KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sizlere de bir rapor sunuyorum, bu konuyla ilgili önermelerimi ama Banu Hanım'ın yaptığı sunumla ilgili bazı değerlendirmeler yapmak istiyorum. Bir tanesi, bu kitapçık sayesinde bugün rakamları gördük. Şimdi, merak ettiğim bir konu var. 98.043 bağımsız bölüm yıkılmış yani 11 ilde 98.043 bağımsız bölüm yıkılmış, ölü sayısı 50 bin. Bunun anlamı, bağımsız bölüm başına vefat eden yurttaş sayımız 0,5 yani her iki bağımsız bölümde 1 ölüm meydana gelmiş gibi. Bu istatistik olarak başka değerlendirmelere yol açabilir yani buradan hareketle de geleceğe ilişkin kimi saptamalar yapabiliriz. Burada sayısal verilere ihtiyaç var yani bağımsız bölümlerin 1 bağımsız bölümü ve 2 bağımsız bölümü olan binalardaki ölüm sayıları ile 10 ve 10'un üzerinde bağımsız bölümü olan binalardaki ölüm sayılarının da mutlaka istatistik olarak ayrılmasına ihtiyaç var bir analitik çalışma yapabilmek için.

Değerli arkadaşlar, şimdi, aslında 99 depreminden sonra o günkü iktidar tabii "Böyle büyük bir depreme karşı ne yapılabilir?" noktasında çok sayıda arayış içine girdi, bunlardan bir tanesi de yapı denetim sistemiydi. Şimdi, yapı denetim sistemini biraz açalım. Yani 2018 yılına kadar yapı denetim sistemindeki şirketler... Evet, bakanlıklar tarafından şirketlere yetki veriliyordu, ya belediye başkanlarının ya belediye başkan yardımcılarının ya imar komisyonu başkanlarının ya da o bölgedeki etkili siyasetçilerin birinci derecede yakınlarının ya da onların ilişikte olduğu yapı denetim firmalarının bölgedeki büyük inşaat şirketleriyle arasında organik bir bağ vardı; bunu Bakanlığınız da biliyor. İlginç olan, her bir meslek mensubunun ya da meslekten olmayan insanın -yapı denetim şirketi sahibi olmak için teknik eleman olmaya da ihtiyaç yok- bir yapı denetim firmasına sahip olması gerekirken -aslında hepimiz biliyoruz ki, siz de biliyorsunuz ki- 5-6 tane yapı denetim firmasından az şirketi olan kişi yok; bunu biliyorsunuz, biz de biliyoruz, herkes biliyor. Kendinin adına 1 tane, yeğeninin adına 1 tane, kardeşinin adına 1 tane. Şimdi -baktım burada ben- şu soruyu sormamız gerekiyor: Adana, Gaziantep, Hatay 2001 yılındaki Yapı Denetim Yasası'na tabi olmuş; 2011'den itibaren de Elâzığ, Adıyaman, Malatya, Osmaniye, Maraş, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, hadi Sivas'ın Gürün'ü de depremde hasar gördü, onu da katalım. Şimdi, bir kere, bu on yıllık gecikmenin çok ciddi bir problem yarattığı ortaya çıktı. İkincisi, siz 2018 yılından itibaren bu yetkiyi, dağıtım yetkisini Bakanlığa aldınız; pek bir şey değişmedi yani belediyelerin elindeki bu imtiyazlar Bakanlığa geçti; bunu herkes biliyor.

ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI YAPI İŞLERİ GENEL MÜDÜRÜ BANU ASLAN - Hayır, asla.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Bu konuyla ilgili, bu Komisyon 8'ine kadar çalışacak...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Ama elektronik olarak dağıtılmıyor mu?

ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI YAPI İŞLERİ GENEL MÜDÜRÜ BANU ASLAN - Elektronik dağıtılıyor.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Efendim, o zaman bu yapı denetim şirketlerinde 10 bin metrekare ve üzerinde dağıtımı yapılmış olan şirketlerin bir envanterini çıkarın, bunların ortaklık yapılarını bizim Komisyona bir sunun ve bunlarla ilgili, mesela, bunlar içinde bu bölgede çoğunlukla dağıtım yaptığınız, Bakanlığın 2018'den bu yana dağıtım yaptığı şirketlerden 6 Şubat tarihindeki depremden sonra kaç tane yapı denetim firmasının lisansını iptal ettiğinizi açıklamanız gerekir çünkü bu, kamusal hizmet veren bir alan olmasına rağmen yaygın bir biçimiyle rantın en yüksek döndüğü alanlardan bir tanesidir; biz bunu biliyoruz. Başlangıçta yüzde 40, yüzde 50 indirimlerle yapılan yapı denetim hizmeti, biliyoruz ki belediyeler eliyle bu yüzde 100 üzerinden uygulandı, komisyonların büyük bir çoğunluğu bu dağıtımı yapanlar tarafından alınır hâle gelmiştir. Siz de bunu bildiğiniz için belediyeleri devre dışı bıraktınız ama hâlâ sistemdeki sıkıntılar ortadan kalkmış değil. Tekrar söylüyorum, 10 bin metrekare ve üzerindeki büyük inşaatların dağıtımıyla ilgili bir çizelgeye ihtiyaç var. Bunlar içinde yapı yasaklısı olmuş, bir yıl süreli, iki yıl süreli ya da başka zaman diliminde yasak kapsamına girmiş olanlardan tekrar bu kura kapsamında ne kadarı iş aldı? Bunlar içinde bu depremde kaçının binasının yıkıldığını bilmek gerekiyor, Komisyonda bunun verilmesi lazım.

Şimdi, 20 Şubat Hatay depreminde ekipleriniz alandaydı, ben de gördüm. Üniversitelerden, akademisyen kadrolardan, bilirkişi hizmeti veren mimar, mühendisler, şehir plancıları... Her ekip 3 kişiden oluşuyordu -benim gördüğüm- içinde mutlaka bir inşaat mühendisi vardı. Fakat Hatay depreminde bunların büyük bir çoğunluğu kamu binalarında ya da öğrenci yurtlarında iskân ediliyordu ama bu depremden sonra büyük bir çoğunluğu gitti çünkü o depremde -sonuçta insan güvenliği açısından- 20 Şubat sonrası denetimleri hangi yöntemlerle yaptığınızı merak ediyorum yani o insanlar o binalara girmediğine göre bunlar nerede iskân edildi ya da geçici süreyle bu denetim... Çünkü bir hafta, on gün, on beş gün bölgede kaldıklarını biliyoruz.

Şimdi, bir başka nokta şu: Önce Bayındırlık ve İskân Bakanlığıydı, şimdi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı. Arkadaşlar, çevre ve iklim değişikliği ile şehircilik ve afet diye bu Bakanlığın mutlak ayrışması gerekiyor. Yani birbiriyle çıkar çatışması olan grupların doğrudan etkilediği iki sektör var; biri çevreyi koruyor, biri tarım alanını imara almaya çalışıyor. Bir tanesi iklim değişikliği noktasında su havzalarını korumak istiyor, diğeri su havzalarının olduğu bölgelere sanayi ya da organize sanayi yerleştirmek için ha bire bakanlıklara baskı yapıyor. Yani bu konularla ilgili hizmetlerin tek elden yürütülmesi fikrinin yanlış sonuçlar doğurduğu ortaya çıktı. Yani aslında, bizim bir şeyin hızlı gitmesi yerine, denetiminin uzun sürmesi ve doğru sonuçlara ulaşana kadar da işlem yapmamamız önemlidir.

Bir başka olay da şu; siz dediniz ki: "Yapımı tamamlanmamış binalarda yıkım, ağır hasar ve orta hasar meydana geldi." Şimdi, buradan yani "yapımı tamamlamamış"tan benim anladığım, üzerinde betonarmenin kendi yükü dışında ilave yükler henüz gelmemiş yani şap gelmemiş, duvar gelmemiş, sıva gelmemiş, başka yükler, çatı yükü gelmemiş.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Natamam.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Natamam.

Yani bu binalar daha başlangıçta, yapı denetim sürecinin içinde hasar alıyorlarsa o zaman burada tekrar Müzeyyen Hanım'a dönüyorum, diyorum ki: O zaman gerçekten burada zeminle ilgili, işte, mikro bölgeleme mi yapılmadı, bu bölgeler imar planları gerçekten jeolojik etütlerin öncesinde oluşmuş imar bölgeleri mi ya da bu bölgelerde yapılmış olan çalışmalar yetersiz mi; bunun sorgulanması gerekir.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Veya beton prizi almadan yıkılmış olabilir.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - O konuyla ilgili...

Bir başka nokta şu: Yani neden siyasi iktidar kamu yapılarını, kamu kurum ve kuruluşlarının yapılarını yapı denetim sisteminin dışında tutuyor? Yani burada, hani, gerekçenin ne olduğu konusunda bir açıklamaya ihtiyaç var çünkü gördük ki 2001 yılından sonra yapılmış olan kamu yapıları da ağır hasarla, yıkımla karşı karşıya kalıyor. O nedenle yani ben Bayındırlık Bakanlığını hiç iyi bir bakanlık olarak görmüyorum, nitelikli ve yetişmiş kadrosunun çok olmasına rağmen, siyasetin en fazla nüfuz ettiği ve siyasetin en fazla çıkarları doğrultusunda baskı yaptığı bir bakanlıktır. Hele, geçmişte yani ihaleyi alan bir siyasetçinin yakınının denetimini yapacak bakanlık personelinin ona ilişkin olur vermemesi durumunda, başına sürgünler başta olmak üzere, her türlü musibetin geleceğini bildiği bir noktadan geliyoruz. O nedenle, bugün bir anayasaysa kamu yapılarının da kamu kurumlarının da kamu iktisadi teşekküllerinin de belediyelerin de yapmış olduğu betonarme ya da çelik yapılarla ilgili olarak, yapı denetim sistemine dâhil edilmesinin şart olması gerekiyor.

Yine hazine, belediye, vakıf ve benzeri araziler üzerindeki kaçak yapılar, zaten sisteme dâhil edilmediği gibi, bütün bu yapılarla ilgili bir mühendislik hizmeti de mümkün değildir. Peki, ne yapacağız biz? Biraz uzun sürecek Başkanım. Bu raporumu önerme olarak sizlere dağıttım, bunu da kayıtlara geçmesi için okumam gerekiyor.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Şimdi, raporu verdiniz. Biliyorsunuz beş dakikayla sınırlıyoruz ama...

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Bugün başka konuşma yapmayacağım.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Size yedi dakika verelim.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Afete hazırlık amaçlı mevzuat düzenleme önerilerimiz: Bu, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin hem 2020 yılında hem de 6 Şubattan sonra, 2023 yılında yapmış olduğu...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Onun hepsini okuyacak mısınız? Rapor kayda geçse.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ama kayda geçmesi için okunması gerekiyor.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Yok, yok, onu rapora koyarız isterseniz.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Tutanaklara mutlaka geçmesi gerekiyor. Çünkü Necip Bey de okumuştu, biz de bir saatin üzerinde kendisini dinlemiştik; rica ediyorum, bu önemli.

Şimdi, Türkiye'nin idari mevzuat sisteminde afetlerle ilgili hüküm düzenlemelerinin yenilenmesi amacıyla başta İstanbul ve Marmara depremini ilgilendiren bölgeler olmak üzere bazı önermelerimiz var: Bir İstanbul yasasına ihtiyaç var. Büyükşehir ve ilçe belediyelerine verilmesini önerdiğimiz yetkiler nedir? Bir: Yenilenecek yönetmelikle riskli bina tespiti ve ilan etme yetkisinin mutlaka belediyelere verilmesi gerekir. Proje müelliflerinin sicil düzenleme yetkisinin mutlaka büyükşehir belediyelerine dâhil edilmesi gerekir; bu vardı, iptal edildi.

Bakanlıkların yetki ve sorumluluklarına ilişkin önerilerimiz: Büyükşehir ve ilçe belediyeleri imar şehircilik birimleri ile ÇŞİDB, UAB, TOKİ, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı birimlerinin İstanbul Planlama otoritesi altında mutlaka birleştirilmesi gerekir. İstanbul'un altyapı ve ulaşım sistemleri ve lojistik ağlarının, üretim alanları ve doğal kaynaklarının, uzun devreli gelişim stratejilerini yayınlama ve yatırım programının hazırlanma yetkisi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına verilmelidir. Belediyeler, depreme hazırlık kapsamında geliştireceği fiziki ve sektörel plan ve projeleri onaylayarak uygulamalarını kolaylaştıracak izinleri düzenleyip uygulama sürecine mutlaka nezaret etmeliler.

Anayasa'yla ilgili önermemiz; imar affı ve imar barışı uygulamaları Anayasa'yla yasaklanmalıdır, Anayasa'da kesin bir hükümle imar affı ve barışı yasaklanmalıdır. Afetlerde devletin ödev ve sorumluluğu mutlaka Anayasa'da tarif edilmelidir, afetlere karşı önlem alma ve afet sonrası yardım ve yeniden yapılanma süreçlerinde devletin ödev ve sorumluluklarını tarif edecek nitelikte Anayasa'ya düzenleme konulmalıdır.

İmar Kanunu'nda yapılacak olan değişiklikler; İmar Kanunu, afetlere ve iklim değişikliği koşullarına göre, yapılı çevrenin, ulaşım sistemlerinin, kentsel altyapı ve üstyapıların dirençliliğini artıracak nitelikte yeni bir ufukla yenilenmelidir. İmar planları hazırlanırken kentsel altyapıların ve ulaşım sistemlerinin planlanması, birlikte ve eş güdümle yürütülmelidir. Yine, İmar Kanunu'nda denetim sistemi bütüncül olarak yapılanmalıdır. Sadece yapı denetimiyle değil, plan ve imar denetimi de mutlaka uygulamanın içinde olmalıdır. Denetimsiz yapılaşmaya cezai müeyyideler artırılmalıdır. Türk Ceza Kanunu ve İmar Kanunu'nda bir yapının herhangi bir sebeple yıkılması durumunda, projelendirilmesinden, yapımından ve denetiminden sorumluların yapının yıkılmasında yaralanma ve ölüm durumlarına göre alacakları cezaların artırılmasına yönelik düzenleme yapılmalıdır. 1999 yılından önce yapılan ve hâlâ yürürlükte olan imar planları güncel jeolojik, jeoteknik etütlere göre mutlaka revize edilmelidir. İstanbul başta olmak üzere afet riski olan tüm kentlerde orta ve büyük ölçekli yatırım ve yapılaşmalar için kentsel afet ve risk etki değerlendirmesi yapılarak buna ilişkin bir yönetmelik düzenlenmelidir.

Toplanma alanları, geçici barınma alanları ve birinci derece tahliye koridorları imar planlarına işlenmelidir, bunlarla ilgili plan değişikliği yapılması yasaklanmalıdır. Tüm yapıların deprem güvenlik sertifikası, yapı kimlik kartı belediyelerce çıkarılmalı, yapı üzerinde ve dijital ortamda açık veri olarak sunulmalıdır; siz bunu yapı denetim sürecinden geçmiş ve iskân almış yapılarla ilgili olarak Bakanlık olarak yapıyorsunuz ama tüm yapıların yapılması gerekiyor çünkü kiracılar açısından çok büyük bir riskle karşı karşıyız. Kendi binasının güvensiz olduğunu gören yapı sahibi, binadan taşınıyor ama bu binada kiracı olarak oturan öğrenciler, memurlar, çoğu zaman kamu çalışanları ya da yoksul ve dar gelirli yurttaşlarımız da açıkçası bir tabutlukta yaşamak durumunda kalıyorlar.

Tek yapı ölçeğinde deformasyonlar, ilçe ve büyükşehir belediyelerince şikâyete gerek kalmaksızın iskândan bir yıl sonra ve sonrasında periyodik olarak beş yılda bir denetlenmelidir; bunun için bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Uygulanıyor şu anda.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Belediyeler yapamıyor bunu.

Yapılardaki tüm tadilat işleri -yapı statiğine müdahale edilme riski olan- ruhsata tabi olmalıdır, tadilat işleri ilçe belediyelerince denetlenip tadilat sonrası uygunluk verilmeden de faaliyete geçmemelidir. Bina yapım ve tadilat işlerinde görev alan her usta, ustabaşı ve işçi, yapı statiği ve statik bütünlüğe yönelik temel eğitimden geçirilerek yeterlilik belgesi almalıdır, bu belgeyi aldıktan sonra da faaliyet gösterebilmelidir.

Şu an Türkiye'de nitelikli inşaat ustasına ve işçisine çok ciddi bir ihtiyaç vardır. Özellikle Balkanlarda, Arap coğrafyasında ve Rusya'da çok ciddi Türk işçisi çalışıyor. İnşaat sektöründe büyük bir hızlanma olacak. Bu nedenle devletin bu eğitim faaliyetlerine okullar kapalıyken şu anda meslek teknik okullarında derhâl ama derhâl çok hızlı bir biçimde başlaması gerekir. Sadece mimari projeye göre değil, statik projeye göre de ruhsat ve eklerine aykırı imalatlar için tutanak yapılması zorunlu hâle getirilmelidir; bu, bizim yeni bir önermemiz çünkü sadece mimaride bir değişiklik olduğunda tutanak yapılıyor, statik projede de bir aykırılık varsa bununla da ilgili yasal tutanak tutulmalı ve bununla ilgili hem hukuki hem de cezai işlem yapılmalıdır.

Yapı denetim kuruluşları, büyükşehir belediyelerince periyodik olarak denetlenmelidir yani Bakanlığın denetim yapamadığı yapı denetim şirketlerine Bakanlığın yanında aynı zamanda belediyelerin de denetim yapmasının önü açılmalıdır. Zemin katında ticari işletme bulunan tüm yapılar, yapı güvenliği açısından her yıl bağlı oldukları ilçe belediyelerince denetlenmeli, deprem güvenliği belgesi olmayan ticari işletmelere çalışma izni verilmemelidir; fırınlar ve ısıyla çalışan pastaneler daha sıkı bir biçimiyle denetlenmelidir.

Belediyelerde nüfusla orantılı şekilde -20 bin ve üzeri- jeofizik mühendisi, jeoloji mühendisi, mimar, şehir plancısı, inşaat mühendisi ve harita mühendisi çalıştırma zorunluluğu getirilmelidir. Müteahhitlerin mesleki yeterliliklerine ilişkin yasal düzenlemede yetki ve sorumluluğu geliştiren bir çerçeve tanımlanmalıdır. Müteahhitlik karnesinin kiralanması yasaklanmalıdır. Hazır beton firmalarının üretim yeri ve üretim yerinden şantiyeye kadar olan imal hatlarında araç bazında kontroller için ilave düzenlemeler yapılmalıdır. Mesleki denetim yetkisi geçmişte olduğu gibi tekrar meslek odalarına verilmelidir.

6306 sayılı Yasa kapsamında riskli yapı tespit edilen binaların yenilenmesinde bu binaların çatı alanları için yeni bir düzenlemeye ihtiyaç doğmakta, eski binanın çatı alanı yeni binada bağımsız birim ya da birimler olarak kullanılabilmesine imkân verecek düzenlemeler yapılmalıdır. Kentsel dönüşüm sürecinde dönüşümü kolaylaştıracak unsurlardan bir tanesi olarak da bu öneriyi yapıyorum. 100 adetten fazla bağımsız bölüm bulunan veya 2 bin metrekareden büyük parsellerde deprem konteynerleri konulması zorunlu kılınmalıdır.

Asma kat düzenlemesi kesin olarak kaldırılmalıdır. Çıkmalar sınırlandırılmalı ve 5 kata kadar yapılarda en fazla 1 metre çıkmaya müsaade edilmeli, 5 kattan sonraki yapılarda çıkma yapılması kesin olarak yasaklanmalıdır. 2 kattan fazla katı olan yapılarda, betonarme yapılarda bodrum kat zorunlu yapılmalıdır.

Deprem toplanma alanı, meydan ve park olarak belirlenmiş alanlarda tuvalet, kanalizasyon, fosseptik, temiz su ve benzeri ihtiyaçların altyapı imalatlarının tesis edilmesi zorunlu kılınmalıdır. Bu yapılmış olsaydı aslında biz yirmi dört saat içinde bütün deprem toplanma ve çadır alanlarımızdaki hijyen problemini önemli miktarda çözmüş olurduk.

12 Ağustos 2001 tarihinden önce yapılmış olan yapılardan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği şartlarına uygun hâle getirilmemiş olanlara yapı kullanma izin belgesi verilmemelidir. Hâlâ yapı kullanma izin belgesi almamış olan yapılardan, tekrar söylüyorum, 12 Ağustos 2001 tarihli Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği'ne uygun olmayanlara yapı kullanma izin belgesi verilmemesi gerekir.

Dükkân, iş yeri ve benzeri kullanımların birleştirilmesi ve ayrılması gibi yapının taşıyıcı sistemini etkileyen Her türlü imalat yapı ruhsatına tabi tutularak tadilat ruhsatı düzenlenmesi zorunlu hâle getirilmelidir. "Yapı kullanma izni verilen yapıların her beş yılda bir ruhsat ve eklerine uygunluğu Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde denetlenir." hükmü getirilmelidir.

Güçlendirmeyle ilgili de yeni önermelerimiz var: Yapının tamamı kaçaksa ve mühendislik hizmeti almamışsa güçlendirme şartı mutlaka getirilmelidir. Tekrar söylüyorum, yapının tamamı kaçaksa yani ruhsat almamışsa ve mühendislik hizmeti almamışsa derhâl güçlendirme şartı getirilmelidir. Yapı kayıt belgesi, yapı statiği açısından risk taşımayan nedenlerden dolayı belge alanlar hariç, alanlar da dâhil olmak üzere tüm ruhsatsız yapılar güçlendirme yapmamaları durumunda ilgili belediyesince yıkılmalıdır. Yönetmelik esaslarına göre riskli olduğu belirlenmiş olup güçlendirmesi mümkün olan yapılar için talep edilmesi durumunda güçlendirme izni verilmelidir, bu izin verilmiyor şu anda. Yapının tamamı veya bir kısmı imar planında donatı alanında bulunan riskli yapılara güçlendirme izni de verilmemelidir.

Güçlendirme hesap ve projeleri Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği'yle ilgili standartlara uygun olarak statik proje müelliflerince hazırlanmalıdır. Güçlendirme imalatlarının kontrolü yapı denetim kuruluşlarınca yapılmalıdır.

Güçlendirme izni alan yapılar çıkartılmalı, İstanbul Bina Kontrol ve Muayene Esasları -ya da her şehir için- doğrultusunda ilgili idaresince iki yılda bir kontrol edilmelidir. İskanlı binalar için beş yılda bir getirdiğimiz kontrolün güçlendirme yapılmış binalarla ilgili iki yılda bir yapılmasının zorunlu hâle getirilmesini öneriyoruz.

Güçlendirilecek yapının belediye, hazine ve benzeri kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde olması durumunda, taşınmaz satın alınmadan güçlendirme izni verilmemelidir. Burada, biraz özendirici olmak, biraz da insanların bulundukları arazi üzerindeki mülkiyetine sahip olması konusunda hem idareyi hem de vatandaşları zorunlu hâle getirme niyetimiz vardır.

Yine, hızlı bina taraması, riskli yapı analizinden önceki aşama olarak yönetmeliğe girmeli, tüm yapı stokunun depreme karşı kırılganlığı bu yöntemle tespit edilerek riskli yapı analizine sevki uygun görülenler için 6306 sayılı Yasa hükümleri uygulaması esas olmalıdır.

İstanbul'daki, Marmara'daki ve Türkiye'deki tüm yapıların beş yılda bir kontrol edilmeli, usul ve esasları da mutlaka belirlenmelidir. Kontrolü yapılan binalara muayene ve kontrol sertifikası hazırlanmalı, bina girişlerinde asılmalıdır. Kontrolü sonrasında riskli olduğu tespit edilen ve acilen güçlendirilmesi gereken binaların muayene ve kontrol sertifikasına sarı etiket yapıştırılmalıdır. Nasıl ki bir asansöre bindiğimizde mavi, yeşil ve kırmızı etiketi görüyor isek, her binanın güçlendirilmesi zorunlu olanlarına mutlaka sarı etiket yapıştırarak o binada yaşayanların ya da yaşayacak olanların bilgilendirilmesi sağlanmalıdır.

Sayın Başkan, 6306 sayılı Afet Riskli Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa'da Bakanlığa verilen yetkilerin bir biçimiyle de özellikle büyükşehir belediyelerine de tanımlanması gerekir.

Burada, afet imar yüksek kurulu yönetmeliği hazırlanmalıdır. Yani artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacağına göre, var olan düzenlemelerle de sorunlar devam ettiğine göre afet imar yüksek kurulu yönetmeliği hazırlanmalıdır. Afet imar yüksek kurulu oluşturulmalıdır, riskli alanların ilanı siyasi kararla değil, bilimsel ve teknik kurallarla belirlenmelidir. İleriki bölümlerde, başka günlerde bunu anlatacağım; riskli alanlar neye göre ilan ediliyor? Daha çok, gecekonduların olduğu ve boş araziler riskli alan ilan edilip Bakanlık tarafından planlanırken gerçekten yapı riski taşıyan alanlarla ilgili bu uygulama yapılmamaktadır.

Afet imar yüksek kurulu kuruluş ve çalışma esasları yönetmelikle belirlenmelidir. Bütünleşik afet haritaları temel alınarak afet imar kurulu tarafından ilan edilecek afete maruz alanlar ve afet riskli alanlardaki taşınmazların konu olacağı yasal ve idari çerçeveler yine ilan sırasında afet imar yüksek kurulu tarafından belirlenmelidir.

Bütünleşik afet haritaları yönetmeliği hazırlanmalıdır. Bütünleşik afet haritaları 1/250.000, 1/100.000 ve 1/25.000 ölçekli hazırlanarak afete maruz alan ve afet riskli alanlarda taşınmazlarla ilgili idari tedbirler sistemi güçlendirilmelidir. Bütünleşik afet haritaları hazırlanışı ve onaylarına ilişkin esas ve usuller bir yönetmelikle tarif edilmelidir.

Afet riskli alanlar uygulama yönetmeliği hazırlanmalıdır. Riskli alanlarda "kademelenme ve öncelikle sistemi" başlatılmalıdır. Afete maruz alanlar içinde afet risk derecesine göre kademelenmiş birinci derece, ikinci derece ve üçüncü derece riskli alanlar için farklılaşan içerik ve kapsamda önlemler ve izlenecek süreçler, afet riskli alanlar uygulama yönetmeliği kapsamında tarif edilmelidir. Riskli alanlarda bir kademelenmeye giderek uygulama sürecinde kamu kaynaklarının aciliyet arz eden durum ve koşullara yönlendirilmesi sağlanmalıdır.

Ulusal Afet Eylem Fonu yönetmeliği hazırlanmalıdır. Türkiye genelinde ilan edilecek afete maruz ve afet riskli alanlarda yapılacak risk azaltım uygulamaların finansmanı Ulusal Afet Fonundan karşılanmalıdır. Ulusal Afet Fonu sadece depremden zarar gören 11 ili kapsamamalı ve tüm deprem riski taşıyan illeri kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Bu Fon görüşmeleri geçtiğimiz hafta Mecliste yapılırken bu önermeyi orada da yapmıştım çünkü sadece var olan krizin yönetilmesinin dışında, riskin azaltılması için de yani risk taşıyan illerimizle ilgili de Fonun mutlaka kaynak ayırması gerektiğinin üzerinde bir kez da duruyorum.

Fon gelirleri, merkezî bütçe yanı sıra reasürans ve sigorta temelli kaynak havuzları, gayrimenkul yatırım fonları, emeklilik ve sigorta fonları olup dönüşüm ve yenileme projelerine sağlanacak kredilerin afet bonolarının geri dönüşleri de olmalıdır. Fonun oluşumu, yönetimi, kaynak geliştirme ve yatırım esasları bir yönetmelikle belirlenmelidir. Bu mesela İstanbul Kemerburgaz'da rezerv konut sahası ilan edilerek Kemerköy Yapı Sitesi'nin içinde yapılan lüks, birkaç milyon dolara satılacak olan villalardan elde edilecek olan gelirlerin de o kentin deprem riskinin azaltılmasında ve bu fonun kaynağında kullanılabilir ya da Seyrantepe'de 1.800 polisin yaşadığı polis lojmanlarını boşaltıp burada 30 milyon TL'ye bir daire satıldığında buradan elde edilecek olan milyonlarca, milyarlarca liralık gelirler de yine kaynak olarak bu fona aktarılabilir. Yani rantın yoğun olduğu yerlerden elde edilen gelirler başka bir hesap yerine buraya aktarılmalıdır.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Toparlasak iyi olur çünkü vakit az kaldı.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Efendim, bir sayfamız kaldı, tamamlıyorum.

Belediye Yasası, Kat Mülkiyeti Yasası, Medeni Kanun, İmar Kanunu ve Afet Riskli Alanların Dönüşümü Kanunu'nda öngördüğümüz düzenlemeler:

Afete maruz alanlarda bulunan taşınmazların taşınması ve yenilenmesi veya işlev değişikliği durumuna göre kamunun farklı tasarruflar geliştirebilmesi için yeni araçlar tanımlanmalıdır. Bu bakımdan, süreli ve süresiz vergi muafiyetleri, emlak vergisi uygulamalarında çeşitlemeler ve istisna uygulama, tapuya tescil, alım satımlarda ve el değiştirimlerde belediyelere bilgi paylaşımı, belediyelere şufa ve rüçhan hakları sağlanması, kira ve diğer sosyal yardım uygulamaları, afet bonosu uygulamalarıyla afet fonundan sağlanacak kredi düzenlemeleriyle geri ödeme seçenekleri, belediyelerin bu alandaki taşınmaz ortaklıkları kurarak uygulama sürecinin etkinleştirilmesi hakkındaki düzenlemeler, acele kamulaştırma ve resen uygulama imkânları, malikler arası uyuşmazlıkların giderilmesinde ara buluculuk ve tahkim düzenlemeleri de yasalar içinde eş güdümle yapılmalıdır.

Yine, 5393 sayılı Belediye Yasası 69'uncu maddede ve bu maddeye bağlı olarak çıkarılacak yönetmelik ve bu yönetmeliklerde aşağıdaki düzenlemeler yapılmalıdır:

Belediyelerin kiralık konut arzı yapma yetkisi genişletilmeli, bunun için arsa stoku ve mali güçleri artırılmak üzere Belediye Yasası'nda ve Belediye Gelirleri Yasası'nda düzenleme yapılmalıdır. Yeni bir oyun kurucu olarak biz belediyelerin ya da devletin sadece insanları konut sahibi yapması değil, aynı zamanda kiralık konut sayısını -geçmişte kamunun lojmanını, şimdi kiralık konut sayısını- artırarak oyuncu olarak girmesini öneriyoruz.

TOKİ ile Hazine ve Maliye Bakanlığının belediyelere kiralık konut arzı yapmak üzere kamu taşınmazları devri yapmaları için özel yönetmelikler çıkarılmalıdır. Hep diyoruz ya, belediyeler ne kadar konut yaptı, konut stokunu artırmak için kaynak ayırıyor mu? Burada giderlerin önemli bir kısmını oluşturan arsa giderinin karşılanması konusunda hazinenin de elini taşın altına koyması gerekiyor.

Belediye tasarrufundaki arsalarda kiralık konut arzı yapmakla sorumlu konut birlikleri, konut sandıkları ve konut kooperatifleri kurmak üzere belediye iştiraklerine yetki tanımlanmalı, kredi kullanma ve kullanma usulleri ve esasları hakkında yönetmelik oluşturulmalıdır.

Kiralık konutlarda kira üst limitleri düzenlemesi yapmak üzere büyükşehir belediyeleri yetkilendirilmelidir. Yani yasayla yüzde 25 kira artışına zam getirmek yerine bu konularla ilgili özellikle en fazla problemin yaşandığı büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerinin mutlaka yetkilendirmesi gerekir.

Belediyeler kira yardım yönetmeliği çıkarılmalıdır. Kira yardımı değeri belirlenirken asgari ücret baz alınmalı, yıllık artış oranları da asgari ücret artışıyla doğru orantılı olmalıdır. Sosyal hizmet kapsamında kira yardımı yapmak üzere belediyelerin uygulama ve bütçe kapasiteleri de artırılmalıdır. Bakın, bugün daha Bakanlık, İstanbul için kira yardımını 3.500 TL'ye çıkardı, İstanbul'da 8 bin TL'nin altında kiralık ev bulunmamaktadır. O nedenle, bir kez bunu öneriyoruz, asgari ücrete endeksli hâle getirilmeli.

Sizde 3 bin mi?

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - 25 bin oldu ya, olacak şey değil. Arsuz'da 25 bin aylık kira; Meydan Mahallesi'nde bile 15 bin.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Son olarak da Türk Mühendis ve Mimar Odalar Birliği Yasası yenilenmelidir, mesleki yeterlilik ve yetkinlik kurumsallaşması başlatılmalıdır. Burada siz de belirlediniz, her mühendis, her mimar her projeyi imza atamamalı; "yetkin mimar" "yetkin mühendis" kavramlarının mutlaka yasalarımız içine girmesi gerekir.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Doğrudur.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ve diploma alış yılı değil, meslekte sigortalı çalışma ya da imza karşılığında iş bitirme gibi belgelerle de meslekte daha büyük projelere imza atmayla ilgili de bir düzenleme gelmelidir. Mimar, mühendis ve şehir plancılarının meslek yaşamlarında mesleki yeterlilikleri ve yetkinlerinin güncel kılınması, belirli akreditasyonlarla mesleki yetkinliklerini kanıtlayabilmelerine yönelik bir uygulama hayata geçirilmelidir. Otuz sene çiftçilik yapan bir mühendis, otuz birinci yıl gelip "Ben otuz bir yıllık mühendisim." diyerek bir uygulama yapmamalıdır.

Son olarak da Mesleki Sorumluluk Sigortası uygulaması hayata geçirilmelidir ve üniversitelerin ilgili bölümlerinde Türkiye genelinde ilk 150 bine giremeyen öğrencilerin TMMOB'a bağlı meslek disiplinlerindeki bir fakülteye girmelerini de mutlaka yasayla engellenmesi gerekir.

Teşekkür ederim.