| Komisyon Adı | : | (10 / 6996, 7004, 7005, 7006, 7007, 7009, 7010, 7024, 7026, 7034, 7035, 7036, 7037, 7038, 7039, 7040, 7041, 7042, 7043, 7044, 7045, 7046, 7047, 7048, 7049, 7050) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | YÖK Üyesi Prof. Dr. Ömer Açıkgöz'ün, 6 Şubat depreminin yükseköğretime etkileri, yapılan çalışmalar ile yapılması gerekenler ve Meclisten talep ettikleri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 05 .04.2023 |
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Hocamız bize Yükseköğretim Kurulunun yaşadığı mağduriyetlerle ilgili bir sayısal veri verdi ancak tabii, YÖK'ü konuşuyor isek en büyük mağduriyet deprem nedeniyle üniversite eğitimlerine ara verilmesidir. Üniversite eğitimlerine ara verilmesinin çok ciddi sıkıntıları ortaya çıkmaya başladı. Pandemi döneminde yaklaşık bir buçuk yıla yakın uzaktan eğitimle öğrenim hayatını sürdüren üniversite gençliği şimdi, deprem nedeniyle, depreme maruz kalmamış bölgelerdeki tüm fakülteler ve yüksekokulların da üç ay süresince kapatılmasıyla ikinci bir mağduriyet yaşadı. Bunun gerekçesinin son derece yanlış olduğunu düşünüyorum yani alınmış olan kararın herhangi bir bilimsel veriye de dayalı olmadığını; üstelik pandemiden daha yeni çıkmış, gerçekten uzun süredir yüz yüze eğitim görmemiş olan yüksekokul ve üniversite öğrencileri açısından da ciddi bir kayıp olduğunu düşünüyorum.
Şimdi, Hocamız bize deprem konusunda YÖK'e ilişkin açıkçası çok da ayrıntılı bir bilgi vermedi, onu söyleyeyim yani ben önümüzdeki sürece ilişkin, almış oldukları kararlara ilişkin çok daha detaylı bir...
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Şöyle: Üniversiteler bugün ve yarın verecek, o bakımdan...
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ama YÖK'ün, çatı kuruluş olarak nasıl bir program dâhilinde önümüzdeki süreci yöneteceği konusunda bir ipucu alamadım.
Şimdi, mesela, mühendislik fakülteleri... Sayın Başkanım, Türkiye'de YÖK şöyle çalışıyor: Anadolu'nun bütün şehirlerindeki ileri gelen vali, belediye başkanı, siyasetçi geliyor, YÖK'e diyor ki: "Bizim üniversitedeki öğrenci sayımızı 2 katına artırırsanız şehrin ekonomisinde ciddi bir canlılık meydana gelir. İşte, yurt yapalım, öğrenci gelsin." Kimi illerimizde neredeyse nüfusunun dörtte 1'i, beşte 1'i, altıda 1'i oranlarında yükseköğrenim öğrenci sayısı var ama buralarda -konumuz deprem olduğu için- bazı illerin mühendislik fakültelerinde, inşaat mühendisliği fakültelerinde öğrenci yok, kimse başvurmuyor. Artık, mesela -bu depremi yaşadık değil mi?- YÖK'ün bize şunu önermesi gerekir: "İnşaat mühendisliği, mimarlık gibi temel mühendislik fakültelerinde 150 bin sınırını getiriyoruz." Bir sınır koymanız lazım. Ya, sıfır matematik çözen, sıfır fen sorusu çözen birisi nasıl mühendislik fakültesine girebilir? Ya da kontenjan boşluğundan dolayı bir iki soruyla tercih yaparak Anadolu'da bir okula gidip profesör görmeden mühendis diploması alacak, sonra da biz burada niçin bu hataların olduğunu değerlendireceğiz. Bu konularla ilgili... Yani yetkin mühendislik evet, hukukta olduğu gibi "yetkin mühendislik" "yetkin mimarlık" kavramlarıyla birlikte gerçekten, matematik ve fen ağırlıklı bir eğitimin güçlü bir biçimiyle desteklendiği öğrenci altyapısının da artık bu okullarda olmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum yani teknik üniversiteyi teknik üniversite yapan, bu üniversiteye giren öğrencilerle buradan mezun olan ve sonra öğretim üyesi olan insanların matematiğe ve fen bilimlerine olan yatkınlığıdır; bunu göz ardı etmemek gerekir.
İkincisi, bizim üniversitelerimizdeki üniversite eğitimiyle lise eğitimi arasındaki fark hâlâ oluşmuş değil. Dünyada ilk 100'deki üniversitelerin tümünde öğrenciler dönem başında 3 ya da 4, bir de seçme dersle bilemediniz 5 tane ders görebilmektedirler. Ağırlıklı olarak öğrenci derse girmez; öğrenci daha çok laboratuvarlarda, kütüphanelerde, araştırmalarda yazmış olduğu makalelerle, ödevlerle eğitimini geliştirirken biz de lise eğitimi gibi sabahtan başlayıp akşama kadar devam eden, dersten çıkıp derse giren bir eğitim anlayışıyla mühendis yetiştireceğimizi düşünüyoruz. Bu konuyla ilgili de... Mademki bu asrın felaketi, mademki bu felakette bütün kurumlarımız, bütün sistemimiz çöktüyse o zaman bunu kökten değiştirecek olan önermelerle mutlaka çıkılması gerekir.
Şimdi, bir başka konu da şu: Şimdi üniversitelere tahsis edilen araziler...Anadolu'da Cumhurbaşkanlığı kararıyla, Bakanlar Kurulu kararıyla geniş alanlar üniversitelere tahsis ediliyor ve üniversiteler, kendilerine tahsis edilen alanlarda jeolojik etütlerini, jeofizik etütlerini yapıp buralardaki projeleri yapıp inşaatlarını yapma konusunda da belediyelerin denetimine tabi değiller. Normalde ruhsat almaları gerekirken İstanbul Teknik Üniversitesi dâhil olmak üzere hiçbir üniversite ilgili belediyeden yapı ruhsatı almadan binasını yapabilmekte, sonrasında toplu olarak bir imar uygulamasıyla da yasallaştırmaktadır.
Şimdi, sorum şu: Mühendislik fakültesi olamayan üniversitemiz yok. Nasıl oluyor da bizim 100 küsur tane, 106 tane binamız ağır hasarlı oluyor? Yani jeolojik etütleri mi yanlış yapıldı, yer seçimi mi yanlış yapıldı, bu binalarda proje hatası mı var? Kahramanmaraş'ta Mimarlar ve Mühendisler Odalarının yapmış oldukları kendi binaları sapasağlam dururken nasıl oluyor da bir üniversitenin kampüsünün içindeki bir bina ağır hasarlı oluyor ya da yıkılacak kadar hasar görmüş oluyor? Kimdir bunun sorumlusu; ihaleyi yapan firma mı, müteahhit firma mı, denetimi yapan mı? Biliyorsunuz, üniversiteler de Yapı Denetimi Yasası gereği denetime tabi değil ama üniversitenin çok güçlü bir akademik kadrosu var, bunlar nasıl oluyor da bu binaların denetimini yapmadan bu binalar yıkılıyor, bunu da belirteyim.
Son olarak da bizim mimarlık ve mühendislik mesleğinde bütün insanları mimar ya da mühendis yapmak gibi bir arayış içine giriyor olmamız da doğru. YÖK sistemindeki yanlışlardan bir tanesi, meslek lisesi mezunlarının sınavsız, iki yıllık yüksekokullara girmesini sağlamak, yüksekokullara giren öğrencileri sonrasında dört yıllık fakültelere devam ettirerek de onlara mimarlık ve mühendislik diploması verdirmek. Bu da Türkiye açısından son derece yanlış bir uygulamadır. Yani yukarıda 1 mimar, mühendis varsa altında 2-3 meslek teknik yüksekokul mezununa, onun altında 5 ile 10 arasında da meslek lisesi mezununa ihtiyaç varken şimdi aşağıda sayı az, olabildiğince bütün sayı yukarıda, mimar ve mühendis diplomalı insanlarda toplanmaktadır. Bunun da mutlaka değerlendirilmesi gerekir ve bizim meslek lisesi ağırlıklı ve uygulamada, yapı denetimde de söyleyeceğim... Bu konuyla ilgili de YÖK'ün mutlaka bir çalışma yapmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.