KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; cümleyi saygıyla selamlıyorum.

Kürt meselesi bağlamında Türkiye, öteden beri birtakım problemler yaşıyor ve bunları çözmeye çalışıyor. 2013'te çözüm süreci bunun bir parçasıydı ve esasen 2015 Temmuzdan bu yana yaşanan terörle mücadele yine bir başka parçası. Tıpkı hayatın kendisinde olduğu gibi, tıpkı insanların varoluşunda olduğu gibi iyilik ve kötülük yan yanadır, cennet ve cehennem yan yanadır. Devlet, bir tarafıyla kudretin, bir tarafıyla şefkatin temsilcisidir. Kudret gerektiğinde kudret kullanırsın, şefkat gerektiğinde şefkat kullanırsın; halkı kucaklarsın. Halka meydan okuyanlar var ise onlara da gerektiği şekilde mukabele etmek devletin ahlaki ödevidir.

Türkiye'nin bu toplumsal meselelere politik mukabelesi çerçevesinde yaşadığı çözüm süreci ve bugün terörle mücadele, bugün burada olduğu gibi ve Mecliste de sık sık tekrar edildiği gibi HDP'li arkadaşlar şunu söylüyorlar: "Çözüm süreci doğruydu, terörle mücadele yanlış." Bunu diyorsunuz. MHP'li arkadaşlar da diyorlar ki "Çözüm süreci yanlış, terörle mücadele doğru." AK PARTİ de şunu yapıyor: Şartlarına ve yerine göre çözüm süreci esasında bir yaklaşım; şartlarına, yerine ve ihtiyacına göre terörle mücadeleyi yani güvenliği önceleyen bir yaklaşım. Her ikisi de gerekli, her ikisini de tayin eden aynı zamanda şartlardır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yanlış olduğunu siz itiraf ediyorsunuz Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Mehmet Bey, izin verir misin?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, güzel söylüyorsun da ...

BAŞKAN - Sayın Günal, bir dinleyelim lütfen.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Cumhurbaşkanı söyledi "yanlış" diye, biz söylemiyoruz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Şimdi, kimin haklı olduğu meselesine ilişkin...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Çarpıtıyor Sayın Bostancı.

BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Kimin haklı olduğu meselesine ilişkin ben de belagat dolu konuşmalar yapabilirim ama sonuçta demokratik sistemlerde hakkı tayin eden halkın kendisidir. Halk "Yeri geldiğinde terörle mücadele eden, yeri geldiğinde çözüm sürecini yürüten ey AK PARTİ sen doğru yapıyorsun, sen iktidar olmaya ve aynı istikamette davranmaya devam et." diyor. Halkın bu meseleye ilişkin yaklaşımı, halkın rızasının teşekkülü bu.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Halk böyle bir şey demedi. Bir sorun bakalım ne diyor?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Affedersin Mehmet Bey, 1 Kasımdan yeni çıktık. Halkımız çözüm sürecini de kimin yaptığını, AK PARTİ'nin bu sürecin asli aktörü olduğunu...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Referandum yapalım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - ... terörle mücadelede de AK PARTİ'nin asli aktör olduğunu biliyor ve bu çerçevede AK PARTİ'ye iktidar yetkisini vermiş ama elbette ki hiç kimse hatadan münezzeh değildir. Elbette MHP eleştirilerini söyleyecek, biz dinleyeceğiz. MHP'ye hak veren belli bir çevre var, onlar da esasen bu süreçlerin paydaşı. AK PARTİ'nin yaklaşımı zaten sadece belli bir kesimi dikkate alarak, o kesimle yürütülen süreçler, görüşmeler çerçevesinde bu işi çözmek değil ki. Bahsettiğimiz sürecin paydaşı bütün millettir. Eğer biz toplumsal rızaya dayalı bir birlik oluşturacaksak, herkes bu rızanın bir parçasıdır. AK PARTİ bunu biliyor ve çözüm sürecini yürütürken sadece belli kesimlerle, belli aktörlerle görüşerek bu işin bir neticeye varmayacağını zaten biliyor. Dün yaptığı buydu, bugün de yaptığı budur.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Biz sadece aldatılmayın diye uyarıyoruz Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Türkiye'nin her tarafındaki insanlar, bütün şehirlerinde, köylerinde, kasabalarında yaşayanlar...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Paralele aldatıldınız, PKK'ya aldatıldınız; aldatılmayın diye söylüyoruz.

BAŞKAN - Sayın Günal, sabret biraz, biraz sabır...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Aldatılmayın diye söylüyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ama sabır Sayın Günal. Bakın...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Mehmet Bey...

BAŞKAN - Arkadaşlar siz karışmayın lütfen, bana müsaade edin.

MEHMET NACİ BOSTANCI

(Amasya) - Mehmet Bey, seninle özel sohbet edelim ama ben anlatayım. Bak, sen konuştun güzel güzel biz de dinledik Mehmet Bey. Tamam, lütfen....

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bostancı, aydınlatın diye söylüyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Aydınlatırız, aydınlatırız.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bu arada da aldatılmayın diye uyarıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Günal, niye bu kadar rahatsız oldun?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yok, bir şey söylemiyorum.

BAŞKAN - Ee, bekle o zaman, müsaade et!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Arkadaşlar, MHP de görüşlerini söyleyecek. Diyecek ki "Yanlış yaptınız; öyle yaptınız böyle yaptınız." Tabii ki HDP de söyleyecek. Biz bütün bunları dinleyeceğiz. Halk AK PARTİ'ye yetki verdiği sürece hem halkı kucaklama istikametindeki davranışa hem de yeri geldiğinde bu halka Kürt'üyle Türk'üyle meydan okuyan terörist girişimler varsa bunlara karşı da devletin kudretini kullanmaya devam edeceğiz. Bizim yaptığımız budur; bugün bunu yaptık, yarın da bunu yapacağız.

Terörle mücadele çok önemli. Devletin buradaki tavrı öfkeye, nefrete, kızgınlığa dayalı bir tavır değildir kesinlikle. Ne devlet ne de devletin aklını oluşturan insanlar, onun politikalarını tayin edenler bu ülkede bir kişinin burnu kanasın istemezler, istemeyiz. O hendeklerin arkasında olan gençler ölsün istemeyiz, hiç kimse hayatını yitirsin istemeyiz ama devletler, insanlar istememesine rağmen, maalesef çatışmalar olabiliyor, dramatik durumlar yaşanıyor. Niçin? Eğer Temmuzdan bu yana "Türkiye'de bir siyasal istikrarsızlık olacak, bize de ekmek çıkacak." zehabına kapılmasaydı terör örgütü, aynı şekilde, Suriye'deki gelişmelerden "Kuzeyde bir durum yaratıyoruz. Büyük devletler de bize göz kırpıyorlar. Buradan da Türkiye adına bir sonuç çıkarabiliriz." opsiyonunu gördüklerini zannetmeselerdi, muhtemelen böylesine bir terörist kalkışma olmayacaktı; yataklarında uyuyan o polislere karşı o kalleşçe saldırı yapılmayacaktı, yollar tuzaklanmayacaktı.

Esasen bu "devrimci halk savaşı" denilen stratejinin önce kırdan, sonra şehirden, sonra da genel bir ayaklanmadan geçtiğini ilkokul çocukları da biliyor. Niçin şehirlere taşınıyor bu iş? Niçin o barikatlar açılıyor, o hendekler açılıyor, patlayıcıyla dolduruluyor? Bunun yapılmasının nedeni, krizi derinleştirmek, halkın orada ıstırap çekmesini temin etmek, "sivil ölümler yaşansın" bunu istemek. Terör örgütü zayıflığını biliyor, devletle baş edemeyeceğini biliyor ama istiyor ki orada birtakım hak ihlalleri yaşanır ise, sivil kayıplar olur ise, arada çatışmalarda birisi ölür ise, yetmez; esasen terör örgütünün mensupları kendilerini de bir tür sivil kayıp gibi takdim etmeye, içeride ve dışarıda böyle bir kamuoyu oluşturmaya dönük bir akılla davranıyorlar. Her türlü gelişmeyi devletin terör örgütünün üzerindeki baskısını hafifletmek, geri itmek ve orada oluşturmaya çalıştıkları özerk -tırnak içerisinde- alanları korumaya dönük bir akılla ölü bir atmosfer kurmaya, halkı bu yönde etkilemeye, uluslararası kamuoyunu bu yönde manipüle etmeye çalışıyorlar, krizi derinleştirme çabası bu.

Şimdi, bizim yapmamız gereken, acaba terörist girişimin bu stratejisine uygun bir tarzda, orada yaşanan olayları terör örgütünün gerçek niyeti ve kastını okuyarak, o çerçevede doğru yerine mi koymak; yoksa devletin terör örgütünün üzerine gitmesini engelleyici tarzda, terör örgütünün PR'ını yapan, ona aracılık eden, onun birtakım taleplerini sivil kesimlere taşımaya çalışan bir siyasi akılla mı davranmak? Burada çok önemli bir yol ayrımı söz konusudur. Terör zayıftır, terör kaybedecek ama önemli olan buradan demokratik süreçlerin güç kazanarak çıkmasıdır. Eğer derdiniz, bu ülkede yaşayan insanlar; Kürt'üyle, Türk'üyle, her kimse, bunların demokratik hakları, özgürlükleri olsun, bu ülke herkesin barış içinde yaşadığı bir ülke olsun, o yüzden de rızaya dayalı arayışların dışında her tür opsiyonu, her tür girişimi, şiddete dayalı her tür yöntemi reddeden bir yaklaşımla mı davranacağız, yoksa duruma ve şarta göre yeri geldiğinde, terör örgütünün stratejisine destek veren, onu kollayan, onun içeride ve dışarıda kamuoyuna yönelik dili olan, öyle bir tavırla mı davranacağız?

Demokrasi sadece iktidarın sahip çıkmasıyla yaşamaz, demokrasiye halk sahip çıkacak; demokrasiye, demokrasiden güç alan, demokrasiden güç alarak konuşan, her yerde bu hak çerçevesinde görüşlerini ifade eden insanlar sahip çıkacak. Eğer demokrasiden güç alarak, demokrasinin hak ve özgürlükler oluşturma potansiyelini kullanıp buradan biz terör örgütüne bir opsiyon yaratmaya kalkarsak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bostancı, ek süre vereceğim; lütfen toparlayın.

Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - ...doğrudan doğruya kötülüğümüz, içeride barış içinde yaşamak isteyen, özgür bir şekilde yaşamak isteyen, terör örgütünün karanlık gelişimlerinin nesnesi olmak istemeyen halka karşı haksızlık etmiş oluruz. Bu "haksızlık" lafını da bilerek çok hafif bir şekilde kullanıyorum.

Türkiye'nin geleceğini kurmada herkesin sorumluluğu var; sadece AK PARTİ'nin işi değil, HDP'nin işi, MHP'nin işi, CHP'nin işi, herkesin işi. Bunu yaparken bizi eleştirebilirsiniz, terörle mücadelede, çözüm sürecinde, şurada burada, elbette dile getireceksiniz, biz dinleyeceğiz. Kendisinin de her vakit insan olduğunu, hata yapabileceğini ikaz eden, söyleyen Peygamber Efendimiz'in geleneğindeki bir anlayışla bakan bir siyasi hareketiz aynı zamanda, o kültürün bir parçası olarak söylüyorum, hepimiz o kültürün bir parçasıyız elbette. Biz hata yapmayız demiyoruz, mümkün. Demokrasi niye var? Konuşulması için. Ama bütün bunları dile getirirken önceliklerimiz ne vardır? Önceliğiniz, demokrasinin güç kazanması, özgürlüklerin güç kazanması, bu ülkede Türk'üyle, Kürt'üyle insanların demokratik ve özgür bir zeminde yaşaması mı yoksa karanlık birtakım girişimlere malzeme olarak kullanılması mı? Bu çok temel bir ayrımdır. O yüzden, demokrasiye sahip çıkmak herkesin görevi. Herkes kendi yerini bu çerçevede kesinlikle tayin ederek bakmalı, dilini bunun üzerine kurmalı.

Ben aziz milletimizin bütün bu tartışmaları, yaşananları, konuşmaları değerlendirip neticede haklının hakkını teslim ettiği anlayışıyla diyorum ki AK PARTİ bu milleti kucaklamaya, terörist girişimler oldukça da devletin şefkat ve merhametini unutmaksızın, bir kişinin bile burnu kanamasın dikkatiyle birlikte o terörle mücadele etmeye devam edecektir.

Saygılarımla.