| Komisyon Adı | : | (10 / 6996, 7004, 7005, 7006, 7007, 7009, 7010, 7024, 7026, 7034, 7035, 7036, 7037, 7038, 7039, 7040, 7041, 7042, 7043, 7044, 7045, 7046, 7047, 7048, 7049, 7050) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan'ın, Kahramanmaraş merkezli depremler ve Jeoloji Mühendisleri Odası olarak afet riskinin ve zararlarının azaltılmasına ilişkin önerileri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 04 .04.2023 |
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum sunumunuz için.
Şimdi, Naci Hocanın sunumunu da dinledik. Hani ben açıkçası böyle bir fay zonlarına ilişkin, fay zonlarına yerleşimi yasaklayıcı mahiyette düzenlemeler yapılmasına ilişkin düşündüğümde... Ki Naci Hocanın da aslında, bunun, Türkiye'nin yüzde 95'inin esas itibarıyla deprem riski taşıdığı gerçekliğinden hareketle uygulanabilirliği noktasındaki bir tereddüdünü hissettim ses tonundan, kendisi de şu an gerçi burada bağlı değil ama. Ben de bu tereddüdü açıkçası yaşıyorum, çünkü şimdi, biz, belirli noktalarda, belirli depremlere "Öngörülebilir." diyoruz fakat uzmanları ne zaman dinlesek şununla da karşılaşıyoruz: "Şu şu şu fay hatlarında stres birikimi var." Ama o sayılan fay hatlarını nazarıdikkate aldığımızda, hakikaten neredeyse Türkiye'nin tamamına tekabül eden bir risk haritasıyla karşı karşıya geliyoruz. Dolayısıyla aslında bence burada direkt olarak "Şu öngörülebilirdi." demekten ziyade "Evet, bir deprem ülkesiyiz ve bu, ülkenin yüzde 95'inde, yüzde 95'i olmasa bile belki benzeri bir nispette mümkündür." demek acaba söylemsel anlamda daha mı doğrudur diye kendi kendime bir tereddüt yaşıyorum. Çünkü şimdi, biz çok fazla sunum izledik Komisyonun başlangıcından beri ve sunumların bazılarında bu depremin daha önceden fay haritalarında bulunmayan yeni faylar oluşturduğuna dair görüşlerle de karşılaştık. Hâl böyle olunca, hakikaten, bu gerçeklikle barışıp buna ilişkin yapı kültürünü dönüştürmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Öte yandan, şimdi, kentsel dönüşüm bağlamında da kentsel dönüşümü "rantsal dönüşüm" şeklinde etiketleyip yerinde dönüşüm konusunda ısrarlı olan kitlelerle de karşılaşıyoruz ama öte yandan şunu da diyoruz: "Fay alanlarına yapılmasın bu evler." E, burada bir çelişki görüyorum ben. Fay alanlarının yanı sıra toprak zemin itibarıyla da yani alüvyal toprak vesaire gibi yeni zemin riskleri de göz önündeyken yerinde dönüşüm ısrarının da çok bilimsel olmadığı kanaati bende hasıl oluyor. Öte yandan bir avukatım, baktığımda, 2015'ten bu yana 7.097 kentsel dönüşüm davası açılmış. Hâl böyleyken bizim konut stokumuzu dönüştürmek konusunda da çok ciddi anlamda dirençlerle karşılaşıyoruz. Ben bu noktada odanızın desteklerinin bu kentsel dönüşüm noktasında çok kıymetli olacağı kanaatindeyim bilimsel perspektifinizle çünkü hepimiz bu ülkede yaşıyoruz ve hepimizin canı acıyor yani kendi şehrimizde olsun, olmasın, hepimiz bir huzur kaybı yaşamış gibi hayatımıza devam etmeye çalışıyoruz. Hâl böyleyken, bu, bilhassa kentsel dönüşüm hususunda odanızın takınacağı tutumun çok kıymetli olacağı kanaatindeyim.
Öte yandan, TOKİ'nin tecrübesini de çok kıymeti buluyorum; bölgeyi de ziyaret ettiğimde hakikaten... Ben Malatya'daydım ve yüksek katlı olmasına rağmen hiçbir problem yaşanmadığını gözlemledim TOKİ tecrübesi itibarıyla ki farklı noktalarda da bunu gördük. Bu noktada, hani böyle bir fay yasası oluşturulacaksa -soruma gelecek olursam- bunu zemin etütleriyle birlikte değerlendirdiğimizde aslında sizin de işaret ettiğiniz barınma problemiyle belirli noktalarda karşılaşıyoruz. Burada nasıl bir çıkış noktası bulacağız? Çünkü faylar yeni fayları tetikliyor, o faylar farklı yerlerden kırılıyor. Bu sefer fay haritalarının tekrar revize edilmesi gerekiyor, bir de üstüne zemine etütlerini koyduğumuz zaman gerçekten biz nerede barınacağız? Hadi, bir de "Dağlara çıkalım." dedik, orada da heyelan problemi var. Peki, bu insanlar nerede yaşayacak? Nasıl bir çözüm öneriyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.