KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de Derya Hanım'ın akademisyen kimliğiyle bıraktığı yerden konuyu biraz daha açmak istiyorum mesleğim gereği. Şimdi, bizim camilerimizin çok büyük bir çoğunluğu betonarme yapıyla yapılıyor ve inşaat imalatları da genel olarak düşey yükleri karşılamak üzere tasarlanıyor. Bir kubbe, evet, kubbe... Niye kubbeli çözümlere gidiliyor? Yığma yapı tekniğinin olduğu dönemlerde geniş açıklıkları geçebilmek için bizim kubbenin dışında başka bir enstrümanla geçme şansımız yoktu. Bu ilk bilinen büyük geçiş de Ayasofya, arkasından da işte Mimar Sinan döneminde çok daha büyük ölçekli mesafelerin geçildiğini, bununla ilgili binalarımıza yeni mekânlar eklendiğini, payandalarla, tonozlarla bunların güçlendirildiğini biliyoruz. Hatta öylesine güçlendirildi ki kubbelerin ışık alabilmesi, Allah'ın nurunun mekânın içerisine girebilmesi için de ışığın olabildiğince de doğal ışığın kubbeden içeriye girebilmesi de mimari açıdan bakıldığında önemli bir değişimdir. Ancak günümüzde yapı teknolojisi çok gelişti, yani çelik konstrüksiyondan plastik ya da başka alüminyumdan fiber teknolojilere kadar çok sayıda yapı tekniği olmasına rağmen biz alışılagelmiş cami strüktürünü değiştirmiyoruz. Bu manada bunlardan bir tanesi de minare, minarelerimizin tümü de betonarme. Gene söylüyorum, bu yapılarımızın tamamı düşey yüklere göre tasarlanıyor. Oysa deprem bir düşey yük değil, yatay yük de değil, aslında, sadece yataydan da yük gelmiyor. Zemin sıvılaşması olan yerlerde alttan da bir başka sistemle bina zorlandığında bu binaların buna vereceği mukavemette farklı özellik gösteriyor.

Şimdi çok sayıda dinî yapımızın sadece cami demeyelim -sizin bünyenizdeki başka dinlere ait olan yapılar da bir biçimiyle sizin konunuz içine giriyor mu bilmiyorum- kiliselerin de yıkıldığını gördük, tarihî yapılarımızın yıkıldığını gördük. Bu konuyla ilgili bence Çevre, Şehircilik Bakanlığı ya da Deprem Komisyonu Türkiye'nin risk haritasını oluşturmuşsa burada fay zonlarına yakınlık, sıvılaşma ihtimalinin yüksek olduğu bölgeler, heyelanlı alanlar, farklı afetlere yol açabilecek bölgelerle ilgili alternatif seçenekleri koymak gerekir. Bu konularla ilgili yönetmeliklerle de ne tür yapı yapılacağı konusunda da artık bir alan daraltmaya ihtiyaç var. Bir yerde çok güzel bir cami görüyor insanlar, onun mimarına ulaşıyorlar, getiriyorlar aynı camiyi kendi ilçesinde ya da köyünde de yapma arayışına giriyorlar. Zemin özellikleri gösterdi ki bize, siz de burada raporda da sunmuşsunuz, çok sayıdaki ibadet yapımızın yıkılıyor olması hepimizi üzüyor tabii. Burada depremin sabah 04.17'de olmasının en azından ibadet yerlerimizde olası can kayıplarının gerçekleşmemesine yol açtığını görüyoruz. Benim naçizane önerim, bu konuyla ilgili bir çalışma yapılırsa da katkı sunmak isteriz. Bazen camiler sağlam, minare caminin kubbesi üzerine yıkılmış, bundan dolayı hasar görmüş; bazen minareler yan tarafta bulunan Kur'an kursunun üzerine yıkılmış; bazen yapı stokunun çok iç içe geçtiği yerlerde -özellikle köy yerleşim yerlerinde- minarelerin başka evlerin üzerine yıkılması dolayısıyla hasarların meydana geldiğini gördük. Buralarla ilgili, bütün ülke açısından söylemiyorum ama bu özellikleri dikkate alarak birbirinden bağımsız ama kuralları kesin olarak konmuş bazı kısıtlayıcı tedbirlere ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bir yumuşak zemin üzerinde sıvılaşma ihtimali olan bir yerde minare yüksekliğinin belirlenebilmesi lazım, bunu sizin mutlaka bağlayıcı bir kurum olarak söyleyebilmeniz lazım çünkü bizim insanlarımızın büyük bir çoğunluğu camiyi hayırsever olarak yapıyorlar. Hayırsever insanlarımız da camiyi bir kez yapıyorlar yani bunu yaparken de görüyoruz, hiçbir şeyinden kaçınmıyor yani halısının en iyisini almaya çalışıyor, çinisinin en güzelini oluşturmaya çalışıyor, levhaların, yazıların en güzelini oluşturmaya çalışıyor.

Geldiğimiz son noktada, özellikle, bu kubbe konusuna değinmek istiyorum. Geniş açıklığı betonarme kubbeyle geçtiğimizde bu kubbenin getirdiği diyagonal yükler kenarlardaki kolonlarda ilave ivmeler yaratıyor. Bu ivmeler de önce kubbe en zayıf bulduğu kolonu patlatıyor, kolon yıkıldıkça kubbe aşağı çöküyor, çökünce de cami en zayıf bulduğu alana doğru yıkılarak bir enkaz hâline dönüşüyor. Bütün bunlarla ilgili artık bir standardın da getirilmesinin şart olduğunu düşünüyorum. Bu konuda bir katkıya ihtiyaç olursa bu katkıyı sunmaktan da mutluluk duyacağımı belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim.