| Komisyon Adı | : | (10 / 6996, 7004, 7005, 7006, 7007, 7009, 7010, 7024, 7026, 7034, 7035, 7036, 7037, 7038, 7039, 7040, 7041, 7042, 7043, 7044, 7045, 7046, 7047, 7048, 7049, 7050) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürü Banu Aslan'ın, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü olarak Kahramanmaraş merkezli deprem afetinde ve önceki afetlerde yaptıkları çalışmalar hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 21 .03.2023 |
NECİP NASIR (İzmir) - Banu Hanım'a sunumlarından dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın Genel Müdürümüzle sürekli birlikte çalışıyoruz, hasar tespit konusunda İzmir'de de birlikteydik, yine yapı denetimle ilgili Yapı İşlerinde çok değerli çalışmalar yapıyor. Kendisine ve ekip arkadaşlarına teşekkür ediyorum.
Şimdi, İzmir'deki depremde de biz birlikteydik. Depremin hemen arkasından, depremin her sürecinde farklı bir planlama oluyor, farklı bir süreç geliyor, orada da çok hızlı bir aksiyon alınarak hasar tespitlerinin yapılıp sürecin hızlandırılması gerekiyor. Biz İzmir depreminde de gördük ve burada da bu 500 kilometre, 110 bin kilometrekarelik alanda da başarıyla sahaya indiklerini gördüm, ben de orada şahit oldum.
Şimdi, Sayın Bakanım, Değerli Komisyon üyeleri; İzmir'de yaşadığımız sorunun aynı şekilde bu deprem bölgesinde de yaşanacağını düşünerek -ilk gün Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcımız da Osmaniye'deydi- orada İl Müdürümüzle bu orta hasarlılarla ilgili bir değerlendirmemiz oldu. Şöyle ki: Depremden hemen sonra yapılan tespitlerde gelen ekipler -demin Genel Müdürümüzün de ifade ettiği gibi- "az, orta, ağır hasarlı" diye tespitler yapıyorlar ama yapılan bu tespitler çok hızlı bir şekilde görsel olarak yapılıyor ve bu orta hasarlılarla ilgili kararlar alındıktan sonra, o deprem travması, yer değişimlerinden sonra, vatandaşların itirazla ilgili süreleri kaçırmasından sonra da sorunlar yaşanıyor. Bana göre aslında -yanılmıyorsam- bu sınıflandırma Afet Kanunu'na göre düzenlenmiş bir sınıflandırma. Bu sınıflandırma, binanın depreme karşı dayanıklılığı değil o anki fiziksel koşullarına göre de değerlendirme. Oysa bu deprem de gösterdi ki ülkemizdeki yapı stokunun büyük bölümü 2000 öncesi yönetmeliklerle yapılmış, mevcut o dönemin malzemeleriyle, denetimsizliğiyle yapılmış ve aslında dönüştürülmesi gereken yapılar.
Şimdi "orta hasarlı" denilen yapılar bir yıl içerisinde afetten sonra güçlendirilmediği takdirde kanunen ağır hasar durumuna dönüyor ve vatandaşın onu yıkması gerekiyor. Vatandaş onu bir yıl sonra yıktığında afetle ilgili herhangi bir yardımdan faydalanamıyor. İzmir'de mükemmel bir deprem süreci yönetildi, evleri yıkılan vatandaşların mağduriyetleri giderildi, 5 bine yakın konutun bir yıl içinde teslimleri başlandı fakat orta hasarlıları bir yıl içinde güçlendiremedikleri için ağır hasara dönerek dönüştürmeleri, yıkmaları gerektiğinden hiçbir şey yapamadılar, ekonomik koşullar... Başka bir handikap daha oluştu orada. Bu son zamanlarda çıkan imar yönetmeliklerindeki değişiklikler, yine asansör yönetmeliği, yangın yönetmeliği gibi sebeplerden dolayı mevcut yapı yıkıldığında, yeniden yapıldığında emsal kayıpları da olduğundan, binalar küçüldüğünden şu anda İzmir'de durum kitlenmiş durumda. Aynı durumun yaşanmaması için o gün biz, Bakan Yardımcımızla görüşerek sahaya inen ekiplerin ya "az hasarlı" ya da "tam hasarlı" diye ifade edilmeleri yönünde ifade etmiştik. Daha sonra Cumhurbaşkanımız da "orta hasar" tabirini kaldırdı ama burada şunu öğrenmek istiyorum Banu Hanım'dan: Şimdi, bizim bu Komisyondaki ana amacımız... Burada şu ortaya çıktı ki alınabilecek en hızlı önlem kentsel dönüşümün ortaya çıkmış olması, onunla ilgili eksikliklerin tespiti yapılacak; idari düzenlemeler tespit edeceğiz, bir de kanuni düzenlemeleri bu Komisyon olarak tespit edip çok hızlı aksiyon almaya çalışacağız.
Bu "orta hasarlı" "az hasarlı" ve "ağır hasarlı" tabirleri için kanuni düzenleme gerekiyor değil mi? Çünkü...
ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI YAPI İŞLERİ GENEL MÜDÜRÜ BANU ASLAN - Biz, AFAD'ın yönetmeliğine göre yapıyoruz Sayın Vekilim yani orada bir kanunla belirtilmiş bir şey değil, yönetmelikle belirtilmiş bir durum var. Tabii ki daha öncesinde on yılların, çok uzun yılların tecrübeleri, bütün dünya örnekleri incelenerek AFAD tarafından hazırlanmış bir yönetmelik var. Daha önce Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından da yapılan benzer çalışmalar vardı. Bu kategorize şekli ve neye göre "az hasarlı" neye göre "orta hasarlı" denileceğinin şekli bu yönetmelikle belirtilmiş durumda, kanunla değil.
NECİP NASIR (İzmir) - O zaman bu yönetmeliğin değişmesi gerekir. Zaten hızlı dönüşüme gidilecekse Sayın Bakanım, bu tabirin "orta hasarlı" tabirinin kaldırılması lazım. Bir de vatandaşta yanlış algı da oluyor; vatandaş binanın statik anlamında "az" "orta" "ağır" ifadelerini sanki depreme dayanıklıymış gibi anlıyor, aslında bu da burada bir çelişki. Gerçek anlamda, gerçekten ev de oturulabilecek gibiyse "az hasarlı" deyip vatandaşı oturtmak lazım ama depreme dayanıklı değilse onu da o şekilde ifade ederek vatandaşı tekrar içine sokmamak lazım. Güçlendirmeyse ya da yeniden dönüşümse onun sağlanması lazım. O zaman bunu da biz yönetmelik olarak talep edelim.
Yine, Banu Hanım'a bir sorum var: Şimdi, bu afet risklerine hazırlık kapsamında kentsel dönüşümü gerçekleştirmek için riskli yapı tespit edilmiş olan yapılar, 1975 yönetmeliğine tabi, 3194 sayılı İmar Kanunu'na ve yönetmeliklere uygun olarak ruhsat yapı kullanma izin belgesi almış olan yapılarla ilgili... Daha sonra, biliyorsunuz, Türkiye'de 1975, 1997, 2007 ve 2019 yıllarında 4 defa deprem yönetmeliği değiştirilmiş. Bizim Komisyonda da geçen bu birkaç gün içerisinde ortaya çıkan konu şu ki 1975 yönetmeliğiyle yapılan yani 2000'den önce yapılmış yapıların tamamında hazır betonun olmaması, nervürlü demirin olmaması, çimentonun evsafının net olmaması, yapı denetimin olmaması, hatta "güçlü kiriş, zayıf kolon" statik anlayışının olması, hatta o döneme kadar "yumuşak kat" dediğimiz düzensizlik hesaplarının olmaması yani tasarım hesaplarının da olmamasından dolayı 1997 öncesi yapılan yapıların tamamının -istisnalar hariç olarak- riskli yapı içerisinde değerlendirilmesiyle, riskli yapı olmadığının ispatı hâlinde binanın sürekliliğinin sağlanmasıyla ilgili bir düşünce oluştu. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
Yapı İşleri Genel Müdürü olduğunuz için bir önerimiz daha var: Yapının taşıyıcı sistemine verilen zararlar ve bina sistemini etkileyen malzemelerin denetimsizliğinin önlenmesi için dört ya da beş yılda bir taşıyıcı sistemlerin kontrol edilmesinin önceliklendirilmesini düşünüyoruz. Birincisi, binaların yapı malzemelerinin kontrol sisteminin her ilde Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü bünyesinde, mühendis ve mimarlardan oluşacak -adı "yapı polisi" de olabilir, başka bir şey de olabilir- bir yapının, her ildeki yapı stokunun beş yılda bir fiziki olarak yani "Taşıyıcı sisteminde bir değişiklik yapılmış mı yapılmamış mı?" veya "Eklentiler var mı?" şeklinde tespitini sağlamasını sağlayacak bir yapının oluşması gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, aynı şekilde, yapı malzemelerinin kaynağında -ben yine "yapı polisi" diye ifade ediyorum- mühendis, mimarlardan oluşmuş ekip tarafından kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Demiri alıp geliyoruz -biliyorsunuz, bu sizin bölümünüz- denetimciler şantiyeye geliyor, bir parça demiri alıyor götürüyor, çekme deneyi yapıyor. Mükemmel bir şey yaptınız, TÜİK de betona çip koyuyor, çip direkt Bakanlığın sistemine düşüyor, kontrol ediyorsunuz ama bunlarda dahi istismar var. Hatta, son bir istismar var, onu sizinle paylaşacağım. Özellikle, örneğin, İzmir Yapı Denetim Derneği gönderdi. Yani insanoğlunun olduğu her yerde istismar oluyor. İşte, bu kontrol mekanizması fabrikalara da giderek demiri fabrikada, üretim anında da kontrol etmesi, beton fabrikalarına giderek betonun standartlarını kontrol etmesi... Bize burada, jeoloji mühendisi hocamız sunumunda -ben de biliyorsunuz inşaat mühendisiyim- beton geliyor, eyvallah, basınç deneyimi tamam, kontrolümüz tamam fakat içerisinde kullanılan agreganın zamanla farklı bir malzemeden olması nedeniyle betonu çürüttüğüyle ilgili bir "brief" verdi Komisyonumuza. Aktif silis reaksiyonuydu değil mi? Şimdi, beton fabrikalarında bunun standardının da uygun olup olmadığını denetlemeli bu yapı. Yine, aynı şekilde, inşaat mühendisi, jeoloji mühendisi, jeofizik mühendislerinin de beton fabrikalarında istihdam edilmesi zorunluluğunun getirilmesi gibi düşüncelerimiz var; bunlar da sizin bölümünüzü ilgilendiriyor.
Bu arada yapı denetimle ilgili de yapmış olduğunuz çalışmalardan dolayı sizlere özellikle teşekkür ediyorum. Siz yokken daha önce Komisyonda da yapı denetimle ilgili geçmişti. Bu, bölgesel uzaklıktan kaynaklı sorunu da son zamanlarda çözdünüz. Bir büyük iş alan, bir küçük iş verme şeklinde, o problemi de giderdiniz. O anlamdaki çalışmalarınızdan dolayı da teşekkür ediyorum.