KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Şimdi, bugün dinleyeceğimiz çok misafirlerimiz var, sunumları var; onun için, konuşmaları üç dakikayla sınırlayalım çünkü aksi takdirde yetişmeyebilir.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Diğer kısımlarda fazla konuşmayacağım ben.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Gene de üç dakikada... Sağ olun.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ben mimarım, meslek alanıma giren bir konu olduğu için biraz uzun tutacağım çünkü.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Tamam, peki; kısaltarak şey yapalım.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün ramazanın ilk günü, ben de tüm ülkemizin ve İslam dünyasının ramazanını kutluyorum, tebrik ediyorum.

Şimdi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Gökhan Bey'le biz 2'nci gün telefonla görüştük. Ben bulabildiğim bir olanakla Kültür ve Turizm Bakanına telefonla ulaşarak Habib-i Neccar Camisi'nin yanında olduğumu, caminin yıkıldığını, Ulu Cami'nin yıkıldığını, Hatay'da çok sayıdaki tarihî eserin enkaz hâline geldiğini, bölgede bir çalışma yapılırken kurtarma amacıyla gelecek olan insanların enkaz kaldırma çalışmalarında bu tarihî eserler ile diğer yapılar arasında ilişki kuramayabileceklerini, hızla buraya önlem alınması gerektiğini söyledim. Yani ben bunu söylediğimde 2'nci gün Hatay'da Kültür ve Turizm Bakanlığından arkadaşlarımız henüz bir tabela asmamışlardı, Gökhan Bey sağ olsun, ilgi gösterdi. Bu konuyla ilgili ben bir paylaşım yaptım, paylaşımdan dolayı da lince uğradım yani "İnsanlar can derdinde, bu adam taş derdinde." diye de sosyal medyada da eleştiri aldık. Olsun ama biz doğru bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz.

Şimdi, biz burada, tabii, sizi geçtiğimiz dönemde de dinledik, Kültür Bakanlığına bağlı Müzeler Genel Müdürlüğünü İzmir depreminden sonra da dinledik ve tarihî ve kültürel mirasın korunmasıyla ilgili alınması gereken tedbirler konusunda görüşlerimizi söyledik; siz de bize alınacak tedbirleri söylediniz ama görünen o ki başta Hatay olmak üzere pek çok yerde yapılmış olan çalışmalarda ortaya çıktı ki biz eski eserleri koruma ve kollama konusunda gerekli tedbirler almamışız ve deprem sonrası ya da afet sonrasında bunların korunmasıyla ilgili oraya bir tabela asmak, bir kısım eserlerde de onu sac panoyla çevirmek... Ki niye eski eserler tümüyle sac panolarla çevrilmedi? Yani üzüntüyle söylemek zorundayım, bazı yerlerde, Adıyaman Sümerler Mahallesi'ndeki kiliseden camiye dönmüş olan sekiz yüz yıllık eski bir eserimizin etrafına 5-6 tane sac pano konulmuş ama geriye kalan kısım açık, alana girilebiliyor. Ne zaman? 2 Mart tarihinde. O nedenle, bu konuda eksiklikler yapıldığını belirtmek istiyorum. Aslında biz eski eser yenilemeyle ilgili... Burada, Adıyaman'da restorasyon çalışması devam eden bir yapıda yıkım olmuş, sivil mimarlık örneği bir yapı. Ya, ilginç olan -fotoğrafları bende var- dışta bir duvar var -Gürsel Bey çok daha iyi biliyor uygulamacı olduğu için- içeride bir duvar var, arasında 50-60 santimlik kısım taşla doldurulmuş ama hiç harç yok. Ya, bunlar nasıl denetlenmiş? Bu duvar da yıkılmış tabii. Dışta bir 20 santim dış duvar, evet, prosedüre uygun imal edilmiş, içerideki duvar imal edilmiş. Arada 40-50 santimlik, 60 santimlik kısım âdeta taşlarla, kırma, bozma, ara taşlarla doldurulmuş. Bir tek kürek harç yok, tabii ki bu yıkılacaktır yani. O nedenle, özellikle de restorasyon faaliyetlerinde sizlerin genel merkezden, Ankara'dan bu tür uygulamalarla ilgili denetimi sadece bitmiş eski eser üzerinden değil; aynı zamanda, uygulamanın her aşamasını denetlemek gerekir. Ben bu fotoğrafları size atacağım. Buranın kontrolü kimde, ona sorun; benim gördüğümü niye görmemiş. Çünkü bu, bir günde olacak bir şey değil, o duvar birkaç günde ancak kapatılabilecek bir duvar.

Şimdi, bizim, tabii, eski eserlerimizde yapılarımız ağırlıklı olarak yığma yapılardan oluşuyor. Şimdi, bu tür yığma yapıların fay hatlarının üzerinde ya da afet riski yoğun olan yerlerde eski eser olarak korunması çok doğru ama bunların içinde korunması gereken çok daha özel... İşte, bu, mozaik olabilir, levha olabilir, Kur'an-ı Kerim olabilir; Hristiyanlığa ait olan kitaplar, dinî belgeler olabilir; bunların hangi müzelerde korunacağı konusunda da artık bizim bir karar almamız gerekiyor. Yani yıkılma ihtimali yüksek olan yapılarla ilgili asma germe çelik konstrüksiyonlarla bunların -İstanbul'daki pek çok camide gördüğümüz biçimiyle- yıkılmasını engellemek için ilave tahkimatın dışında, bu tür yapıların içindeki korunması gereken taşınabilir kültür varlıklarını da başka güvenli alanlara taşımamız gerektiğini düşünüyorum.

Yine, Hatay açısından son derece değerli olan Hatay Cumhuriyeti'nin Meclis Binası... 2'nci gün orada yemek dağıtan yardım kuruluşlarının atıklarını ve çöplerini bu binaya attığını gördüm. Çağırdım bu insanları, hepsine teşekkür ettim. "Hizmet yapıyorsunuz ama şu arkanızdaki binanın ne olduğunu biliyor musunuz? Ya, bu bir şehrin tarihinin yazıldığı bir bina. Sizden rica ediyorum, saygı gösterin, burada cumhuriyet kurulmuş, bir Meclis olmuş, o Meclis Türkiye'ye bağlanma kararını vermiş; Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir şehri olma kararını veren insanlar burada toplanmışlar. O nedenle, siz bugün burada depremde insanlara yemek veriyorsunuz ama ya, bu çöplerinizi, atıklarınızı bu binanın enkazı üzerine atmayın." dedim. "Bilmiyoruz." dediler insanlar da tabii. O nedenle bu benim söylediğim de 5'inci ya da 6'ncı gündü, en son gittiğimde de kapatılmış olduğunu gördüm. Şimdi, bu eski eserlerin, özellikle Hatay, Adıyaman, Malatya ve Kahramanmaraş gibi Anadolu coğrafyasında çok kültürlülüğün çok egemen olduğu şehirlerle ve özellikle Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman gibi Türk sivil mimari örneklerinin yoğun olduğu kentlerle ilgili alınacak olan koruma uygulamalarının yeniden değerlendirilmesi lazım.

Şimdi, Malatya Yeşilyurt'taki konaklar... İşte, Divriği'den sonra -benim gördüğüm- en yoğun konakların olduğu bölge Malatya. Belediyeler, Müzeler Genel Müdürlüğü ya da diğer kurumlar burada restorasyonla o kenti turizme kazandırdılar; bunu da gördük ama bu binalar...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRÜ GÖKHAN YAZGI - Yandaki resimdeki konak Sayın Başkanım.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Burada, ekranda.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Evet, Yeşilyurt; çok gittim, her gittiğimde de gezmeyi sevdiğim bir bölge ama şimdi, buranın mesela altyapısı da tahrip oldu. Ya, şimdi, burada artık aynı şeyleri tekrarlamamamız gerekir. Burada üstyapıyla ilgili -ahşap- mesela tekleştirme, birbirine benzeme uygulamaları yapılmış ama görünen o ki bunlar çok üstünkörü yapılmış yani bir sarsıntıda binayla birlikte korumayı sağlayamamış. Yine, bu tür yapılarla ilgili çatı malzemelerinin uygulamalarında oluşan hataların alanda başka sıkıntılar yarattığını gördük yani biz burada restorasyon yapacaksak daha önce yapılmış olan restorasyonların aynısını yapmamamız gerekir, bundan bir ders çıkarmamız gerekir; bu, Malatya açısından son derece önemli. Malatya'daki bu yapıların büyük bir çoğunluğu Malatya'daki sivil mimari örneğidir yani bizim genel olarak, ülke olarak dinî yapılarla -anıtsal; işte yoldu, köprüydü- benzerlerini korumaya alışmış olan bir geleneğimiz var. "Sivil mimari örneği" dediğimiz konaklarımızı, saray olmayan, kasır olmayan, sarayın yapmadığı, halkın yaptığı yapıları koruma konusunda da çok ön almadık. Şimdi, bütün dünyanın yaptığı gibi, bunların ulusal bir miras olduğunu, ulusal bir zenginliğimiz olduğunu düşünerek buralarla ilgili restorasyon çalışmalarında bütün harcamaların doğrudan kamu tarafından karşılanmasıyla ilgili insanlara destek vermemiz gerekir yani diğer türlü bu insanlar yine eski yöntemlerle -sıva, ahşap, işte çam ağaçlarını eskiterek- orada bir şeyler yapacaklar; bunun da doğru sonuçlar vermediğini görüyoruz.

Son olarak da deprem bölgesiyle ilgili eleştirimi söylemek istiyorum: Maalesef Bakanlığınız eski eserlerle ilgili afet risk değerlendirmesinde sınıfta kalmıştır, afet risk değerlendirmesinde başarılı olamadınız. Yapmış olduğunuz raporlamaların, bu bölgeye ilişkin raporlamaların büyük bir çoğunluğunda yanlış bilgi, yanlış enformasyon sonucunda çok sayıdaki yapımızın maalesef yıkılmasıyla sonuçlanan bir durumla karşılaştık. Burada üniversiteler, burada bu mesleği yapma alışkanlığı olan ama gerçekten müteahhit zihniyetiyle değil bu mesleğe kendini adamış... Eski eser restorasyon çalışmaları bir gönül işidir, bu işi yapan insanların büyük bir çoğunluğu bunu büyük bir ustalıkla, maharetle yapar. Ben Mostar Köprüsü'nü yeniden yapan ustaların olduğu köyde doğmuş birisiyim yani benim Bayburt'ta doğduğum köydeki ustaların büyük bir çoğunluğu eski eser yenileme konusunda son derece uzmandır.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Evet, onlar hakikaten...

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ve bu insanlar bunu paradan ziyade büyük bir aşkla yaparlar, büyük bir sevdayla yaparlar.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Hasankeyf'te de Bayburtlular çok...

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Selimiye Camisi'nden İstanbul'daki pek çok...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Hasaykeyf'teki eserlerde de Bayburtlu ustaların çok faydası oldu, teşekkür ediyoruz.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Gürsel Bey'in yanında bunu söylemek çok değil ama...

GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Yok, rica ederim.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Eski eser yenileme işinin alışılagelmiş olan yöntemlerle, bir ihale yöntemiyle bir müteahhitlik hizmeti gibi görülmemesi gerekir.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Müteahhitlik hizmeti olarak görülmemeli.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Bu konularla ilgili yeterlilikler son derece...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - O var zaten, bir liste var, o listenin dışındaki kişileri davet edemiyorsunuz.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Efendim, benim son olarak önerim şu: Eski eserlerle ilgili bu risk değerlendirmesinde güçlendirmesi yapılan, onarımı yapılan binalarda kim, ne yapmış; bu yapan uygulamacılardan hangisinin, kaç tane binası hasar görmemiş? Buradan bir not verelim, pozitif bir not verelim. Bu tür yapıları yapıp restore edip parasını alıp ama karşılığında da benim Adıyaman'da söylediğim gibi yani duvarın içine harç bile koymadan kapatanları da yasaklı listesine alalım diyorum.

Teşekkür ederim.