KOMİSYON KONUŞMASI

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkürler Başkan.

Sayın Meclis Başkanım, Sayıştay Başkanı ve kıymetli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum sözlerime başlamadan önce.

Hepimizin bildiği üzere sayıştaylar esas yapıları itibarıyla denetim kurumlarıdır. Kamu gelir ve giderlerinin verilen yetkilerle uyumlu ve hukuk kuralları çerçevesinde harcanıp harcanmadığını izleyerek sonuçları hakkında parlamentolara raporlar sunmaktadırlar. Yürütme organının hazırladığı kesin hesaplar ile diğer mali rapor ve tabloların doğruluğu, güvenirliği ve samimiliği konusunda sayıştayların vereceği güven bildirimi, bunların parlamentolar ve diğer ilgili mercilerce değerlendirilmesinde birinci önceliğe sahiptir.

Bizim ülkemizde de Sayıştay, bir taraftan devletin gelir gider ve mallarını Meclis adına bağımsız ve tarafsız olarak denetleyen, sorumluların hesap verebilmesini yargı yoluyla kesin hükme bağlayan ve bu amaçla devletimiz içinde meydana gelen yolsuzlukları, usulsüzlükleri ortaya çıkaran anayasal bir kurumdur. Sayıştay raporları, Meclisimiz tarafından yalnızca bütçe görüşmeleri esasında ele alınmaktadır. Sayıştay denetim bulgularına ve tavsiyelerine ilişkin olarak Meclisimizin denetim yetkilerinin artırılması gerekmektedir. Bütçenin, kesin hesap kanunu teklifinin ve Sayıştay denetim raporlarının ayrı ayrı tartışılması ve kamu kurumlarının performansını ve harcamalarını görüşmeye yönelik ayrı bir mekanizmanın da hayata geçirilmesi gerekmektedir. Dünyada birçok devlet yasama, yürütme ve yargı organları üzerinden yüksek denetim kurumlarının hazırlamış olduğu denetim ve performans raporlarını dikkate almakta ve hazırlanan raporlar doğrultusunda gerekli mercileri harekete geçmeye davet etmektedir ancak ülkemizde bu durum ne yazık ki böyle bir hâlden uzak işletilmektedir. Sayıştay tarafından hazırlanan ve kamuoyuyla paylaşılan birçok rapor kamuyu zarara uğratma, rant, rüşvet ve yolsuzluk ve usulsüzlük içermesine rağmen rafa kaldırılarak adli yargılamadan uzak tutulmaktadır. Dahası, bu raporların milletimize maliyetleri de oldukça ağır olmaktadır. Sayıştay üzerinde baskı oluşturarak denetimin zorlaştırılması kabul edilebilecek bir husus değildir. Hukukun üstünlüğüne inanan her yönetim hesap verebilir ve denetlenebilir olmayı mecburi görmelidir. Kamu gücünü ve kaynağını topyekûn kullanan bir yürütmenin denetimden uzaklaştığında yozlaşmanın artacağını, usulsüzlüklerin, yolsuzlukların tavan yapacağını bilmesi gerekmektedir.

Sayıştay raporları idarelerin yaptığı keyfîlikleri iktidarın gölgesi ve baskıları altında tam tespit etmese dahi, ortaya çıkan bulgular, her ne olursa olsun kurumunuzun sorumluluğu bu keyfîlikleri tarih karşısında kaydetmeye devam edeceğini göstermektedir. Bulgular, bizlere buz dağının görünen yüzünü gösterse dahi iktidarın kamu kurum ve kuruluşlarımıza ulaştırdığı yozlaşmaya dair ipuçlarını ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, idari faaliyet raporlarında 315 kamu idaresinin 138'inin yaptığı yardımlar raporlarında gösterilmemiş ve tespit yapılmamıştır; bunların 83'ü belediyedir. Bu belediyelerin hangi belediyeler oldukları da merak edilmektedir. "Yardım" adı altında yapılan bu harcamaların hangi belediyeler tarafından yapılıp raporlara neden aksettirilmediği hususuna iktidar tarafından cevap verilmemiştir. Yine, 215 idare bütçesi hedef ve sapmalar arasındaki ilişkiyi açıklayamamış ve 70 idarenin yani ülkemizdeki her 5 idareden 1'inin bütçe dışında gelirinin olduğu ancak kayıtlarının tutulmadığı da tespit edilmiştir.

Buna ek olarak, Varlık fonu kuran ülkelere bakıldığında bunların cari fazla veren ekonomiye sahip ülkeler olduğu görülmektedir. Cari fazla veren ülkeler, fazla gelirlerini gelecekte kullanmak için bu fona ihtiyaç duymaktadır. Ne yazık ki ülkemizde Türkiye Varlık Fonu bu amaca yönelik kurulmamıştır. Türkiye Varlık Fonu mevcut kaynakları satmak ve borçlanmak amacıyla kurulmuştur. Dünyadaki örneklerinde fazla gelirlerin gelecek nesillere aktarılması amacı varken, ülkemizde ise gelecek nesilleri dahi borçlandırıp tüm gelirlerin bugünden tüketilmesi amaçlanmaktadır. Sayıştayın Türkiye Büyük Millet Meclisi adına aslen millete ait kamu mallarındaki denetim görevini yerine getirmesi, Varlık Fonu yoluyla engellenmektedir. İktidarın millî servetlerimizi "özelleştirme politikası" adı altında sattığı varlıklarımızdan sonra elimizde kalan bir kısım varlık da Türkiye Varlık Fonuna dâhil edilerek denetimden kaçırılmaktadır. Bu denetimsizlikle kamu malları keyfî ve verimsiz kullanıma açık hâle getirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın lütfen.

Buyurun.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Denetimin olmadığı yerde liyakatsizliğin, yolsuzluğun, israfın ve hukuksuzluğun olmadığından söz etmek imkânsızdır. Denetimden kaçırılmasının asıl nedeni de bu durumların kamuoyundan gizlenmesi amacını taşımaktadır.

Sonuç olarak denetimsizliği, yönetimsizliği ve amaçsızlığı barındıran bir unsurun Türk ekonomisine zarar vereceği ortadadır ve bu politikadan yol yakınken acilen dönülmesi gerekmektedir.

Sözlerime son vermeden cumhuriyetin 100'üncü yılını da kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını rahmetle anıyorum, saygılarımı sunuyorum.