KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Evet, ben düşünceleri için Mutlu Hanım'a teşekkür ediyorum.

Tabii, bu "İslamofobi" kavramı konusunda raporumuzda -okursanız orada- ayrı bir başlık açtık. Aslında son dönemlerde, Fransa'da ve Avrupa Birliği kurumsal yapılarında İslamofobiyi artık kullanmaktan imtina ettiklerine ve kabul etmediklerine ilişkin bir tecrübeye sahip olduk. Bu da aslında "İslamofobi" teriminin kullanılmasının artık başka bir aşamaya, bir evreye geçtiğini bize gösteriyor çünkü şu bir gerçek ki İslamofobi gerçek korkulara dayanmıyor, algı üzerinden geliştirilen ya da patolojik sebeplere dayanan psikolojik bir bozukluk; öyle söyleyelim. Dolayısıyla, bunu söylerken iki kelimeyi bir araya getirip "barış" manası ve "korku" manası diyebiliriz, "korku" diyebiliriz ama "fobi"nin psikolojideki tanımını size söyleyelim, psikolojideki tanımını burada yazdık: Akılcı bir temele dayanmayan, korku duyulan şeyle orantısız bir endişeyi ve korkuyu ifade etmek için kullanılan bir kavram. Yani, gerçeğe dayanmayan bir korku, algılar üzerinden insanlara empoze edilen ve onların bilinçaltına, psikolojisine -ne diyelim- musallat olan bir hastalık hâli gibi bunu görmemiz gerekiyor. Esasen burada, şimdi, İslamofobi... Mesela, "İslamofobi" demezsek, Kanada'da bir ilkokul... Şimdi, bu yeni bir haber, bugünkü haber: "Kanada'da, Toronto bölgesinde ilk defa bir okulun yönetim kurulu İslamofobi karşıtı program uygulama kararı aldı." Şimdi, bunu Kanada'da İngilizce "İslam karşıtı" olarak dese, nasıl diyecekti?

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - İslam karşıtı, karşıtı.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Evet, ama bunu Kanada'daki İngilizce'yi konuşan bilecekti, böyle bir uygulamadan haberi olacaktı.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Antisemitizm gibi.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Almanya'da bunun ne anlama geldiğini, Almanya'ya bunu.... Mesela, Almancada da "İslam karşıtı" başka bir şey demek, başka bir şey anlamına geliyor; Fransızcada "İslam karşıtı" dediğiniz zaman başka bir şey anlamına geliyor. Dolayısıyla, burada kavram yeknesaklığını sağlamak açısından zaten yaygınlaşmaya başlamış bir kavram tercih edildi, bunu burada birlikte müzakere ettik zaten. Dolayısıyla, şu değil yani: Hepimiz iyi birer Müslümanız, hiçbir şekilde inancımıza ilişkin bir korku yakıştırması, etiketlemesi yapılmasına asla müsaade edemeyiz tabii ki ama bu bizim sorunumuz değil, onların gerçeğe dayanmayan, temelsiz, oluşturulmuş bir meselesi.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Evhamları.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - O, onun sorunu yani bizim sorunumuz değil; o, onun sorunu. Dolayısıyla, bu kavramsallaştırma üzerinden gittiğimiz zaman, son dönemde özellikle... Mesela, Fransa'da bunu yaşadık, Fransa'da devlet yetkilisi, siyasetçi İslamofobiyi kullanmak istemiyor. Niye? Çünkü İslamofobi onlar üzerinde artık kendilerine dönük bir kriminal kavram gibi. Zaten biz ne diyoruz? Ceza Kanunu anlamında bunun bir tanımlaması yapılıp ayrı bir suç türü olarak tanımlaması gerekir diyoruz. Dolayısıyla, böyle bir durum söz konusu; şimdi hem Erol Bey hem de siz böyle deyince böyle bir tarifte bulundum.

Tabii, sonuçta hepimizin inancımızla, dinimizle alakalı hassasiyeti belli yani onda bir şey yok ama burada kullanılan İslamofobi, Türkiye'de İslamofobi olarak algılanan İslamofobi değil. Batı'daki gerçeğe yaslanmayan, dayanmayan, bir psikolojik tahribatı, onların kendi sorunu ve hastalığı olarak tanımlayan bir İslamofobi kavramı ve bu gittikçe artık onlar açısından kriminal bir ifade anlamını bulduğu için önümüzdeki süreçte... Mesela, üç yıldan beri İngiltere'de İslamofobi'nin tanımı yapılmaya çalışılıyor, bazı ülkelerde yapılmış durumda. Yani, ceza kanunlarına girecek olduktan sonra da aslında bunun -ifadesi bakımından- çok yeknesaklık sağlayacağını düşünüyorum. Hayırlısı olsun, böyle bir tercihte bulunduk. Bu, hâlâ tartışılıyor tabii ki, başka yerlerde de bize söyleyenler oluyor bunu ama biz tercihimizi böyle söyledik. Yani Fransa'ya gittiğimizde "İslam karşıtı" diyecektik, Almanya'ya gittiğimizde başka bir kelime kullanacaktık, İngiltere'ye gittiğimizde başka bir kelime, Hollanda'ya gittiğimizde başka bir kelime, Belçika'ya gittiğimizde başka bir kelime, diğer başka bir yere gittiğimizde başka bir kelime; bir yeknesaklık yok, her yerde ayrı bir kelime. O zaman, bu, bir kavram bütünselliği ifade etmediği için de sorun teşkil edecekti.

Evet, şimdi, yavaş yavaş sonlandırıyoruz.

Metin Nurullah Sazak, buyurun.