KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET KAYA (Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Genel Müdür, değerli arkadaşlar; hoş geldiniz.

Şimdi, arkadaşlar ÇAYKUR deyince tabii Karadeniz Bölgesi'nin göz bebeği, milyonlarca insanın ekmeği aklımıza geliyor öncelikli olarak ama bugün burada itirazımıza konu meseleleri, ÇAYKUR'u değil de itirazımıza konu meseleleri kısıtlı bir kapsamda konuşacağız. Özellikle ÇAYKUR'un Varlık Fonuna devredildikten sonra ortaya çıkan zararlar, Varlık Fonuna devrin yarattığı mahzurlar bizim açımızdan itiraz konusu.

Şimdi, Sayıştay raporlarını ve rakamları incelediğimizde göz bebeğimiz ÇAYKUR'umuzun 2021 yılında teklif toplama usulüyle farklı bankalardan aldığı krediler var, 16 milyar gibi bir ticari kredi kullanmasına rağmen 15 milyar kredi anaparası geri ödediği görülüyor. Günümüz itibarıyla borcun katlanarak devam ettiği hususu bir kenara bırakılırsa ÇAYKUR'un 2020 yılından devreden 4 milyar 200 milyon TL tutarındaki mali borcunun sebebi, ÇAYKUR'u borç tiryakisi durumuna getiren yöneticilerdir. Acıdır ki ÇAYKUR, 2021 yılında 100 birim anapara ve faiz borcu ödemek için 106 birim borçlanmaya gitmiştir. Bu sorun yıllardır devam etmekte, finansman sağlamak ya da ilgili bakanlıktan bütçe almak dışında yapılabileceklerin netleştirilmesi ve kamu zararının engellenmesi için adım atılması talebimizdir.

Şimdi, yönetici arkadaşlarımızın verdiği cevaba baktığım zaman, bu kullanılan krediler konusunda şöyle bir cevap veriliyor: "Çay paralarını, hasat yapılan ayı takiben bir sonraki ayda ödememiz bizi dış kaynak kullanmaya mecbur bırakıyor." Kendinizce haklı bir gerekçe ortaya koymuşsunuz ama biz, dün burada TÜRKŞEKER görüşmelerini yaptık, TÜRKŞEKER yetkililerinin şöyle bir ifadesi vardı dünkü görüşmelerde: "Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2022 yılında 1,8 milyar TL ve 2023 yılında 4,1 milyar TL sermaye enjekte etti TÜRKŞEKER'e." Şimdi, Hazine ve Maliye Bakanının böyle bir imkânı, olanağı varsa biz ÇAYKUR olarak neden bu olanaktan faydalanmıyoruz da özel bankalardan kredi alma yoluna gidiyoruz? Bu, bir soru işareti olarak önümüzde duruyor; TÜRKŞEKER'in kullanabildiği bu Hazine ve Maliye Bakanlığı kaynağını ÇAYKUR olarak biz neden kullanamıyoruz?

Bunun dışında, yine, ÇAYKUR'un, her yıl ürettiği çayı belli dönemlerde belli fiyatlardan satışa çıkardığını hepimiz biliyoruz. Hatta en son yaptığınız satış konusunda da kamuoyunda tartışmalar oluşmuştu ve tam çay fiyatına zam gelme arifesinde sizin, çayı, elinizdeki, stoktaki çayı ucuz fiyattan birkaç firmaya sattığınız kamuoyunda, basında çok tartışılmıştı. Şimdi, bu meseleyi biraz irdelediğimizde, işin altında -tabii, bu bir iddia, ben net böyledir diyemiyorum; bir iddia düzeyinde bu- 5 tane firmanın varlığından bahsediliyor, çay fabrikası var bu 5 firmanın; bunlar, üreticiden çok az miktarda yaş çay alımı yapıyor, çok az miktarda çayı işliyor fakat bunların yaptığı temel iş... Ki bunların temel vasfı, niteliği; bunlar AKP'ye çok yakın iş adamları. Bunlar, bu güçlerini, bu siyasi güçlerini kullanarak ÇAYKUR'un ürettiği o kuru çayı ucuz fiyattan alıp, paketleyip, piyasaya satıp buradan para kazanıyorlar; çok fazla yaş çay almıyorlar, o işlerin içine çok fazla girmiyorlar, âdeta pusuda bekliyorlar, ÇAYKUR'un ürettiği fazla çayı alıp, paketleyip, satıp para kazanıyorlar. Böyle bir iddia var. Yani Kurum olarak bu iddianın ne derece doğru olup olmadığını kamuoyuyla paylaşmanız ve bu iddiadan kurtulmanız lazım diye düşünüyorum. Bu çok ciddi bir iddia; AKP yanlısı 5 tane firma hiç yorulmadan, emek sarf etmeden sizin ürettiğiniz kuru çayı alıp paketlemek suretiyle para kazanıyor. İddia bu ve ciddi bir iddia, çok da konuşulan bir iddia.

Yine bunun dışında, çay alımında bu kota-kontenjan uygulamaları konusu var biliyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı olmadan önce, Rize meydanında "Kota nedir, kontenjan nedir? Allah'ın otunda kota mı olur?" şeklinde bir açıklama yapmıştı ama yirmi bir yıllık iktidarlarında bu soruna çözüm bulamadılar ve bu kota-kontenjan uygulaması devam ediyor. Buna gerekçe olarak da fabrikaların yetersizliğinden bahsediliyor, üretim kapasitesinin düşüklüğünden bahsediliyor. Bu, şunu gösteriyor: Yani demek ki biz bu fabrikalarımızı rehabilite etmeliyiz, yeni teknolojileri fabrikalarımıza taşımalıyız, yeni fabrikalar açmalıyız. Aslında bu bahane değil, çözüm ortada. Bunu yapmanın önündeki mânileri nedir? Tabii, bunun yanında, yeni fabrikaların yapıldığını, kısmen yapıldığını ama çok istenen düzeyde olmadığını da görüyorum çünkü açıklamanızda var; belli yerlerde yapılan fabrikalara da değinmişsiniz.

Yine, bir kaçak çay meselemiz var. Yani Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu açık yüreklilikle ifade etti; Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, Millet İttifakı'nın iktidarında bu ele geçirilen kaçak çaylar Rize Meydanı'nda yakılacak. Şimdi, şu anda bu çayların belli bir miktarının TASİŞ eliyle piyasaya sunulduğunu, satıldığını biliyoruz. Geçmişte de yapılan, bugün de yapılagelen bir uygulama ama bilim insanları bu kaçak çayları inceledikleri zaman, hastalıklara yol açan su bazlı anilin boyası maddesine rastladıklarını, bunun da insan sağlığını tehdit eden çok kritik bir madde olduğunu ve bu çayların mutlaka imha edilmesi gerektiğini söylüyor. Buna rağmen, bu ele geçirilen kaçak çaylar neden imha edilmiyor, satışa sunuluyor? Artı, çay üreticisi bir ülkeye, dünyanın 5'inci büyük çay üreticisi olan bir ülkeye kaçak çay girişlerine neden müsaade ediliyor? Bu konuda ÇAYKUR yapılması gerekenler konusunda, neden öncü olup alınması gereken tedbirler konusunda Hükûmeti, yetkilileri uyarmıyor?

Ve yine ÇAYKUR'daki siyasi kadrolar konusu sıkça konuşulan bir konudur. Hemen hemen her yöneticinin bir siyasiyle özellikle AKP'ye yakın siyasiyle akraba bağı olduğu ve bunun yarattığı rahatsızlığı burada defaatle konuştuk, konuşmaya da devam ediyoruz. İşte, siyaseten güç bulabilen insanların ÇAYKUR'da yönetici olduğu ve ÇAYKUR'un artık bu siyasetten uzak kalması gerektiği, üretim süreçlerinin içinden gelen insanların oralarda yönetici koltuklarında oturmasının ÇAYKUR'a güç katacağı ve ÇAYKUR'u belki de ayağa kaldıracağı konuşuluyor. Yine bu konuyu da dikkatlerinize sunuyorum.

Ve gündeme gelmesine rağmen bir türlü çıkarılamayan bir çay kanunu meselemiz var; hatta Meclise kadar geldi, sonra geri çekildi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bölge milletvekillerimizden oluşan heyetle çayın bütün bileşenleriyle konuşarak bize göre mükemmel bir çay kanunu hazırladık. Yani üreticisinden müstahsiline kadar, çalışanından ÇAYKUR'da çalışan mevsimlik işçisine kadar, kadrolu işçisine kadar bütün o arkadaşlarımızın sorunlarını çözmeye odaklı, kota-kontenjan uygulamasından tutun düşen çay fiyatlarına kadar, açıklanan o taban fiyatın altına düşen çay fiyatlarına kadar bütün bu meseleleri çözmeye yönelik, bütün konunun bileşenleriyle akıl ortaklığıyla bir çay kanunu teklifi gündeme getirdik fakat Mecliste, üzülerek ifade ediyorum, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Hükûmetin bu bir konuda bir çalışması vardı; onu da merakla bekledik, sonra her ne hikmetse onu alelacele geri çektiler. Muhtemelen kamuoyundan gelen tepkiler nedeniyle, oradaki eksikliklerin ortaya çıkması nedeniyle o kanun teklifini de geri çektiler.

Ve son olarak değineceğim önemli bir konu: Bakın, ÇAYKUR'da çalışan 9.500-10.000'e yakın mevsimlik işçi kardeşimiz var. Ben bu meseleyi sıklıkla Meclis gündemine getirdim. Kamuda çalışan, KİT'lerde çalışan bütün taşeron işçilere, mevsimlik işçilere, geçici işçilere kadro hakları verildi ya da çalışma şartları düzeltildi. İşte, altı ay çalışanlara dokuz ay, on bir ay çalışma hakları tanındı fakat ÇAYKUR'da çalışan bu arkadaşlarımızdan maalesef bu hak sürekli esirgendi. Ya, bu insanlar üvey evlat mıdır Sayın Genel Müdür? ÇAYKUR'da çalışan mevsimlik işçilerimiz diyor ki: "Biz insanca yaşamak istiyoruz, insanca çalışmak, insanca kazanmak istiyoruz ve kadro istiyoruz." Bu haklı taleplerinde sonuna kadar onların yanında olduğumuzu Sayın Genel Başkanımız da bizler de sıklıkla ifade ettik. Şimdi, Meclise bir kanun teklifi geldi, bugünlerde görüşülecek. Kanun Teklifi'nin ismini okuyorum size: İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. Bu kanun teklifinin 12'nci maddesinde şöyle bir ifade geçiyor: 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kamuda Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(3) İkinci fıkranın (a) ve (b) bendi kapsamında vize edilen geçici iş pozisyonlarında çalışanların çalışma süreleri aynı vize dönemi içinde 11 ay 29 güne kadar -uzatılır demiyor, uzatılabilir diyor- uzatılabilir. Bu sürenin belirlenmesinde idare, kurum ve kuruluşun bağlı veya ilgili olduğu bakanlık yetkilidir."

Şimdi, bu konu ÇAYKUR'da çalışan mevsimlik işçilerimizde bir umut vesile olmuştu. Günlerdir bu mesele için bizleri telefonla arıyorlar. Bilmiyorum, iktidar milletvekili arkadaşları da arıyorlar mı? Her gün istisnasız 20-30 tane ÇAYKUR çalışanı mevsimlik işçi arkadaşlarımız bir umut içinde bu çıkacak yasayla kadro haklarını alacaklarını ve yıllardır yaşadıkları mağduriyetlerin sona ereceğini düşünüyorlardı fakat büyük bir hayal kırıklığına uğradılar. Hatta, bakın o arkadaşlarımızı, bir basın duyurusuyla beraber bağlı bulundukları sendika onları bu çıkacak yasayı protesto etmek için Cumhuriyet Meydanı'nda buluşmaya davet ediyor. Şimdi, bütün kurumlarda çalışan arkadaşlarımıza yönelik iyileştirmeler yapılırken, haklarına almalarına yönelik -seçim dönemi nedeniyle, onu da parantez içinde belirtelim- çalışmalar yapılırken ÇAYKUR'da çalışan bu işçi arkadaşlarımıza, bu geçici işçi arkadaşlarımıza, bu mevsimlik işçi arkadaşlarımıza hakları neden verilmiyor? Bu kocaman ve derin bir soru olarak önümüzde duruyor. Sayın Cumhurbaşkanı Rizelidir, kendi memleketinden yükselen bu feryadı daha ne kadar duymayacak? Seçim dönemindeyiz -az önce ifade ettim- bütün kurum ve kuruluşlardaki bu tür mağduriyetlere el atıldı, hatta EYT konusunda söylenenleri hepimiz biliyoruz "Asla, seçim kaybetme pahasına da EYT'yi çıkarmayacağım." gibi bir iddiası vardı Sayın Cumhurbaşkanının ama seçim kaybetme korkusu geri adım attırdı ve EYT'yi çıkardılar.

Şimdi, ÇAYKUR'da çalışan arkadaşlarımız da hakları olan kadroya geçmeyi; bu haklarını istiyorlar ama bu seslerini maalesef -bize duyurdular, gecelerini gündüzlerine kattılar, sürekli bizleri aradılar, tazyik ettiler, bizlere duyurdular ama- sizlere ve iktidara duyuramıyorlar. Bakın, elimde bu arkadaşların attığı yüzlerce "tweet" var, mesaj var, feryat var, çağrı var. Yani bu sese daha ne kadar duyarsız kalınacak? Güya bir iyileştirme yapılıyor, güya bir yasal düzenleme yapılıyor ama yapılan düzenleme "On bir ay yirmi dokuz güne kadar uzatılabilir." diyor. E, zaten öyleydi, bu kurum amirlerinin, kurum yetkililerinin kararında, inisiyatifinde bir meseleydi. Açıkçası, hiçbir şeyi getirmiyor, yapılan bu kanuni düzenleme hiçbir şeyi getirmiyor; sadece o işçi arkadaşlarımıza "Ya, işte, hani, belki insafımıza gelirse size de bir şey verebiliriz." gibi bir anlam ifade ediyor. Bu, büyük bir hayal kırıklığıdır. Bu maddenin Meclise gelmeden mutlaka düzeltilmesi ve ÇAYKUR'da çalışan o işçi kardeşlerimize kadro haklarının verilmesi gerektiğini ifade ediyorum. O insanların artık hikâyelere, bu tür şeylere karnının tok olduğunu sizlerin de bilmesi gerektiğini ifade ediyorum. Bu arkadaşlarımız meydanlara çıkacaklar, haklarını arayacaklar; o haklı mücadelelerinde biz de yanlarında olacağız.

Yine, bu kanun teklifinin 13'üncü maddesinde "Ek madde 3" diye bir kısım var; belki orası biraz makul, orada diyor ki: "Bu madde kapsamında geçici işçilerin geçişinin yapılabileceği sürekli işçi kadroları için aranan nitelikler ve boş kadro sayısı, en az bir ay önceden işyerinde ilan edilmek suretiyle duyurulur." Geçici işçilerden kıdemine göre kadroya alınabilir. Bu madde belki biraz gönüllere su serpebilir fakat burada da şu var: Yıllardır bu uygulanmış olsaydı yani ÇAYKUR'a zaman zaman işçi alımları, kadrolu işçi alımları yapılıyor ya, orada bu mesele uygulanmış olsaydı -ki o geçici işçi arkadaşlarımızın, mevsimlik işçi arkadaşlarımızın temel taleplerinden biri de buydu- bugüne kadar o alımlarda bu kriter uygulanmış olsaydı o arkadaşların birçoğu bugün kadro hakkına sahip olacaktı. Geç kalmış olmakla beraber, bu maddenin olumlu olduğunu düşünüyorum ama yineliyorum: ÇAYKUR'da çalışan arkadaşlarımız "ama"sız, "fakat"sız analarının ak sütü gibi hak olan insanca yaşama haklarını, insanca çalışma haklarını ve insanca kazanma haklarını yani kadro haklarını istiyorlar. Bu hakların da verilmesini buradan bir kez daha talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.