KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Türk Reasürans Şirketinin benim açımdan değerli olması binasını Şandor Hadi'nin yapmış olması, çok önemli bir...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Binasının...

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Nişantaşı'ndaki binasını Şandor Hadi...

DOĞAL AFET SİGORTALARI KURUMU TEKNİK İŞLETİCİSİ TÜRK REASÜRANS AŞ GENEL MÜDÜRÜ ZEKİYE SELVA EREN - Orası Millî Reasüransın, İş Bankasının bir kuruluşu Millî Reasürans, doksan dört sene önce Atatürk tarafından kuruldu, muhteşem bir şirkettir o da. Biz de 2019'da, Hazine ve Maliye Bakanlığımızın kurduğu şirket Türk Reasürans.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Beraber değilsiniz?

DOĞAL AFET SİGORTALARI KURUMU TEKNİK İŞLETİCİSİ TÜRK REASÜRANS AŞ GENEL MÜDÜRÜ ZEKİYE SELVA EREN - Yok, hayır, beraber değiliz.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Tamam, peki, onu da öğrenmiş oldum.

Şimdi, Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; sigorta sistemi çağdaş ülkelerde bütün riskleri kendi üzerinde taşımamak için geliştirilmiş bir modül. Burada, sadece konutlar için değil, sağlık sisteminden otomobillere kadar pek çok ürün afetlere karşı sigorta sistemiyle güvence altına alınıyor ve insanlar ödedikleri primlerle bütün riski kendi taşınmıyor, bu riski sigorta şirketlerine devretmiş oluyorlar. Şimdi, Türkiye'de sigorta sisteminin gerçekten işlemediğini ve sonuçları itibarıyla da hiçbir sorunu çözmediğini rakamlarla vereceğim ben size. Şimdi, "orta hasar" dediğimiz... Çevre ve Şehircilik Bakanlığı orta hasarlı yapıları yıkılması gereken yapı listesine koydu ve biz gördük ki daha önce orta hasarlı olup ikinci bir depremde, artçılarla ağır hasara dönüşen binlerce yapımız var. Elazığ depreminde orta hasar almış olan Malatya'daki yapıların büyük bir çoğunluğunun ve Adıyaman'da neredeyse tamamının yıkıldığını görüyoruz. Şimdi, bakın, siz 17.635 orta hasarlı binaya 819.805.864 TL ödemişsiniz; 46.487 TL yani orta hasarlı bir bina için ödediğiniz 46 bin lira bu binaya girip enkazdan eşyalarını alamamış insanın sadece günlük giyeceğini bile karşılamaktan uzak. Ağır hasarlı bir bina için sigorta şirketlerinin ödediği ortalama para 183.297 TL; pert olmuş, yıkılmış binalar için de adet başına da, bağımsız bir sigorta poliçesi başına da 205 bin TL para ödemişsiniz. Şimdi, bu rakamlarla riski gerçekten vatandaşın sırtından almış mı oldunuz yoksa... Şimdi, Toplu Konut İdaresi şubat ayında ihale yaptı. Betonarme yapılar içinde en ucuz modüllerden bir tanesi de tünel kalıp modeliyle yapılan inşaatlar. Şubat ayında yapılan ihalelerde 28 ihale ortalamasını söylüyorum: 1 milyon 600 bin TL. Mart ayında yapılan ihalelerin ortalaması 1 milyon 850 bin TL. Bunlar, devletin arsa üretip arsa payı ödemeden, ruhsat parası ödemeden, herhangi bir biçimiyle ortak katılım payları ödemeden, altyapı bedelleri ödemeden yapmış olduğu binaların maliyeti. Şimdi, bu rakamlar başka bir ülkenin rakamları, benim söylediğim rakamlar başka bir ülkenin rakamları yani siz bir riskin neredeyse dokuzda 1'ini ödeyerek insanlara poliçe satıyorsunuz. Ha, bunun temel sebebi şu: Kur korumalı mevduat hesabıyla birlikte bankaların, kamu bankalarının faize getirmiş olduğu bir standart var, şu an yüzde 8,5 ve pek çok devlet kurumu da yasa gereği mevduatlarını kamu bankalarında bu faizlerle tutmak zorunda; siz dövizle hesabı açamazsınız, size gelmiş poliçeyi başka bir yerde değerlendirmezseniz, gidip arsa alarak arsa alım satımı yapamazsınız, paranızı değerlendiremezsiniz. O nedenle, 10,5 milyarlık bir poliçe primini iki buçuk yılda 23 milyara çevirebildiğiniz için zaten bütün bu bedelleri ödüyorsunuz. Gayrimenkul piyasasında bu bedeller iki buçuk yılda 10 katına çıktı, 10 katına çıktı; siz bunu 2 katına çıkardınız, demek ki zaten burada yüzde 800 yönetim başarısızlığı var ama bu sizden kaynaklanmıyor; sendikalar, kamu kurumları, parasını devlet bankalarında tutmaya zorunlu olan belediyeler, bütün kurumlar bu uygulanan yanlış faiz ve mevduat politikası yüzünden çok ciddi biçimiyle risk altına girdiler ve bunun sonucunu da milyonlarca yurttaşımız, yüz binlerce de poliçe sahibi olan insanımız ödüyor.

Şimdi, insanların DASK sigortası, DASK poliçesi alma zorunluluğu var; su bağlatmak için, elektrik bağlatmak için, doğal gaz bağlatmak için ya da herhangi bir gayrimenkulün alım satımında mutlaka poliçenin yapılıyor olması gerekir. İnsanlara bu poliçeyi satarken de olası bir afet anında bu poliçenin bu kayıpları karşılayacağı üzerinden satış gerçekleşiyor ama görünen o ki bu sistem tümüyle çökmüştür, hele iki buçuk yıl içinde inşaat maliyetlerine gelen... Bakın, Sayın Başkanım, 2020 yılının sonunda buraya Avcılar Belediye Başkanımız gelmişti, şurada oturmuştu, demiş ki: "Ben 80 metrekare konutları belediye olarak, yüklenici değilim ama denetleyici bir kurumum, 120 bin TL'ye yaptırıyorum." 2020 yılı Aralık ayı. Yirmi yedi ay geçmiş, İstanbul'da 80 metrekare betonarme bir yapının maliyeti 120 bin liradan bugün 1 milyon 800 bin gibi rakamlara geldi yani gerçek maliyetlerle sigorta sisteminin öngördüğü karşılama oranları arasında inanılmaz problemler çıkmıştır. Burada orta hasarlı binalarla ilgili yüzde 50 ödeme bile başlı başına yanlıştır. Ya, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı orta hasarlı binaların tümünün ihalelerini yapıyor ve bunları da yıkılması gereken yapı stokuna almışken Türk Reasüransın ve DASK sisteminin orta hasarlı binalarla ilgili bu sistemi işletmemesi tabii, başlı başına bir problem.

Şimdi, bakın, bir başka olay: 7 milyar 579 milyonluk hak edilmiş sigorta poliçesi ödemesinin 4 milyar 779 milyonluk ödemesinin yüzde karşılığı yüzde 58'dir, bu bedelleri almamış olan yurttaşların almadığı poliçe karşılıklarının oranı da yüzde 42'dir. Böyle bir oran sistemin çöktüğünün temel göstergesidir. Almamış olanların oranı yüzde 4 bile çıksaydı bu bile üzerinde ciddi düşünülmesi gereken bir durumdu ama yüzde 58, yüzde 42... Burada poliçe sahiplerinin bir kısmı yaşamını yitirdi, bir kısmı telefonlarını kaybetti, bu akıllı telefonlarla ilgili bir uygulama var -biliyorsunuz- bankacılık ve diğer sistemlere girdiğinizde, telefonunuzu değiştirdiğinizde, makineyi değiştirdiğinizde bunu güncellemeniz gerekiyor yani bu makineye mesaj geliyor telefon numarasına gelmiyor. Şimdi, burada afetten çıkmış olan yurttaşlarımızın büyük bir çoğunluğunun da herhalde ortamda telefonlarını kaybettiğini öngörmek gerekir yani bu, üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir başka nokta.

Bu sigorta sistemiyle birlikte yine -belki sizin konunuz değil ama- Deprem Komisyonunun gündemine getirdiğimiz bir başka nokta menkul kıymetler, gayrimenkul değerlendirme fonu, değişik fon hesaplarında mevduatı ya da tasarrufu olan ya da poliçesi olan ya da hisse senedi olan yurttaşlarımızdan bugüne kadar deprem sonrasında hiç işlem görmemiş, hesaplarına bir tek internet üzerinden iletişim sağlanmamış olan yurttaşlarımız var; vefat etmiş olan var, hastanede olan var. E, bunların yakınlarına hâlâ bir bilgi gitmemiştir, devletin, hâlâ bu insanların varlıklarını nasıl sürdüreceği konusunda, bu insanları korumayla ilgili bir çalışması yoktur. O nedenle, afet, bir kez vurduğu insanları bu ve benzeri yanlış uygulamalarla birden daha fazla vurmaktadır. Şimdi, Türk Reasürans herhangi bir bankaya poliçe sahibinin adına bir sigorta tazminatı göndermişse hızlı bir uygulamayla... Bugün aylık enflasyon yüzde 3'ler civarında, üç ay parasını alamayan yüzde 10 kayıpta demektir. Gerçek enflasyon yüzde 5'in üzerinde. Şu an, gidin alt kattaki bankaya, mevduat faizi olarak size yüzde 30'ların üzerinde mevduat faizi veriyor. Şimdi, siz bu faizden de bu insanları mahrum ediyorsunuz. Hızlı bir biçimde bu afetzedelerini paraları, bir günse bir gün, on günse on gün, bir aysa bir ay, bu bankalar tarafından en yüksek faiz oranlarıyla arttırılmalıdır, bu mevduatların durduğu yerde artmasının sağlanması gerekir; bu konuyla ilgili yetkili kimse, buradan çağrı yapıyorum. Altı ay hastanede yoğun bakımda, entübe vaziyette yatan bir kişinin bankaya yatmış olan parasının altı ay sonra kendisine yüzde 50 değer kaybıyla teslim edilmesi ahlaka da uymaz, vicdana da uymaz, hiçbir kamu yönetici ilkesine uymaz, o insanların hakkını korumak ve savunmak da bizim görevimizdir. Bunları belirtmek istiyorum.

Burada da DASK sistemi poliçe miktarlarının artışına göre değil, piyasadaki gayrimenkul fiyatlarının artışına orantılı olarak gitmelidir. Yani "Biz bu yıl sigorta prim oranlarını yüzde 15 arttırdık, enflasyon yüzde 25 açıklandı, ona uygun artırdık."tan ziyade gerçek maliyetleri bulup, 10 tane, 20 tane üretici firmadan fiyat alıp poliçelerinizi de ödenebilir ve riski ortadan kaldıracak prim oranlarına getirip karşılığında da zararı karşılayacak bedellerin ödenmesi gerekir. Yani evi yıkılmış bir kişiye 205 bin lira veriyorsunuz ki kredi kullanmışsa bu insanların büyük bir çoğunluğu bu evleri bundan çok daha yüksek bedellerle satın almıştır. Sistemden çıkan temel sonuç şudur: Sigorta şirketlerinin kredi kullanan yurttaşlara ödeyeceği tek bir kuruş yoktur, üstelik bu bedellerde sigorta borcunu karşılamadığından vatandaş evini kaybetmiştir, üstüne de bankalara olan borcu artarak devam edecektir. Bununla ilgili de hukuki ve kanuni bir düzenlemenin şart olduğunu belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim.