| Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
| Konu | : | Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve 112 Milletvekilinin; Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4987) (Tali komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 08 .03.2023 |
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, ülkemizin başı sağ olsun, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Tabii, arkadaşlarım birçok husustan bahsettiler, hepsine de teşekkür ediyorum. Ben kısaca birkaç şeyden bahsedeceğim. Öncelikle, bu deprem sonrasında kurulan her cümlenin, yapılan her davranışın aslında bu depremden de ders almadığımızı göstermiş olduğunu anlatacağım size. Aslında İsmet Ağabey çok güzel özetledi durumu, her kelimesine katılıyorum. Konuşan Türkiye'den bahsederken biz hâlâ bir süre sınırlamasıyla, hâlâ her şeyi aceleyle yapmaya çalışıyoruz. Deprem bize şunu gösterdi: Acele etmemiz gereken bir zaman dilimi var, soğukkanlı ve sabırlı bir şekilde her şeyi planlamamız gereken bir zaman dilimi de var. Esasında bugün artık soğukkanlı ve sabırlı bir şekilde önümüzdeki süreci planlamamız gereken ve uzun uzadıya konuşmamız gereken bir zaman diliminden geçiyoruz.
Şimdi, 99'da büyük bir deprem yaşadık, binlerce insanımız hayatını kaybetti. O depremden sonra yönetmelikler çıktı, raporlar oluşturuldu, insanlar konuştu; uzmanlar, bilim insanları birçok zaman diliminde, birçok şehirle ilgili, birçok bölgeyle ilgili, depremle ilgili uyarılar yaptı. Şimdi, biz o 99 depreminden gerekli sonuçları çıkarmış olsaydık bugün, örneğin, bu depremden sonra "Deprem siyasetüstüdür." "asrın felaketi" "Yıkılan binalar 99 yılından, 2000 yılından önce yapıldı." "Bir yıl içerisinde tüm binaları yapacağız." gibi bence böyle siyaset kokan, buram buram propaganda kokan cümleleri kurmazdık diye düşünüyorum.
Şimdi, Başkanım, Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış olmanız çok kıymetli elbette. İnşaat mühendisi, harita mühendisi, mimar arkadaşlarımız var. O sahaya ben de gittim, 1'inci günden itibaren Antakya'daydım, on gün kaldım, sonra gittim, geldim falan, en son hafta sonu tekrar oradaydım. Ya, kim hangi tespiti yaptı da yıkılan binaların 99'dan, 2000 yılından önce olduğunu nasıl tespit ettiniz, nasıl? Yani bir ziraat mühendisi olursunuz, bir orman mühendisi olursunuz, karşınızda bir ağaç olur, bakarsınız "Ya, bu ağaç beş yıllık, on yıllık, yirmi yıllık." dersiniz. 5 katlı bir binanın...
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Bunlar kayıtlı efendim.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Ya, hemen kayıtlara mı baktınız?
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Yüzde 98'i kayıtlı.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - "Yüzde 98" denilemez.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Bir saniye, bir saniye... Enkaza arama kurtarma ekibi gönderememişsin, vinç gönderememişsin, su gönderememişsin, yardım malzemelerine ulaştıramamışsın, hiçbir şey ulaştıramamışsın, işi gücü bırakmışsın, depremde enkaz hâline dönen binaları tespit edip, bir de bunların ruhsatlarına bakıp üstünden hangisinin kaç yılında yapıldığını mı tespit ettiniz? Ben harita mühendisiyim, harita mühendisi arkadaşlara, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğündeki arkadaşlara telefon ettim, beş günde enkazın uydu fotoğrafına ulaşamadık biz ya.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Hasan Bey, ada, pafta, parsel...
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Yani beş günde uydu fotoğrafları bile çekilememiş bir yere sizin nasıl "Bu binaların yüzde 98'i 99'dan önce yapıldı." diyebilecek kadar tespit yapabildiğinizi anlamıyorum.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Ben Kahramanmaraş'taydım, yıkılan bina sayısı belliydi, tespitliydi mesela.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Nasıl tespitliydi Başkanım? Daha hâlâ tespit edilebilmiş değil.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Yok, yok.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Ben orada şunu gördüm: Yüzde 90'ı tamamlanmış, henüz iskânı alınmamış, oturulmamış, ince işçiliği devam eden bina yıkılmış ya, yüzde 90'ı tamamlanmış.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Yıkılmış mı hasar mı görmüş?
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Tabii, yıkılmış, ağır hasarlı, orta hasarlı bir sürü bina vardı.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - İyi denetlenmemiş demek ki.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Şimdi, bakın bu, şu demek Başkanım, ben şunu anlatmaya çalışıyorum: Bu binaların 99 yılından önce yapıldığını ısrarla söylemekle aslında iktidar şunu söylemek istiyor, "Kardeşim 'asrın felaketi' 'siyasetüstü' falan derken beni suçlamayın, ben suçlu değilim, benden sonra yapılan binalar yıkılmadı." demek istiyor. Yani bildiğiniz siyaset yapıyorsunuz, propaganda yapıyorsunuz. Size siyaset yapmayın deme hakkına sahip değiliz, her şeyin siyasi olduğunu düşünüyoruz ama bir şeyi siyasetin üstüne çıkardığınızda altındaki siyasetçilerin hepsinin sorumluluğunu affetmiş oluyorsunuz. Bu mesele bir siyasetüstü mesele değildir, tam tersi propagandaüstü bir mesele olmak zorunda, propagandaüstü bir mesele olarak ele alınmak zorunda. Bugün bu fonla ilgili arkadaşlarımızın bahsettiği kaygıların tamamı da işte bu propaganda sonucunda oluşan güvensizlikten kaynaklı. Güvenmiyor insanlar size, sizin oluşturduğunuz fonlara güvenmiyor insanlar, sizin topladığınız bağışlara güvenmiyor insanlar.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Seçimde ortaya çıkacak nasıl olsa güvenip güvenmediği.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Seçimde bir kere daha kazansan ne olur güzel Başkanım?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Hayır, hayır...
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Adam orada bahsetti...
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Hayır, ne zaman ortaya çıkar bu?
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Bir kere daha seçilsen ne olur Başkanım?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Ya, sen diyorsun ki...
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Bir kere daha seçilmiş olmak bu depremdeki sorumluluğunuzu af mı ettirecek?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Hasan Bey, sizinle arkadaşız, bir saniye...
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Adam orada ne dedi sabahtan beri? Ya, hiç mi dinlemediniz?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Ağabey, itiraz yok. Vatandaşın...
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Başkanım, konuşmak demek ne demek biliyor musunuz? Konuşmak demek karşılıklı birbirimizi dinlemek demek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Ya, bir şey demiyoruz.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Konuşma hakkı şöyle değil ki, duvara döneyim konuşayım değil ki. Adam orada ne dedi? Bir kere daha seçilsen ne olur? Seçimde yüzde 100 sen oy alsan...
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Ya, Hasan Bey sen "Vatandaş güvenmiyor." dedin ya.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Başkanım, ben de oy vereyim size ne olur yani ciddi söylüyorum ya vallaha vereyim size.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Ya, oy önemli değil.
"Vatandaş güvenmiyor." dedin ya.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Güvenmiyor, niye güvenmiyor biliyor musun?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Güven nasıl ortaya çıkacak?
METİN YAVUZ (Aydın) - Nereden çıkacak bu, ne zaman belli olacak bu güvenip güvenmediği?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Buyur, buyur, sen buyur.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Başkanım, güven nasıl ortaya çıkar biliyor musunuz; bağımsız bir denetim yapılır ortaya çıkar, Sayıştay denetimlerinin gereklerini yaparsanız ortaya çıkar. Denetim şöyle yapılır: Ortaya çıkan bilgi ve belgeler yargıya intikal eder, yargı hesap sorarsa ondan sonra güven oluşur. Şimdi, bütün bunları geçeceksiniz, emrinizde bir devasa propaganda aygıtı var, makinesi var, onun üzerinden toplumu etkileyip seçimde "Ya, biz seçimi kazandık, demek ki herkes bize güveniyor." Size güvenmeyen yüzde 49,9'un suçu ne? Şimdi, Antakya'da, Maraş'ta, Hatay'da size güvenmeyen insanlar enkazın altında kalmadı mı? Güvenen de kaldı, güvenmeyen de kaldı. Arkadaş, şimdi, siz, bunu basit bir seçim propagandasına indirgediğinizde zaten sorumluluğunuzu yerine getirmemiş oluyorsunuz ki zaten sorun burada. Sorun şu: BAŞKENTGAZ'dan Kızılaya bağış yapılmış, oradan gidilmiş Ensara aktarılmış. Beşiktaş'ta saldırı olmuş, 50 milyon para toplanmış, nerede olduğunu bilmiyoruz. 15 Temmuz şehitleri için toplanan 300 milyon paranın nerede olduğunu bu devlet bilmiyor. Şöyle bir şey var mı: Kampanya yapmışsınız, devlet devlete bağışta bulunuyor; ya, böyle bir şey var mı? Merkez Bankası, Ziraat Bankası, bilmem kim... Devlet devlete bağışta bulunur mu? Bunun altında insanlar başka bir şey arıyorlar. Ya, Merkez Bankasının parası varsa versin, değil mi?
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - 99'da da verdi.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Şimdi, bak, bu fonlarla ilgili şöyle bir şey yapmaya ihtiyacımız var: Bu fonlarla ilgili nereden para toplandı; hangi uluslararası kredi kuruluşlarından kredi çekilecek; hangi kuruluşlardan, hangi faizlerle kredi çekilecek; hangi yardım kuruluşları ne kadar yardım yapacak ve bu para hangi kuruluşlara, hangi projelere, hangi şartlar altında aktarılacak? Bunları bilmemiz lazım. Son bir çiviye kadar harcanan her kuruşu bilmemiz lazım ki ancak o zaman bu fona itimat olsun.
Mesela, burada, hiç şuna değinilmiyor: Yeniden imar faaliyetinden bahsediliyor, yeniden imar faaliyeti aslında bir yerel yönetimin sorumluluğudur. Şimdi, bu yasada yerel yönetimlere ne kadar para, kaynak aktarılacak, bu hiç belli değil. Ben Antakya'daydım en son; teknik komisyon olarak gittik, teknik komisyon olarak bazı incelemelerde bulunduk, baktık ki bir planlama süreci var, merkezî düzeyde bir planlama süreci yapılıyor; rezerv alanları belirlenmiş yeni konut alanlarıyla ilgili. Belediyeye soruyoruz: "Sizin bu rezerv alanlarıyla ilgili bir tasarrufunuz oldu mu, size sordular mı?" "Yok, hayır; bizi bilgilendirdiler, gittiler." diyor. Şimdi, yeni oluşacak bir imarlaşma faaliyetinde yerel yönetimleri dışlayarak nasıl bir imarlaşma faaliyeti yapılacak? Bu fondan yerel yönetimlere ne kadar pay aktarılacak, hangi yerel yönetimlerin hangi projelerine kaynak aktarılacak; belli mi? İstediğimiz şey şu: Ya, hepimizin canı yandı, hepimizin insanı hayatını kaybetti. Akraba olmak zorunda değiliz, bizim insanımız; hatta yurttaş bile olmak zorunda değiliz ya insanız biz, dünyadaki herhangi bir insanın bir göçüğün altında kalmış olmasından sorumluluk duyabiliriz. Şimdi, biz istiyoruz ki buradaki yazılan her şey, konuştuğumuz her şey şu metne tane tane geçsin, herkes bilsin istiyoruz, şeffaflık istiyoruz; bunun kötü tarafı ne ki?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Yok, kötü tarafı yok.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - E, yani.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Sayıştaya tabi değil mi?
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Şimdi, sorun şu Başkanım...
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Niye o kadar öfkeleniyorsun Hasan Bey ya?
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Öfkelenmem şurada: Sürekli bir propaganda faaliyeti var, sürekli, sürekli. "Efendim, kentsel dönüşümü siz istemediniz." Ya, mümkün değil, kentsel dönüşüm cümlesini kurduğunuzda karşınızdaki insan Türkçe biliyorsa şunu anlar: Bir kent dönüşecek demektir. Hayır arkadaş, Türkiye'de hiç kentsel dönüşüm olmadı, parseller dönüştürüldü; biliyoruz biz bunu, herkes biliyor. Rantsal dönüşüm meselesini yüzlerce defa konuştuk.
Benim arkadaşlarımın cümlelerine ilave olarak, itiraz ettiğim nokta şu, 99 depreminden sonra böyle bir yıkımı yaşamamızın sebebi şu: Yirmi dört yıldır sadece propaganda yapılıyor Başkanım. Propagandanın ötesine geçmek zorundayız, hamasetin ötesine geçmek zorundayız, depremi istismarın ötesine geçmek zorundayız, gerçekçi olarak bütün her şeyi ortaya koymak zorundayız, planlama süreçlerinde bütün kurum ve kuruluşları dâhil etmek zorundayız. Yerel yönetimler yok, odalar yok, sivil toplum kuruluşları yok; bu paranın nasıl harcanacağı konusunda gerçekten odaların, meslek örgütlerinin söz sahibi olması lazım, yönlendirmesi lazım. İmarlaşma faaliyeti teknik bir mesele değil ki imarlaşma faaliyeti bir inşaat meselesi olarak ele alınmamalı. Burada, şimdi, bakanlıklar var, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı var, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı var, Tarım ve Orman Bakanlığı var, Ulaştırma Bakanlığı var; bence Millî Eğitim Bakanlığı da olmalı burada, imarlaşma faaliyeti eğitimden azade bir şey değil ki; Sağlık Bakanlığı da olmalı, sağlıktan azade bir şey değil ki. Onun için kapsayıcı ve şeffaf olması lazım. İtiraz ettiğimiz nokta şu: Aslında sakin başlamıştı konuşma, çok itiraz ediyorsunuz Başkanım, muhalefete çok muhalefet ediyorsunuz, muhalefeti bir kez dinlemiş olsanız...
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Bana mı söylüyorsun bunu?
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Yani Başkanım size ithafen arkadaşlarınıza söylüyorum.
METİN YAVUZ (Aydın) - Noktasız konuşuyorsun daha ne ya?
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Efendim...
METİN YAVUZ (Aydın) - Noktasız konuşuyorsunuz daha ne?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Arkadaş, acımasızca biraz şey yaptın yani.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Acımasız... Ya, muhalefetin işi acımasızca eleştirmek çünkü Başkanım, sorun şu: Deprem olduğunda, aslında deprem bize hiçbir şekilde acımıyor.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Allah korusun ya!
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Biz kelimelerden, cümlelerden alınacak değiliz ki!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Yani durum hakikaten çok...
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Burada birbirimizi acımasızca eleştirelim ama deprem olduğunda kimsenin burnu kanamasın ya, önlem alalım; istediğimiz tek şey bu.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Ya, Hasan Bey, ben mesela geçen gün bizzat dedim ki geç kalıyoruz, deprem yaşayan bölgedeki belediyelerimizin gelirlerinin -çünkü gelir kaybı zaten çok büyük, orada toplanan vergiler falan açısından- hemen 3 katına filan çıkarılması lazım çünkü belediyeler ayağa kalkmazsa toparlayamayız. Yani ilk günkü şaşkınlıkları biliyorsunuz yani ilk haftaki şaşkınlıkları biliyorsunuz. Ben, bizzat mesela Maraş'ta gördüm, başkanlarla toplantı yaptık, "Şoförlerimiz öldü, ne yapalım?" falan dediler; hemen ikame edilmesini rica ettik, hemen iş garantili olarak bazı arkadaşların başlatılmasını, büro çalışanlarından sağ olan, kullanabilenlerin harekete geçirilmesini... O şeye yardım ettikten sonra dışarıdan da Kayseri'den de 20 tane falan araç getirttik, hemen bir çalışma yürüdü, her belediyemizde bir sendeleme oldu tabii, kayıplar oldu. Mesela, hastanenin birinde çalışanların neredeyse beşte 1'i -hemşire, doktor falan- rahmetli oldu, faaliyete geçmekte çok zorlandı hastaneler. Hakikaten büyük bir felaket yaşandı. Bütün bu konuşmalar gelecekte olabileceklere karşı daha dikkatli davranalım anlamında. Fakat, mesela, bugün okudum bir yerde "On iki bin yıldır uyuyan bir fay uyandı." diyor yani demek ki... Şimdi, biz Konya'ya falan güveniyoruz; bir Tuz Gölü fayı var üst tarafta, Afyon fayı var yan tarafta, yine içinde küçük bir fay var, uyuyan fay, binlerce yıldır harekete geçmemiş ama yani Anadolu demek ki her zaman teyakkuzda bulunmamız gereken bir yer.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Başkanım, bize düşen görev Samandağ'ında kesin kabulü yapılmamış devlet hastanesi niye kapatıldı?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Araştıralım, araştıralım.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Daha kesin kabulü yapılmamış...
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Bir şey sormayı unuttum.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Kesin kabulü yapılmamış...
HASAN BALTACI (Kastamonu) - İsmet ağabey bahsetti ama bunu sizden duymak istiyorum. Deprem olmasaydı gündemimizde, İmar Komisyonunun gündeminde imar affı var mıydı, yok muydu?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Yani onu üstü kapalı söyleyeceğim.
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Üstü kapalı söyleme Başkanım, her şeyi açık açık söyle.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Yani biz imar...
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Bu kadar insan hayatını kaybetmiş, biz her şeyi açık açık konuşmak zorundayız.