KOMİSYON KONUŞMASI

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Barolar Birliğinin Değerli Başkanı, baro başkanlarım, değerli bürokratlar; her birinizi öncelikle saygılarımla selamlıyorum.

Deprem felaketinde kaybettiğimiz canlarımıza Allah'tan rahmet ve diğer tüm depremzedelerimize de sağlık, şifa ve başsağlığı diliyorum. Gerçekten Türkiye çok ciddi bir kayıp yaşadı, acı yaşadı. Bu acıyı unutturmamak ama telafi etmek, yaraları sarmak her birimizin ve öncelikle, sosyal devlet olması gereken Türkiye Cumhuriyeti'nin görevi.

Bu arada deprem demişken özellikle seçim bölgem Mersin'de 400 bin civarında depremzede vatandaşımız var ve ben de Mersin'in sosyal afet anlamında, afet bölgesi ilan edilmesiyle ilgili bir kanun teklifi verdim. Mersin Büyükşehir Belediyesinin İller Bankasından payının arttırılmasını talep ettim, soru önergeleri verdim, Mecliste konuşmalar yaptım ama bu konuda hiçbir çalışma ya da hiçbir kanun teklifi gündeme gelmezken bugün -ve şu an Meclis seçim kararı alındığı için, 14 Mayısta seçim yapılacağı için deyim yerindeyse "topal ördek" benzetmesini yaparak söyleyeceğim- topal ördekken bu şekilde bir yargı paketinin Meclise gelmesi, görüşülmesi, depremzedelerle ilgili yapacaklarımız yerine bunu yapmamız bana gerçekten son derece ciddi bir üzüntü veriyor. Keşke bugün biz burada yargı paketi değil de depremzedelere yardım paketini görüşseydik diyorum.

Tabii, artık iş işten geçti, bu kanun teklifi Adalet Komisyonunda görüşülecek, geri alınmayacaksa önümüzdeki hafta da Genel Kurulda bunu görüşeceğiz, depremzedeleri görüşmeyeceğiz. Takdir siyasi iktidarın. Fakat bu pakette gelmesi gereken veya daha önce geleceği söylenen bazı hususlar var. Hepinizin Adalet Komisyonumuzun üyelerinin özelikle e-posta adreslerine yüzlerce, belki de binin üzerinde ceza ve infaz koruma memurlarından, cezaevinde çalışan diş hekimlerinden ve diğer görevlilerden, diğer kamu görevlilerinden mesajlar geldi. Ben cezaevlerini ziyaret ettiğimde, mahkûm hakları kadar, mahkûmlarla görüştüğüm kadar cezaevi personeliyle görüştüm. Cezaevinde gerçekten pek çok sorun var, mahkûmların ciddi sorunları var ama cezaevi personelinin de sorunları var. Mesela, ceza ve infaz koruma memurlarının özlük haklarında ve maaş iyileştirmelerinde ciddi talepleri vardı; biz bunu buraya getirmedik. Cezaevinde sağlık memurları var, 1017 kişilermiş, maaşları çok düşük; bunu gündeme getirmiyoruz. Diş hekimleri, doktorlar ve diğer personel iyileştirme istiyor; bunu burada görüşmüyoruz. Ama özellikle cezaevinde akademik -üniversitelerden mezun- yani psikolog, doktor ya da diş hekimi gibi meslek mensupları diğer bakanlıklardaki aynı mesleği yapanlardan çok daha az ücret alıyor ve özlük koşulları -özlük şartları- onlara göre farklı yani Adalet Bakanlığında çalışmanın cezasını çekiyorlar; onun da burada düzenlenmesi gerekiyor. Sayın Adalet Bakanlığının yetkilileri burada, ben biraz da cezaevindeki çalışan personele bakın diyorum.

Bir de özellikle -hemen hemen hepimiz avukatız, hepimiz hukukçuyuz- adliye çalışanlarının bir çığlığı var. Zabıt kâtipleri diyor ki: "Bizim maaşımız asgari ücretin çok az üstünde. Asgari ücret 8.500 lira -ki onlar da daha fazla alsınlar ama- bizim maaşımız da 11 bin lira, biz de geçinemiyoruz. Siz birçok şeyi görüşüyorsunuz, depremi görüşmüyorsunuz, yargı paketi görüşüyorsunuz o zaman madem bizi de bu paketin içine niye almıyorsunuz?"

Teklifle ilgili olarak ısrarla söylüyorum: Deprem varken, depremin acıları yaşanırken, depremzedelerin yaraları sarılmadan bizim burada, topal ördek şeklinde seçimleri yenilenen bir Mecliste bunları konuşmamamız gerekiyordu ama konuşuyoruz madem, şimdi, uyuşturucuyla ilgili cezalar artırılıyor. Daha da çok artırılabilir, artırılması gerekiyor. Tedaviyle ilgili güzel hükümler de var. Ben teklif sahiplerine bu konuda teşekkür ediyorum. Evet, tedavi edilmeleri lazım ama değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar, bataklığı kurutmayı niye düşünmüyoruz? Türkiye bir kara para cenneti oldu. Türkiye'de uyuşturucu baronları yaşıyor, paralarını buraya getirdiler ve mafyalar, çeteler Türkiye'de silahlı çatışmaya giriyor. Yani Türkiye bir Afrika ülkesi değil, Patagonya değil, bir kabile devleti değil. Bunların kulağından tutup doğruca hapse mi atarız, yurt dışına mı göndeririz bilmiyorum ama Türkiye'de kara parayla, uyuşturucu çeteleriyle, mafyalarla çok ciddi topyekûn bir mücadele gerekiyor. Onlarla mücadele etmeden bizim uyuşturucu bataklığına saplanan gençlerimizi korumamız ya da yeni gençlerimizi uyuşturucudan uzak tutmamız çok da kolay gözükmüyor. Özellikle bu kimyasal ve kimyevi uyuşturucularla mücadelenin topyekûn olarak yapılması gerekiyor.

Yine kanun teklifinde konut hacziyle ilgili hükümler var. Konut haczini tamamen kaldırsaydık daha kolay olurdu. Şimdi, icra memuru buranın konut olup olmadığını arayacak, icra mahkemesine yazacak, icra mahkemesi burası "Konut mu, değil mi?" diye bakacak ve burada hem zaman kaybı olacak hem de UYAP işgal edilecek. Bir de 2'nci madde var, 2'nci madde güzel; o zaman 1'inci maddeye yer yok. Yani değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; bir emek veriliyor, bu emeği yaparken bakın, bu teklifin 2'nci maddesi zaten 1'inci maddenin yerine geçer. Allah aşkına, bu kanun tekliflerinin çok daha özenli yapılması ve buraya getirilmesi gerekiyor. Bunu beş yıldır söylüyorduk, ilk başta da söyledik, bugün de söylüyoruz. Allah nasip ederse ikinci dönem, iktidarımızda, biz bunları değiştiririz diye söz veriyorum burada.

Bakın, baro aidatları... Arkadaşlar, çoklu baroyu çıkardınız, buradan bir sonuç çıkmadı ama ben 2 dönem baro başkanlığı yapmış bir milletvekili arkadaşınız olarak şunu söylüyorum: Baroların üyelerinin yüzde 65'i beş yıl kıdemli avukat arkadaşlarımız. Evet, bunlardan aidat almayalım; almayalım da barolar CMK hizmetlerini, adli yardım hizmetlerini, avukatlık hizmetlerini, eğitim hizmetlerini, stajyer eğitimlerini nasıl yapacak? Bunu düşündünüz mü? O zaman bu fonları devletin sağlaması gerekiyor. Eğer siz "Beş yıl kıdemli avukatların aidatı alınmasın." diyorsanız bunu da devletin karşılaması gerekiyor. Ya da baroların yılda 300-400 liralık... Çünkü beş yıllık kıdeme kadarki avukatlardan alacağı aidatlar bu kadardır, ayda otuz lira -ben sigara içmiyorum ama herhalde bir sigara bundan daha fazladır, bir sigara paketi- yardım yapalım ya da "Onları 30-40 liralık aylık bir ödemeden kurtaralım." diyorsunuz da bir avukatın ayda ödeyeceği BAĞ-KUR primi 3 bin liranın üzerinde. Onu beş yıl erteleyelim, beş yıla kadar kıdemli avukatlardan BAĞ-KUR primi, SGK primi almayalım, beş yıl vergi almayalım. Allah aşkına, bırakın, aylık 30-40 liralık işlerle de avukatlara gerçekten bir şey yapmak istiyorsanız, gelin, doğru düzgün yapalım. Sizler verin bu kanun teklifini, bu önergeyi, sonuna kadar biz destekleyelim, siz yapmış olun.

Bir de bakın, yargılama faaliyetinin ne kadar ciddi bir iş olduğunu her biriniz en az benim kadar biliyorsunuz. Noterler... Noter harçları yüzde 100 artırıldı. Bir vekâletname 560 lira. Güzel, hiçbir şey demiyorum, noterler de kazansınlar, istihdam etsinler, iş gücü yaratsınlar; bir şey demiyorum ama Allah aşkına, yargı yetkisinin noterlere devri nedir? Delil tespiti, tanık dinleme, bilirkişi dinleme, bilirkişi incelemesi yapma, keşif yapma; bunlar mahkemelerin asli görevidir. Mahkemelerin asli görevini, yargılamanın koşullarını ve işlevini siz başka hiçbir merciye, makama devredemezsiniz. Sayın Özden Kaboğlu Milletvekilimiz, anayasa profesörü bunun da "Anayasaya aykırı" olduğunu söyledi. Bunun üzerine daha çok tartışırız.

Bu arada vekâletname var, avukat vekâletnameleri. Neden barolar bunları çıkartmıyor? Filigranlı vekâletname evrakı olur ve bunu da yaparsanız aynı zamanda avukatların vergisel olarak kontrolünü de kökünden takip etmiş de olursunuz.

Bunun dışında, adli yardımla ilgili, harçlar konusunda bir gelir artışı yapılıyor; yüzde 2'lik pay yüzde 3'e çıkarılıyor. Güzel ama gelin, bunu doğru düzgün bir rakama, yüzde 4'e çıkaralım. Bu konuda bir önergemiz de var. Ben AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisinin hukukçu avukat milletvekillerinden de özellikle bu konuda destek beklediğimizi iletmek istiyorum.

Şimdi, kanun teklifinin geneli üzerinde zaten birçok siyasi konuşma da yapıldı, siyaseten de eleştirildi. Bu bir torba kanun; torba kanunla başladık, torba kanunla bitiriyoruz ama Roma Hukukunda iki bin beş yüz yıl önce torba kanun yasaklanmıştı. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak böyle bir garabeti tekrar çıkardık, devam ediyoruz.

Her bir maddede olumlu ya da olumsuz hususları tekrar tekrar tartışırız ama şunu bağlayacağım: Bu kadar deprem acısı yaşayan bir ülkede keşke biz depremzedeler için doğru şeyler yapabilseydik, onlarla ilgili, yardımlarla ilgili kanun tekliflerini buraya getirmiş olsaydık. Keşke bizler bugün burada, Adalet Komisyonunda yargı paketiyle ilgili eleştiriler yapacağımıza depremzede vatandaşlarımızın yanında, ben Mersin'de seçim bölgemde, Hatay milletvekillerimiz Hatay'da, her milletvekilimiz deprem bölgelerinde depremzede vatandaşlarımızı kucaklasaydık, sarılsaydık, yardımları organize etseydik, bari doğru düzgün bir iş yapardık diyorum.

Her birinizi saygılarımla selamlıyorum.