KOMİSYON KONUŞMASI

RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurul konuşmam olacak da o yüzden biraz önceden fikir paylaşayım istedim.

BAŞKAN FUAT KÖKTAŞ - Ben devrettim benimkini.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Genel Müdüre teşekkür ediyoruz.

Yalnız ben tabii bu izahat tarzının kendi içerisinde sorunlar olduğu kanısındayım. Bu da şudur: Biz balıkçılığı konuşurken deniz ekolojisinden, daha doğrusu sucul ortam ekolojisinden bağımsız bir şey bahsetmiyoruz. Doğrunu isterseniz Sayın Genel Müdürümüzün sunumu beni çok dehşete düşürdü, korktum yani korktum çünkü denizlere bir fetih ruhuyla, 12 metrenin üstündeki endüstriyel balıkçılık filolarıyla, Moritanya'sından Cebelitarık'ından bilmem nereye kadar böyle... Bu paradigma doğru bir paradigma değil arkadaşlar. Şundan söylüyorum bunu: Zaten 20'nci yüzyılın başından bu zamana kadar süregelen paradigmanın temeli budur yani doğal varlıkların her birini ticari bir meta olarak görme anlayışı ve doğadan karşılıksız bir biçimde insanların bunu devşirirken geriye neyin kalıp neyin kalmadığı tartışmasını hiç yapmamasıdır.

Bugün "antroposen dönem" diye tarif ettiğimiz ve insan türünün kendi oluşturmuş olduğu koşullar sebebiyle kendi türünü yok olma noktasına kadar taşıyan şeyin esbabımucibesi tam da bu endüstriyelciliktir. Genel Müdürümüz iyi bir endüstriyel balıkçılık izahatı yaptı ama tek tek cümlelerle geçmiş olsa da biliyoruz ki endüstriyel balıkçının ötesinde başka bir şey konuşuyoruz, bu Komisyon da esas olarak onun için kuruldu. Şöyle yapabilirdik mesela: Azalmakta olan gemi sayısını... Ama teknolojileri artıyor ve balık yakalama güçleri artıyor yani daha çok tekne alabilirdik, üretebilirdik, yapabilirdik. Denizlerde daha fazla balık yakalanıyor ya da su ürünleri yakalanıyor olabilirdi sorun bu olsaydı, oysa son derece komplike bir durumla karşı karşıyayız. Mesela, çok basit şeylerden bir tanesi bu ekolojik çeşitliliğe ya da biyoçeşitliliğe riayet edilmeden olağanüstü bir avcılık var. Evet, büyük teknelerin sayısı azaldı yani tedbirlerle bu sayılar azaltıldı ama nihayetinde artık tekneler, bir gariban sabiyi bile taşın arasında görebilecek bir teknolojiye sahip. Ya, bundan, bu hayvanlar nasıl kurtulacak, nasıl olacak bu iş? Şimdi, dönüp dönüp "trol" diyoruz, "gırgır" diyoruz, bilmem ne diyoruz. E, işte, geçen sene gırgırlar Boğaziçi'ne girdi, trol tekneleri girdi. Bizatihi Genel Müdürlüğü arayan benim. Burası biyolojik koridor, balıklar burada durmaz, başka ülkelere gider düşüncesiyle orada ciddi bir kıyım yaşandı.

Kirlilik bir başka mesele. Şimdi, midyeden bahsediyoruz da müsilaj toplantısında yine Bakanlığımız oradaydı, orada olan arkadaşlar varsa hatırlayacaksınız, şunu söylemiştim: Ürettiğimiz midyelerde gittik, gördük, işte, Erdek'te midyecilik yapılıyor ama o suyun nitelik olarak midyecilik yapmaya elverişli olmadığını biliyoruz. Niye biliyoruz, bunu nereden biliyoruz? Çünkü zaten Marmara'da devasa bir kirlilik sorunu var hem endüstriyel hem evsel atıklar hem meteorolojik kirlenme, bir sürü şey var ve oradan elde ettiğimiz midyeleri biz Avrupa'ya gönderiyoruz ya, o toplantıda gösterdim; bizim gönderdiğimiz midyelerde RASFF Portalı'na göre diyaretik ve paralitik toksinler saptandı ve Türkiye'ye geri gönderildi. O toplantıda gösterdim, cep telefonundan girip gösterdim. Şimdi böyle tamamen gelire dayalı ve her şeyin tozpembe olduğu bir dünyadan ne yazık ki bahsetmiyoruz. Mesela, küçük ölçekli balıkçılarla ilgili bir kelime, bir cümle söylendi de... Ya, bu bir sosyal varoluş biçimi, insan türünün avcılık toplayıcılıktan bu zamana kadar uğraştığı en kadim meselelerden bir tanesi ve küçük ölçekli balıkçılar can çekişiyor. Başka yerlerden aldıkları desteklerle bu insanlar ayakta kalmaya, çoluğunu çocuğunu ayakta tutmaya çalışıyorlar. Şimdi, küçük ölçekli balıkçıların bu durumunu görmeden, izah etmeden bir balıkçılık panoraması oluşturmak mümkün olabilir mi?

BAŞKAN FUAT KÖKTAŞ - Bunu çarşamba günü konuşacağız. O konseptte aldığımız için bugün buranın konusu değildi bu.

RIDVAN TURAN (Mersin) - İşte, Genel Müdürümüz her şeyi...

BAŞKAN FUAT KÖKTAŞ - Ama çarşamba günü yine burada olacak.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Tamam, eyvallah, her şeyi sorarız.

Yani küçük ölçekli balıkçılara ilişkin böyle problemler var ve bu insanların devletten aldığı destekler, bunların üretim yapabilmesine yetmiyor. Mesela, bizim balıkçılık sektörü olarak hiç kurumsal problemimiz yok mu? Bu açıdan Bakanlığın yaptığı şeyler...

BAŞKAN FUAT KÖKTAŞ - Hocam, sorularımızı net soralım lütfen. Şu yok mu, bu yok mu, bu niye böyledir...

RIDVAN TURAN (Mersin) - Ben, Sayın Genel Müdürümüze yönelik bir eleştiri yapmıyorum ama "Tek tek soruları cevaplasın." diye yapmıyorum bunu, sadece bir paradigmayı tartışmaya açmak istiyorum yani sorunlu olan bir paradigma olduğunu düşünüyorum. Mesela, bir balıkçılık bakanlığı tartışılması gerekmez mi, birtakım ülkelerde var. Bu kurumsal eksiklikler nelerdir? Şimdi, doğrusunu isterseniz biz böyle bir sunuda daha çok bunları görmek isteriz. Bu, ağırlıklı olarak yetiştiriciliğe odaklanmış bir izahat oldu. Bakın, ben 2000'den sonra her sene sistematik olarak Akbük Körfezi'nde dalış yapardım. Akbük Körfezi'nde biliyorsunuz, yetiştiriciler vardı, daha sonra bunlar çıkartıldı, en son iki sene önceki dalışlarımda su kalitesinin düzelmediğini bizzat gördüm çünkü eskiden orası akvaryum gibiydi, Haydar Koyu falan akvaryum gibiydi yani böyle yirmi otuz metreden geleni görürsünüz suyun içerisinde, öyleydi. Şu anda göz gözü görmüyor ve dipteki ötrofikasyon sebebiyle ciddi kabuklu ölümleri devam ediyor. Yani yetiştiricilik iktisadi bir zorlamadır, bundan insanlar para kazanıyor.

BAŞKAN FUAT KÖKTAŞ - Gerekliliktir diyelim.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Gerekliliktir.

İnsanlar bundan para kazanıyor, eyvallah ama ya buna ilişkin birtakım tedbirler gerekmiyor mu bize? Yani o ötrofikasyonun deniz ekosistemine ne türden sorunlar açtığını en azından bilelim, bunları konuşalım da hani gücümüz yetmiyorsa ayrı mesele.

İç sularımızdaki kirlenmeler... Arkadaşlar yani neredeyse memlekette bu endüstriyel atıklar ve evsel atıklardan dolayı iç sularda, göllerde temiz yer kalmadı. Yani bunlara ilişkin bizim Komisyonumuz ekstra olarak bir master plan ortaya koymalı. Kuşkusuz, bir haftada olacak bir şey değildir ama biraz istikameti başka bir yerden yani hem biyolojik, ekolojik ayağıyla hem ekonomik ayağıyla hem sosyal ve kültürel ayağıyla hem de kurumsal ayağıyla bu sektörün sorunlarını iyi konuşmak zorundayız ki buradan çıkartılacak raporu bir yasaya dönüştürebilelim ve hepimizin işine yarasın.

Teşekkür ediyorum.