KOMİSYON KONUŞMASI

LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler.

Sayın Bakan, sayın Komisyon üyeleri ve milletvekilleri, değerli bürokratlar ve basın mensupları; şimdi, sunum konuşmanızın başında "Türkiye'de 2015'te hem çevre ülkelerden daha fazla büyüdük, hızlı büyüdük hem de cari açığı düşürdük." diyorsunuz. Önce, bu nasıl büyüme, yeterli mi, yetersiz mi, bunu bir dikkate almak lazım. İthalatla büyüme, tüketimle büyüme ve istihdam yaratmayan, işsizlik oranını da geriletmeyen bir büyüme, yatırıma dönüşmeyen bir büyüme, önce bunun altını çizelim.

Ardından, "Cari açık küçülmüştür." diyoruz ama bu, büyüme azaldığı için ve petrol fiyatları, enerji fiyatları, emtia fiyatları düştüğü için gerçekleşen bir cari açık küçülmesi. Yani, cari açıktaki bu küçülme, başarılı bir ekonomi politikası sonucunda uygulanmış da ondan gerçekleşmiş değil Sayın Bakan. Bu küçülme, cari açık küçülmesi, katma değeri yüksek sektörlere geçtik de nitelikli ihracat yaptık, nitelikli ürünler sattık diye değil.

Ayrıca, şu da var -parantez içinde belirteyim- aslında o hep ilgimizi çeker, orada bir ikilem vardır: Bizde -özellikle cari açığı inceleyenler bilirler- cari açık büyüdükçe bütçe açığı küçülür çünkü cari açıktaki ithalat kısmı arttıkça ithalat vergisinden cari açığa gelir yazar. Bir de böyle bir ikilemimiz vardır, cari açık büyürken ithalat vergisinden dolayı öbür tarafta bir küçülme, bir iyileşme, bir tarafın kötüleşmesi, bir tarafın iyileşmesi tablosunu oluşturur, o da parantez içinde.

Yani, şunu söylemek istiyorum: Cari açıkla bir mücadele yapılmış da bir başarı sağlanmış gibi görmeyelim. Görmeyelim ki bundan sonraki çabalarımızı bu gerçekleri bilerek sürdürelim ve daha başarılı sonuçlar elde etmeye gayret edelim, bunu bunun için söylüyorum.

Şimdi, aslında, tabii, bir ihracat hedefiniz var, 2023 hedefiniz de var ancak tamamen ithal girdiye bağımlı ve katma değeri son derece düşük bir ihracatta hedef tutsa da bir anlam ifade etmiyor ya da etmeyecek. Şimdi, ithal girdi düşünce, aslında, 100 dolarlık ihracattan ülke ekonomisine sağlanan katma değer yüzde 40'lar civarında. Tabii, ürüne göre, sektöre göre de değişiyor.

Şimdi, biz, lütfen, montaj sanayisinin adını "gerçek ihracat" olarak görmeyelim sayın üyeler. İhracat artışı ithalat büyümesini de beraberinde getiriyor ve dış ticaret dengesinin, aslında, aleyhine çalıştığını da biliyoruz.

Yine, şöyle bakalım rakamlara: Yıllık 150 milyar dolarlık ihracat için mevcut sanayi politikasında, şu anda, yaklaşık 175 milyar dolarlık ara malı veya ham madde ithalatı ve 250 milyar dolar gibi bir ithalat yapılıyor aslında. Yani, ya öyle ya öyle.

Şimdi, dahilde işleme izin belgelerine baktığınız zaman, sektörlere göre en fazla ithal girdi bağımlılığı elektronik, demir çelik ve elektrikli makineler sektöründe. Hani, çok övündüğümüz "Araba satıyoruz." olayı da montaj sanayi, işte, yüzde 22 yerli girdiyle yapılan.

Yine, dahilde işleme rejimi kapsamında elektronik sektörü firmalarının taahhüt ettiği ihracat tutarının yüzde 79,9'u, demir çelik firmalarının yüzde 78'i, elektrik makineleri sektörü firmalarının da yüzde 71,2'si oranında girdi ithalatı yaptığını, yine, bu rakamlardan görüyoruz.

Biz tarım ürünleri de ithal ediyoruz Sayın Bakan ve tarım ürünlerinde de net ithalatçı durumundayız aslında. Hatta gıda ürünlerinde, bazı ürünlerde gerçekten ithalat oranı çok artıyor, yerli girdi oranı oldukça düşüyor, bunu da dikkatinize sunmak isterim.

Evet, cari açıkta bir küçülme yaşadık, "Enerji fiyatlarından da bu sağlandı." dedik. Peki, enerji fiyatları -evet, bu yıl da artmaz ama- sonra artarsa ne olacak? Tekrar büyüyen cari açıkla, gayrisafi millî hasılanın daha yüksek seviyesine ulaşan bir cari açıkla karşı karşıya geleceğiz. Şimdi, tabii, bunun için kalıcı politikalar lazım.

Değerli üyeler, montajcılık bizi asla sanayi ülkesi hâline getirmez, bu 2 kere 2'nin 4 olduğu kadar kesin. İthal girdi bağımlılığı yerli ara malı sektörünü öldürüyor, parçaların ithal yoluyla dış ülkelerden getirilerek yalnızca birleştirilmesine dayalı bir sektör aynı zamanda bizim millî sanayimizi de olumsuz etkiliyor. Hele hele şunu da söylemekte belki yarar var: Montajcılık özelliği daha fazla, az gelişmiş ülkede görülen bir özellik, bunu da ifade edelim.

Yani, şunu demek istiyorum: Siz ihracat rekoru kırsanız bile kârlılık açısından bir anlam ifade etmeyecektir böyle giderse.

Peki, bu yapıyı değiştirecek bir hamle var mı? Çok kalıcı ya da faydalı olacak bir reform paketi -ben OVP'de de inceledim- görmedik. Yapılanlar var ama kalıcı, sürdürülebilir bir anlam ifade ettiğini göremiyorum. Teşvikler var ama gerçekten, ben milletvekili olmadan önce SİAD'larla beraber çok projeler yürüttüm, SİAD'lara ekonomi danışmanlıkları da yaptım ama, maalesef, bu teşvikler çoğuna iki numara, iki beden büyük geliyor, yani, teşviklere erişimde de bir sıkıntı var. Bunun da tekrar gözden geçirilmesini arzu ederim.

Yine, iş fikirleri önemli. Biz katma değeri yüksek ürünler, nitelikli ürünler ihracatına önem vereceksek iş fikirlerini de üretime dönüştürmeye gayret edeceğiz. Bu "genç girişimci istisnası, vergi istisnası" diye geçen hafta gündeme getirdik. İşte, aslında bu da bunlardan bir tanesi. Genç girişimci yeni iş fikirleri de ortaya çıkartabilir ama bu da sayemizde. Biliyorsunuz ki kamuoyu -az önce sizin de bir cümlede ifade ettiğiniz gibi- üç yıl vergiden istisna zannediyordu kendisini çünkü böyle ifade edilmişti ama ilgili madde buraya geldiğinde, 12.600 liraya kadar olan gelirin, o da 1.800 liralık bir kısmına tekabül ediyordu, istisnası. Biz bunun üstüne, özellikle ben yaptım, basın açıklaması yaptım. O ilgili maddeyi de hatta aşağıda işledik ve herhâlde bir tepki geldi ki gecenin bir buçuğunda teklif değişti, madde değişti ve 75 bin liraya kadar çıktı. Gençlere böyle bir olanak sağladığımız için son derece mutluyum. İyi ki bunu dile getirdik, iyi ki burada muhalefet yaptık, en azından 75 bin liraya çıktı. Yeterli mi? Yetersiz ama arttığı için seviniyoruz. İşte, bu yeni iş fikirleri için, bakın, girişimcilik dersleri var. Girişimcilik dersleri, evet, tamam, faydalı ama siz teşvik edecek başka modeller yapmazsanız yeterli olmaz. Mesela, az önce vekilimizin söylediği ihracat desteğini de son derece olumlu buluyorum ama kamuoyuna hissettirilen ile buradan geçen maddenin gerçekten gençlerin ihracatına olumlu etki yapacak rakamlarda olmasını da arzu ediyorum.

Evet, şimdi, cari açık aslında bir meseleydi önceki yıllarda ama şimdi başka bir mesele var, cari açığın finansmanı meselesi. Biz cari açığımızı herhangi bir sebeple de olsa, işte, hani başarılı olmasak da enerjiden, şundan, bundan küçültmüşüz; 43,6 milyar dolardan 32,2 milyar dolara inmiş. İnmiş de finansmanı zorlaşmış, finansman kalitesi bozulmuş. Bakın, 32,2 milyar dolarlık bu cari açığın 25,7 milyar doları yabancı sermaye girişiyle finanse edilmiş. Fakat, bu bizi aldatmasın, 25,7 milyarın ise hepsi doğrudan veya dolaylı ya da kredi şeklinde portföy yatırımı filan değil, direkt kaynağı belli olmayan paralardan girmiş bir miktar. Onun da rakamını size 9,8 milyar dolar olarak verebilirim. Yani, 32,2 milyar doların 11 milyar doları sadece normal finansman yollarından dışarıdan, doğrudan ve dolaylı şekilde; yaklaşık 9 küsur, 10 milyar dolara yakın kısmı nereden geldiği belli olmayan kaynaklardan, paralardan; diğer kısmı yani 12 milyar dolara yakın kısmı da rezervlerden karşılandı sayın vekiller. Üst üste iki yıldır rezervlerden yiyoruz, rezervlerden yemeye devam ediyoruz. Bunun da altını çizmek isterim. Evet, bütün ülkelerden sermaye çıkışı var ama kimden ne kadar diye baktığımızda sebebi buraya bağlamayalım sadece, bizde de olumsuz bir ayrışma var. Özellikle gelişmekte olan ülkelerle değerlendirdiğimizde olumsuz bir ayrışma olduğunu da kabul etmek durumundayız.

Yine, bu net hata noksan kalemi yani kaynağı belli olmayan paraları ben artık söylemeye utanıyorum. 3 kere aşağıda, 2 kere burada, en son Merkez Bankası Başkanına sordum, maalesef cevap yok. Hatta, Sayın Başkan dediler ki: "Biz de bilmiyoruz. Birtakım şeylerden tahmin ediyoruz ama bilmiyoruz." Birtakım buraya belgeler geldi, orada da yok. Tekrar söylüyorum: Eğer şeffaf değilse kötü ama gerçekten Merkez Bankası da bilmiyorsa eyvah, gerçekten eyvah. Çünkü, böyle bir belirsizlik, böyle bir risk demek, bu şekilde Bakanlığınızın veya diğer birimlerin bir planlama yapması, bir bel bağlaması bile mümkün olmayacak demektir. Bu nedenle, bu net hata noksan kaleminin bir daha, bir daha, bir daha altını çiziyorum. Belki bıktırıyorum ama son derece önemli görüyorum.

Evet, yine, yabancı sermaye çıkışının devam edeceğini de görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karabıyık, süre vereceğim. İki dakika yetecek mi?

LALE KARABIYIK (Bursa) - Her zaman eksik kullanıyorum ya şimdi onu telafi ederiz diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Tamam ama yalnız, süre vermeden bir hususu hatırlatayım. Yani, siz bunu geçen söylediğinizde de ben arz etmiştim tekrar. Yani, sebebi bilinse ona istatistiki olarak "net hata noksan" dememesi lazım Merkez Bankasının, sebebini bilmediği için "net hata noksan" diyor. Sayın Başkan da onu izah etmişti ama tabii ki...

LALE KARABIYIK (Bursa) - Hayır "Bilemiyoruz." demişti.

BAŞKAN - Onun için net hata noksan zaten, bilse net hata noksan olmaz, ait olduğu ilgili kalemde görünür.

LALE KARABIYIK (Bursa) - Onun anlamını biliyorum ben. Eğer istatistiksel farklardan sayılsa, sebep bulsak, istatistiksel farklar hep üst üste, her yıl artmaz. Bir yerde bir yıl artarken bir yıl dengeye gelir ama on yıl üst üste artıyorsa...

BAŞKAN - On yıllık toplam sıfıra yakındı benim orada hatırladığım, tekrar bakalım.

LALE KARABIYIK (Bursa) - 37,7 milyar dolar efendim, iktidarınız zamanında gelen yabancı kaynak yani kaynağı belli olmayan miktar 37,7 milyar dolardır. Bunun rakamları konusunda hiç tartışmayalım.

BAŞKAN - Buyurun efendim, siz devam edin.

LALE KARABIYIK (Bursa) - Şimdi, efendim, ödemeler bilançosunu hepimiz biliyoruz. Dış ticaret tarafı, evet, ithalat-ihracat tamam ama her zaman bizim dış ticaret açığımızın negatifliğini azaltan, biraz yumuşatan diğer taraf var, hizmet tarafı var. Yani, turizm var en başta ama artık turizm gelirlerindeki olumsuz gerilemeyi bu sene herhâlde görüyoruz, görmekteyiz. Burada, işte, Rusya veya birtakım stresler ortamında turizm gelirlerinden çok fazla olumlu bir katkı göremeyeceğimizi tahmin ediyorum. Başka ne var hizmet tarafında? Taşımacılık var. Taşımacılıkta biz hep artıydık ama şu anda onun ne olacağını ben çok kestiremiyorum ama inşallah öyle devam eder. Ne vardı? Müteahhitlik vardı. Müteahhitlik, tabii, bu Orta Doğu'daki birtakım risklerden dolayı orada da birtakım belirsizlikler oluşabilir, bunları göz ardı etmemek lazım. Geriye kalıyor AR-GE, "know how" ve bir de sağlık kısmı. Oralarda da zaten biz genelde net alıcıyız, net satıcı değiliz.

Şimdi, efendim, ben tekrar şunu ifade ediyorum: Bu teşvik sisteminin mutlaka, mutlaka yeniden gözden geçirilmesine büyük ihtiyaç var. Özellikle genç girişimcilerin, ihracatçıların ve yeni iş fikri üretenlerin teşvik edilmesi gerekiyor. Yani, gerçekten katma değer üretmek için bir yol katetmek gerekiyorsa biz AR-GE'de, inovasyonda birtakım kalıcı yol haritaları belirlemek zorundayız. Belki hemen olmayacak, hani "Boyacı küpü değil ki..." diye bir laf vardır ya, evet ama kalıcı birtakım reformlarla, birtakım çözüm önerileriyle biz burada iyi bir yol katedebiliriz. Bu nedenle, bu konuya dikkat çekiyorum ve Türkiye'nin geleceğinin, ihracatının, cari açığının iyileşmesinin kalıcı çözümünün buna bağlı olduğunun bir kere daha altını çizmek istiyorum. Kendi kendimizi kandırarak bir yere varamayız, çözüm üretemeyiz, bu ülke hepimizin, onun için bu gözle bakmanızı rica ederim.

Teşekkür ediyorum.

Ek süre verdiğiniz için de teşekkürler.