Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Sermaye Piyasası Kurulu c) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ç) Kamu İhale Kurumu d) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu e) Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu f) Gelir İdaresi Başkanlığı g) Türkiye İstatistik Kurumu ğ) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı h) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ı) Yatırımcı Tazmin Merkezi i) Bankalararası Kart Merkezi Anonim Şirketi |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 31 .10.2023 |
UĞUR POYRAZ (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri ve değerli hazırun; önümüzdeki teklif, mevcut iktidarın çağın gereklerine aykırı, liyakati hiçe sayan, ortak aklı dışlayan, siyasi ikbalini milletin istikbalinin önüne koyan anlayışla ülkemizi nasıl bir çıkmaza sürüklediğinin vurucu bir özeti mahiyetinde.
Hazine, bir önceki yıl ödeneğinin 2 mislini harcamış, bu yıla da bunun 2 misli ödenekle başlamış, önümüzdeki sene de bu yılın 2 mislini istiyor. 2024 için talep edilen bütçe 2020'deki başlangıç ödeneğinin tam 6 katı, tüm kurumlar için durum benzer. Memura 2024'ün ilk altı ayında yüzde 15, ikinci altı ayında yüzde 10 zam veren iktidar, tüm kurumların bütçelerine ise 3-5 misli zam istiyor. TÜİK'in vatandaşa anlattığına bakılırsa enflasyon yüzde 70'miş ama TÜİK'in kurum olarak kendisine istediği ödeneğe bakılırsa yüzde 400. Milletimiz için ne hazin bir tablo, utanması olana ne büyük bir utanç.
Sayın Bakanı hem ehliyet hem haysiyet sahibi bir kimse olarak tanıyorum ve yakından da takip ediyorum. Önümüzdeki tabloya baktığımda, Allah yardımcısı olsun yani bunu demekten başka bir söz âdeta bulamıyorum; zira, besbelli ki en çok ihtiyacı olan bu olacak. Dolayısıyla, tüm makroekonomik hedeflerin uzağına düşülmüş, millî gelirde ihracat hacminde hedeflenenin yarısına ancak varılmış, işsizlik 2, enflasyon 12 katına çıkmış. 1993'te dünyanın en büyük 18'inci ekonomisi olan Türkiye'miz iktidarın anlatmakla bitiremediği, övünmeye doyamadığı ekonomik başarıları sayesinde şimdi 19'uncu sırada! İktidarın burun kıvırdığı eski Türkiye'nin 82'den 2002'ye geçen yirmi yıldaki ekonomik büyümesi gelişmekte olan ülkelerin yarım puan önünde, kendisini bir mucize tablosu olarak sunan iktidarın ise yirmi yılda bu oranı neredeyse başa baş. Gelişmekte olan ülkelerin toplam gayrisafi yurt içi hasılası içindeki payımız yirmi yıl öncesinin yarısından az, kişi başına gelir bakımından ise şimdiki oran o dönemin dörtte 1'i. AK PARTİ'li yirmi yılda cari açık önceki yirmi yılın tam 4 katına çıkarak 654 milyar dolara ulaşmış, büyüme ise yalnızca 1 puan artıp yüzde 4,02'den yüzde 5,36'ya çıkmış. Kredi kartına yüklenip evdeki gümüşleri satarak yaşanan tatlı hayatın acı faturası maalesef şimdi karşımızda dimdik duruyor. Hülasa, yoksulluk oranları artıyor, emekçinin geliri düşüyor, işsizlik çift hanelerde, enflasyon dünya rekortmeni, Türk lirası son iki yılda yüzde 279, son beş yılda yüzde 515 değer kaybetmiş, öyle bir karne ki geçer tek not yok.
İşte, bakın, 100'üncü yıla dair edilmiş ne vaad varsa On İkinci Kalkınma Planı'nda hepsi 2053'e ertelenmiş. İktidarın ekonomi politikasının özeti hep birlikte söyledikleri o ilahinin sözlerindeki gibi "Bugün olmazsa yarın, bir gün mutlaka." Temel çürük, kurumlar zayıf, liyakat hak getire, denetim yok, yıkım büyük. Sayıştay raporlarını neredeyse teker teker okuduk, aykırılık bulunmayan kurum neredeyse yok, kimisine dair çok vahim bulgular var; yalan yanlış bilanço tutan mı yok, sözleşmeli personeli daire başkanı atayan mı yok, bir yılda çıkarması gereken yönetmeliği on yıldır hâlâ yazmaya devam eden mi, kamu yararına kullanılmak üzere devredilen taşınmazı kendi çıkarına kullanan mı! Devletin, köklü tarihî, kendi kültürü, önemli görevi olan kurumları bu hâldeyse geri kalanı nasıldır diye düşünmeden edemiyor insan. Lakayıtlık, laubalilik, liyakatsizlik devlet yapısına metastaz yapmış, bir kanser gibi yayılmış, âdeta ölümcül hâle gelmiş. Kapsamlı, bütüncül ve radikal reformlara ihtiyaç olduğu tartışmasız ve aşikâr.
Son olarak teklifte veciz biçimde ortaya konulması bakımından vergi adaletsizliği konusuna da kısaca değinmek istiyorum. Alman Sosyolog Rudolf Steiner "Vergiler bir devletin tüm ideolojilerinden arınmış çıplak iskeletidir." der. 2024 yılı için toplanması öngörülen vergi geliri yaklaşık toplamda 8,5 trilyon lira. Gelir ve kazanç üzerinden alınan vergiler ise bu gelirin yalnızca 2,5 trilyonunu yani üçte 1'inden azını oluşturuyor, geri kalanını ÖTV ve KDV başta olmak üzere maaşlara, tüketime, ticarete konulan dolaylı vergiler oluşturuyor. Benzine, doğal gaza, otomobile vergi; tütüne, alkole, gazoza vergi; tapuya, diplomaya, ruhsata vergi.
Başkanım, bir otuz saniye ek süre istiyorum mümkünse, bitirmek üzereyim.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun, toparlayın.
UĞUR POYRAZ (Antalya) - Zenginden başka herkese, servetten başka her şeye bir vergi, her vergiye kallavi bir zam. Neden diye bakınca başlıca bir sebep olarak bu yıl başında yaşadığımız depremler bahane ediliyor. Peki, 99'da, Gölcük depreminden sonra deprem vergisi getirilmedi mi? Bu vergi tam olarak şimdi karşı karşıya olduğumuz türden bir yıkımın etkilerini azaltmak üzere getirilmedi mi? Geçen yirmi üç yılda bu kapsamda 40 milyar dolara yakın para toplanmadı mı? Bu kaynaklarla geçiş garantili otoyollar, iniş garantili havalimanları, hasta garantili hastaneler yaptıran iktidar bu sayede zengin ettiklerine "Pamuk eller cebe." demiyor da basiretsizliği ve beceriksizliğiyle yarattığı ekonomik enkazın altında hayatta kalma mücadelesi veren emekçilerin, emeklilerin, öğrencilerin üstünde tepiniyor. Adaleti, insafı, vicdanı, yüreği olan şu manzaraya rıza edemez, biz de etmiyoruz ve edemeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum.