KOMİSYON KONUŞMASI

MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan, basınımızın değerli emekçileri; hepinize günaydın, iyi bir çalışma diliyorum.

İktidar partisi milletvekili arkadaşlarım dün, İstanbul'da, Pendik'te yapılan bir konfederasyon genel kurulunda söylenen sözlerle ilgili telinlerini ilettiler. Şimdi, ben de dün oradaydım ve Sayın Bakanın hemen arkasındaki sırada oturuyordum.

BAŞKAN - Siz de beraber mi terk ettiniz Sayın Bakanla?

MUSA ÇAM (İzmir) - Ben biraz daha kaldım, akşam ancak geldim.

Dün böyle bir protesto oldu, doğrudur ama şunu söylememiz gerekiyor: Daha önceki dönemde, 2008 ve 2012 yıllarında yapılan genel kurula da Sayın Faruk Çelik katılmıştı. Onun da katıldığı kongrede yine buna benzer protestolar olmuştu fakat Sayın Faruk Çelik salonu terk etmedi, sonuna kadar kaldı. Çıktı kürsüye konuşmasını yaptı ve sonra oradan alkışlanarak uğurlandı.

Şimdi, arkadaşlar, bütün genel kurullar, kongreler homojen yapılar, kurullar değildir, kongreler değildir. Evet, AKP İktidarının on dört yıllık iktidarı döneminde katıldıkları bütün meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri ve hatta arka bahçeye yaptıkları bütün genel kurullar da ayakta alkışlandığı genel kurullar olmuş olabilir. Ama sendikalar, meslek örgütleri, sivil toplum örgütlerinin en önemli özelliklerinden bir tanesi devletten bağımsız olması gerekiyor, sermayeden bağımsız olması gerekiyor, iktidardan bağımsız olması gerekiyor ve düşüncelerini özgürce söylemesi gerekir. Şimdi, buna çok alışkın olmadığı için AKP Hükûmeti ve sayın bakanlar, bu tip protestolar olduğunda hemen süratle orayı terk ediyorlar. Ben Sayın Bakanın yerinde olmuş olsaydım... Bu bir yöntemdir, kendisi terk etti. "Sayın Cumhurbaşkanımıza bu kadar hakaretin yapıldığı yerde benim ne işim var?" deyip belki AKP içerisinde büyük bir alkış almış olabilir, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da büyük bir destek de görmüş olabilir, bu bir yöntemdir ama eğer orada kalsaydı, orada Bakan olarak konuşmasını yapmış olsaydı bana göre o kongre salonundan alkışlanarak çıkabilirdi. Dolayısıyla, insanların, tepkilerini bir şekilde dile getirmelerini demokratik bir talep olarak, demokratik bir davranış biçimi olarak görmek gerekir.

BAŞKAN - Hakaret bir talep biçimi olamaz Sayın Çam.

MUSA ÇAM (İzmir) - Şimdi, şunu söylememiz gerekiyor...

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Sayın Çam...

MUSA ÇAM (İzmir) - Arkadaşlar...

BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin lütfen.

Sayın Bakana söz vereceğim.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan da kürsüye çıkıp bunun böyle olmadığını en uygun üslupla, en dikkatli üslupla söyleyebilirdi. Buna hiçbir itiraz yok yani. Ha, şunu söyleyeyim, kişisel olarak söyleyeyim: Yani oraya davet ettiğiniz bir bakan veyahut da herhangi bir kurumun temsilcisine karşı biraz daha nazik, biraz daha olumlu olmak tercih edilen bir nedendir. Ama insanlar bir şekilde o kadar büyük bedeller ödemişler ki, o kadar büyük faturalar ödemişler ki yani, kimisi oğlunu kaybetmiş, kimisi kızını kaybetmiş, kimisi eşini kaybetmiş, kimisi çocuğunu kaybetmiş, sonunda oraya acılarla gelmiş insanlar orada. Dolayısıyla, onların oradaki o tepkilerini de çok doğal karşılamak gerekiyor ve bunu bir reaksiyon göstererek, orayı terk etmemek gerekirdi diye düşünüyorum. Yoksa, bu yani Türk-İş Genel Kuruluna katıldığında da alkışlandı ama yine orada işçiler kalktılar protesto ettiler. Onun ölçüsü, dozajı, ne kadar ayarlanır, ne kadar ayarlanmaz ayrı bir konu ama bütün genel kurullarda bu tip tepkiler hem iktidar partisi bakanlarını hem ana muhalefet partisi milletvekillerine veyahut da genel başkanlarına karşı hep olmuştur. Yani dün Sayın Kemal Kılıçdaroğlu geldi, salonun bir bölümü protesto etti, bir bölümü alkışladı. Sayın Demirtaş geldi, bir bölümü alkışladı, bir bölümü protesto etti. Yani bunlar sadece Sayın Bakana veyahut da Sayın Cumhurbaşkanına karşı yapılmış bir tutum değildir yani. Herkes her şeyden memnun olacak, mutlu olacak veyahut da duymak istediklerini konuşacaklar diye bir kayıt yoktur. O nedenle, ben Sayın Bakanın yerinde olmuş olsaydım, biraz daha sabırlı davranıp, orada çıkıp kürsüde söylemek istediklerimi en iyi şekilde söyler ve oradan alkışlanarak gidebilirdim.

Sayın Bakan daha kolayını tercih etti ve terk etti. Evet, bu AKP camiası içerisinde son derece takdire şayan olabilir ama o Genel Kurulda ben biliyorum ki, Türkiye'nin değişik yerlerinden gelen delegasyonun orada söyledikleri bir tek şey vardı, taraflı, tarafsız, "Keşke Sayın Bakan kalsaydı ve burada konuşsaydı ve biz de burada dileklerimizi ve taleplerimizi söyleseydik kendisine, bizim taleplerimize de kulak verseydi." dediklerini de ben oradaki süreç içerisinde... Akşam saat 17.00'ye kadar ben orada kaldım, 17.00'ye kadarki temaslarım içerisinde bunu yaptım.

Ve ayrıca, DİSK Genel Başkanı Sayın Kani Beko da 2 defa ayağa kalktı, bu protestoları gerçekleştiren gruba gitti ve onları sakinleştirmek için elinden gelen bütün çabayı ve gayreti de gösterdi. Davet sahibi ve ev sahibi olarak da bunu yerine getirdiğini burada not olarak da belirtmek isterim.

Teşekkür ediyorum.