KOMİSYON KONUŞMASI

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay raporlarında yer alan verilere göre Sosyal Güvenlik Kurumunun mali dengesinin inanılmaz bir şekilde, Kurum alacaklarının tahsil edilmemesi ya da edilememesi nedeniyle bozulmuş olduğunu gözlemlemekteyiz. Sosyal Güvenlik Kurumu toplam 477 milyar 331 milyon 318 bin 9 lira alacaklı duruma düşmüş durumda. Şimdi, bu alacak toplamı 2019 yılı için 276 milyar liraydı, 2020 yılına gelindiğinde 322,5 milyar liraya ulaştı, 2021 yılında 345 milyar liraya yükseldi ve bugün de 477 milyar liralık bir alacağı çıkmış durumda. Yani yıllar boyunca Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarını tahsil edemiyor, üstüne, yeni alacaklar ekleniyor ve bugün bu 477 milyar liralık rakama ulaşılıyor.

Sosyal Güvenlik Kurumunun şüpheli alacakları zamanaşımına uğratılmakta, Kurum âdeta alacaklarını alamasın diye uğraşılmakta çünkü bunu biz Sayıştay raporlarında görüyoruz. Bugüne kadar görevini yapmayan, eksik yapan personele Kurum zararları nedeniyle işlem bile yapılamamakta. Kurumun bilişim sisteminin entegrasyonu için yapılan ödeme... Yapılamayan sistem nedeniyle Kurumun parasının çarçur edildiği de yine Sayıştay raporlarına yansımış durumda ancak bu konuda da bir işlem yapılmamış. Özellikle 2022 yılı Sayıştay raporundaki tespitte Kurum alacaklarının takibinin yapılmadığı gözler önüne serilmiş. Sosyal Güvenlik Kurumu nezdindeki bütün gayrimenkullerin de Kurum tarafından değerlendirilmediği, başka Kurumlarla yapılan gayrimenkul takas işlemlerinin tahsilatının yapılmadığı, icra yoluyla edinilen gayrimenkullerin satışının sağlanmadığı ve bu yolla da Sosyal Güvenlik Kurumunun zarar ettirildiği yine Sayıştay raporlarına yansımış durumda.

Tabii, bütün bu olumsuzlukların yanı sıra, Cumhuriyet Halk Partili belediyelere SGK tahsilatları için taşkın haciz işleminin uygulanması ancak AKP'li belediyeler söz konusu olduğunda haciz işlemi değil, kamuda daha büyük bir zarara neden olan takas yoluyla tahsilata gidilmesi de yine Sayıştay raporlarıyla sabittir. Buna en son örnek, İzmit merkez ilçe belediyemizdir, orada Cumhuriyet Halk Partili belediyeye SGK tarafından taşkın haciz işlemi uygulanmıştır. Şimdi soruyoruz: Sosyal Güvenlik Kurumu kara delik hâline gelen borçlarını neden tahsil etmemektedir?

Yine, AKP iktidarı döneminde, geçmiş iktidarlara göre 10 kat daha fazla zarara uğratıldığı tespit edilen Sosyal Güvenlik Kurumunun özerk bir yapısı olduğunu hepimiz biliyoruz fakat son On İkinci Kalkınma Planı'nda bu özerk yapının bozulmasına ilişkin birtakım adımlar atılacağı belirtiliyor. Sosyal Güvenlik Kurumu özerk bir kurum olmasına rağmen "Sağlık Market" uygulaması adı altında kamusal mal alımına yönelik bir entegre sistem oluşturulmak isteniyor. Bu da mevcut durumda yaşanan yolsuzluk ve usulsüzlüklerin başka adlarla kılıf aranarak devam ettirilmesine yönelik bir arayış olarak karşımıza çıkıyor. 2021 yılında Sosyal Güvenlik Kurumunun milyarlarca liralık yolsuzluğa uğratıldığının ortaya çıkmasıyla birçok üst düzey yöneticinin görevden alınması, hatta Tıbbi Cihaz Dairesi başta olmak üzere, ilaç ve genel sağlıkla ilgili dairelerde, 3 büyük hastanede 7 müfettişin yürüttüğü soruşturmanın da akıbeti nedense kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Bu soruşturmanın akıbeti ne durumdadır, sonuçlanmış mıdır, sonuçlanmamış mıdır, sonuçlanmışsa ne şekilde sonuçlanmıştır? Böylesine büyük bir yolsuzluk soruşturması önümüzde dururken özerk yapısının bozulmaması için şeffaflığa daha çok önem vermesi gereken Sosyal Güvenlik Kurumunun yolsuzlukların ve ihalelerin şeffaflığının ortadan kaldırılmasının önünü açacak "Sağlık Market" uygulamasına entegre edilmesi de kabul edilemez bir durumdur.

Sayın Bakan, yine, toplumda kanayan bir yara da taşeron işçilerin kadro meselesi; 2018 yılından beri defalarca bu Komisyonlarda ve Genel Kurulda ben dâhil birçok milletvekili arkadaşımızın gündeme getirdiği ama hâlâ çözülemeyen bir sorun. AKP iktidarı döneminde Türkiye âdeta bir taşeron cumhuriyetine dönüştürüldü. 2018 yılında bir olağanüstü hâl KHK'siyle düzenleme yapılarak taşeron işçilere kadro verileceği belirtildi fakat tüm taşeron işçiler ne yazık ki bu kadro düzenlemesinden yararlanamadı. KİT'lerde, çağrı merkezlerinde, hastanelerde hâlen daha taşeron işçi çalışmakta, özellikle HBYS, yemekhane, kiralık araç şoförleri, diş protez teknisyenleri, laboratuvar teknisyenleri, radyoloji görüntüleme teknisyenleri, fizik tedavi seans usulü çalışanları, sterilizasyon işçileri, Karayolları müşavir firma bakım ve onarım işçileri, orman işçileri, kamu çağrı merkezleri çalışanları, sosyal tesis çalışanları, 4 Aralık mağdurları, yüzde 70 ihale şartından dolayı kapsam dışı kalan taşeronlar ve yerel yönetimler bünyesinde kurulan belediye şirketlerinde çalışan belediye şirket işçileri hâlâ kadro alamadı. Bunların kadroya geçirilmesi için Bakanlıkça bir çalışmanız var mı? 2018 yılında bu insanlara söz verilmişti dönemin Bakanı tarafından, bir sonraki Bakan da aynı sözü verdi ama bu insanlar beş yıldır kadro bekledikleri hâlde hâlâ kadrolarını alamadılar.

Ve yine, EYT, uzun yıllar boyunca birçok platformda, Mecliste emeklilikte yaşa takılanlar "EYT" dediğimiz grup haklarını aradı, bizler destek verdik, çok büyük bir kamuoyu oluştu çünkü büyük bir mağduriyet yaşıyorlardı. 8 Eylül 1999 yılında çıkan bir yasanın geriye işlemesi yüzünden bu insanlar, 8 Eylül 1999 öncesinde sigortalı olanlar emeklilikle ilgili tüm şartları taşıdıkları hâlde yaşa takılmalarından dolayı emekli olamamışlardı, onlar için emeklilik yolu açıldı fakat burada başka bir sıkıntı ortaya çıktı: 8 Eylül 1999'dan sonra sigorta girişi olanlar yani bir günle, üç günle, beş ayla, bir yılla EYT'yi kaçıran vatandaşlar emeklilik için yıllarca beklemek zorunda kaldılar, onlar da Emeklilikte Adalet Derneği diye bir dernek kurdular, zaman zaman Meclisi de bizleri ziyaret ediyorlar. Onların da bir hak arayışı var çünkü gerçekten kadınlar 58, erkekler 60 yaşı beklemek durumundalar. Çok az bir süreyle 8 Eylülden sonra, 8 Eylül 1999'dan sonra sigorta girişi yaptıkları için yıllarca, on yedi yıl, yirmi yıl beklemek zorunda kalacak insanlar var. Bunlarla ilgili bir düzenleme yapılacak mı, bunların emeklilik yaşıyla ilgili yoksa tam tersi, emeklilik yaşı mı yükseltilecek? Kamuoyu bu konuda bir açıklama bekliyor. Ayrıca, yine 9000 günlük prim şartıyla ilgili, BAĞ-KUR'luların priminin 7200 güne düşürüleceğiyle ilgili seçim öncesi AKP iktidarı tarafından da diğer partiler tarafından da verilen bir söz vardı, hâlâ bu prim ödeme gün sayısı 7200'e düşürülmedi. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız olacak mı?

Yine, toplum yararına programlar var, siz de konuşmanızda bundan bahsettiniz. Toplum yararına programlar "Vatandaşlara geçici gelir desteği sağlamak amacıyla uygulanan programlar." olarak tanımlanıyor. 2022 yılında toplam 1.531 program başlatılmış, bu programlardan 89.291'i -yani yüzde 77,3'ü- kadın, 26.189'u -yani 22,7'si- erkek olmak üzere toplam 115.480 katılımcının faydalandığı 2022 yılı faaliyet raporunda belirtilmiştir. Şimdi, özellikle kamudaki istihdam alanında AKP'li belediyelerin programdan daha fazla faydalandığı, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin ise TYP'den yararlanamadığı iddiaları kamuoyunda dolaşmaktadır. Bakanlık tarafından, TYP'nin iller bazında hangi kurumlar tarafından istihdamda kullanıldığı bilgisi hâlâ paylaşılmamıştır. Bu durum da TYP'yle sadece AKP iktidarının İŞKUR'u kendi istihdam bürosuna döndürdüğü söylemlerini de güçlendirmektedir. Bu bağlamda, TYP'yle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğumuz bir soru önergesi vardı, hâlâ cevap alamadık.

Ben burada soruları bir kez daha tekrarlamak istiyorum: İŞKUR tarafından 2022 yılı içerisinde düzenlenen bu programların, doğrudan veya yüklenici eliyle gerçekleştirilenlerin genel ve 81 il düzeyindeki dağılımları nedir? Bu programlardan il düzeyinde kaç kişi faydalanmıştır? İŞKUR tarafından son altı yılda düzenlenen TYP programlarının yıllara ayrılarak, ayrı ayrı olmak üzere doğrudan veya yüklenici eliyle gerçekleştirilenlerin genel ve 81 il düzeyindeki dağılımları nedir? İŞKUR tarafından son altı yılda düzenlenen TYP programları yıllara ayrılarak 81 ilde hangi merkezî ve yerel yönetim kurumları aracılığıyla hayata geçirilmiştir? Bu programlar için altı yılda yıllara ayrılarak 81 ildeki yapılan harcama miktarı nedir? Son altı yılda Türkiye genelinde uygulanan TYP programında yıllara ayrılarak 81 ildeki program sayısı ve katılımcı sayıları nelerdir? Bunlara cevap arıyoruz.

Sayın Bakan, konuşmanızda sendikalaşmaya önem verdiğinizden, sendikaları önemsediğinizden bahsettiniz. Sendikalar toplum açısından son derece önemli, demokrasiler açısından olmazsa olmazlar fakat -burada Bakan olarak "Sendikalara önem veriyorum." diyorsunuz- geçtiğimiz yıl bir yasa çıkarıldı; sendikalara toplu sözleşme ikramiyesinden yararlanma için yüzde 2 baraj şartı getirildi. Şimdi, bu yüzde 2 baraj şartını yerine getiremeyen sendikaların üye kaybetmesi, işlevsiz hâle gelmesi ve kapanması amaçlandı; aslında bu da Anayasa'daki sendika kurma hakkını ihlal anlamına geliyor. Biz bu kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine müracaat ettik, hâlâ daha sonuçlanmasını bekliyoruz. Açıkça, Anayasa'ya aykırı olduğunu düşünüyoruz ve bu nedenle de biz başvurumuzda bulunduk fakat şimdi, burada merak ettiğim, bu konudaki düşünceniz nedir? Yani "Sendikalara önem veriyorum." dediğiniz için özellikle merak ettim.

Yine sendikadan bahsetmişken Türkiye Gazeteciler Sendikasının yetki aldığı ancak henüz toplu iş sözleşmesini imzalayamadığı iş yerlerinden biri Sputnik Türkiye ofisi. Buraya, Türkiye Gazeteciler Sendikasına irtibat bürolarında çalışan gazeteciler 2022 yılında üye oldu, burada çoğunluk sağlandı, sendika yetki için Bakanlığınıza başvuruda bulundu ve 16 Ocak 2023 tarihinde sendikaya yetkili olduğu da bildirilmiş. Ondan sonra, tabii, yetkili sendika ile Sputnik işvereni arasında müzakere süreci başlıyor fakat görüşmelerde ücret konusunda bir uzlaşma sağlanamıyor. Sonrasında da üyelerin istifaya zorlandığı gibi iddialar kamuoyuna yansıyor tabii ve 124 Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesi işten atılıyor. 17 Ağustos günü grev yapılıyor ve Sputnik'te hâlâ daha grev -2 Kasım itibarıyla, bugün 78'inci gününde- devam ediyor. Şimdi, burada, bu konuyla ilgili olarak bu atılan 124 sendika üyesinin işe iadesi, toplu iş sözleşmesiyle garanti altına alınması gibi konularda bir çalışmanız var mı? Ne yapmayı düşünüyorsunuz? Çünkü Bakanlık olarak konuya ara bulucu da olunmuş ama hâlâ sonuçlanmamış. Bu insanlar da haklarını arıyorlar. Bize de ulaştılar, hazır burada konunun muhatabı olduğunuz için sorma gereği hissettik.

Yine, kaçak çalıştırma, kaçak istihdam var. Kaçak istihdamla ilgili özellikle son yıllarda ülkemize göç eden mültecilerin, sığınmacıların kayıt dışı çalıştırıldığına ilişkin veriler ortada. Şimdi, seçim öncesi tabii bu mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi sözleri verildi fakat bugün gelinen noktada, On İkinci Kalkınma Plan'ından anladığımız kadarıyla mültecilerin artık sisteme entegre edilmek istendiğini anladık. Yani onların da Sosyal Güvenlik Kurumunun içine dâhil edilmek istendiği yönünde bir bilgi edindik. Mülteciler önümüzdeki süreçte sosyal güvenlik sistemine entegre edilerek sistem içerisinde yer alacaklar mı? Bunun dışında, kaçak, kayıt dışı istihdamı azaltmak, teşvik ve destek sistemlerinin verimli hâle gelmesi için hangi adımları izleyeceksiniz? Mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi yerine Türkiye'de kalıcı olarak kalmaları ve Sosyal Güvenlik Kurumunun içerisinde tam bir entegrasyonu mu sağlanacak? Kamuoyu açıkçası sizlerden bunların cevabını bekliyor.

Herkese iyi çalışmalar diliyorum.