KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, sabah yaşanan tartışma üzerinde bir iki hususu ifade etmek istiyorum.

Öncelikle, tutanaklar talep edilmeden önce Sayın Paylan'ın ısrarla Başkanlık Divanının o tartışmalar yaşanırken tarafsız kalmadığı noktasında bir söylemi olmuştu. Ancak, tutanaklar önümüze geldiğinde, uyarının bütün "Arkadaşlar... Arkadaşlar..." diyerek...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakana...

BAŞKAN - Sayın Bakanımız da bir arkadaşımız. Zaten Sayın Bakanın da konuşma metninin içerisine bakarsanız, bu konular gündeme geldiğinde burada hepimizin bir arkadaş ortamı içerisinde olduğumuzun ifadesi vardır.

Fakat, tabii, dün yaşanan talihsiz bir olay, ondan sonra dışarıda yaşanmış talihsiz bir olayın... Talihsiz bir biçimde olduğunu düşünüyorum. Kimse bu konuda alınganlık göstermesin çünkü burası bütçe görüşmeleri. Bütçe görüşmeleri başladığından beri de Türkiye'de yaşanan birtakım başka sıkıntıların sürekli olarak burada bütçenin önüne geçmesi, bütçe görüşmelerinin önüne geçmesi noktasında Komisyon üyesi, farklı partilerden arkadaşlarımız da bu konudaki sıkıntılarını dile getirdiler.

Gündeme getirilmesi ayrı bir şeydir ama gündeme geldikten sonra yaşananlar da ayrı bir şey. Bu tarz şeyler, karşılıklı suçlamalar, her şey, hepsi arka arkaya beraberinde geldi. Tabii ki herkes kendi sözünden, söylediklerinden ve ağzından çıkandan sorumludur ama tutanaklar üzerinden ben size bir iki tespiti yapacağım. Tabii ki ondan sonraki değerleme sizler ile milletvekillerimiz ve Değerli Sayın Bakanındır.

İlk başlangıçta yapmış olduğumuz görüşmelerde, başladığında Sayın Aydoğan söz aldığında konuşması içerisinde şunu ifade ediyor, diyor ki: "Ama biz, bu milletvekillerinden -yani Sayın Cora ve Sayın Erdinç'i kastediyor- Sayın Bakanın yaptığı değerlendirmeler sırasında sarf ettiği şu sözleri de burada söylemelerini isterdik. Ne dedi dün Bakan değerlendirme yaparken Genel Kurul salonunun dışına çıktığında? ''Katil Erdoğan' diye slogan atıyorlar. Katil kim? Katil aslında içeride. Katil içeride otururken başkasına 'katil' demeyi biz kabul edemeyiz.' dediler."

Sonrasında Nursel Aydoğan, Sayın Aydoğan devam ediyor, diyor ki: "Biz bunun kime söylendiğini biliyoruz. İsim vermese de biliyoruz. Kınadığınız konu kadar kınanması gereken bir konudur. Sizin 'katil' dediğiniz, bizim Genel Başkanımız; Türkiye'de demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerin savunucusudur." Yani daha sonra ileride sizin, Sayın Aydoğan'ın ısrarlı "Katil kim? Kimi kastettiniz?" diye sorularının aslında muhatabının kim olduğu konusuna, Sayın Aydoğan bir kabulle bunu bildiklerini ifade etti.

Sonrasında, devam ettiğinde Sayın Bakana ısrarla, konuşması içerisinde tekrar, Sayın Aydoğan'ın bu ifadesi olmasına rağmen, kimin kastedildiği tekrar soruldu. Sayın Bakan da şunu söyledi: "Devletimizin 'katil' diye sıfatlandırılmasını son derece yanlış buluyorum. Dışarı çıktım ve bir açıklama yaptım. Yaptığım açıklama çok net ve açıktır. Ben bu tartışmaları bugün yapıyor değilim. Benim ağzım bozuk falan da değildir..." Bu sizin ilk şeydeki hakaretinize bir atıfta bulunuyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hakaret mi?

BAŞKAN - "...Hiçbir zaman da böyle bir bozukluk içerisinde olmadım. Siyasetin edep çizgisinin neresi olduğunu bilenlerdenim ama orada, hem de büyük bir soğukkanlılıkla, eğer çalışma hayatıyla ve şahsımla ilgili yapılan değerlendirmeler olsaydı, eleştiriler olsaydı elbette, 2 defa üstüne basa basa bu cümleleri ifade ettim; biz buraya çalışma hayatının ve Türkiye'deki iş barışının temini için gelmiş bulunuyoruz. Bundan daha önemli bir şey var mı? Bütün eleştirileri acımasız bir şekilde ortaya koyun ama şu çok nettir: Bizim orada evlatlarımız kamu düzenini sağlamaya çalışırken -hiç bunun lâmı cimi yok arkadaşlar, farklı düşünebiliriz- bizim oradaki arkadaşlarımız... Ben son on günde 7 tane şehit cenazesine gittim. İnsanlar içine ağlıyorlar, sessiz bir çığlık ortaya koyuyorlar ve orada çalışma hayatının içerisinde çalışma meselelerini tartışması gerekirken başka türlü meseleleri oraya getirmeye çalışan insanlara karşı sessiz durmam mümkün değil. Türkiye Cumhuriyeti devletinin başkanına, Sayın Cumhurbaşkanımıza, bizim hepimize 'katil' sıfatlamasını kabul etmem de mümkün değil. Değerlendirmelerimiz net ve açıktır." demiş.

Bunun üzerine tekrar Sayın Aydoğan "Sizi dinledik ama siz hâlâ kimin katil olduğunu söylemediniz." diyor. Hâlbuki biraz önce Sayın Aydoğan, katil olarak, Sayın Bakanın Sayın Genel Başkanı kastettiğini düşündüğünü ifade etmişti. Sayın Bakan şunu söylüyor tekrar: "Çok net değil mi orada kime söylediğimiz? Yani kime söylediğimiz net değil mi?" Siz tekrar "Kim? Katil orada kim, onu söyleyin." deyince Sayın Bakan şunu söylüyor: "'Orada PKK'yı savunanlara karşı, PKK'yı destekleyenlere karşı, 'PKK ve PYD bizim arka bahçemizdir.' diyenlere karşı, onlar orada duracaklar, ben olacağım katil, öyle mi?' dedim." diyor.

Şimdi, sonrasında ısrarla "Kim?" denildiğinde, bu sefer Sayın Bakan şunu söylüyor: "6-7 Ekim olaylarının talimatını kim verdiyse." Tekrar "Çok net kime söylüyorsunuz? Söyleyin." denildiğinde, "6-7 Ekim olaylarının talimatını Selahattin Demirtaş vermiştir, bu kadar basittir." diyor, "...benim söylediğim de bu şekildedir, çok açıktır." Ve şunu ifade ediyor: "Türkiye Cumhuriyeti devletinin sivil insanları öldürdüğünü iddia edenlerin bu Mecliste de sözlerine dikkat etmesi lazım."

Tartışma bu şekilde devam ederken, Sayın Garo, tekrar size söz veriyorum ben. Burada karşılıklı bir başka şeyle karşılaşıyoruz. Yani eleştirdiğimiz, Sayın Bakanın, Sayın Selahattin Demirtaş'ın 6-7 Ekim olaylarıyla ilgili talimat verdiğini söylemesini eleştirirken bu sefer başka bir şeyle karşılaşıyoruz, tutanaklara göre aynı hataya siz düşüyorsunuz, diyorsunuz ki: "Bakın Sayın Bakan, siz partimize karşı 7 Haziran seçimlerinden hemen önce Selahattin Demirtaş'ı ithaf ederek ve partimizi ithaf ederek 'Orayı başınıza yıkarız, başınıza.' diye partimizi tehdit ettiniz, 'Orayı başınıza yıkarız, başınıza.' ve partimizin 300 merkezi, Genel Merkez dâhil iki buçuk ay sonra yakıldı bu ülkede."

GARO PAYLAN (İstanbul) - Nasıl bir hataya düştüm?

BAŞKAN - Yani şöyle: Siz de sanki Sayın Bakanın...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yorum yapıyorsunuz...

BAŞKAN - Müsaade edin. Hayır hayır, Sayın Bakanın talimatlandırdığı gibi bir ifade...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Nasıl? Bir dakika... Hatamı söyler misiniz?

BAŞKAN - Müsaade edin.

Sonra Sayın Bakanın "Benim ilçe başkanımı dağa kaçıracaksın, on beş gün işkence yapacaksın, ondan sonra burada diyeceksin ki böyle. Yok öyle bir şey!" diye devam eden ve sizin de ifade ettiğiniz gibi "Benim ilçe başkanımı kaçırdın..."

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sen...

BAŞKAN - "...sen." Doğru. Tabii ki Sayın Bakanın kastının siz olup olmadığını şimdi kendisine söz vereceğim.

"Gideceksiniz, gücünüz yetecekse orada savaşacaksınız." Ve bu karşılıklı tartışmalarla geldi, gitti.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Karşılıklı tartışmadık, yalnızca...

BAŞKAN - Ya da söylemlerle.

Evet, Sayın Bakanın da sonra -Sayın Bakan, tutanaklarda net olarak var- "Evet, başınıza yıkarız işte! Kandil'i de başınıza yıkarız. Burada o teröristleri de aynı şekilde başınıza yıkarız. Öyle değneksiz köy buldunuz dolaşacaksınız; yok öyle bir şey!" diyorsunuz ve şey kapanıyor.

Sayın Garo Paylan söylemiş olduğu birtakım ifadelere ilişkin, hakaret içeren ifadelere ilişkin kendisinin özür dilemeye hazır olduğunu ifade ediyorlar. Ben buradaki sizin sözleriniz ve şeyden...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, benim tek hakaretim, hakaret gördüğünüz tek şey "ağzı bozuk" olarak söylediğim.

BAŞKAN - Evet, tabii onu...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Başka bulamadınız, siz de biliyorsunuz. Başka yok. Başka var mı?

BAŞKAN - Şeyi söylüyorum, sadece şudur: Sizin de Sayın Bakana bir itham söyleminiz vardır.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama yok, gerçeği söylüyorum, o kabul etti zaten.

BAŞKAN - İşte, şimdi, bakın, o bir itham söylemidir.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, itham değil, gerçeği söylüyorum.

BAŞKAN - Şöyle, yani...

GARO PAYLAN (İstanbul) - "Orayı başınıza yıkarız." dedi.

BAŞKAN - Sayın Bakanı hedef göstererek sanki Sayın Bakanın belli bir hedef göstererek "Sizin genel merkez, işte, 300 tane yerden yakıldı, yıkıldı." gibi bir ifade, bu, yani...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, orada bir hakaret yok Sayın Başkanım, "ağzı bozuk" yalnızca dediğim.

BAŞKAN - O zaman 6-7 Ekim olaylarının talimatını vermekle bunun arasında da çok farklı bir yaklaşım da görmüyorum.

Peki.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, ne alakası var, ne alakası var? Bir dakika, anlamadım yorumunuzu.

BAŞKAN - Buyurun, ben size söz vereyim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, beraber tutanakları okuduk.

BAŞKAN - Okuduk, işte tutanaklar burada.

.