KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aslında, arkadaşlarımızın, Gökan Bey'in ve diğer milletvekili arkadaşlarımızın talepleri, temennileriyle ilgili genel görüşmeden sonra bir cevap hakkı doğduğu düşüncesi açısından söz hakkı aldım.

Şimdi, Gökan Bey'den başlarsak, bir defa bu kanun teklifinin temelinde 278 ve 449 sıra sayılı Komisyon Raporları var. 27'nci Dönemde demokrasi açısından da son derece önemli işler yaptığımızı düşünüyorum. Mesela, müsilajla ilgili yaptığımız araştırma komisyonunda aldığımız kararların hemen hemen hepsinin hukuki altyapısının oluşturulması açısından kanun çıkardık. Yine, depremle ilgili yapılmış çok önemli 2 çalışma... Daha önce de Türkiye Büyük Millet Meclisinde yıllar önce yapılmış çalışmalar vardı ama o çalışmalar neticesinde, o çalışmaların hayata geçirilmesiyle ilgili herhangi bir kanuni düzenleme olmadı. Ben o açıdan yapılmış bu çalışmaların çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. 27'nci Dönemde çalışan arkadaşlarımızın büyük bir emeği var. Biz bu 2 raporu aslında, kent için, kentin yaşam kalitesinin artırılması, depreme dayanıklılığının artırılması, özlenen kentin oluşturulması açısından başvuru kitapları olarak kabul ettik; bu 2 araştırma komisyonunun çalışmalarını. Bu açıdan da baktığımızda söz konusu bu yasa, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki arkadaşların olağanüstü gayretiyle, çalışmalarıyla oluşmuş ve öneriye dönüşmüş fikirlerin yasal hâle gelmesidir. Bu, ülkemiz açısından da demokrasi açısından da altının özellikle çizilmesi gereken bir konu.

Yine, değerli arkadaşımız Gökan Bey'in bir sürü talepleri var. Şüphesiz bunların hepsinin kanun maddelerinin içerisine alınmasının mümkün olmadığını görüyoruz, biliyoruz. Bunların idari kararla, yönetmeliklerle, yönetmelikler yapılırken emin olun ki Deprem Araştırma Komisyonunda yapılmış çalışmalar temel, baz alınarak gerçekleştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yine sorularından bir tanesi, rezerv alanlarında geçici konut ve kiralık konut yapılabiliyor; onda hiçbir problemimiz yok. İmar Kanunu ve Deprem Yönetmeliği'nde zaten güçlendirmeyle ilgili usul ve esaslar var. Bizim, burada en büyük problemimiz güçlendirmeyle ilgili yasal mevzuat, yasal sürecin olağanüstü uzun olması. Normal şartlarda hesapladığımızda idari mahkemelere intikal eden dosyaların ortalama ömürleri iki yıl, arada bir de hisse satışı olduğunu düşünün, maliklerin değiştiğini düşünün, her defasında tekrar tekrar sarılıyor ve bu süre öngörülemez sürelere kadar varabiliyor. O açıdan, söylediğiniz güçlendirmeyi... Yargılamada sürenin ortalama iki yıldan yine ortalama altı aya düşürülmesiyle ilgili bir çalışma var, dörtte 1 oranında düşürülmesiyle ilgili bir çalışma var. Onun, o şekilde çözülebileceğini düşünüyoruz, inanıyoruz.

Kültür varlıklarıyla ilgili zaten baktığımızda 5366 sayılı Kanun var, bu kanunun oluşmasında belediye başkanlığım döneminde çok büyük desteklerimizin olduğunu rahatlıkla buradan söyleyebilirim. Aslında, 5366 sayılı Kanun aynı zamanda 6306 sayılı Kanun'un atası sayılır; ilham kaynağı odur ve orada tarihî eserlerin restorasyonları, çevrelerinin düzenlenmesiyle ilgili şey de 5366'da var. Kaldı ki tarihî eserlerin ve kültür varlıklarının korunmasıyla ilgili de yine bizim dönemimizde çıkarılmış bir yasayla emlak vergilerinin toplanmasına artı yüzde 10 değerin toplanıp kendi şehirlerindeki kültür varlıklarının korunması ve restorasyonunda kullanılması sağlanmıştır.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Kamu yapılarına mı? Sivil mimarlık yok.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Sivil mimarlık örnekleri de var, şöyle var; şimdi, sivil mimarlıkta örneklerine şöyle bir desteğimiz oldu: Sivil mimarlık da en büyük problem projelendirilmesidir. Sizin orada basit bir sivil mimarlık örneği düşünün, ahşap bir bina düşünün Sarıyer'de veya Fatih'te; mülk sahiplerinin en büyük problemi projelerinin kurul tarafından onaylanma sürecidir. Onu da 6306 sayılı Kanun'a dayanarak yerel yönetimler çok rahatlıkla yapabiliyorlar, bu açıdan onun da önünün açılmış olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çatı katıyla ilgili bu çok gündeme geldi, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde de gündeme geldi. Şimdi, siz konuşmanızda kentsel dönüşümün en büyük düşmanının enflasyon olduğunu söylediniz. Doğru, kentsel dönüşümün en büyük düşmanlarından biri enflasyon ama biz, bu enflasyonu son bir yıldır, bir buçuk yıldır yaşıyoruz fakat İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının durumuna baktığımızda kayıp dört yılımız var; kentsel dönüşümle ilgili ve depreme dayanıklı yapılarla ilgili verilen sözlerin yerine getirilmemesiyle ilgili. Bu çatı aralarının iskân edilmesiyle ilgili şöyle bir sıkıntı var: Bence kentsel dönüşümün en büyük düşmanlarından bir tanesi de yoğunluğun artırılmasının önünün açılmasıdır. Siz eğer İstanbul'da mevcut yapıların çatı arasını da iskâna açarsanız...

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - İskân açıldı zaten.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - ...yani resmîleştirirseniz, otomatik olarak İstanbul nüfusunun...

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Alt katla ilişkilendirilebiliyor.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Olsun, bu çok tartışıldığı için, burada da konuşulmasının gerekliliğine inandığım için söylüyorum. O zaman İstanbul nüfusunu siz, oturduğunuz yerden yüzde 20, yüzde 15 oranında artırmış olursunuz ki bunun da büyük bir felaket olacağını düşünüyoruz.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - İstanbul nüfusu yabancılardan artıyor.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - "Kredi miktarları da 600 bin lira." dediniz. Doğru, 600 bin liraydı ama şu anda kendisi yıkıp yapacak, kendi bulunduğu yerde kentsel dönüşüm veya riskli yapıların yeniden yapılmasıyla ilgili miktar 1 milyon 250 bin liraya çıkarıldı.

Ulaş Bey'in konuşmasında muhtemelen dil sürçmesi oldu. 200 bin konut değil 2 milyon 200 bin konut yapıldı 2012'den bu yana, onun kayda geçirilmesi açısından da önemli olduğunu düşünüyorum.

Yine, Ulaş Bey burada yok, arkasından konuşmuş gibi olacağız ama "Hatay'da 3 bin konut, Konya'da 30 bin konut yapıldı." dendi. Sanki burada Hükûmetimizi bir ayrımcılığa tabi tuttuğunu düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, bakın, Hatay'da bizim acımız var. Yani bir deprem söz konusu ama bu depremdeki acımızı artıran bir durum şu: Hatay'ın merkezindeki Aksaray ve Emek Mahallelerine Bakanımız Mehmet Özhaseki Bakan olduğu dönemde kentsel dönüşümün yapılması için gittiği yerde Büyükşehir Belediye Başkanı "Kentsel Dönüşüme Hayır!" mitingi yaptı ve orada Bakanımız yuhalandı. Bakanımız onlarla oturup konuştuğunda "Eğer istiyorsanız, ben sizin rızanız için geldim buraya ve bu 2 mahallenizi yıkıp yeniden yapacağız." dedi. Hani "siyasetüstü" diyoruz depreme ama siyasetin aracı hâline getirildiği için oradaki 2 mahallemizde bir tek bina bile ayakta kalmadı.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Kahramanmaraş'a niye yapmadınız o zaman?

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Ya, ben Hatay konuşulduğu için söylüyorum.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Hatay'ı söylüyorsun, Kahramanmaraş'ı niye yapmadınız o zaman? Yapmayın Allah aşkına!

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Şimdi ben Hatay konuşulduğu için söylüyorum burada.

O açıdan, bakın, arkadaşlar, bizim en büyük problemimiz şu, ben Mecliste de söyledim: Bunun siyasi partiler tarafından, siyasi partilerin milletvekilleri tarafından suistimal edilmesi. Bir örnek daha konuşuyoruz şimdi, tam da zamanı: Şimdi, Tozkoparan'dan bahsedildi. Ya, arkadaşlar, şimdi bu Tozkoparan dediğiniz yerde şu anda kentsel dönüşüm çalışmaları başladı, 1'inci etabına insanlar oturdular şu anda. İstanbul'un göbeğinde şu anda oturan insanlar yepyeni, altyapısı hazır, otoparkı hazır; otoparklı, yeşil alanlı, insanca yaşayabileceği konutlar için şimdi ne kadar para ödüyorlar biliyor musunuz? Engellemeye çalıştığınız kentsel dönüşümden bahsediyorum.

ZEYNEP ODUNCU (Batman) - Öyle değil, öyle söylemeyin.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Sadece sizin için söylemiyorum.

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) - Dediğiniz hiçbir şey yapmadınız. Orada miting düzenlendi diye siz bunu...

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Arkadaşlar, soruya cevap olarak, Tozkoparan için söylüyorum: Şu anda insanlar 1.700 lira ödemek suretiyle mülk sahibi oldular. Şimdi Fatih Belediyesinin orada 25 tane lojmanı vardı. Biz oraya çok ucuz, 50 bin lira, 60 bin lira, 70 bin lira karşılığında oraya çalışanlarımızı göndermekte zorlandık. Bunu niçin söylüyorum? Diyorum ki:

Lütfen, bu deprem çok önemli bir konu, bu siyasetin aracısı, siyasetin suistimal aracı hâline getirilmesin. Siz Fetihtepe...

ZEYNEP ODUNCU (Batman) - Siz kentsel dönüşüme karşı olduğumuzu söylediniz de riskli alanlarda kentsel dönüşüme karşı değiliz ama riskli olmayan alanlarda, sadece rant alanlarının olduğu alanlarda, sadece rant alanlarının olduğu alanlarda... Biz riskli alanlar dışında, hazırlanan raporlarda risk alanı olmayan yerlerde yapılan kentsel dönüşümlere karşıyız.

BAŞKAN ADİL KARAİSMAİLOĞLU - Karşılıklı konuşmayalım Zeynep Hanım.

Mustafa Bey, toparlayın.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Zeynep Hanım, bakın, ben sizi dinledim, siz söylediğiniz için cevap veriyorum, ben sizin konuşmalarınıza cevap veriyorum yoksa bir yerden ilham aldım değil yani.

Şimdi, Fetihtepe örneğini verelim. Ben Fetihtepe'de bulundum, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın yaptığı toplantıda bulundum, Fetihtepe'deki hak sahipleriyle bizzat görüştüm, Fetihtepe'nin bütün projelerini biliyorum, Fetihtepe'nin projelerinin oraya ne kadar çok değer kattığını biliyorum. Şimdi, Fethitepe'de çok büyük bir muhalefetle karşılaştık yani örgütlü bir yapıyla; legal, illegal örgütlü yapılarla karşılaştık. Şu anda Fetihtepe'de 993 hak sahibi var, 900 hak sahibiyle anlaşma yapıldı. Şimdi, Fetihtepe'de bu insanlar evlerine girip oturduktan sonra ayda ne kadar para ödeyecekler biliyor musunuz? Yirmi yılda, 200 bin lira para ödeyecekler. Ne kadar tutuyor yirmi yılda 200 bin lira ayda? 1.500 lira. Peki, proje başlamadan önce oradaki dairelerin değeri ne kadardı biliyor musunuz? Ortalama 500-600 bin liraydı. Şimdi, bu projeye dışarıdan girenler ortalama 7 ila 10 milyon lira değere ulaştı. Ya, değerin peşinde falan değiliz ama istirham ediyorum, ne olur -yani yanlış projeler olursa bunu konuşuruz şüphesiz, herhangi bir suistimal olursa şüphesiz burası konuşulacak alanlar ama- garip gurebanın hayatının kurtulacağı, garip gurebanın hayat boyunca orada cefasını çektiği tam da devletin elini uzattığı bir dönemde lütfen, onların o anki konjonktürel duygularını kullanmayalım, onların konjonktürel duygularının suistimal edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.