlamentoların...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ön yargı değil

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - "Ön yargılarla" diyorum, niye üzerinize alınıyorsunuz?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Böyle işaret ediyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, ön yargılarla milletvekillerinin, siyasilerin bir tarih konusunda karar almasına karşıyız.

Bakınız, ben Holodomor konusunda -1932-1933, Ukrayna'da ve Sovyetler Birliği'nde açlık biliyorsunuz, kuşatmalar oldu, şeyler oldu- Raportördüm Avrupa Konseyinde.

Ukrayna'ya gittim, o zamanki Başkan Yuşenko'ydu ve buna "soykırım" denilmesini istiyordu. Kendisi bana bilim adamlarından bir komisyon ayarladı, 15 kişi vardı. Oturduk, konuştuk. Sonra "Bu olaya ne diyorsunuz?" dedim, anlattılar. Yüzde 40'ı dedi ki: "Soykırım." Yüzde 30'u dedi ki: "Hayır, değil." Yüzde 30'u dedi ki: "Benim fikrim yok." Sonra, gittim Yuşenko'ya, dedim ki: "Sayın Başkan, siz böyle diyorsunuz ama sizin ayarladığınız bilim adamları bile -siz ayarladınız bunları, sizin görüşünüz diye ayarladınız- böyle söylüyor. Ben, bir milletvekili olarak, siyasetçi olarak, bir parlamenter olarak daha bilim adamlarının karar veremediği konuda 'soykırımdır' ya da 'değildir' nasıl derim?" dedim ve bana saygı duydu. En zor rapordu bu ama "Bu, bir insanlık suçudur." da dedim raporumda. İki taraf da Ruslar da Ukraynalılar da Kazaklar da Belaruslular da hepsi de bu rapordan dolayı teşekkür de ettiler, objektif bir rapor yazdım gerçekten.

O yüzden, bu tür konuların yeri meclisler değildir, Türkiye Büyük Millet Meclisi de değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuyu tartıştı ve iki parti vardı, CHP ve AK PARTİ, sonra, orada aldığı kararla, Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakan olarak Ermenistan'ın o günkü devlet başkanına bir mektup yazdı "Gelin, ortak komisyon kuralım, açalım arşivleri. Amerika da diğerleri de hepsi getirsin, buradan ne çıkarsa biz kabul edeceğiz." dedi. Bu, kendisine güvenen, çağdaş bir meclisin kararı ve çağdaş bir devletin başbakanının da bu konudaki cevabı.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, bu, uluslararası bir mesele değil, Türkiye'nin meselesi.

BAŞKAN - Uluslararası mesele değil de bunun takibini niye yurt dışındaki parlamentolarda yapıyorlar. Kimlerin yaptığını iyi biliyoruz biz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı da tam bunu diyor "Bu konuda meclisler, siyasiler karar vermesin kardeşim." diyor İnsan Hakları Mahkemesi tam olarak bunu söylüyor. Bunu bu şekilde suistimal etmek isteyenlere de güzel bir cevap veriyor.

Doğu Perinçek onu demiş, bunu demiş; ben ona girmem. O öyle kullanmış, böyle kullanmış; ona bir şey söylemem ama Doğu Perinçek'in mahkemeye katılması ve orada bizim tezlerimizin savunulması konusunda biz Bakanlık olarak her türlü çabayı sarf ettik. Bunu da memnuniyetle söylemek isterim.

Suriye konusuna gelince, Libya var, Yemen var, Irak var. Evet, Esad'la bizim aramız iyiydi, Saddam'la da bizim aramız iyiydi, kötü değildi, hiç kimseyle kötü değildi, Kaddafi'yle de kötü değildi, Tunus'taki Binali'yle de kötü değildi bakınız ama Arap baharını biz mi başlattık? Arap baharı başladığı zaman, bu Arap baharının sıçradığı ülkelerin yönetimlerine tavsiyede bulunmak suç mu? Çok güzel söylediniz "Kaddafi'ye bu tavsiyelerde bulundunuz." Bunların doğru olmadığını mı düşünüyorsunuz siz? Ben doğru olduğunu düşünüyorum. O günkü Başbakanımızın -şimdiki Cumhurbaşkanımızın- ve o günkü Dışişleri Bakanımız şimdiki Başbakanımız Davutoğlu'nun bu tavsiyeleri yerindeydi.

Bakınız, Tunus başarılı oldu, doğru ama neden başarılı oldu? Doğruydu, böyle, orada ilk önce başladı ama Binali ülkeyi terk etti, kendi halkını öldürmedi yani katliamları devam ettirmedi, kaçtı, gitti ve orada da biz hepimiz yardımcı olduk, Avrupalılar da biz de ekonomik olarak da... Bizim için o parti bu parti fark etmez, hangisini halk seçerse biz onunla çalışırız. Şu andaki Hükûmetin Dışişleri Bakanını Büyükelçiler Konferansı'ma davet ettim, bir gün önce değişti, gelemedi, o ayrı bir şey. Bizim için fark etmiyor, Müslüman Kardeşler'den seçilmiş, o seçilmiş; yeter ki sorun olmasın. Biz, Kaddafi'ye de bu tavsiyelerde bulunduk ve Esad'a da bulunduk ama Esad neyi tercih etti? Kendi insanlarını öldürmeyi tercih etti.

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Bakan, şu andaki durum ne?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ona geleceğiz.

Dolayısıyla, şimdi, biz, sonunda, kimyasal silah kullanan, varil bombalarıyla 300 bin, 400 bin insanı öldüren bir rejimi destekleyemezdik. Hiç kusura bakmayın. Biz tarafsak, evet, buna karşıyız. İnsanlığın tarafıyız, gerçekten öyle yani bunu samimi söylüyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - Herkes öyle Sayın Bakan.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Peki, Irak'ta biz neye karşıydık? Maliki'ye karşıydık. Neden karşıydık? Biz, biliyorduk, Maliki'nin mezhepçi politikaları Irak'ı bu duruma getirecekti. DAEŞ'in oradaki toprakların yüzde 30'unu işgal etmesinin sebebi biz miyiz? Oradaki yönetimin sonucu. DAEŞ terör örgütü, evet, kanlı bir terör örgütü, hepimize düşmandır, insanlığın düşmanıdır, İslam'ın düşmanıdır bir kere. Bizim buna karşı çıkmamız lazım ama bugün geldiğimiz noktada, beş sene önce ne dediysek bunlar maalesef çıktı, siz de bizim öngörülerimizin, bir sene önce...

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Bakan...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Geleceğim. Biraz sabırlı olun, geleceğim.

Siz de söylediniz, bir sene önce tahmin ettiklerimiz de çıktı. Biz, burada "Suriye'de her şeyi başarırız." edasıyla çıkmadık ki. Beş sene önce söylediklerimiz hep çıktı. Amerika, Avrupalılar "Keşke sizi dinleseydik." dedi. Ondan sonra üzüntülerini belirttiler. Ben iddia ediyorum ki, bugün PYD konusunda YPG konusunda yanlış şey söyleyen Amerika ve bazı ülkeler de gerçeği görecek. Bugün Amerika'da en çok tartışılan konu arkadaşlar "Türkiye'nin teklifini dile getirmedik, uygulamadık, güvenli bölgeye karşı çıktık." Bu şu anda elzem, Avrupalılar da söylemeye başladı, Merkel'le de şimdi güvenli bir bölgede nasıl yerleştiririz bunu konuştuk. Biz güvenli bölge derken Türkiye'ye bir toprak istemedik. Bu insanların yerleşmesi için ve oradaki sorunun çözülmesi için bir öneride bulunmuştuk. Uçuşa yasak bölgeyi de bu sebeple istedik.

Şimdi, uçuşa yasak bölge yok, Rusya geldi bombalıyor, Rusya bombalıyor, ne oluyor, insanlar bize geliyor ve biz bu insanları alıyoruz.

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Çıkış ne Sayın Bakanım?

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Anlatıyor işte.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Dinlerseniz...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Öztürk Bey, burada ben anlatmaya çalışıyorum, sabırlı olursanız ona da geleceğim. Müsaade edin, siz istediğiniz görüşü söylediniz, ben de istediğim üslupta ve istediğim gibi açıklama hakkım var. Burada Başkanımız var, süre verir, keser, ben de sizin sorunuzu cevaplayacağım, ikide bir benim sözümü kesme nezaketsizliği göstermeyin. Siz konuşurken ben size nezaketsizlik yaptım mı? Lütfen.

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Peki, buyurun Sayın Bakan.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Allah Allah! Allah Allah!

BAŞKAN - Sayın Erdoğdu, senin terk etme vaktin geldi Komisyonu, genelde kızıp sinirlenip gidersin çünkü.

Buyurun Sayın Bakan.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Şimdi, dolayısıyla arkadaşlar, neticede Suriye'de geldiğimiz nokta belli ve bu şartlarda nedir, ne yapmak lazım? Amerika'yla DEAŞ konusunda öncülüğümüzde bir farklılık yok, aynı düşünüyoruz, bir taraftan DEAŞ'ı yok etmeliyiz, o yüzden DEAŞ'e karşı koalisyonun içine girdik, DEAŞ'e karşı mücadele eden ülkelere destek veriyoruz. O yüzden Irak'ta hem peşmergeye... Biraz önce söylediğim tüm unsurlar içinde Yezidi arkadaşlar da var, Kürtler de var, Türkmenler de var, Araplar da var eğitim veriyoruz. Neden? Musul'u geri alsınlar diye. Yani bunun şeyini en çok siz yaşadınız, o gün sizinle kader arkadaşlığı da yaptık, olayı siz yaşadınız ama Bakanlığımız döneminde biliyoruz bunları.

Neticede, biz DEAŞ'le mücadele konusunda Amerika'yla ayrı düşünmüyoruz, Esad'ın gitmesi konusunda da farklı düşünmüyoruz. Esad'ın gitmesi için siyasi bir çözüm şart diyoruz, siyasi dönüşüm lazım. O yüzden Cenevre toplantılarına destek verdik, o yüzden Viyana toplantılarına katıldık ve destek verdik, o yüzden siyasi çözümün ve müzakerelerin başlaması için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz bitti ama ek süre veriyorum on dakika.

Buyurun.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Teşekkür ederim.

Müzakerelerin başlaması için muhalefete telkinlerde bulunduk ve oraya katılmalarını sağladık. Niye? En iyi çözüm bakınız, siyasi çözümdür arkadaşlar, dolayısıyla bir an evvel ateşkesin sağlanması lazım. İnsani yardımların iletilmesi lazım, ablukaların kalkması lazım. Ama bunun için Rusya'nın hava saldırılanının da durması gerekiyor. Rusya diyor ki: "Ateşkes olsa da ben saldırıları devam ettiririm." Rusya'yla Amerika konusunda bir eşgüdüm yok DEAŞ konusunda. Öyle olsaydı Rusya'nın saldırılarının yüzde 88'i ılımlı muhalefet olmazdı Amerika'nın da desteklediği. Sadece biz desteklemiyoruz, 114 ülke Suriye'deki ılımlı muhalefeti meşru muhalefet olarak tanıdı, 114 ülke, Amerika da dâhil. Sadece şu anda saldırıların yüzde 12'si DEAŞ'i hedefliyor, yani göstermelik o da. Dolayısıyla Amerika ile Rusya DEAŞ konusunda da aynı düşünmüyor, Rusya'nın farklı ajandası var ve bugün Amerika'da tüm tartışmalar da bu meyilde gidiyor. Bugüne kadar Rusya'ya inanmakla hata ettiğini Amerika da anlamaya başladı. Dolayısıyla en iyi çözüm diplomatik çözümdür arkadaşlar. Biz buna inanıyoruz ve bu siyasi sürece de önümüzdeki süreçte de destek vereceğiz, vermemiz lazım.

Başka kaldı mı sorularınızdan cevaplamadığımız?

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Bakanım, benim size sorduğum çok spesifik. Ben önceliklerin değiştiğini anlatmaya çalıştım. Yani Amerika şu anda Esad'ın gönderilmesini birinci öncelik olarak görmüyor, bu çok açık. IŞİD'le mücadeleyi birinci önceliğe koymuş durumda. Rusya da şu anda muhalifleri vuruyor ama daha sonra IŞİD'le hesabı var, dolayısıyla o noktada da ikisi örtüşüyor, burada bir paralellik var. Amerika ile Rusya bir noktada... Dolayısıyla benim sorduğum...

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz lütfen devam edin

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ben de size cevabımı verdim.

BAŞKAN - Sayın Öztürk, yani sizin duymak istediğiniz cevabı vermek mecburiyetinde değil ki Sayın Bakan, yapmayın lütfen ya.

Buyurun Sayın Bakan.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ben de cevabını verdim, Amerika ile Rusya bu konuda çıkarları örtüşmüyor.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakan, çok net: Suriye stratejisi nedir?

BAŞKAN - Efendim, söyledi Sayın Bakan yani.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Esad'ın gitmesi konusunda...

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Cevap versin.

BAŞKAN - Ya, müsaade edin.

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Buyurun Sayın Bakan. Kesiyor, siz cevap verin, buyurun.

BAŞKAN - Efendim, müsaade edin.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Böyle bir üslup yok ama ya!

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Başkanım, müdahale edin.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Böyle bir üslup yok yani gerçekten, ben cevabımı veriyorum, nasıl cevap vereceğim konusunda da siz bana ders veremezsiniz, onu da söyleyeyim yani. Ben size cevabımı gayet güzel bir şekilde veriyorum ve net bir şekilde de veriyoruz.

BAŞKAN - Gayet net anlaşıldı sorunun cevabı Sayın Bakan, buyurun siz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Amerika'nın önceliği de Esad'ın gitmesi, kalmaması ama şimdi bir müzakere süreci var, altı ay eğer işlerse müzakere olacak. Ondan sonra on sekiz ay bir geçiş hükûmeti olacak, burada Rusya ve İran Esad'ın kalmasını istiyor, ulusal birlik hükûmeti gibi düşünüyor, onu arzu ediyor ama biz Amerika dâhil, Fransa İngiltere, Körfez ülkeleri hepimiz bu süreçte Esad'ın gitmesi gerektiğini söylüyoruz, muhalefet de bunu söylüyor. Şu andaki şartlarda Esad'la muhalefeti birleştirmek mümkün değil. "400 bin insanı öldüren kişiyle birleşmeyiz." diyorlar. Dolayısıyla onlar da Esad'ın gitmesini istiyor, biz de Esad'ın gitmesi gerektiğini söylüyoruz, Amerika da bunu söylüyor ama bu müzakere takvime bağlanmış bu müzakere şeyinde. Dolayısıyla bu konuda bir kere daha cevabımı vermiş oldum.

Teşekkür ediyorum Öztürk Bey.

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Teşekkür ederiz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Değerli arkadaşlar, şimdi, bölgede başka sorunlar da var, mezhep sorunları da var. Bizim bölge ülkeleriyle ilişkileri iyi geliştirmemiz lazım. Mısır'la da eğer Mısır bazı adımlar atarsa geliştiririz ama biz hep şunu söylüyoruz: Güçlü Mısır'a, istikrarlı Mısır'a ihtiyacımız var. Şu anda Mısır güçlü mü? Hayır. Ekonomisi güçlü mü? Hayır. Filistin'e bir faydası var mı? Hayır. İslam dünyasına faydası var mı, Kuzey Afrika'ya, Orta Doğu'ya var mı? Yok. Böyle bir Mısır'ın faydası olmaz. Biz bunu söylemeye çalışıyoruz.

Birleşik Arap Emirlikleri'yle de ilişkilerimizi geliştiririz. Suudi Arabistan'la da ilişkilerimizi çok iyi şey yaparız. Suudi Arabistan'ı böyle Vahabi, Selefi veya DEAŞ'la bir tutmak büyük haksızlıktır, ben buna katılmıyorum, hiçbir şekilde katılmıyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - Aşağı yukarı öyle Sayın Bakan, siz katılmayabilirsiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, hiçbir şekilde. İran'daki rejimle Suudi Arabistan'daki rejim arasında bir fark yok.

MUSA ÇAM (İzmir) - Olabilir.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Yani dinî yönetim bakımından. Keşke İran'ı da burada söyleseydiniz. İran'ı burada söylememenizin bir anlamı yok. Ha, sizden bazı milletvekilleri Türkiye'yle İran'ın savaşında İran'ı tercih ediyorum diyor, onlara saygımız var.

MUSA ÇAM (İzmir) - Yok öyle bir şey, ülkemizin çıkarlarına bakarız.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bakınız, PYD konusunda da bazı buradaki arkadaşların düşüncelerine teşekkür ediyoruz, göçmenler konusunda da teşekkür ediyoruz. Çünkü CHP içinde farklı görüşler çıkıyor, demokrasinin gereği diyebilirsiniz ama Kemal Kılıçdaroğlu "YPG terör örgütü değildir" dedi. Ne zaman dedi? 21 Ekim 2014. Gerçi Diyarbakır'da hendek, çukur kazanlara da "Arkadaşlar" dedi, o ayrı bir şey, arkadaş olarak görebilir ama bizim için...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakan, bu olmadı. Bakın, bu ikisi de olmadı.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Evet...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - YPG sizin görüştüğünüz süre içerisinde söylenen bir sözdür, arkadaşlar...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bakınız, Suriyeliler konusunda da bizim tutumuz... O konuda burada görüşlerini söyleyen arkadaşlara teşekkür ediyoruz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Dışişleri Bakanı olarak söylemeyin lütfen.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ama Suriyeliler konusunda da bizim başından beri çizgimiz aynı.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bu da yakışmadı size.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Siz bizi eleştirirken iyi, biz eleştirdiğimiz zaman...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Söz gelimi küçük bir eleştiride bulunduk.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Peki, Sayın Kılıçdaroğlu "Suriyelileri göndereceğiz." demedi mi? (CHP sıralarından gürültüler)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hiç öyle bir eleştiride bulunmadı.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Nerede dedi?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hayır, Suriye'nin...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bakın, "Vatana ihanet etmek 1,5 milyon Suriyeliyi Türkiye'ye sokmak demektir." Bunu ben mi söyledim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Vatanlarında bütünlüğü sağlayana kadar anlamında söyledi.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Tarafsız bölge...

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Bakanım, Türkiye'de bir çözüm oldu da...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bakınız söylüyorum...

BAŞKAN - Sayın Bakan, son üç dakikanız, lütfen sorulara cevap vermeye devam edin.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bakınız, Rusya'yla olaya gelince arkadaşlar. Rusya bizim hava sahamızı defalarca ihlal etti, biz kendilerini uyardık, defalarca uyardık. Putin 2 defa özür diledi, bir kere telefonda bir kere Antalya'da Cumhurbaşkanımızdan özür diledi Putin. "Niye görüşmedik, anlaşma yapmadık?" Yaptık. 15 Ekimde bu ilk ihlallerden sonra, Cumhurbaşkanımızla Putin'in telefon görüşmesinden sonra askerler geldi, bir anlaşma yaptık. Bu anlaşmaya göre, Rus uçakları bizim sınırlarımıza en fazla 5 mil yaklaşabilecekti, anlaştık.

Şimdi, düşünün, o gün bir uçak geliyor size, ondan sonra -2 tane uçak- uyarı yapıyorsunuz 10 defa size cevap bile vermiyor. Uçağın şeyi belli, milliyeti belli değil, Rus uçağı olduğu belli değil. Ne zaman belli oldu? Vurulduktan sonra Rusça "Vurulduk." anonsu yaptı, Rusça, o zaman belli oldu Rus uçağı oldu. Bunların kayıtları var, NATO'da da var.

Şimdi, arkadaşlar, bir taraftan "Niye vurduk?" diyeceğiz -bazı arkadaşlarımız söyledi- ama bir taraftan da en son ihlalden sonra "Niye vurmadık?" diyoruz. Hangisi doğru? Bu çelişki ne? Angajman kurallarımızı niye uygulamıyoruz? Ondan sonra "Uyulmuyorsa gereği yapılmalıdır." diyen ben değilim. Bunu söyleyince şimdi kızıyorsunuz. Siz her türlü eleştiriyi, aşağılarcasına bir sürü eleştiri yapıyorsunuz, tamam, eyvallah, ben de cevap veriyorum, kızmayın.

Bunu ben söylemedim, bunu Sayın Kılıçdaroğlu söyledi. Şimdi "ayıp" diyorsunuz ama ben söylemedim, biz sadece söylenenleri şey yapıyoruz.

Ondan sonra, dolayısıyla...

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Bakan, bu konuyla ilgili çelişkili laflar, çelişkili ifadeler geldi.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Çelişkili ifadeler değil Öztürk Bey.

Şimdi, en son, yine Rus uçağı bir kere daha ihlal etti.

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu yok burada.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Genel Başkan yardımcısı var.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Biz Rusça, Türkçe ve İngilizce anons yapmamıza rağmen, ihlal etti, biz de tepkimizi gösterdik.

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Biz bunu o zaman nasıl tartışacağız? Karşıdan laf atılıyor, biz hiç cevap vermeyelim mi?

MUSA ÇAM (İzmir) - Ege'de her gün oluyor bunlar, düşürmek mi gerekiyor?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Sayın Kılıçdaroğlu'na da bunu izah edin. Sayın Kılıçdaroğlu'na da izah edin.

BAŞKAN - Arkadaşlar, kusura bakmayın, demin Bülent Bey konuşmasına başladığında tutanaklardan, Sayın Davutoğlu'nun, Başbakanın 2011 bütçesinde söylediklerini okurken bir şey yok, ama Sayın Kılıçdaroğlu'nun değişik zamanlarda yapmış olduğu açıklamaları tarihleriyle verip söylediğinizde bu sataşma oluyor, bunun hiçbir kabul tarafı yok.

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Cevap veriyoruz, cevap vermeyelim mi?

BAŞKAN - Bunun hiçbir kabul tarafı yok.

Sayın Bakan, tamamlayınız, son bir dakikanız.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Tamamlıyorum.

Sonuçta, biz Rusya'yla ilişkilerimizi daha da gerginleştirmek istemeyiz ama biz bu olaydan bu tarafa da sağduyulu davrandık, Rusya gibi böyle kişiselleştirmedik olayı. Bizim Rusya'yla, Putin'le bir problemimiz yok. Putin Cumhurbaşkanımıza ve ailesine iftira attı, Cumhurbaşkanımız da "Bir tanesini ispatla, istifa edeceğim." dedi, ispatlayabildi mi? Hayır, sustu ondan sonra.

Bu üslup doğru bir üslup değil, onu söylemeye çalışıyorum ama umarım Rusya'da şu anda aklıselim daha böyle hâkim olmaya başladı. Olur ve ilişkilerimizi düzeltiriz, biz sabırla hâlâ bunu bekliyoruz.

Sayın Enç G20'nin harcamasıyla ilgili söylediniz. Bakınız, biz 100 milyon doların altında bir para harcadık. Geçen sene Rusya 300 milyon avro harcadı ve Avustralya 600 milyon Avustralya Doları, 550 milyon Amerikan Doları harcadı. Biz 100 milyon doların altında harcadık ama çok şükür bunun karşılığındaki tanıtım gelmiş geçmiş en başarılı zirveydi ve Türkiye gerçekten en başarılı zirveyi bu az imkânlarla gerçekleştirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ülkemiz gerçekten dış politikada da her alanda aktif çalışmaya devam edecek. Bunların hepsi ekonomik güçle ilintilidir. Ekonomik gücümüz iyi olmasa arkadaşlarımız vatandaşlarımıza iyi hizmet veremez. Bugün bir vatandaşımızın başına bir şey gelse ambulans uçağı gönderiyoruz, yurt dışından alıp geliyoruz, cenazesini de getiriyoruz, hastaysa da getiriyoruz. Fiziki imkânlarımızı, teknolojik imkânlarımızı geliştiriyoruz. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza hizmet etmek bizim en büyük görevimiz. Bizim ülkemizin ekonomisi bu kadar güçlü olmasa dış politikamız da bu kadar etkin olmazdı, bu kadar büyükelçilik açamazdık, bu kadar uluslararası örgütlerde inisiyatif üstlenmezdik, bu kadar zirveleri gerçekleştiremezdik...

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ederim size.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bu sene çok zirve var.

Umarım önümüzdeki dönemde ülkemiz daha güçlü olur, ülkemiz her alanda istediği, hak ettiği yere gelir diyorum.

Ben arkadaşlarıma da şunu söylemek isterim: Benim hiç kimseyi kırmak gerçekten hiçbir zaman üslubum değildir, anlayışım da değildir ama bu tartışma ortamlarında ister istemez sorulan soru ve tepkilere bazen tepki de vermek en doğal hakkımızdır, yapılan eleştirilere cevap vermek de hakkımızdır, sitem etmek de hakkımız olabilir, sizin de olabilir ama bilerek hiç kimseyi kırmak istemem, yine de gecenin bu saatinde üzdüğüm, kırdığım bir arkadaşımız varsa özür dilerim, haklarını da helal etsinler.

Umarım 2016 bütçemiz sadece Bakanlığımıza değil, ülkemize hayırlı, uğurlu olur.

Hepinize tekrar çok teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum.