KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Hepimize geçmiş olsun, hepimizin başı sağ olsun.

Depremin birinci günü öğleden sonra Hatay'da olan bir arkadaşınız olarak söylüyorum, gerçekten yoktunuz, bunu tartışmayacağım ama yoktunuz. Benim gittiğim saatte Hatay Valisi depremden kendini zor kurtarmış, koordinasyon merkezinde Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca vardı ama devletin hiçbir birimi kurtarma, arama, insanlara yardımcı olma anlamında orada yoktu ve arkadaşlarımızın da tekrarladığı gibi, iki üç gün boyunca da böyle bir çalışmayı özellikle kamuya ait, merkezî idareye ait kısımda göremedik.

Sağ olsunlar, hangi partiye ait olduğunun hiçbir önemi yok, AK PARTİ'li, MHP'li, İYİ Partili, CHP'li, HDP'li, bağımsız ve diğer partilere ait bütün belediyeler canhıraş bir şekilde orada emek verdiler, isim isim saymayacağım, kendi belediyelerimizin çalışmaları gibi sizin belediyelerinizin çalışmalarını da yakından takip ettim. Tamamına çok teşekkür ediyorum. Orada bir şeyi anladım: Bu hizmetleri ne kadar merkezîleştirirseniz o kadar hantallaşıyor, o kadar zayıflıyor, o kadar gecikiyor, hele hele bu tek adam rejiminde o kadar insan bir insanın ağzına baktığından dolayı tümüyle gecikiyor. Doğal olarak yerel yönetimlerin hızlı, üretken bir şekilde çalışmasını engelleyen mevzuatı da tekrar gözden geçirmek gerektiğini düşünüyorum. Onlara çok teşekkür ediyorum, hâlâ bu emeği veriyorlar. Farkında mısınız bilmiyorum ama bu konularla ilgili de adım atmak gibi bir niyetiniz yok. Neden söylüyorum bunu? Şimdi getirdiğiniz afetle ilgili yasa teklifi de yine bu eksiklikleri içeriyor. Siz Türkiye'nin her tarafını merkezden TOKİ eliyle, Emlak Konut eliyle yeni bir rant hâline, rant piyasasına ve beton ekonomisine tekrar dönüş yaparak kendinize de alan oluşturacak şekilde yasalaştırmaya çalışıyorsunuz. Olması gereken bu değil ki. Tabii ki deprem fonu kuralım, genel bütçenin içerisinde depreme ait olan paraların kaybolması yerine o fon üzerinden deprem riski, afet riski altındaki Türkiye'mizin her bölgesini kucaklayacak çalışmalar yapalım ama böyle değil; bu, yanlış bir çalışma. Şeffaflığını arkadaşlarımız eleştirdiler. Ben şeffaflığının ötesinde şeyler söyleyeceğim. Bu tip hizmetler merkezden olmaz, olursa zaten şeffaflığı olmaz siyasetin rant aracı olur. Günlerdir gazeteler de bunları yazıyor zaten. Merkezî idare henüz hukuksal anlamda hiçbir ihale mekanizmasını çalıştırmadan OHAL'i de fırsata dönüştürerek -kaldı ki OHAL getirmenizin temel nedeni de budur, milleti bu konularla ilgili susturmak ve Anayasa'daki temel hakların bir kısmını bertaraf ederek bu rant sürecini yönlendirmektir- OHAL'den de yararlanarak kendi kendinize ihaleleri vermişsiniz zaten oralarda. Biz gördük, alan arkadaşlar henüz resmî bir imza süreci başlatılmadan tesviyeler yapıyorlar rezerv alanlarda, başka şeyler yapıyorlar. Onları zorda bırakmak istemiyorum. Bize dediler ki: "Merkezî idare bizi çağırdı. biz bir vatansever olarak geldik, burada bazı çalışmalara başladık. Ne alacağımızı, ne vereceğimizi, ne yapacağımızı da bilmiyoruz ama olsun, vatanımıza, milletimize feda olsun." Ama bu böyle değil, biz anlıyoruz ki siz hâlâ kirli şeylerin peşinde olabilecek bir mevzuat hazırlamaya çalışıyorsunuz. Böyle olmaz bu. Nasıl olur, ben size anlatayım. Benden çok daha iyi bildiğinizi biliyorum ama bu ifadeleri de rencide eder bir boyutta kurmuyorum, arkadaşça, dostça söylüyorum.

Bir: Sadece afeti geçirmiş olan bölgelerin değil, afet ihtimali altında olan bölgelerin bu kapsam içerisinde olması gerekir. Nedir bunlar? Sakarya, Kocaeli, Yalova, Tekirdağ, İstanbul, Çanakkale, Bursa, Marmara'nın tamamı, Aydın, Denizli, Muğla vesaire gibi illerimiz risk altında. Bunları buradan seyredemezsiniz, bu fonu oluştururken risk altında olan bütün illeri buraya dâhil ederek illa bir zararın oluşması değil, oluşmasından önce alınacak olan tedbirleri, kentsel yenilenme, dönüşüm, binaların depreme hazır hâle getirilmesini konuşması gerekirdi bu fonun. Bunu yapmıyorsunuz. Yapılması gereken budur önce.

İkincisi, az önce söyledim, bunlar yerel yönetimlerin işidir. Niye korkuyorsunuz, niye çekiniyorsunuz? Adım gibi eminim, 2019'dan önce olsaydı bunları yerel yönetimler kanalıyla yapacaktınız. Sürecin içerisine sivil toplumu sokmuyorsunuz, yerel halkı sokmuyorsunuz, yerel yönetimleri sokmuyorsunuz. Kendi kendinize bina yapmayla alakalı, sadece bir müteahhitlik hizmeti şeklinde algılıyorsunuz. Bunun sonu vurgun olur, bunun sonu rant olur, bunun sonu beton ekonomisi olur. Buraya gitmemesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bu fonun şeffaf ve dönüşümün yerel yönetimler eliyle yapılabilmesi gerekiyor.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Aydoğan, lütfen tamamlayınız.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, bunlar önemli konular, tamamlamama izin verirseniz...

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Tamamlayın diyorum zaten.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Burada toplanan kaynağın bu risk altındaki bölgelere kullandırılması gerekir. Merkezî idarenin bunun ancak koordinatörlüğünü yapması gerekir. Yani finansın koordinatörlüğünü yapması gereken merkezî idare, hizmetin içine kendini sokmuş ve halkın hiçbir yerde reyiyle, oyuyla oluşmamış birimleri kanalıyla bu süreci yönetmeye kalkıyor. Burada, odaların görüşleri yok, yerel yönetimler yok, halkın kendisi yok. Bu fon kanalıyla toplamış olduğunuz parayı sadece kendi bakanlarınızın yani aslında halkın reyiyle seçilmemiş olan, bir tek adamın tasarrufuyla atanmış olan insanların elinde kullandırmaya kalkıyorsunuz. Bunlar, aynı zamanda, bu risk altındaki bölgeleri kapsamıyor. 2020 yılında AFAD'ın size vermiş olduğu bir rapor var, İl Risk Raporu, Kahramanmaraş'la alakalı. Orada diyor ki: "Maraş risk altındadır, bu zemin riske müsaittir. Çok hızlı dönüşümün yapılması gerekir." "Kim sorumlu?" diyordu az önce arkadaşımız? Kim sorumlu?

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, Sayın Aydoğan, teşekkür ediyorum.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Maraş'la ilgili bu raporu görmeyen yönetimdir sorumlu olan.

Hepinize saygılar sunuyorum.