KOMİSYON KONUŞMASI

KANİ BEKO (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben söze başlamadan önce, görebildiğim kadarıyla Optisyenler Odasının temsilcileri burada, Türk Tabipleri Birliğinin temsilcileri var, diş hekimleri adına katılan arkadaşlarımız var, sağlık emekçilerinden gelen arkadaşlarımız var, onların da buradan dinlenmesi bana göre doğru olur diye ben düşünüyorum.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Arkadaşlarımızı dinleyeceğiz Değerli Milletvekili.

KANİ BEKO (İzmir) - Evet, sözlerimi de şöyle tamamlamak istiyorum: AKP "Sağlıkta Dönüşüm" adı verilen programı ilk ortaya attığında hatırlarsanız pembe tablolar çizmişti. Hâlbuki gerek hekimler gerek sendikalar, meslek odaları, aydınlar, akademisyenler, yazarlar ve uzmanlar o dönemde iktidarı ve toplumu defalarca uyarmışlardı. Bu bir sermaye yasasıdır. Bu anlayışla, sağlık hizmetleri, işçiler, emekçiler için olsa olsa asgari düzeyde ulaşılabilen bir hizmet hâline gelir diye düşünüyorum. Paran kadar sağlık anlayışı sağlık hizmetlerine egemen olacak, parası olmayanın tedavi imkânı da olmayacak gibi gözüküyor. Sağlığın bir kamu hizmeti olduğu unutturulacak, her aşamada hastalar müşteri olarak görülüp ücret talep edilecek. Bugün gelinen noktada çok haklı oldukları ortaya çıktı. Türkiye'de bugün tekelleşmiş bir şirket gibi sağlık hizmetleri, maalesef, yönetiliyor. AKP iktidarının yarattığı bu düzende sağlık hizmetleri artık daha fazla kâr elde etmek amacıyla sunulduğu için, sağlık çalışanları birer maliyet unsuru olarak görülüyor. Sağlık çalışanlarının emekleri değersizleştiriliyor. Yurttaşlar nitelikli bir sağlık hizmeti olağanüstü paralar ödenmedikçe maalesef, alamıyorlar. Parası olmayan randevular haftalar, aylar sonrasına maalesef, veriliyor. Bugün ülkemiz ne yazık ki her alanda hukuksuzluğun, liyakatsizliğin hâkim olduğu tarihin en karanlık günlerinden geçmektedir. "Adalet yok." deniliyor, eşitsizlik artıyor, en temel insan hakları maalesef, hiçe sayılmış durumda. Her şey sermaye lehine ve sermaye sahiplerinin çıkarları uğruna harcanıyor. Halkımızın çocukları açlık, yoksulluk yanında sağlık hizmetlerinden de yoksun olmaya mahkûm edilmiş durumda. 6 Şubatta yaşanan deprem sonrasında çok acı bir tablo çıktı karşımıza. Resmî rakamlara göre 50 bin ama bize göre çok daha fazla sayıda yurttaşımızı bu depremlerde maalesef, kaybettik. On binlerce yurttaşımız da yaralandı; hastanelerde, çadırlarda geçici barınma noktalarında iyileşmeye çalışıyorlar fakat kaybettiklerinin yerine konulması kesinlikle mümkün değil. AKP iktidarı kaybedilen canları, sakat kalan yurttaşları, ağır travma mağduru depremzedeleri yeni konutlara müşteri yapmaktan başka bir vaatte maalesef, bulunmamaktadır. Dağılmış aileler, yıkılmış kentler, yok edilmiş anılar, hem maddi hem de manevi açıdan sağlığını kaybetmiş bir toplumu konut müşterisi yapmak hiçbir sorunu bana göre çözmez. Bize lazım olan kamusal poliklinikler, sağlığın, barınma hakkının kamusal niteliğinin hatırlanmasıdır. Sağlık emekçilerinin ve yurttaşların ekonomik, sosyal ve psikolojik şartlarının acilen iyileştirilmesi için gerekli adımların acilen atılması gerekir düşüncesi içerisindeyim. Elbette, bu teklifte böylesi bir düzenlemeye rastlamıyoruz; aylar sonra toplanmasına karar verilen Komisyonda, yurttaşlarımızın bu sorununa bir çare maalesef, şu ana kadar üretemedik.

Bu yasa teklifiyle, diş hekimlerini, optisyenleri, eczacıları, doktorları, ebeleri, hemşireleri, aile hekimlerini ilgilendiren çeşitli düzenlemeler yapılmaktadır ancak her zaman olduğu üzere AKP yasa yapım süreçlerinde sosyal tarafları tamamen dışlayan tutumunu neredeyse kural hâline getirmiştir. Yine, bu süreçte, torba teklifin hazırlanmasında sosyal tarafların görüşünü almamıştır. Anayasa'ya aykırı düzenlemeler olduğu ve bu konuda toplantının başında birkaç madde için olumlu adımlar atıldığını biliyoruz, kalan maddelerle ilgili de olumlu düzenlemeler yapılacağını umuyorum. Aile hekimliği birimlerinde çalışacak personelin iş barışı çerçevesinde kendi birimleri tarafından belirlenmesi önemlidir. Birimlerde çalışacak aile sağlığı çalışanlarını belirleyecek tek iradenin il müdürlükleri olması hâlinde çalışma barışı bozulacak, merkezlerdeki uyum kaybolacaktır. Aile sağlığı merkezlerindeki gelir ve harcamalar konusunda hakkaniyetli bir düzenleme yapılmalı, yeni mağduriyetler yaratılmamalıdır. Görevleri nedeniyle ortaya çıkabilecek hatalarda, verilecek cezalarda da benzer biçimde sınırların net bir şekilde çizilmesi bana göre önemlidir, bu aşamada sözleşme kapsamına uygun hakkaniyetli cezalar kesinlikle belirlenmelidir.

Anayasa Mahkemesi tarafından iade edilen 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nda düzenlenmesi talep edilen madde Anayasa'ya aykırıdır; aykırılık giderilmeden yeniden düzenlenmektedir. Bu sebeple, bu teklif hükmü kanunlaşması hâlinde iptale mahkûmdur. Bu yanlıştan kesinlikle dönülmelidir. Teklifte, reçeteye tabi olan ilaçların reçetesiz satılması hâlinde eczanelere ağır para cezaları verilmesi öngörülmektedir. Bu noktada, hasta ve eczacı arasında yaşanması muhtemel olumsuzlukların önüne geçecek, sağlık çalışanına şiddet olarak yansıyabilecek düzenlemelerden imtina edilmelidir. Kriterleri yeterince açık olmayan performans hedeflerini çalışanlara dayatmak da yine benzer bir biçimde çalışanlara mobbing olarak yansıyabilecek bir düzenlemedir ve geri çekilmelidir.

Beni sakin ve sessiz bir şekilde dinlediğiniz için tüm kurul arkadaşlarıma teşekkür ederim.