| Komisyon Adı | : | (10 / 6996, 7004, 7005, 7006, 7007, 7009, 7010, 7024, 7026, 7034, 7035, 7036, 7037, 7038, 7039, 7040, 7041, 7042, 7043, 7044, 7045, 7046, 7047, 7048, 7049, 7050) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkan Yardımcısı Dursun Baştürk'ün, Toplu Konut Projeleri ve Araştırma Dairesi Başkanı Ahmet Kutluğ Gayretli ve Emlak Konut GYO AŞ Genel Müdür Yardımcısı Alim Kaplaner'in, 6 Şubatta meydana gelen depremler sonrası deprem bölgesinde yaptıkları çalışmalar ve planlamalar hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 22 .03.2023 |
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Toplu Konut İdaresi yetkililerine de sunum için teşekkür ederim.
Yani açıkçası bu bilgiyi daha önceden almayı çok isterdim. Farklı yerlerde, çevre şehircilik il müdürlüğüne "Hangi zeminler üzerinde kente ilişkin yeni bir çalışma yapıyorsunuz?" diye çok araştırdık, bugün sahip olduk.
Şimdi, genel olarak benim planlamayla ilgili temel yaklaşımım şu: Yani biz konut üzerinden meseleye gidiyoruz. 3 bin konut buraya, 5 bin konut buraya, işte, 10 bin konut... Yani sonuçta "Yıkılmış olan bağımsız birim sayısının belli bir oranını nasıl yeniden inşa edebiliriz? Bunu Toplu Konut İdaresi üzerinden nasıl gerçekleştiririz?" biçiminde. Oysa şehircilik bu değil yani şehircilik... Şu çalışma yapılmış olması gerekirdi: Depremle yıkılmış olan bir kentten göç etmiş olan insanların ne kadarını biz geriye getirebileceğiz? Bakın, Türkiye'de 400 milletvekili çıktığı zaman Erzincan'ın 4 milletvekili vardı; şimdi 600 milletvekiline çıktık, Erzincan 2 milletvekili. Yani deprem bazı kentleri büyütürken, onu bir ticaret merkezine dönüştürebilirken bazı şehirlerdeki nüfus ve göçü geriye getirememektedir. O nedenle bu tür simülasyon çalışmalarını başlangıçta makro ölçekli olarak yapmak gerekir.
İkincisi, siz özellikle Adıyaman dışındaki illerle ilgili daha çok bulabildiğiniz arsalar üzerinde ya da hazine arazileri üzerindeki konut yerleşimlerini bize çok anlattınız. Ben bunun kısa vadede bir çözüm üretse bile uzun vadede şehircilik ilkeleri açısından ciddi sıkıntılar yaratacağını söylüyorum. Bir başka olay tasarım. Tasarım ilkeleri açısından...
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Gökan Bey, bir an önce vatandaşı konutuna yerleştirmemiz lazım, onu dikkate almamız gerekiyor.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - İşte, ah benim üniversitelerim, benim üniversitelerim; sessiz, konuşmayan, "Konuşursam başıma bir şey gelir." diye susmayan üniversiteler olsaydı bütün bu konularla ilgili bütün şehirler... Yani Adıyaman'da üniversite var, orada da belediye var; ortak çalışmayı başaramamışlar. Gaziantep'te birkaç üniversite var, belediyeyle yan yana gelip çalışma başaramamışlar. Yani üniversiteler, kendisini, sırtını kamuya dönmüş, halka dönmüş hiçbir biçimiyle onların sorunları konusunda vizyonel çalışma yapmıyorlar yani yapmadıkları için de biz kaybediyoruz. Tüm dünya gelişimini üniversitelere borçlu. Dünyada gelişmiş bütün ülkeler üniversite, kamu, özel sektör, sivil toplum örgütleri arasındaki iş birliğini ne kadar başarılı uygulayabilirse, gerçek sorunlar üzerinde araştırmalar yapmış ve bunu hayata geçirmişlerse o kadar başarıyorlar.
İkincisi değerli yöneticiler, şimdi Elâzığ'da gördük, 2+1 konutları kimse istememişti. Başka deprem bölgelerinde de insanlar 2+1 konut istemedi.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Gürsel Bey söylemişti onu "3+1" diye.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Gürsel Bey bunu Türkiye gündemine taşıyan milletvekilimiz, teşekkür ediyorum.
Ancak bakın, toplumumuz değişiyor, mahremiyet duygusu, aile içi mahremiyet duygularımız da değişiyor. O nedenle burada, bütün çözümlerde, ortak banyo öneriyorsunuz. Oysa artık yeni yapılan sivil mimari eserlerin tümünde ebeveyn yatak odasıyla ona bağlantılı bir banyo çözümünü herkes istiyor yani anne baba, çocuklarının olmadığı bir ortamda kendi banyosunu istiyor. O nedenle buradaki çözümlerde şimdi yani sonuçta tünel kalıpla yapıldığına göre planlanabilir bunlar. Tip proje de değil, elimiz de mahkûm değil. Benim sizden ricam, ebeveyn banyolu yatak odalarının oluşturulması. Bizim hem geleneğimiz hem dinî ritüeller açısından da yaşam biçimini oluşturan muhafazakâr aileler açısından da diğer aileler açısından da önerim bu. Bunu artık... Hani büyük kentlerde ebeveyn banyolu hiçbir bina yapılmıyor, bağımsız, yatak odasının içinde.
NECİP NASIR (İzmir) - Banyosuz.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Banyosuz. Ebeveyn banyolu yatak odaları. Yani o nedenle bir wc varsa wc, bir ortak banyo, bir de...
GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Çok maliyet de getirmez.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Getirmez. Basit bir planlama ilkesi açısından kriter.
Bir de Toplu Konut İdaresi kamu arazileri üzerinde plan yaparak elde ettiği gelirlerin önemli bir kısmını bu tür dönüşüm projelerine ayırmak zorunda. Şimdi, Adana'da 3 ile 5 milyon arası ya da 8 milyon TL satış değeri olan binalar yıkılmış ama bizim orada yıkılmış olan 14 katlı, 12 katlı Çukurova'daki binaların yan tarafında da benzer özellik taşıyan yapı stoklarımız var. Şimdi, Toplu Konut İdaresinin ötesinde bir anlayışla bizim bu tür yıkılma ihtimali yüksek olan yapı bloklarımızı ortadan kaldırmamız gerekiyor. Şimdi, Hatay'da çevre yolunun kuzeyinde 10-12 katlı binalar var, şu anda inşaat hâlinde. Doğru mu? Gördünüz siz de. Yani mesela, burası madem ki OHAL kapsamında, burada bir OHAL var. Derhâl buralarla ilgili kat yüksekliklerinde sınırlama getirilmeli, yapılmış olan inşa hâlindeki binaların belli bir kat seviyesinde de yıkımı gerçekleştirilmelidir yani hızlı bir biçimiyle karar süreçlerini işletmemiz gerekir.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Ama o TOKİ'nin mesuliyetinde değil, onu başka şekilde...
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Efendim...
NECİP NASIR (İzmir) - Statiğine göre yapıldıktan sonra ne aykırılığı var? Yönetmeliğe uygun isterseniz 500 katlı yapın. Bunun ne şeyi var ki?
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ama...
NECİP NASIR (İzmir) - Ha, kent silüetine uygun da kanun çıkardık. Buradaki sorun ne?
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Şöyle, sorun şu...
GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Nüfus yoğunluğunu bile artırıyor.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sorun şu...
NECİP NASIR (İzmir) - Planlama ilkelerine göre yapılmış planlarda bizim mühendislik hizmetlerimizde bir sıkıntı yok. Zemin de ona göre tasarlanıyor.
LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Zemin değerleri değişti.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Bakın, Hatay'da Kırıkhan'a kadar fay kırığını biz görebiliyoruz. Kırıkhan'dan sonra Samandağ'da yüzeyde biz kırığı görmedik. Bir deprem oldu ama acaba bu son deprem miydi, nihai deprem miydi, devam edecek bir deprem miydi? Bilmiyoruz. Benim söylediğim Antakya çevre yolunun kuzeyi Samandağ yolu üzerinde. Ben oradaki riski görüyorum ve bununla ilgili de tedbir alınması gerektiğini söylüyorum.
NECİP NASIR (İzmir) - Performans analizi ile kontrol gibi mi?
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ya mutlaka, tabii bütün bunları değerlendirmek gerekir.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Tabii, tabii.
NECİP NASIR (İzmir) - Doğru.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Şimdi, Toplu Konut İdaresinin bugün işte 5 katla kendini tanımlaması ve sınırlandırmasını doğru buluyorum çünkü ben Adıyaman'da -mahallesini hatırlamıyorum ama işte- Kayseri merkezli bir firma tarafından yapılan 1.100 konutluk bir binaların olduğu siteye gittim; boşaltılmış durumda. Orada yetkiliyle konuştum, şirket yetkilisiyle, orta hasar raporu düzenlenmiş. Şimdi, belli yanlışlardan da bizim dönmemiz gerekir. Yani ben yüksek yapıya ilkesel olarak karşı değilim. Mühendislik bilimi, çelik yapıyla istediğiniz biçimiyle yüksek yapabilirsiniz.
Bir başka nokta da şu: Ya, Toplu Konut İdaresi kendisini betonarme yapı konusunda, tünel yapı konusunda yani tek seçenek hâline getirmemesi gerekir. Mesela köy yerlerinde... Şimdi, ihaleye çıktınız; köy binaları 2,5 milyon TL civarında. Bunlar birim maliyet üzerinden 2 milyon 300 bin TL gibi gördüm ihalede köy yapılarını. Şimdi, bizim, köy yapılarıyla ilgili başka seçenekler üzerinde çalışmamız gerekir ve prefabrik yapı konusunda da Toplu Konut İdaresi büyük oyuncu ise bu konuyla ilgili de sektöre daha güçlü bir inşai faaliyeti oluşturacak fabrikasyonu -prefabrik endüstrisi- geliştirmesi gerekir.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - O konuda bir çalışma var.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ben iddia ediyorum: Bu deprem bölgelerinin hemen yakın çevrelerinde riskli olmayan alanlarda hızlı biçimiyle bizim kalıcı, prefabrik yapı endüstrisini de Toplu Konut İdaresinin bir seçenek olarak koyması gerekiyor.
NECİP NASIR (İzmir) - TOKİ hafif çelikli yapı yapıyor.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Toplu Konut İdaresi şunu diyebilmeli: Ben riskli alanlarla ilgili olarak yapı tercihlerimde yüzde 30'u prefabrike çevirebiliyorum diyebilmeli. Bakın, Türkiye'de prefabrik endüstrisi gelişmiyor çünkü alıcı pozisyonunda olan kurumlar buna ilişkin düzenleme yapmadığı zaman kurulan fabrikalar da birkaç yıl sonra başka alana dönüşüyorlar. O nedenle bütün dünyada deprem riski yüksek olan ülkelerin tamamına yakınında çelik ve prefabrik endüstrileri başlı başına dev şirketlere dönüşmüş durumdalar. Mesela biz Türkiye'de bu endüstrilerimiz belli bir büyüklüğe ulaşmış olsaydı bizim günlük 1.000-2.000 kapasiteli konut üretecek prefabrik endüstrimiz olsaydı biz bu krizleri çok daha rahat yönetebilirdik.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Toparlayalım lütfen.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Bir de şöyle, deprem değil ama afetle ilgili olarak da Toplu Konut İdaresinden özellikle yağış rejimi dolayısıyla... Hepimiz biliyoruz ki kuraklık nedeniyle, Türkiye'de 76 tane ilimizde her geçen yıl kuraklık artarken Karadeniz kıyısında Artvin, Rize, Trabzon, Giresun ve Kastamonu illerinde de yağışlar artacak. Bu 5 ilde yağışlar artarken 76 ilimizde de yağışlar her geçen yıl yılık ortalamaları düşecek. Yağış rejiminin değiştiği ve yazın hızlı bir biçimiyle yüksek miktarda yağış alan bölgelerimizdeki derelerin kenarlarında şehirler kurulmuş durumda. Eskiden bunlar 2 bin 3 bin nüfuslu kasabalardı. Karadeniz'de ağırlıklı olarak nüfus köylerdeydi, dağınık köy yerleşimleri vardı, merkezlerin nüfusu çok küçüktü. Şimdi giderek bu dağınık köy yerleşimleri merkezlerde toplanmaya başladı ve derelerin hemen sağında solunda da yapılar yapıyor. Toplu Konut İdaresinin buraları cazibe merkezi hâline getirmemesi gerekir. Yani bu özellikle Rize, Trabzon, Giresun ve Kastamonu'daki vadi tabanlarının hemen yan tarafında yeni yerleşim alanları oluşturarak buraları köylerdeki insanlar açısından göç edilecek merkezler hâline de dönüştürmemesi gerekir yani bu konuyla ilgili de afet riskini azaltmanın yolu insanları bağlı bulunduğu köy yerleşim yerinde tutmaktan geçer. Özellikle de "slow city" dediğimiz yaşlı nüfusun yoğun yaşadığı Sinop, Kastamonu, Giresun gibi, Çankırı gibi bölgelerde ise emekli nüfusunun fazla olduğu yerleşim yerlerinde de merkeze baskı oluşturmak yerine, bu tür riskler var, bunları gene oluşturacağımız köyleri büyüterek, oraları yaşam merkezlerine dönüştürerek hem büyük kentlerdeki yoğun ekonomik maliyet sebebiyle yaşam zorluğu çeken insanlar açısından emeklileri büyük şehirlerden kırsala ama kırsalı da dere yataklarının etrafına yerleştirmemiş oluruz diyorum.
Teşekkür ederim.