| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/5017) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 27 .03.2023 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, zatıalinize ve Ekrem Bey'e sabır ve başsağlığı diliyorum, Allah rahmet eylesin.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sağ olun.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Şimdi, tabii, bu kanunun tamamıyla ilgili işe yaramaz demek doğru değil; bu kanunda gerçekten önemli şeyler var, önemli düzenlemeler var ama yirmi iki yıldır nedense bir türlü içinde hafif kumpas olmayan bir kanun teklifi getiremiyorsunuz, bir yerinden bir kumpas sızıyor, geliyor. Şimdi, bu kanuna baktığımızda, bir defa çıkışı itibarıyla, Sayın Cumhurbaşkanının televizyon kanallarında bu kanunu somut, net tarif eder şekilde konuşması güçler ayrılığı ilkesi açısından müthiş bir zafiyettir, burada tartışmaya bile gerek duymuyorum onu; böyle gelmesi bir defa çok kötü bir şey, bunu kabul edelim.
Şimdi, biz nereden bakmalıyız? Bizim Anayasa'nın bizi sınırlayan ve bizi tanımlayan ilkeleri üzerinden her kanuna bakmamız gerekiyor. Bir: Sosyal devletin gereği olması gerekiyor bu kanunun, tanımlama itibarıyla baktığımızda Anayasa'nın 2'nci maddesine. Ulufeden uzaklaşması gerekiyor; bir kurallılığın, bir hukuki güvenlik ilkesinin içerisinde yeşermesi gerekiyor. İnsan onurunu esas alması gerekiyor. Temel hak ve özgürlüklere uygun olarak bir düzenleme niteliği taşıması gerekiyor. Yani barınmaydı, beslenmeydi, sağlıktı, çevreydi; tanımladığımız bir dünya kanun var Anayasa'da. Bu açıdan baktığımızda yanlıştır demiyorum ama eksiktir, bu ilkeler açısından baktığımızda eksiktir. Hukuki güvenlik ilkesi açısından baktığımız zaman, sizin burada emeklilere ya da işte "bayram ikramiyesi" diye tanımladığınız yerlere verdiğiniz rakamların benim gözümde hukuki güvenlik ilkesi anlamında bir karşılığı yok, tarifi de yok. Ulufe; çok özür dilerim ama yanlış anlaşılmasın, "Padişahım çok yaşa! Sen de bize bir ikramda bulun." Cuma günleri Topkapı Sarayı'nın önünden geçer gibi insanlara hak tanımaya çalışıyoruz. Tam da burada işte, bizim yeni anayasa çalışmamızda hak temelli ve insan onuru temelli dediğimiz şeylerin ne demek olduğunun anlamı ortaya çıkıyor. Biz temel hak ve özgürlüklere "ödevler" değil "hürriyetler ve haklar" temelli baktığımızdan dolayı aramızda bu anlamda bir fark var.
Kamuda çalışan eczacılarla ilgili, arkadaşlarımız söyledi, sağlık personeli hâlâ sayılmıyor ve bu şekilde tasnif ediliyor olmaları ayıplanacak bir olaydır.
Şimdi gelelim bu 7.500 lira meselesine. Arkadaşlarımız ısrarla söylediler; siz aslında 7.500 lira vermiyorsunuz, 2 bin lirayı hazineden karşılıyorsunuz, o karşıladığınız 2 bin liranın karşılığında ileride vatandaşlarımızın canı yanacak. Aynı zamanda da eşitlik ilkesini ihlal ederek bir yol yürüyorsunuz. Neden şunu demiyorsunuz: "Asgari ücretin altında emekli maaşı olamaz." Neden? Hukuki kural, kural koymanız gerekiyor. Kanun teklifi veriyoruz, görmezden geliyorsunuz. İki, neden şunu demiyorsunuz: "İnsan onuru esastır, açlık sınırının altında asgari ücret olamaz." Bugün geldiğimiz yerde 9.500 lira açlık sınırı, 8.500 lira asgari ücret, onun altında da sizin burada tariflediğiniz rakam var. İnsan onuruna yaraşır olması gerekiyor her şeyin. 7.500 liranın alım gücü nedir de bu kadar popülist bir şekilde seçim öncesinde bunları dile getirip ortalıkta velvele yaratıyorsunuz, onu da anlamadım.
Şimdi, bayram ikramiyesi bin lira verdiniz 2018'de. Onurla ve gururla söylüyorum -Sayın Genel Başkanımla onur duyuyorum- Bay Kemal'in hediyesidir o tarihte; Bay Kemal'in hediyesidir, sizin çıkardığınız bir şey değildir. Siz yine böyle bir seçim öncesi iler tutar yanınız kalmadığından dolayı getirdiniz ama o zaman bir fark vardı. O zaman bin lira 210 dolardı ve 181 euroydu. Şu anda baktığımızda bu nereye düşmüş? 48,5 euroya ve 52 dolara düşmüş şu anda ödediğiniz para. Eğer bunu 2 bin lira yaparsanız 97 euro ve 104 dolar olacak yani bir öncekinin hâlâ yarısı olacak şeyi "Müjdeliyoruz." diye getiriyorsunuz. Bunların tamamının ne olduğunu halkımızın bilmesi gerekiyor ve burada da en az bir maaş tutarında olması gerekiyordu, net maaş tutarında; onun tarifi de asgari ücretin altında olmaması gerekiyordu. Asgari ücretin de insanlık onuruna yaraşır şekilde, açlık sınırının altında olmaması gerekiyordu. O yüzden, her ne kadar "Buradaki düzenlemeler halkımızı ilgilendiriyor; iyidir, hoştur." demek gibi bir tabloyla geliyor olsanız da bunun gerçek ve çarpıcı yanı budur. Gerçek ve çarpıcı yanı, sizin yoksulluğa mahkûm ettiğiniz halk kitlelerine karşı, harçlık verir gibi, 50 dolarla, 100 dolarla seçim öncesi avutma meselenizdir. Ha, yapalım mı? Yapalım ama bunu değil, gerçekten çok daha iyisini yapalım. Çok daha iyisine sizin elinizin varmaması da siyaseten farklı yerlerden bakıyor olmamızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, bitireceğim; özetleyeceğim izin verirseniz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alayım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Az önce söylediğim gibi, siz halka yeri geldiğinde kumpası, ulufeyi kalkıp bir şekilde allayıp pullayıp anlatıyorsunuz; biz kurallı ve hak temelli bir yönetim arıyoruz. İnşallah 14 Mayıstan sonra halkımız farkımızı tasdik edecek ve bu Meclis, benim arkadaşlarım insan onuruna yaraşır yasaları çıkaracaklar.
Teşekkür ediyorum.