KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben de sözlerime, bu afet sonrası yoğun çaba harcayan kamu sağlık emekçilerine, yine duyarlılık göstererek kendiliğinden bölgeye gelip klinik açan, çadırlarda bulunarak sağlık hizmetinde yardımcı olmaya çalışan başta doktorlara, hemşirelere, sağlık çalışanlarına ve sağlık personeline teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Sayın Başkanım, birinci sunumu yapan hocamız depremin büyüklüğünü ve merkezini öngöremediklerini, çok geç fark ettiklerini söyledi, kendilerine bilginin... İkinci sunumu yapan hocamız da saat 04.20'de aktif olarak harekete geçtiklerini söyledi. Eğer Sağlık Bakanlığı 04.20'de faaliyete geçtiyse ben kutluyorum kendilerini yani 04.30'da harekete geçtilerse ama tabii yaşadığımız gerçekler böyle değildi; onu baştan belirtmek istiyorum. Ya, hiçbir sunumda, hiçbir hastanenin yıkılmasıyla ilgili bir açıklama yapmadınız. Bunlar kamu hastaneleri ve bu hastaneler sizin denetiminizde ve gözetiminizde yapıldı. Mesela, burada Hatay... Hatay terk edilmiş bir şehir, hakikaten gariban bir şehir. Yani Hatay Dörtyol'da hastaneye izolatör yapılmış ama Hatay'ın 1,5 milyon ya da 1 milyon 300 bin nüfusunun yaşadığı merkez, Kırıkhan, Hassa, Altınözü, Samandağ, Arsuz bölgeleriyle ilgili bir planlama yapılmamış. Zaten bölgede hastane kalmadı, tek Reyhanlı Hastanesi kaldı; o da 100-150 yataklı küçük bir ilçe hastanesi.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Belen var.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Efendim, Belen... Belen nerede? Belen, İskenderun tarafında. Belen Hastanesi küçük, Belen de hasar gördü.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir, Sağlık Bakanlığı Hatay ölçeğinde bir organizasyon hatası yapmıştır, deprem riskinin en yüksek olduğu illerden birinde hastaneleri korumayla ilgili izolatör yapımı konusunda yanlış yapmıştır, beceriksiz olmuştur. Yani İskenderun Devlet Hastanesinde yoğun bakımda insanlar öldü. Antakya Devlet Hastanesinde insanlar öldü. Ya, bu kadar büyük nüfusun yaşadığı yerlerle ilgili birbirini yedekleme yapılmaz mı? Adana'yı diyorsunuz.

Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi kurtarma şöyle gerçekleşti -bizler oradaydık, gördük- bir kurtarma ekibi bulabilirseniz... İlk gün saat 20.00'den sonra kurtarma ekipleri geldi yani oraya on altı saat sonra kurtarma ekipleri geldi. Bir kurtarma ekibi enkaz altından bir yaralıyı çıkarmak istediğinde, varsa o yaralının bir yakını, "Bir ambulans gelmeden biz bu enkazdan yaralıyı çıkaramayız." diyorlar. Hipotermi olabilir, potasyum mu ne başka bir şey gerekçe gösteriliyor, acil müdahale edilmesi gerekir, serum bağlanması gerekir, başka gerekçelerle... Arkadaşlar, ilk gün biz mi göremedik, siz mi başka bir yerdeydiniz? Biz Hatay'da ambulans falan göremedik, gerçekten göremedik. Yani vardır mutlaka üç tane, beş tane ama binlerce enkazın olduğu yerle ilgili sizin... Sağlık Bakanı orada, Sağlık Bakanı öğleden sonra orada, devlet orada; evet, Sağlık Bakanı orada ama ambulans sevkiyatı konusunda çok ciddi hatalar oldu. Zaten sıfırın altında bir soğukta, yağmur yağan, şiddetli yağmur altındaki bir enkazın altındaki insanları... Yani kan kaybı da varsa hele de enkaz altında travma geçirmiş ve bir de yaralanmayla karşı karşıya gelmişse, bir de yıkımdan dolayı akciğerlerine toz dolmuşsa bu hastayı sizin ilk altı saatte bir hastaneye yetiştirmeniz gerekir.

Bakın, siz sahra hastanesi kuramadınız; kusura bakmayın, kuramadınız, ilk gün kuramadınız. Antakya Devlet Hastanesinin bahçesine giden ambulansın götürdüğü hastalara orada fedakâr doktorlarımız baktı. Yani içler acısı bir durum, kurtulma ihtimali zayıf olanların büyük bir kısmı içeriye alınamadı, dışarıda donarak öldüler ya. Adana'ya ambulanslar kaç saatte gittiler biliyor musunuz? Yani lojistiği çözemediniz. Yolları tutamadınız. Ambulansların Adana'ya ulaşmasını sağlayamadınız. Ambulanslar yol bulup gidemediler. Bir ambulans bir hasta götürüyor, üç saatte gidiyor, üç saatte de dönüyor altı saat. 1.000 tane ambulans verseniz ne yazar? Enkaz altındaki on binlerce yaralıyı siz nasıl götürebilirsiniz? Bir ambulans 1 ya da 2 yaralı götürdü, aynı gün içinde cenaze araçları altışar altışar getirdiler, gidenler cenaze aracıyla geri gelmeye başladı; biliyorsunuz bunları. Ama bu hastanelerin neden neden...

Ya, ben şeyi anlamıyorum: Yeni Samandağ Devlet Hastanesi 20 Şubat tarihindeki depremde neden -kesin kabulü yapılmayan bir hastane- kapatıldı? Ya, daha kesin kabulü yapılmamış, imalat aşamasında, müteahhit devretmiş, hastane, doktorlar orada. Bakın, bir organizasyon şemasından insanlar, belediye başkanı bize ulaştı "Hastanede çalışanların evleri yıkıldı, hastane çalışanlarının hastanede hizmetlerini görebilmesi için bir konteyner ihtiyacı var." dedi. Biz de İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle temasa geçtik, 30 konteynerle Samandağ Devlet Hastanesinin karşısına bir konteyner merkezi kurduk yani şehir demeyeceğim ama bunu kurduk yani. Oradaydım ben, 20 Şubat tarihindeki depremde gözlerimle gördüm ya. 20 Şubattaki depremde bizim kurduğumuz konteynerlerde ameliyat yapıldı çünkü başlamış olan ameliyatın tamamlanması için hasta konteynerlere getirildi; ameliyattaki 2 hastanın 1'i yaşamını yitirdi, diğeri yaşamına devam etti.

Başka önemli bir gerçeği bilmemiz lazım arkadaşlar. Ben 7 Şubat tarihinde saat 14.00-15.00 sularında bizim Hatay Milletvekilimiz İsmet Tokdemir'in abisinin oğlunu, eşini ve torununu enkazdan yaralı çıkardık, biz çıkardık yani öyle kurtarma ekibi falan yok yani. Doktor Milletvekilimiz Ali Şeker enkazın içine kadar girdi, durumlarını gördü "Torununun durumu hassas, bir demir saplanmış vücuduna ama -konuşuyorlar, herkesle konuşuyoruz- diğerlerinin durumu iyi" dedi. Arkadaşlar, bakın, Adana'ya götürdünüz bunları, bu yaralılar Adana'ya gittiler. Adana'ya giderken çocuk yolda öldü, abisinin oğlu hastanede öldü, yirmi gün sonra da hastamızı kaybettik. Yani acil kurtarmayla ilgili bir hastanın kanamalı, travma geçirmiş, üzerine enkaz çökmüş, vücudunun muhtelif yerlerinde kanama var, böbreklerden başka problemler geliyor yani sahra hastanesini kuramadınız. Antakya Defne'de, Samandağ'da, Kırıkhan'da, Hassa'da ayakta kalan bir hastane olmadı. Silahlı kuvvetlerin sahra hastanesi kurma geleneği devam ediyor olsaydı dört saat içinde hastane kurulurdu, dört saat içinde kurulabilirdi; kurulamadı. Üç saatlik yola hasta mı gider arkadaşlar? Kanamalı hasta üç saatlik yola ambulansla mı gider? Ki ambulansların çoğunda da doktor yoktu.

Şimdi, Hatay Dörtyol Hastanesine, evet, teşekkür ediyorum, izolatör konulmuş. Herkes Hatay Dörtyol Hastanesine hastasını götürmeye çalışıyor. E, bu hastanenin bir kapasitesi var, bahçesine mahçesine insanlar gidiyor ama ameliyat olması gerekiyor, yoğun bakım ünitesine alınması gerekiyor, entübe edilmesi gereken hastalar var. Maalesef, bunların büyük bir çoğunluğunu biz kaybettik.

Şimdi, diyorsunuz ki: "Deprem bölgesinde nüfusun yüzde 15'i yaşıyor; 10 milyon, 10,5 milyon insan yaşıyor." E, Türkiye nüfusu 85 milyon "Deprem bölgesinde sağlık personelinin yüzde 10'unu istihdam ettik, çalıştırıyoruz." diyorsunuz; zaten nüfusa göre baksanız burada, bölgede yüzde 15'ini çalıştırmanız gerekir. Demek ki bölge hâlâ sağlık emekçisi, doktor ve diğer açıdan kötü durumda yani.

Şimdi ben buraya bakıyorum, kendi şehrim için endişe etmeye başladım. Şimdi, izolatörle ilgili, mesela, riskin en yüksek olduğu, sıvılaşma ihtimalinin en yüksek olduğu bölgelerdeki hastanelere izolatör yapılmasıyla ilgili neden zamanında müdahale etmediniz? Bakın, bu bölgeleri Kahramanmaraş, Malatya'dan başlayarak Osmaniye ve Hatay'ı burada söyledik yani depremin en yüksek olacağı bölge, fayın burada kırılma ihtimali var diye. Niye fay kırılma ihtimali var? Arkadaşlar, faylar birbirini tetikleyerek kırılıyor, herkes söylüyor bunu, Elâzığ kırıldı, Malatya kırıldı; e, artık, Maraş gelecek buradan kırılacak. E, bu görülüyor, bu görülüyorsa o zaman herkesin bildiği, AFAD'ın raporladığı, bütün bilim adamlarının "aman dikkat" dediği bölgedeki hastanelerdeki izolatörleri siz niçin tamamlamadınız? 44 bin yatak kapasitesinden 21 bin yatak kapasitesinin izolatörü yapılmış. Ya, 1 milyon 700 bin insanın yaşadığı Hatay'da yapıla yapıla Dörtyol'a yapılmış. Arkadaşlar, Dörtyol da Adana'ya en yakın ilçe.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Yaptık, yaptık, Osmaniye'ye şimdi izolatörlü yaptık; 800 yatak.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - E, tamam.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Diğerlerini de aynı şekilde yapıyoruz Gökan Bey.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ben yapılana teşekkür ederim, keşke bunlar zamanında yapılsaydı da... Acil kurtarmada ilk altı saat ne kadar değerliyse kurtulan hastanın çok kısa süre içinde bir ambulans tedavisiyle ameliyata alınabilmesi, tedavisinin başlaması da o oranda son derece doğru.

Şimdi, hastanelerin yapı güvenlik katsayısı 2008 yılından beri 1,5. Şimdi, deprem oldu, Kağıthane Devlet Hastanesi, Sadi Konuk Hastanesi, arkasından başka hastaneler, İstanbul'da patır patır hastaneleri kapatıyorsunuz. Yani eğer bu binalar gerçekten deprem riskini göğüsleyecek bir yeterlilikte değilse yani o zaman Kahramanmaraş depremini niye bekledik biz? Yok, eğer bunların hizmet vermesinde bir sakınca yoksa bugüne kadar buradaki kamu çalışanlarının, sağlık emekçilerinin, hastaların, hasta yakınlarının, günlük ziyaretçilerin tümünü çok ciddi biçimiyle siz risk altına sokmuş olmuyor musunuz? Yani yapı güvenlik katsayısı 1,5'sa deprem bölgesindeki bir bina nasıl hasar görebilir? Yapımı yeni bitmiş olan bir bina nasıl hasar görebilir? Değerli arkadaşlar, bu konularla ilgili kimdir bunun sorumlusu? İskenderun Devlet Hastanesindeki, Antakya Devlet Hastanesindeki ölümlerden dolayı hakkında soruşturma açtığınız bir yöneticiniz var mı ya da siz kendiniz kendinizi şikâyet ettiniz mi? Ya, bu benim dönemimde yapıldı, bu hastaneyle ilgili ölümlerden birinci derece sorumluyum diyerek bir işlem yaptınız mı? Kim bunların kontrolü...

Kamu denetçiliğine bakıyorsunuz, yapı denetim sisteminde kamu kurumlarının yaptığı tüm yapılar yapı denetim sisteminin dışında. Kim denetliyor bunları? Siz, ya Bayındırlık ve İskan Bakanlığına, şimdi Çevre Şehircilik Bakanlığına denetletiyorsunuz ya da Kamu Hastaneleri Başkanlığı bir ihaleyle... Bunların denetimi için ihale açmanız gerekir. Peki kimdir bunların sorumlusu? Yani daha bir Allah'ın kulu kalkıp... 14 milyarlık bir hastane, riskli olduğunu söylüyorsunuz; ya, 14 milyar, 750 milyon dolar. Bütün dünyanın Türkiye'ye deprem dolayısıyla yaptığı yardımlar 300 milyon euro civarında, sadece depremde kaybettiğimiz kamu hastanelerinin maliyeti bütün dünyanın Türkiye'ye yaptığı yardımın 2,5 katı. Kimdir bunun sorumlusu? Yani bu hastanelerin tümü risk altında olabilir mi? Bütün bu hastanelerin emniyet tedbirini almamak... İzolatör yapılacaksa hastaneler, okullar, birinci derecede kamu hizmet binaları; yapı güvenlik katsayıları bütün binalarda 1 iken bunlarda 1,5 alınacak ve bunların depremde hiç hasar görmeden hizmet verecekleri sizin anayasanızsa, amentünüzse niye bunu yerine getirmediniz? Yani o hastanelere yaralı...

Başkanım, ben şöyle tamamlayayım, o insanların alkışlarla kurtardığı hastaların yüzde 90'ının cenazelerini aileleri tek başına aldılar. Arama kurtarma ekiplerinin kurtardığı yaralı sayısı kadar hastaneye yetiştiremediğimiz, yolda kaybettiğimiz, hastanede kaybettiğimiz yaralıların da sayısını, açıklasanıza, açıklayın; o zaman biz gerçeği görelim. Aslında, bu Komisyonun temel görevi gerçeklerin ortaya çıkması ve bizim bir daha hata yapmamamız. Ben Adli Tıp Kurumuna da söyledim, enkaz altından çıkan cesetlerin ilk gün mü, altı saatte mi, on iki saatte mi, yirmi dört saatte mi, kırk sekiz saatte mi, yetmiş iki saatte mi ya da o babasına telefonla mesaj gönderen kızımız gibi dört gün, beş gün sonra mı yaşamını yitirdikleri sizin adli tıp raporlarınızla bizim önümüze gelmesi gerekir ki biz de bundan sonraki döneme ilişkin arama kurtarma ve diğer organizasyon şemalarını bunun üzerine yapalım. Yani yirmi dört saatin sonrasında yaralı olarak kurtulanların büyük bir çoğunluğu eğer yaşamını yitireceklerse o zaman biz bütün arama kurtarmamızı ilk altı saate, ilk dört saate, ilk iki saate çekmemiz gerekir. O nedenle, bu Komisyon tabii ki kimseyi yargılamıyor ama bu Komisyona veri akışında gerçek bilgilerin verilmesi lazım, kayıtların bunun üzerinde oluşması lazım. Ve buradaki Başkanlığın ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesinin de bundan sonra olacak olan depremlerle ilgili en azından sağlık, hastaneler, ilaç zincirleri, sağlık emekçilerinin gelip hasta bakımı yaparken hijyen koşullarında görevini yapabilmeleri, bütün bu dönüşümün sağlanabilmesi için bir sistemi oturtması lazım.

Son olarak da şunu söylemek istiyorum: Deprem, en çok sıvılaşma ihtimali olan çürük zeminleri etkiliyor ise Sarıyer, Çayırbaşı, Hamidiye Etfal Hastanesi Çayırbaşı Deresi'nin üzerinde bulunuyor. Bu hastanenin izolatörleri yapıldı mı? Bu hastanenin zemin emniyet gerilmesine uygun simülasyonları yapıldı mı? Yarın bu hastane olası bir Marmara depreminde risk altında mıdır? Yine, Seyrantepe Hamidiye Hastanesi, Şişli Etfal Hastanesinin kapatılmasıyla Kağıthane Devlet Hastanesinin kapatılmasıyla, bölgedeki pek çok hastanenin kapatılmasıyla TEM Otoyolu'nun üzerinde olması dolayısıyla ulaşım aksı üzerinde önemli bir hastanedir, bu hastanede de yapı güvenliği testleri yapıldı mı ve deprem izolatörleri konuldu mu, onu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.