| Komisyon Adı | : | (10 / 6996, 7004, 7005, 7006, 7007, 7009, 7010, 7024, 7026, 7034, 7035, 7036, 7037, 7038, 7039, 7040, 7041, 7042, 7043, 7044, 7045, 7046, 7047, 7048, 7049, 7050) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürü Yavuz Erdal Kayapınar'ın, yer bilimsel etüt çalışmaları ve deprem bölgesinde yaptıkları çalışmalar hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 22 .03.2023 |
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tüm katılımcılara katkılarından dolayı teşekkür ediyorum, sunumlarından dolayı değerli bürokratlarımıza da sonsuz teşekkürler ederim.
Şimdi, burada anladığım şu: Konuşan bütün arkadaşlarımızın teknik bilgileri var; bilgiye dayalı, bilimsel verilere dayalı konuşuyorlar. Aslında biz de bunları okuyoruz, araştırıyoruz; birçok makalelerden, birçok bilim adamı anılarından bu tür teknik insanlardan da bilgi alıyoruz. Ben bunları burada aktarabilirim ama ben bu konuya bu açıdan bakmayacağım; bir hukukçuyum, sorumluluk açısından bakmak istiyorum. Şimdi, toplum, hepimiz... Anlattınız sayın vekillerim; program dört dörtlük, Bakanlık çalışmaları dört dörtlük, sunumlar dört dörtlük, dört üçlük bir şey yok, her türlü şey mega yapılmış. Uydudan bakıyorsunuz yeri görüyorsunuz, uydudan bakıyorsunuz fayı görüyorsunuz, uydudan bakıyorsunuz riskli binayı görüyorsunuz; elimizde her türlü envanter var diyorsunuz. Peki, biz neden öldük? Biz neden öldük? Bizim şehrimiz yok. 13 medeniyete ev sahipliği yapmış -sadece Hatay için konuşmuyorum, nasıl değerli Vekilim İzmir'i örneksiyorsa ben de Hatay Milletvekili olarak Hatay'ı örneksiyorum- gastronomi şehri, sevginin, dillerin, dinlerin, renklerin gökkuşağı olduğu bir yerdeki Hatay artık yok. Sizi davet edebileceğim bir yer yok. Habib-i Neccar'ı artık anlatamam. Çan, hazan, ezan sesini de size fotoğraflarıyla gösteremem. Sokaklarımız yok, kardeşlerimiz yok. Manevi olarak böyle bir konuşma yapıyorum, ajitasyon yaptığımı sanmayın, felaketin boyutunu anlatmaya çalışıyorum. Biz, bu kadar mükemmeliyete rağmen, bu kadar düzene, bu kadar makro düzeyde plana, bu kadar çalışmaya, bu kadar iletişime, bu kadar entegrasyona, kurumlar arasındaki organizasyona rağmen neden yıkıldık ve öldük? Sorumlusu kim? Ben bu sorumluyu arıyorum. Şimdi, mevcut şehrimi, kentimi, kentlerimizi kim, ne kadar zamanda yeniden imar edecek? Dağılan bu yuvaların, mağduriyetlerin, mülkiyet haklarının uyaranı, savunucusu kim olacak?
Şimdi, size geliyorum Sayın Başkan. Dediniz ki: "Her şeyi yaptık, mekânsal her şeyi." Peki, arkadaşlar, deminden beri bir sürü önerilerimiz var. Biz dört buçuk yıldır bu memlekette yani bu Büyük Millet Meclisinde milletvekilliği yapıyoruz. İktidar, çoğunluğa sahip, yasa eksiği varsa çıkarma gücüne sahip, öyle değil mi? Bazen parmaklarımız hiçbir şey ifade etmiyor. Kabul edenler... Etmeyenler... Her şeyi siz biliyorsunuz, siz yapıyorsunuz. E, peki, neden yapmadık? Neden yapmadık? "Efendim, her şey var ama uygulamada yok." Neden uygulanmıyor? Bu soruyu sormak benim hakkım değil mi? Herkes adına soruyorum. Tüm kentlerim adına soruyorum. Bu soruyu sormak benim hakkım değil mi? Asi Nehri'nin kenarına o yapılaşma yapılmış, bu yapılaşma... Şimdi, deniyor ki: Buradan şu kadar uzaklaşması lazım, fay zonlarına şu kadar mesafede olması lazım. Akbez'i örnek veriyor arkadaşım, diğerlerini...
Peki, bu vatandaş yıkılan evleri için 10 bin lira ödenek alıyor, musluk yaptıramıyor. 3 bin lira kira alıyor, ev bulamıyor. Yeniden oturacak yeri yok, kırk üçüncü günde hâlâ çadır arıyor. Şu telefonumda 20'nin 19'u çadır diye çalıyor. Peki, kim bunların vebalini ödeyecek? Ve ne zaman, ne şekilde?
Şimdi, ben soruyorum: Siz bu yükümlülüklerinizi yerine getirmemekle, bu halkı bilinçlendirmemekle, halkın ev alırken, dükkân alırken, bina alırken, yaparken bu riskli bölgelere yapmalarını önleyecek tedbirleri almamakla, uyarmamakla, bilgilendirmemekle, tapuya, oraya, buraya, belediyeye şerh düşmemekle, binalara kimlik kazandırmamakla suçlu değil misiniz? Sorumluluğunuz var mı, yok mu?
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Şimdi...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Hayır, ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Suzan Hanım, şimdi...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sorumluluğunuz var mı, yok mu arkadaşlar?
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Ya, maksadımız burada ...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ama ben de soruyorum: Neden bunlar yapılmadı? Bugün, şunu ifade etmek istiyorum arkadaşlar. Nefes tüketiyoruz burada. Hepimiz her türlü konuyu anlatıyoruz. Defalarca komisyonlarda yer aldım. Komisyonlar bitiyor, iş bitiyor. Kurumlar arası organizasyon, o da yok. Buraya gelen bir arkadaşıma soruyorum, diyorum ki: Bu... Efendim, o konu bizim genel müdürlüğümüzün konusuna girmiyor, doğru; öbür konu, o da bizim genel müdürlüğümüzün... Öyle bir şey yok. Kurumlar arası iletişim varsa, iş birliği varsa, sevgili Vekilimin bahsettiği komisyonlar bu işi çözecekse neden kurmadınız? Neden? Neden ya? Ben merak ediyorum neden? Kim tuttu elimizi?
Şimdi, itirazlara gelince, elbette itiraz mekanizmaları işleyecek Sayın Vekilim. Yani her şey keyfiyen yapıldığı için bu ülkede birçok şeyi yaşıyoruz, her şey. Yani bu bakımdan... Mesela, biraz önce değerli Vekilim çok önemli bir şeyden bahsetti. Bizim bölgemizde, Hatay'da denize yakın kıyılarımız olduğu için, hemen hemen 6 ilçemiz deniz kıyısında, bu netlikle görülebiliyor, 50 ile 100 santim arasında çökme, çeşitli şekillerde kayma olduğu söyleniyor ve özellikle yol kenarlarında, dağ yolu ve diğer ulaşım merkezlerinde, ulaşım alanlarında, örneğin Samandağ-Arsuz arasında yeni yapılan -çok da istediğimiz, çok da peşine düştüğümüz- o yolda ciddi heyelan konumu var; ulaşım alanlarımızın da heyelandan korunması lazım, tekrar revize edilmesi lazım. Heyelan alanlarımız var, hakikaten bunlar hiç dile getirilmiyor yani bu alanlarda biz dibine inşaat yapmışız.
Bakın, bütüncül planlamalardan bahsediyoruz. 100 binlik planları Bakanlık yapıyor, 20 binlik, 5 binlik, binlik planları da onlara uygun, onlara aykırı yapmamak kaydıyla diğer birimler yapıyor. Bütüncül planlamaları Bakanlık yapıyor, onlara aykırı olmayacak planları diğer birimler yapıyor. Neden yapmadınız o zaman plansız yerler varsa? İtirazlar. Evet, itirazlar olabilir, itiraz mekanizması herkes için vardır. O zaman birisi "Ben yaptım, oldu." der. İtiraz mekanizmaları elbette olacak, bunlar da dikkate alınacak, bu süreçler de olacak ama yıllardan bahsediyoruz; yargı bunu bir şekilde çözer. Sonra planlama alanlarının birçoğunun tarım alanı olduğunu... Ya, havaalanı, Hatay Havaalanı için dünya kadar itiraz ettik ya, dünya kadar. Burası Amık Ovası dedik, göçmen kuşların geçtiği yer dedik. Burası ne oldu, biliyor musunuz? Bir yağmur yağdı, havaalanında kayıkla gezdik. Yemin ediyorum kayıkla, resimlerini görmüşsünüzdür ve bilişim sistemleri havaalanının en alt zeminine, bodrum katına yapılmış. Bunun akılla, bilimle bir alakası var mı? Akıl tutulması falan değil, akılsızlık vallahi. Sonra deprem oldu, gene çöktü. Oraya, bir havaalanına 5 defa, 5 havaalanına yetecek betonlama yapıldı. Yazık, günah değil mi? Senin, benim param. Şimdi, depremde de ilk ulaşımı kesilen yerlerden biri oldu. Neden? Çünkü yeri doğru değildi.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Efendim, yalnız ben onun safahatini biliyorum. Antakyalılar diğer yere asla müsaade etmedi, bir baskı vardı.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Bakanım, baskıyla maskıyla, siyasetle olacak işler değil bu işler. Ben bilimden, bilgiden, Bakanlık düzeyindeki kurumdan bahsediyorum. Ne olursa olsun doğru neyse onu yapacaksın, ne olursa olsun doğru neyse onu yapacaksın.
Şimdi, planlama alanları, dolayısıyla birçok yerde tarım alanı konumunda. Sonra yıkılan yerlerdeki mülkiyet sahibi insanların hakları var. Ya, bakın, en basitinden bir hukukçuyum ben, en yüce, korunması gereken hak mülkiyet hakkı. Yahu bu molozların içindeki demirleri bile alan firmaların hakkı yok, biliyor musunuz? Molozların içindeki demirler bile onlara ait değil. Onlara hakkı yok, biliyor musunuz? Hurda demir olarak alıp satıyor müteahhit. Ona bile hakkı yok ama kim düşünür? İçinden çıkan paralar, şunlar bunlar doğru dürüst saklanamadığı için talan da ediliyor. Bu Bakanlığımızın şeyinde değil... Yıkılan yerlerdeki mülkiyet sahiplerinin ciddi bir kaosu var. Bu sorumlular, sorumluluk sahibi olan, denetlemeyen, uyarmayan, tescil etmeyen, planında burayı riskli alan saymayan, sit alanı gibi sayın vekilimizin söylediği gibi "Buraya yapılamaz." diye şart koşmayan, "Buraya illa -Japonya'da yapılıyor değil mi- şöyle bina yapmak zorundasın, 9 şiddetine dayanıklı depreme nasıl bina yapılması gerekiyorsa o şekilde inşaat malzemesi kullanacaksın veya şunu kullanacaksın, bunu kullanacaksın." demeyen sorumlular bu mülkiyet hakkının bedelini ödemeli, tazminatları da ödemeli yıkılan hayatların, bunun da bütün sorumluluğunu devlet almalı. Öyle 10-15 bin lira taşınma, 3 bin lira kira, 10 bin lira da depremzedelere para yardımı. 10 bin liraya ne yapılıyor? Musluk alamıyorsunuz ya, bir kapı fiyatı değil. Türkiye'nin gerçeğini bilmiyor musunuz? Bu enflasyonu, bu şartları bilmiyor musunuz arkadaşlar?
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Sayın Vekilim, acil ihtiyaçlar için 10 bin lira. Konut yapılacak, konut yapacağız.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Herkes, şu anda, Sayın Bakanım... Konut yapması ne kadar sürecek, o kadar süre bu insanlar ne yapacak? Bu konutların sayısı bütün mağdurlara yetiyor mu? Ne kadar sürede yapacak?
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Türkiye, millet o kadar güçlü ki her yerde gönlünü, kapısını açtı.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Bakanım, bakın, ben şimdi bu toplantıyı bitireceğim, samimiyetinize güvenle bu toplantıdayken bana gelen mesajları tek tek okuyalım. Kaçı çadır, kaçı erzak, kaçı iç çamaşırı, kaçı hijyen malzemesi? Lütfen görün ve diyorlar ki: "AFAD'a gittik, Kızılaya, Kaymakama gittik, ona gittik, buna gittik." Size özel bir şey daha söyleyeceğim, burada söylersem "Şov yaptı." derler.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Yok, öyle bir şey...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - AFAD'ın malzemelerini de belediyeler üstlerine etiket yapıştırıp dağıtıyor, haberiniz var mı?
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Yok, ben daha geçen hafta Kırıkhan'daydım.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ben göstereceğim size.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Hakikaten orada çok muhteşem bir sistem kurulmuş.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Bizim orada öyle bir şey yok Sayın Bakanım.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ya, herkes yardımını yapıyor, belediyeler...
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim, benim EXPO'mun altında, bakın, şunu iyice bilin, ben öyle şovenistlik yani bir taraf kayırma yapmıyorum. HBB'nin EXPO alanında o bahsettiğim fore kazıklı yere insanları götürdük ya, tuvaleti var, böyle olmalı toplanma alanları dediğimiz. Mesela toplanma alanlarının park gibi yapılıp üst düzeyde kalması, onların kapalı alanlar olmaması falan da bir planlama işi, bunlar da yok. Deprem, toplanma alanları da yok bizim ülkemizde. Geçtim, orada Ankara Altındağ Belediyesi -buradan teşekkür ediyorum- aşevi kurdu. Gitmek için şu anda hazırlanıyorlar, bugün Altındağ Belediyesinin Belediye Başkanını arayacağım buradan çıkınca, hem teşekkür edeceğim hem rica edeceğim gitme diye. Halkla bütünleşti.
Bakın, şunu anlatmaya çalışıyorum. Bizim o belediye, bu belediye diye bir derdimiz yok, başkaları gibi davranmıyorum. "İBB ne yaptı? İBB yok, İBB saysın bakalım." filan diyenlere karşı da cevap veriyorum. Ben bütün AK PARTİ'li belediyelere teşekkür ediyorum, Altındağ Belediye Başkanına da buradan teşekkürlerimi iletiyorum ama yapılan bir şeyi reddetmenin de, inkâr etmenin de ayıp olduğunu ifade etmek istiyorum. Bunu söylüyorum, ayıptır bu da diyorum.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Şimdi, bakın, şunu söyleyeyim, ben sahada, bütün bölgede...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ahlak ve etik kurallarına göre...
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Sadece belediye değil, bütün millet oradaydı hakikaten.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ya, Sayın Bakanım, bakın, ben şunu söylüyorum: Bu belediye, o belediye meselesi değil. Bu halkın bir zerreyinispet, bırakın bir toplu iğne başı bir şey göndermesini, ta, oralardan yüreklerinden bir dua eden tüm vatandaşlarımız bizim kutup yıldızlarımız; onlara sonsuz teşekkür ediyorum ama biz bu sonucun da neden olduğunu konuşmak zorundayız. Konuşuyoruz, konuşuyoruz bir yere gelmiyoruz, bunun hesabını da sormak zorundayım, halkım adına sormak zorundayım, bütün depremzedeler adına sormak zorundayım. Bu komisyonlar, deprem komisyonları kaç kere kuruldu? Kaç kere bu konular bu masalarda konuşuldu? Her toplantıda neden bir sonrakine yapacağız diyoruz? Bunu diyenler neden sorumlu tutulmuyor? Bunu sorguluyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Evet, haklısınız.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Yani neticede, bu şehrin dinamikleri... Sayın vekilimin şu önerisini çok önemsiyorum. Hele hele şu anda deprem bölgelerinde bu çok kıymetli bir öneri.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Onu yapalım işte.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Yıkılan yerlerdeki mülkiyet sahibi insanların bile mülkiyet haklarını savunması açısından, onların bile içinde olduğu, şehrin dinamiklerinin, mühendislerinin, odalarının, belediyesinin yani sivil toplum örgütlerinin, ilgili sivil toplum örgütlerinin içinde olacağı, oy kullanacağı, fikir ileri süreceği -hani konuşup konuşup gitme noktasında da olmamalı- kendinin de bu sözünün, bu Komisyonun çoğunluk kararlarıyla alınacağı bir sistemin kurulması lazım mutlak surette.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Merak etmeyin, onu hazırlıyoruz, sizlerin de görüşünü bekliyoruz.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Şimdi, şöyle: "Sizlerin de görüşünü bekliyoruz." derken, Hatay'da bir şey yaparsanız Hatay'ın Büyükşehir Belediyesinden bir temsilci mutlaka olmalı, Antakya Belediyesinden de bir temsilci olmalı, odaları olmalı, ticaret odaları...
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Efendim, temsilci değil, bakın, temsilci yanlış, bizzat kendisi gelsin.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Olur.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Vali yardımcısı değil, bizzat Vali...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Valilik düzeyinde, Valilik Başkanlığında yapabilirsiniz mesela.
NECİP NASIR (İzmir) - İfademiz o zaten.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Neyse. Netice itibarıyla, evet, bu şey yapılırken -şehrin coğrafyası, kültürü, ruhu- insanların huzur bulacağı bir sonucun doğması için böyle bir Komisyonun elbette kıymeti var.
Teşekkür ediyorum ama ben bu "Düzenlemeler var, yaptırımı yok." konusunu da asla kabul etmiyorum. Her şey sizin elinizde, yaptırım da koyun.