| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Kamu Denetçiliği Kurumu c) Sayıştay Başkanlığı |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 27 .10.2023 |
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Komisyonumuza teşrif eden bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İsrail'in Gazze'de kadın, çocuk, yaşlı demeden sivilleri hedef alan bombalamaları devam ediyor. Ölen sivillerin sayısı basına yansıyan bilgilere göre 7 bini geçmiş durumda; bunlardan 2.913'ü çocuk, 1.709'u kadın, 101'i sağlık çalışanıdır. Bu rakamlara bakıldığında, açıkça ifade etmek gerekirse İsrail, savaş suçu işlemektedir; bunun katliamdan bir farkı yoktur. Netanyahu günümüzün Hitler'i olmuştur. Başta Türkiye ve bölge ülkeleri olmak üzere tüm dünya bu katliama "Dur!" demek için gerekli adımları atıp Birleşmiş Milletler Genel Kurulunu toplamalıdır.
Cumhuriyetimizin 100'üncü yıl dönümüne iki gün kalmasına rağmen siyasi iktidar tarafından 100'üncü yıla yakışır şekilde herhangi bir program veya heyecan oluşturulamamıştır. 100'üncü yıl kutlamaları çok daha farklı ve özenli olması gerekirken rutin programlarla geçiştirilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin hazırlamış olduğu program hepimizin maillerine geldi. Hazır Meclis Başkanımız da buradayken sormak istiyorum: Gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yıl kutlamalarına layık görülen program bu mudur? Bu program için planlanan süre ne kadardır, bir saat mi iki saat mi? Cumhuriyetimizin 100'üncü yılı kutlamalarının yurdun dört bir yanında en az bir hafta büyük coşkuyla kutlanacak programlar tertip edilerek yapılması gerekirken bunun yerine, bir gün önce 28 Ekime Filistin'e destek mitingi planlanmıştır. Tabii ki Filistin'e destek mitingi yapalım ama sizce de bu, günü manidar değil mi? Bir hafta önce Filistin'de aynı katliam, aynı vahşet yok muydu veya bir hafta sonra bu miting yapılamaz mıydı? Siz her ne kadar cumhuriyetimizin 100'üncü yılını önemli görmeseniz, halkımızla birlikte cumhuriyetimizin 100'üncü yılına yakışır şekilde coşku ve büyük gururla kutlamalar yapmasanız da biz bunları kendi partilerimiz ve çevremizde yapmayı planlıyoruz; büyük bir şekilde, cumhuriyetimizin 100'üncü yılına yakışır şekilde coşkuyla kutlayacağız. Bu vesileyle, Cumhuriyet Bayramı'mızı kutluyorum, cumhuriyeti bize armağan eden Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve aziz dava arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum.
Meclis faaliyetlerini iki kısımda ele almamız gerekiyor; birincisi yasama faaliyetleri, ikincisi Meclis personelinin yaşamış olduğu sorunlar.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama ve denetim faaliyetlerini etkisiz kılmıştır. Bakanlık kuruluş ve teşkilat şemalarının artık Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle düzenlenmesi Meclisin itibarına gölge düşürmüştür. Bunun en açık kanıtı, İYİ Parti Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak verilen 931 soru önergesinin sadece 286'sı cevaplandırılmıştır. Cevaplanan soru önergeleri genellikle son derece yalın, ciddiyetten uzak şekilde cevaplanmıştır.
Örneğin, deprem felaketinin ilk iki günü borsada kapatılma kararı alınmamıştır, 3'üncü gün ise öğlen seansı sonrası borsa kapatılıp sadece 3'üncü gün sabah seansı yapılan işlemler iptal edildi, oysa 1999 Gölcük depremi sonrası Borsa İstanbul ivedilikle kapatılmıştı. Depremi Gaziantep'te yaşamış, haftalarca bölgede mücadele etmiş bir milletvekili olarak... Maalesef, deprem bölgesindeki borsa yatırımcılarının iki günde kaybı tahmini olarak 56 milyar TL'dir. Felaketin yaşandığı ilk üç gün deprem bölgesinde hemen hemen hiç kimse Borsa İstanbul'da işlem yapamamıştır; tabiri caizse böyle bir acı yaşanırken, vatandaşlarımız enkaz altında hayatlarıyla mücadele ederken borsada işlem gören varlıkları Borsa İstanbul'da âdeta yağmalanmıştır. Böyle bir elim hadiseyi soru önergesiyle Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek'e sordum. Gelen cevap ise konunun ehemmiyetine yakışmayan hatta cevap bile olmayan, sadece bir soru önergesi adı altında yazışmadan ibaret kaldı. Aslında bu cevaptan benim çıkarttığım mana şu: "Millet iradesiyle seçilen vekillere değil, ben hesabı saraya veririm." demektir. Hesap verilebilirlik, şeffaflık olmadığı sürece toplumsal menfaat değil, şahsi ve keyfî yönetim ve karar mekanizması gelişmektedir.
Türkiye'de yasama faaliyetleri maalesef etkinliğini kaybetmiştir, Meclis yeterince sağlıklı bir ortamda yasama faaliyetlerini sürdürememektedir. Şahsen, Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş ve Komisyon Başkanımız Sayın Mehmet Muş'un torba kanunlarla alakalı tavrını çok anlamlı bulmuştum ilk başta. Âdeta iktidar tarafından bir gelenek hâline getirilen, genelde birbiriyle bağlantısı olmayan çok sayıda maddenin birleştirilip kanun hâline getirilmesi yasama faaliyetlerine ilişkin ciddiyeti de gözler önüne sermektedir. Ülkemizle alakalı alacağımız kararları bu kadar basite indirgememeliyiz.
Sayıştay, ülkemizin en güzide ve en önemli kurumlarından bir tanesidir; Sayıştayın, faaliyetlerini sürdürürken müdahale edilmeden bağımsız ve tarafsız kalması sağlanmalıdır; Sayıştay, benim nazarımda tüyü bitmemiş yetimin hakkını gözeten, sahip çıkan kurum olmalıdır; Sayıştay, her türlü siyasi baskıdan uzak tutulmalıdır. Bütün kamu kurum ve kuruluşlarımız tek bir kuruşun dahi hesabını Sayıştaya verebilmelidir. Sayıştayın elindeki denetleme gücünü alırsak veya kısıtlarsak usulsüzlüklerin, yolsuzlukların önüne geçemeyiz.
Bir diğer önemli husussa Mecliste çalışan personelin sorunlarıdır. Sözleşmeli ve geçici statüde çalışanların kadroya geçişi sağlanmalıdır, yıllarca büyük bir fedakârlıkla çalışan, ülke siyasetine katkı sağlayan, kamuda çalışmayan parti grubu ve milletvekili danışmanlarının iş sonu tazminat hakkı olmalıdır. Sözleşmeli kamu ve belediye personeli kadroya geçirilmişken aynı uygulama Mecliste çalışan sözleşmeli personel için de uygulanmalıdır.
Mecliste çalışan 4/B personeli arasında maaşlarda eğitim farkı vardır. Bildiğimiz kadarıyla 4/D personelinde bu uygulama yok. Aynı şekilde 4/D personeli arasında da eğitim farkı olmalıdır. Bilindiği üzere, kurumlarda görevde yükselme sınavları olmaktadır. Yine, yanlış bilmiyorsam 4/D personelimizin görevde yükselme olanağı da yoktur; bunun da giderilmesi gerekmektedir.
Başka kamu kurumlarında 4/D personeli milletvekili danışmanı olarak çalışabilirken Mecliste 4/D'li personelimize bu hak tanınmamaktadır. Bu durum Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır.
Başbakanlık kapatıldıktan sonra Başbakanlıktan Meclise gelen personel ile aynı işi yapan ve kadrosu aynı olan Meclis personelinin maaşları eşit değildir. Bu durum, eşit işe eşit ücret ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Bu hususlar, iş ortamındaki huzursuzlukları giderilecek şekilde, yasal düzenlemelerle hayata geçirilmelidir. Meclisimizin, esasında, bir ayna olması gerekmektedir. Muhakkak personelimiz eğitim almaktadır. Affınıza sığınarak Sayın Meclis Başkanımıza sormak istiyorum: Acaba Meclis çalışanları 2023 yılında hangi eğitimleri almıştır? Kurum yönetmek orkestra şefliğine benzer, ekibin kalitesini yükselten, ahenk içinde çalıştıran yöneticilere ihtiyacımız var. Biz milletvekillerine düşen sorumluluk ise hizmet aldığımız ve almaya devam ettiğimiz personelimize ve yöneticilerimize karşı akılcı, sabırlı ve şefkatli olmalıyız. Sendikalar aracılığıyla gündeme getirilen konuları, itirazları isyan olarak görmeyip meselelere duyarlı ve sakin bir şekilde yaklaşmalıyız. Özellikle, sürekli üzerinde durduğumuz adalet, eğitim ve özgürlüklerle alakalı güzel gelişmelerin olduğunu öncelikle Meclisimizde göstermeliyiz. Aksi takdirde vatandaşlarımız sadece bize olan inançlarını değil, geleceğe olan inançlarını da kaybedeceklerdir.
Teşekkür ederim.