Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | On İkinci Kalkınma Planının (2024-2028) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/770) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 24 .10.2023 |
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarımızın temsilcileri, basınımızın değerli temsilciler; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımıza, Strateji ve Bütçe Başkanlığımıza, planın hazırlanmasında emeği geçen tüm kamu kurum ve kuruluşlarının kıymetli mensuplarına, tabii ki sivil toplum kuruluşlarına da -onlardan da görüş alınmıştı orta vadeli plan için- çok teşekkür ediyoruz.
Her alanda bir adım daha ileri gitmeyi hedeflediğimiz On İkinci Plan'ın Türkiye Yüzyılı'nın vizyonunu ortaya koyarak vatandaşlarımızın beklentilerini karşılamak, ülkemizin uluslararası arenadaki konumunu yükseltmek ve halkımızın refahını daha da arttırmak için bir yol haritası olacağını düşünüyoruz. Tabii cumhuriyetimizin de 100'üncü yılına girerken Türkiye Yüzyılı'nın da ilk kalkınma planının, yeni dönemin inşasında da bu On İkinci Kalkınma Planı'mızın, yirmi bir yıllık tecrübemiz, birikimimiz ve günümüzün koşullarına bakış açımızla hazırlandığını görmekteyiz.
Tabii planımız, aynı zamanda uzun vadeli, 2053 gelişme stratejisini de içermekte, temel amaç ve hedefleri de ortaya koymaktadır. Bu anlamda da ben açıkçası planı önemli bulmaktayım.
2053'te bu hedeflere şöyle bir baktığımızda, 2053'te ilk 10 ekonominin içinde olmak; satın alma paritesine göre ilk 5 ekonomi içinde olmak; imalat sanayisinde üretim açısından ilk 10 ülke arasında yer almak; ihracat rakamlarını yüzde 3'ten yüzde 17'ye yükseltmek imalat sanayisinde; savunma sanayisinde ihracatçı bir ülke olarak ilk 5 ülke arasına girmek -ki bugün savunma sanayisinde yüzde 80 yerli ve millîlikten bahsediyoruz, gelmiş durumdayız- markalaşmayı destekleyerek dünyanın en değerli 100 markası arasında en az 5 markaya sahip olmak; teknolojik gelişmeleri ve küresel eğilimleri dikkate alarak uzak ülke pazarı stratejilerimizle -bunu çok önemsiyorum- birlikte küresel mal ticaretinden aldığımız payı yüzde 2'nin üzerine çıkarmak gibi önemli hedefimiz var. Beşerî sermayeyi güçlendirerek, yeni nesil iş olanaklarını destekleyerek işsizlik oranının yüzde 5'in altına inmesini hedeflemek gibi... Yine, İnsani Gelişme Endeksi sıralamasında ülkemizin 2053 yılında ilk 20 ülke arasına girmesi... Bugün biliyorsunuz 48'inci sırada ama şu an 3 defa çok yüksek insani gelişme kategorisinde olan bir ülkemiz var. Yine, Türkiye'nin 2053 yılında tarımsal millî gelir bakımından Avrupa'nın en iyi, en büyük ülkesi olmaya devam ederken dünya ülkeleri arasında 7'nci sıraya yerleşmesini hedeflemekteyiz.
Robotik sağlık hizmeti uygulamasının yaygınlaşacağı gibi yüksek hedefleri olan bir 2053 vizyonu var. Yine, kadın istihdamıyla ilgili kadınların iş gücüne katılım oranını yüzde 60 gibi hedeflemiş, çok yüksekleri olan bir plan öngörmekteyiz. Tabii "Türkiye 2053'e gittiği süreçte ileri kabiliyet, donanım ve güvenlik teknolojilerinde lider, kamuoyuyla küresel düzeyde çeşitlenen ve artan güvenlik risk ve tehditlerine karşı öngörülü bir yaklaşım izleyecek, bölgesinde ve dünyada barış, huzur ve güven ortamının tesisinde istikrarlı ve uzlaşmacı bir rol oynayacak, daha adil bir dünya için tarihten gelen sorumluluğuyla mazlum milletlerin yanında olmayı sürdürecektir." denmiştir 2053 planında. Dolayısıyla, uzun vadeli bir yol haritası olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Bu noktada altı çizilen konuları da çok önemsiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya ekonomik ve sosyal açıdan türlü zorluklarla sınandığı bir dönemden geçmekte. Bütün dünyada olumlu gelişmelerin yanında istikrarsızlıklar da söz konusu, çatışmalar da var. Bu çatışmaların birçoğu da bizim coğrafyamızda yaşanmakta. Özellikle son on yılda yaşanan küresel finansal krizin, son dönemdeki Covid-19 salgınının, jeopolitik gerilimlerin, savaşların yanı sıra ülkemizin içeride ve dışarıda karşı karşıya kaldığı menfur saldırılara rağmen, ülkemiz son on üç yıldır kesintisiz bir büyüme sürecini devam ettirmektedir.
Evet, dün de eleştirilerde bulunuldu, bugün de değinildi "Türkiye, baktığımızda, gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında ortalama yüzde 5 büyüdü." gibilerinden. Peki ama bizde bir buna bakmak lazım. Dün Erhan Usta söylemişti, evet, bizim 2023 hedeflerimiz vardı; 500 milyar dolar ihracatı olan, kişi başına gelirin 25 bin doları geçtiği, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak gibi hedeflerimiz vardı ama bu hedeflere bir bakmak lazım. Biz bu hedefleri On Birinci Kalkınma Planı'nda revize etmek durumunda kaldık. Peki, On Birinci Kalkınma Planı'nda bizim neden revize etmek durumunda kaldığımıza bir bakmak lazım. Türkiye'de Gezi olayları başladığında, o kırılma noktası başladığında Türkiye'de en fazla yatırımcının olduğu, işte faizlerin yüzde 4,5 oranlarında olduğu, Gezi başladıktan hemen sonra 17-25 Aralıkla sınandığı, onun üstüne çukur eylemleriyle karşı karşıya kaldığı, üstüne 15 Temmuz darbe girişiminin oluştuğu, onun üstüne 2018 yılında -biliyorsunuz- seçimlere gittiği, seçimlerden sonra 2018 yılında yaşadığımız ekonomik darbe; bütün bunları üst üste koyduğumuzda o diğer ülkelerle kıyaslarken bir bakmak lazım, o ülkeler ne yaşamış, biz ne yaşamışız?
Maalesef tarihimizde daha önce olduğu gibi ülkemizde yine tarihî o darbelerle sınanmalar devam etmek zorunda kaldı. Bakın, sadece 2018 yılında yaşadığımız o ekonomik darbe sonucunda binden fazla şirket bu ülkede konkordato ilan etmek zorunda kaldı. Doların 3 liradan 7 liraya fırladığı dönemde dolar kredisi kullanan ciddi anlamda sıkıntılar yaşadı. Buna bağlı olarak işten çıkarmalar başladı. Tam biz bunları toparladık ettik, 2019 toparlanma yılı olarak geçti, işte 2020'nin ilk çeyreğinde yüzde 4,5'luk büyüme var derken neyle karşılaştık? Pandemi. Pandemi bakımından baktığımızda, evet, diyeceksiniz ki: "Pandemi sadece Türkiye'de değil, dünyada." Ama pandemiye biz öyle bir süreçte girdik ki işte, ekonomik darbenin üzerine toparlanma evresinde pandemiye girdik; yine biz bu süreci güzel bir sınavla atlattık. O "muasır medeniyetler seviyesinde" dediğimiz Avrupa ne yaptı? Düşünmek zorunda kaldılar, acaba hangi hastanın fişini çeksek ya da gördük değil mi korsancılık oynadıklarını?
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Türkiye'de de onlar yaşandı ne yazık ki.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama biz ülke olarak kendi aşımızla ya da vatandaşlarımızın aşıya ulaşımını sağlayarak bu süreci, zorlu sınavı başarılı bir şekilde atlattık. Sadece 2020 yılında, ülke olarak pandemiye yönelik vazgeçtiğimiz vergi yatırımlarına, doğrudan, direkt yatırımlar vesaire baktığımızda 900 milyarlık bir harcamadan bahsediyoruz; bence bu da önemli bir rakam.
Tabii, bu pandeminin tedarik zincirleri üzerindeki arz talep dengesinde neden olduğu bozulmaları atlatamamışken Rusya ve Ukrayna savaşıyla karşı karşıya kaldık. Özellikle enerji ve ham madde fiyatlarında yaşanan ciddi artışlar küresel enflasyonu tetikledi, küresel bir durgunluğun da olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bununla birlikte, emtia fiyatlarındaki yükseliş başta olmak üzere, pandemi sonrası arzın hızla artan talebe karşılık verememesi, tedarik ve lojistik sorunları gibi nedenlerle tüm dünyada da enflasyonu beraberinde getirdi; tabii ki bizde de beraberinde getirdi, belki de biz çok daha fazla etkilendik.
Tabii, ülkemizin bu süreçte terörle mücadele gibi kendine özgü önemli meseleleri de var, bunlara da bakmak lazım. Evet, biz yüzde 5'lik büyüme yaptık ama biz etrafı, sınırları böyle rahat, güvenli olan bir ülke maalesef değiliz. Gördük, Afrin olaylarıyla bizim sınırımızda terör devleti kurulmaya çalışılmıştı ve biz bugün bununla da mücadele ediyoruz.
Bu arada, tabii ki savaşla ilgili söylemler oldu. Biz asla savaşlardan nemalanan bir ülke değiliz. Savaşlar ve çatışmalar noktasında ülkemizin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın duruşu çok da nettir, bunu Rusya-Ukrayna savaşında sunmuş olduğu ara buluculukla da hepimiz görmekteyiz.
Tabii, bütün bunların devamında 6 Şubat depremi... Gerçekten asrın felaketi olarak adlandırdığımız 6 Şubat depreminde 50 binden fazla canımızı yitirdik; buna bağlı olarak 580 bin konut, 170 bini ticari alan olmak üzere 850 bin bağımsız bölüm yıkılmış durumda. Dolayısıyla, depremin ardından âdeta orta büyüklükte bir ülkeyi yeniden, baştan inşa etme süreciyle karşı karşıya kaldık. Bugün depremin maliyeti olarak şöyle baktığımızda, üç yıllık perspektifte 104 milyar dolar olduğu hesaplanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünyayı derinden etkileyen, birçok ülkenin keskin daralma yaşadığı salgın döneminde dahi alınan etkili önlemler sayesinde Türkiye ekonomisi pozitif bir büyüme göstermiştir. 2021 yılında yüzde 11,4 oranında büyümeyle son elli yılın en yüksek büyüme hızına ulaşmasının ardından 2022 yılında da kesintisiz büyüme ivmesinin devamıyla yüzde 5,5 civarında büyümeyle dünyada olumlu olarak ayrışmıştır. Yine, On Birinci Kalkınma Planı'ndaki hedeflere baktığımızda, biliyorsunuz, büyüme hedefi yıllık yüzde 4,3'ken biz bu gerçekleşmeyi tahminin üzerinde gerçekleştirerek yüzde 4,7 olarak hedefimizi aştık.
Şöyle baktığımızda, aslında genel olarak söylemlerde On Birinci Kalkınma Planı, işte On İkinci Kalkınma Planı... Orada, On Birinci Kalkınma Planı'nda "Otomotiv sektöründe yerli aracın üretilmesini destekleyeceğiz." diye bir madde vardı. Biz o On Birinci Kalkınma Planı'nı konuşurken ne kadar acıdır ki -ya, hiç unutmayacağım- "Ya, siz yaparsınız ancak maket yaparsınız." diye burada bize maket fotoğraf gösterenler oldu. Aslında şöyle bir şey: Hiç inanılmadı; aslında güzel şeylere de inanmak lazım. Ben bugün birçok konuşmacıyı dinledim, çok da güzel olumlu eleştiriler vardı ama Türkiye'ye inanmak lazım. Ben, On İkinci Kalkınma Planı'ndaki hedeflere de ulaşacağımıza inanıyorum çünkü gerçekçi olduğunu düşünüyorum çünkü biz On Birinci Kalkınma Planı'nda rakamları revize ettik, bugün On İkinci Kalkınma Planı da bu doğrultuda hazırlanmıştır.
Yine, plan döneminde kaydedilen büyüme üretim faktörleri açısından incelendiğinde, yatırım artışlarının sürekliliği, sermaye birikimi ve özellikle toplam faktör verimliliğinin büyümeye önemli ölçüde katkı sağladığı görülmektedir. Bu dönemde Türkiye ekonomisi büyüme hedefleriyle büyük ölçüde uyumlu hareket ederek tüketim, makine teçhizat, yatırım harcamalarının sürekliliği, sabit sermaye yatırım harcamaları ve net mal ve hizmet ihracatı kaleminin öncülüğünde iç ve dış talebin beraber büyümesiyle harcamalar yönüyle dengeli bir görünüm sergilemiş ve güçlü duruşunu korumayı başarmıştır. Sağlıklı ve sürdürülebilir büyümenin temel yapı taşlarından olan makine teçhizat yatırım harcamalarında on beş çeyrektir kesintisiz bir büyüme devam etmiştir. Şubat ayında 11 ilimizde yaşanan, çok sayıda insanımızı da etkileyen deprem neticesinde olmasına rağmen bile ilk yarısında yüzde 3,9 büyüyen Türkiye ekonomisi, yılın tamamını da yüzde 4,4'lük bir büyümeyle kapanmayı hedeflemekte.
Yine, 2024 yılında ise ekonomimizin daha dengeli bir talep kompozisyonuyla yüzde 4 oranında büyümesini ve dönemdeki enflasyonun da düşüş sağlamasını beklemekteyiz. Dengelenmenin ardından 2024-2028 yıllarını kapsayan plan döneminde, Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama yüzde 5 oranında, uzun vadede, otuz yıllık dönemde de yüzde 4,2 oranında büyüyeceğini de tahmin etmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomi politikalarımızın temel yapılarından biri olan net mal ve hizmet ihracatı ise küresel ekonominin ve ticaretin zayıf performans gösterdiği bir dönemde uyguladığımız yine politikalar, dayanıklı ve esnek üretim yapımızla artmaya devam etmektedir. On Birinci Kalkınma Planı'ndaki ihracat hedefimiz 2023 yılı için 240,8 milyar dolar iken Covid-19 salgını, jeopolitik gerginlikler ve küresel parasal sıkılaşma dönemleri yaşanmasına ve en önemli dış pazarımız olan Avrupa ülkelerindeki zayıf görünüme rağmen, ihracatımızın 2023 yılı sonu için 255 milyar dolar gerçekleşme tahminiyle plan hedefini aşması beklenmektedir. Yine, 2024 yılı için de 267 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmayı hedefliyoruz. Seyahat gelirlerimizin de salgın ve jeopolitik gerilimlerden olumsuz etkilenmesine rağmen, turizm sektörümüzün olumlu performansıyla 2023 yılı sonunda 49 milyar dolara, 2024 yılında ise söz konusu yukarı yönlü ivmenin sürmesiyle 52,5 milyar dolara ulaşması beklenmektedir.
Önümüzdeki dönemde mal ve hizmet gelirlerindeki artış eğilimini enerji fiyatlarındaki normalleşmenin de desteklemesiyle cari işlemler dengesinde iyileşme eğilimi yaşamayı bekliyoruz. Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltacak, daha katma değerli ihracat ve dünya piyasasından aldığımız payı artırmak ve güçlü hizmet gelirlerimizi çeşitlendirmek suretiyle cari dengemizde kalıcı iyileştirme sağlayacağımıza inanıyorum.
Şu da çok önemli: Ben, özellikle karbon ayak izi ve şirketlerimizin yeşil dönüşümünü de çok önemli buluyorum, bu yönde de desteklemeler var. Biliyorsunuz, Türkiye olarak Paris Anlaşması'nı imzaladık. Paris Anlaşması'na göre bizim de yerine getirmemiz gereken sorumluluklar var. Sayın Ümit Bey'in de söylediği gibi, kendisinin üzerine bastığı gibi. gelecek dönemde ihracata baktığımızda karbon emisyonu ve bizim oradaki ihracatını yaptığımız ürünlerdeki yeşil dönüşüm çok önemli olacak. Eğer biz bunu sağlamazsak ekstra vergiler ödemek zorunda kalacağız ve bu da bizim rekabetçiliğimizi azaltacak. Fakat bunu biliyoruz ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın ve Sanayi Bakanlığımızın özellikle OSB'lerde bu yönde dönüşümler için çok büyük destekleri var.
Bu dönemde benim önemli bulduğum da bir şey, proje bazlı destek. Biz, evet, pandemi döneminde aslında birçok böyle destekler, parasal, finansal işte genişlemeye yönelik destekler verdik ama sonrasında gerçekten istihdamı artırıcı, ihracatı artırıcı, büyümeyi etkileyici proje bazlı destekleri önemsiyoruz. Sadece o dönemde baktığımızda Sanayi Bakanlığının bir araştırmasında Türkiye'nin en çok ithal ettiği 900 kalem mal belirlenmiş durumda. Bu 900 kalem mal, bizim stratejik olarak da üretimini teşvik edeceğimiz, teşvik edilecek alanlar arasında yer aldı. Dolayısıyla bu anlamda da ciddi teşvikler söz konusu. Yine, Sanayi Bakanlığının AR-GE ve inovasyonla ilgili çok ciddi teşvikleri var. Model fabrikalarıyla ilgili çok önemli çalışmalar var.
Şuna da katılıyorum, eğitimle ilgili bir şey söylemek istiyorum: Evet, üniversiteleşme vesaire baktığımızda, aslında, biz, eğitimi en önemli fırsat eşitliği olarak gördük. Sadece kızlarla ilgili, kız çocuklarıyla ilgili söylemek istiyorum; 2002 yılında kız çocuklarının üniversitelerdeki okullaşma oranı yüzde 3,5'ken bugün yüzde 48'lere ulaşmış. Bu rakamın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Biz bunu yapmak zorundaydık, üniversiteleri açmak zorundaydık; insanları, beşerî sermayeyi güçlendirmek durumundaydık. Ha, bugünkü noktadan sonra yine bakılır, ne yapılır? Ki bununla ilgili dönüşümler de başladı, özellikle organize sanayi bölgelerinde teknik meslek liselerini çok önemsiyoruz, bununla da ilgili destekler var. O teknik meslek liselerinin yanına, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, teknik üniversitelerin de çok önemli olduğunu, teknik üniversitelerin de kurulması gerektiğini düşünüyoruz. Yine plan doğrultusunda hedefler olduğunda teknolojiye duyarlı, gelişen teknolojik inovasyonlara duyarlı, eğitilmiş, kaliteli iş gücünün önemine değinilmekte. Ben, bu üniversiteler ve teknik meslek liseleriyle de bunu kazanacağımıza inanıyorum. Denizli'den örnek vermek istiyorum: Denizli'de organize sanayi bölgesi içerisinde bir teknik lisemiz var, mezunlarımızı verdik. Şöyle de güzel bir oranı var: Mezunlarımızın yaklaşık yüzde 86'sı ya üniversiteye gitti ya iş buldu ama bunların içinde yüzde 76'sı direkt liseden mezun olduktan sonra Denizli'deki organize sanayi bölgelerinde iş bulma imkânı, fırsatı yakaladı. Bu yüzden bunu önemsiyorum ki bu yönde de zaten teşviklerimiz var.
Tabii, plan döneminde rakamlar revize olduğu için 375 milyar dolarlık bir ihracat rakamını yakalamayı önemsiyoruz. Tabii, burada, tekrar, Sayın Özlale'nin söylediği bir şey vardı: "Türkiye olarak, evet, düşük enerji maliyetlerimiz var dünyayla kıyasladığımızda ama biz Türkiye olarak 1 birim enerjiyle leğen ve işte Avrupa, Almanya "tupperware" üretiyor." Kesinlikle çok doğru, çok haklısınız ama keşke biz işte o 1960'lardaki, 1950'lerdeki o dönüşümü sağlasaydık. Marshall yardımları sonucu işte uçak fabrikasını, araba fabrikalarını kapatmasaydık; o sanayileşmemizi tamamlayabilseydik biz bugün gerçekten "tupperware"lerden, başka şeylerden bahsediyor olabiliyorduk ki bununla ilgili yine Türkiye'nin markası ne dediğinizde? Ben İHA'lar ve SİHA'ların Türkiye'nin markası olduğunu düşünüyorum, yine Togg arabası her ne kadar inanılmasa da... Ya, biz, bakın, şunu bile yaşadık; dediler ki "Fabrikası nerede?" Algı operasyonuyla "Fabrikası nerede? İtalya'da." Hâlâ Türkiye'de olmayacağını... Böyle algı operasyonlarına rağmen keşke o dönemde Togg'larımız, işte, yerli, millî ürünlerimiz, katma değerli ürünlerimiz çok daha fazla olsaydı ki bugün çok daha farklı şeyleri konuşuyor olabilseydik.
Tabii, Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükûmet... Parlamenter sistemle ilgili söylendi. Biz, evet, pandemi yaşadık. Şunu da söylemek istiyorum: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi eğer olmasaydı biz pandemi döneminde o hızlı ve rahat karar alma mekanizmasını sağlayamayabilirdik, hayata geçiremeyebilirdik; savaşlar noktasında, enerji noktasında hızlı kararlar, adımlar atamayabilirdik. Ben, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bu anlamda çok büyük avantajları olduğunu düşünmekteyim. Artık yine o parlamenter sistemde Anayasa kitapçıklarının havaya atıldığı değil ya da ne bileyim koalisyonlardan kurtulmak gerektiği, koalisyonların yaşandığı, altı ayda bir, on sekiz ayda bir yeni yeni hükûmetlerin kurulduğu dönemleri geride bıraktık artık. Önümüzde beş yıllık uzun bir süreçte, daha nitelikli ya da palyatif çözümler üretebileceğimiz bir dönem olduğunu düşünmekteyim.
Tabii On İkinci Kalkınma Planı dönemi boyunca iş gücüne katılım oranlarında da artışa rağmen 5 milyon ilave istihdam sağlanarak büyüme oranı nüfus artışı ve iş gücüne katılım oranıyla uyumlu olacak; işsizlik oranının plan döneminde tek haneli seviyelere kalıcı olarak gerilemesi ve plan dönemi sonunda yüzde 7,5'a gerilemesi hedeflenmektedir. Ayrıca kişi başına gelirin 17.554 dolara ulaşması da hedeflenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ök, toparlayın, ilave süre veriyorum size.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Evet, teşekkür ediyorum Başkanım.
Tabii, şöyle plana genel olarak baktığımızda, bugün, Türkiye, kendi vatandaşlarına sağladığı imkânların yanında dünyanın dört bir yanında milyonlarca insanın özellikle kendisine koştuğu bir ülke konumundadır. Zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Türkiye Yüzyılı için yapılacak her katkının bizim için çok kıymetli olduğuna inanıyorum.
Cumhuriyetimizin 100'üncü yılına geldiğimiz noktadan daha da ileriye götürecek, yeni bir dönemin de miladı hâline gelecek olan bu planın hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Planda emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.
Tabii, burada, bir şey daha söylemek istiyorum dünle ilgili. Denildi ki hem "Bu kadar planlar işte tuttu tutmadı, bu insanlar da yirmi bir yıldır size oy verdi." Evet, bu insanlar, çok şükür, vatandaşımız, yirmi bir yıldır bize olan teveccühünü gösteriyor ama yirmi bir yılda baktığımızda, kıyasladığımızda o kadar çok yaptığımız, söylenecek o kadar çok söz var ki. Yirmi bir yıl önce sağlık sisteminden, sigorta sisteminden vatandaşların yüzde 46'sı yararlanırken bugün bu oran yüzde 99'lara gelmiş durumda. Engelliler Hakkında Kanun'u ilk kez biz 2005'te hayata geçirdik. Yani yirmi bir yıllık süreçte o kadar çok ilklere imzaları attık ki ulaşım, kamu-özel iş birlikleri, şehir hastaneleri vesaire. 100 bin yatağa ihtiyacımız vardı, bu ülkenin acil 100 bin yatağa ihtiyacı vardı ve bu acil 100 bin yatağa ihtiyacı olduğu için bir finansman modeli olan kamu-özel iş birliği modelini tercih ettik. Biz eğer elimizdeki bütçe ve imkânlarla bu finansman modelini hayata geçirmeseydik bugün o pandemiyi çok rahat bir şekilde atlatamayabilirdik. Dolayısıyla, evet, bazen sanki ulaşımla ilgili bunlar ekstra ücretler gibi görünüyor ama bütçe görüşmelerinde Sağlık Bakanımız da gelecek, o açıklayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Samsun) - Sayın Ök, teşekkür ediyorum.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ben toparlıyorum, söyleyeceğim.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum Sayın Ök.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Devletin şehir hastanelerinde tedavi ücreti olarak ödediğimiz birim ücretlerinde nispeten de düşme olmuştur.
Ben tekrar planın hazırlanmasında emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.
Sağ olun Başkanım.