| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) a) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, ç) Devlet Personel Başkanlığı d) Avrupa Birliği Bakanlığı e) Türk Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 13 .02.2016 |
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, öncelikle yeni görevinizde başarılar diliyorum.
Sayın Bakan konuşmasında, özellikle AKP döneminde çalışma yaşamında işçinin, emekçinin, kamu çalışanlarının haklarının korunduğunu ve bu hakları geliştirdiklerini söyledi. Bundan önceki Sayın Bakan da aynen böyle söylüyordu, ama durum öyle değil. Özellikle AKP döneminde Bakanlığın endüstriyel ilişkilerine yönelik değişiklikler olduğunu iddia edebiliriz, yani burada işçiyi koruyucu devlet modeli yerine, işverenleri koruyucu modele geçmiştir. Yani bu 4857 sayılı Yasa'nın ilgili maddelerine baktığımızda bunu görebiliriz.
Örneğin iş güvencesiyle ilgili duruma geldiğimizde, AKP iktidara ilk geldiğinde -ki iş güvencesini rahmetli Bülent Ecevit getirmiştir çalışma hayatının içine- "10 kişi ve üzerinde çalışan iş yerleri" kavramını kaldırmış, "30 kişi ve üzerinde çalışan iş yerleri" kavramını getirmiştir.
Bu da ne demek oluyor? Bu da Türkiye'de kurulu işletmelere baktığımızda, kurulu işletmelerin yüzde 65'i yaklaşık 30 kişinin altında olan iş yerleri. Dolayısıyla, Türkiye'de sadece iş güvencesinden yüzde 30 oranında çalışanların, yani Sosyal Güvenlik Kurumunda kayıtlı yaklaşık 13 milyon işçiye baktığımızda, sadece onların yüzde 30'unun bu iş güvencesi yasasından yararlandığını görebiliyoruz.
Sayın Başkan, değerli Komisyon üyelerimiz; bugün 13 Şubat. Tabii, 13 Şubat, bugün, çalışma hayatı, sendikalı hayat açısından da çok önemli. İstanbul'da DİSK'in, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun Genel Kurulu yapılıyor ve 13 Şubat DİSK'in 1967 yılında kurulduğu tarihtir. Yani 49'uncu yılını kutluyor DİSK ve Türkiye'deki emek hareketi içinde öncü mücadeleci bir konfederasyondur; Çalışma Bakanlığı bütçesini görüştüğümüz bu Plan ve Bütçe Komisyonundan, buradan o kongre üyelerine de, DİSK'in kongresine de selamlarımızı gönderiyoruz.
Dün DİSK'te yaşananlar, evet, belki olmaması gereken şeylerdi, biz de tasvip etmediğimizi söyledik, hassasiyetinizi anlıyoruz, ama lütfen tek taraflı olmayın, bu ülkenin kurucu iradesine her gün onlarca küfür edilirken hiç biriniz de çıkıp bununla ilgili tepkileri ortaya koymadınız.
Bakın, demokrasiyi hepimizin özümsemesi lazım, hepimizin alışması lazım.
Rahmetli Özal işçi sınıfına en büyük zararı veren Cumhurbaşkanıydı. Bugün işçi sınıfıyla ilgili ne geldiyse rahmetli Özal zamanında gelmişti, ama biz alanlara çıkıp, Cumhurbaşkanlığı kapısına dayanıp, "Çankaya'nın şişmanı, işçilerin düşmanı." sloganı attığımız zaman, rahmetli Özal bize gülümsüyor ve bunu olgunlukla karşılıyordu.
Onun için, on üç yıldır çalışma hayatının içine koyduğunuz dinamitleri gördüğümüzde, toplumun karşısına çıktığınızda, özellikle emek hareketinin karşısına çıktığınızda birtakım tepkilerle karşılaşmanız normal olacaktır, ama alışık değilsiniz; yandaş sendikaların kongrelerine gidip orada yaptığınız konuşmalarda sizi çok güzel alkışlayabilirler, ama güneşi balçıkla sıvayamazsınız.
Biraz önce Sayın Bekaroğlu da iş sağlığı, iş güvenliğiyle ilgili, Türkiye'deki iş cinayetleriyle ilgili konuşmasında çok çarpıcı bir şeyler söyledi.
Ama Sayın Bakan telefonuna bakmayıp beni dinlerse bir şey söyleyeceğim. Ben konuşurken siz bakıyordunuz, bakın, sizin bütçenizle ilgili konuşuyorum, onun için buna hassasiyet göstermenizi rica ediyorum.
Şimdi, bu süreç içinde, istihdamla ilgili, memurlarla ilgili bilgi verirken, 225 bine yakın -rakam yanlış olabilir- polis teşkilatının sayısı olduğunu söylediniz, artışta; doğrudur. Yalnız, Türkiye'de kurulu iş yeri sayısı yaklaşık 1 milyon 736 bin 832. Bunlardan 847 bini -Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre söylüyorum Sayın Bakan- tehlikeli ve çok tehlikeli işler sınıfına giriyor. Şimdi, 2002'den 2016'ya kadar yaklaşık 110-115 bin olan polis teşkilatının rakamı 225 bine çıktığı süreçte, ihtiyaç fazlası olabilir ama 13 milyona yakın işçinin çalıştığı Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı olduğu şeyde gene sizin ifadenizle yaklaşık 1.550 iş müfettişi olduğunu görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akkaya, ek süre veriyorum.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Çok teşekkür ederim.
Yani, burada 1.550 iş müfettişiyle yaklaşık 850 bin tehlikeli ve çok tehlikeli iş yerlerini denetlemenin nasıl olacağını söyleyebilir misiniz? Yani bir işçi, memur alanlara çıkıp hakkını aradığı zaman onlara TOMA'sıyla, biber gazıyla, copuyla müdahale eden polislerin sayısını artırmakla ilgili imtina göstermiyorsunuz ama 2002'den günümüze kadar yaklaşık 16 bin işçinin öldüğü Türkiye'de iş müfettişleri sayısıyla ilgili bir artış getirmiyorsunuz.
Çalışma hayatıyla ilgili... Evet, Komisyon üyesi olmadığım için beş dakikalık bir sürem var, Sayın Başkan da ek süre veriyor, çok teşekkür ediyorum. Çalışma hayatının o kadar çok önemli sorunları var ki yani burada belki bir saat bile konuşsak buna yetmez ama salı günü de bu esnek çalışmayla ilgili Çalışma Bakanlığının bir komisyon toplantısı olacak, orada da dile getireceğim ama özellikle yabancıların çalıştırılmasıyla ilgili bir konuya değinmek istiyorum. Buradaki Suriyeliler...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akkaya, toparlamanız için tekrar ek süre veriyorum.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Başkanım, birçok konuşmacının süresini 2-3 kez uzattınız, ben de rica ediyorum bu Suriyeli çalışanlarla ilgili.
Evet, Suriyeliler ölümden kaçmak için, hayatlarını kurtarmak için Türkiye'ye geldiler, sığındılar. 2011'de gelmeler başladı. Cumhurbaşkanı çıktı "Kardeşlerimizi bağrımıza basacağız." dedi. Tevbe Suresi'nden "Üzülme Allah bizimledir." mealini, ayetini okudu. Daha sonra 2012'de 350 bin Suriyeli için harcanan para 1 milyar dolara çıktı. O zaman da gene Cumhurbaşkanımız "Kardeşlerimiz elbette gelecek, imanımız bize bunu gerektiriyor." dedi, bu da güzel. Gene 2014'te 1 milyon 800 bin Suriyeli geldi, harcanan para 4,5 milyar dolara çıktı. Sayın Cumhurbaşkanı gene o zaman şunu söyledi: "'Ey ölüm meleği, acele et ki cennette yemek yiyelim.' diyor. Bu feryada eğer nasır bağlanmamışsa hangi vicdan dayanır? Bir yavru bunu söyleyebilecek şuura, idrake sahip, bunlara gözümüzü mü kapatalım?" dedi Suriyelilerle ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akkaya, tekrar ek süre veriyorum, lütfen toparlayın.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Son şeyi söylüyorum: El Cezire'ye bir mesaj verdi Sayın Cumhurbaşkanı. 2015'in sonunda Suriyeli sayısı 2 milyon 750 bini buldu, harcanan para 9 milyardı. Asrın lideri bizim Cumhurbaşkanı El Cezire televizyonuna sinirlendi, kardeşlerimize ilk defa "bunlar" dedi. "Bunların güvenliğini sağlama alalım, kendi topraklarında iskân edelim." dedi. Peki, 2016'nın başında ne dedi? Harcanan para 10 milyar doları aştı, 3 milyondan fazla Suriyeli içeride, Halep'ten 300 bin daha geliyor, Cumhurbaşkanı yumruğunu kürsüye vura vura konuştu "Bizim alnımızda enayi yazmıyor, kusura bakmayın, ayıptır ayıp. Otobüsler, uçaklar boşuna durmuyor herhâlde, bindiririz, göndeririz 'Hadi güle güle.' deriz." dedi. Yani geldiğimiz noktada, 2011'de Anadolu büyüklüğündeki vicdandan ufak ufak "Biz enayi miyiz?"e geldi.
Hepinize saygılar sunuyorum.