KOMİSYON KONUŞMASI

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri ve değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gıda güvenliğimizin sigortası olan çiftçilerimizin sosyal sigortalarının tarımda sürdürebilirliği sağlamak için en iyi koşula getirilmesi gerekmektedir. Çiftçiliği teşvik etmezseniz hepimiz aç kalacağız. Bunun için BAĞ-KUR'u, 9200 gün olan çiftçimizin BAĞ-KUR'unu 7200'e düşürmemiz gerekiyor ama yetmez diyoruz, onunla beraber yıpranma payının da verilmesi gerekiyor. Burada yılda doksan gün yıpranma payıyla birlikte -çiftçimizin ilk başladığı BAĞ-KUR otuz gün değildi, on beş gündü, kademeli olarak otuza geldi- prim gün sayısı on beş gün olarak düzeltilerek çiftçimizin BAĞ-KUR'unu 7200'e düşürmemiz gerekiyor ama aynı şekilde dün de ifade ettik, bugün de ifade edeceğim, Cumhurbaşkanı çıktı, seçim meydanlarında vaatte bulundu, yine hayal oldu. Az önce Sayın Vekilin dediği gibi 7200'e düşmesi gereken esnaf BAĞ-KUR'u hâlâ da aynı yerde yani siz hayal satıyorsunuz. Bir an evvel, şu anda Mecliste bekleyen hem çiftçi BAĞ-KUR'u hem de esnaf BAĞ-KUR'uyla ilgili kanun teklifimiz mevcut. Gelin, bizim kanun teklifimizi eğer onaylamazsanız, siz getirin, bir an evvel hem çiftçimizin hem esnafımızın BAĞ-KUR'unu 7200'e düşürelim, bu kolaylığı sağlayalım diyorum.

Yine bakınız, çıraklıkla ilgili de maalesef çıraklık eğitimini teşvik ediyoruz diyoruz fakat çıraklığı sağlık başlangıcı olarak kabul etmedik. Geçtiğimiz günlerde EYT'yi çıkarırken çıraklık başlangıç olarak sayılmadı, yaklaşık 1,5 milyon çocuğumuz burada sağlık güvencesi dışında kaldı, emeklilik hakkı kabul edilmedi. Bundan dolayı bir an evvel 8 Eylül 99 tarihinden önceki çalışanlar açısından bir defaya mahsus olmak üzere çıraklığın başlangıç sayılmasını bekliyoruz Sayın Bakan.

Yine bakınız, "emekliler" dediniz, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili bir uygulama yapıldı. Yaklaşık olarak 2 milyon emeklilikte yaşa takılan kardeşimizin sorunu çözüldü ama daha dışarıda 3 milyon var. 3 milyon kardeşimizin de bir an evvel bu kapsam içine alınması gerekiyor, onların haklarını da kazandırmamız gerekiyor.

Bakınız, Cumhurbaşkanı, emeklileri 7.500 liraya mahkûm etti. Sizlerin Ankara'da 7.500 lira kiraya bulabileceğiniz ev var mı diye soruyorum ama emekliyi 7.500 liraya bıraktınız ama seçim öncesi dediniz ki: "Emeklimize nefes aldıracağız." Sizin nefes aldırmanız acaba bu mu diyorum. Hem esnafımızın hem vatandaşlarımızın, çiftçimizin hem de emeklimizin ümüğünü sıkıyorsunuz. Bundan bir an evvel vazgeçin diyoruz.

Bakınız, 2 milyon EYT'li dedik, rahatladı ama 3 milyonu kaldı. Bir de dediniz ki maaşı artıracağız. Ya neyi artırdınız? Emekli ücretleri 7.500 lirada kaldı. Bir de kök maaşı millete öğrettiniz. Bir emekli, yolumu çevirdi, dedi ki: "Ya Sayın Vekilim, kök maaş nedir?" Dedim ki bunu Sayın Cumhurbaşkanına sorun, kök maaşın ne olduğunu. İnsanların açlık sınırının 13.684 lira olduğu yerde emekli maaşı 7.500 lira. İnsaf mı arkadaşlar, bu insaf mı? Bunda bir an evvel düzenlemeye gitmemiz gerekiyor.

Sayın Bakan bir de 2002 yılında 184 lira olan asgari ücretin şimdi 237 kat artırıldığını, 11.400 liraya geldiğini büyük bir marifet olarak anlattı ama gelin, bu Ankara'da bir bürokrat acaba nasıl yaşıyor onu düşündüğü var mı diye soruyorum. Bakınız, ev kiraları aldı başını gitti, benzin fiyatı, et fiyatı gitti. Bir iki örnek vereyim size: Ocak 2021'de -fazla ileri gitmiyorum, siz "2002" diyorsunuz ama ben "2021" diyeceğim- asgari ücretliler 100 kilogram et alırken, bugün -az önce sordum- dana kuşbaşının kilosu 365 lira yani 1 asgari ücretli bugün 31,2 kilogram et alıyor; 2021'de 100 kilo. Sizin anlayışınız bu mu merak ediyorum. Bakınız, emekliyse 20,5 kilo Sayın Bakan, 1 emekli emekli maaşıyla 20,5 kilo et alıyorsa bu da bu insanların gelmiş olduğu noktayı size ifade eder diye düşünüyorum.

Bakınız, bir de -az önce de diğer vekil arkadaşımız ifade etti- "Sendikalaşmayı özendirdik, destekledik." dediniz. Ya, sizin kendi ülkenizde, bizim ülkemizde, Sputnik şu anda kıyım yaptı ama siz bu kıyıma karşı Bakanlık olarak ne yaptınız? Hiçbir şey yapmadınız. Yetmiş sekiz günden beri orada grev var, 24 basın mensubu kardeşimiz işten çıkarıldı ama siz bir Rus firmasının burada yapmış olduğu bu kıyıma hâlâ sessiz kalıyorsunuz; ILO kuralları var, Anayasa'nın 51'inci maddesi var ama bunları uygulatmıyorsunuz. Hani ben merak ediyorum, acaba Cumhurbaşkanı, Putin'le beraber olan kardeşlik bağından dolayı mı Sputnik'e karşı bir ayrımcılık var diyorum.

Yine, bakınız, geldiğimiz noktada, emeklilikte yaşa takılanları söyledik ama gelin, bir an evvel o 3 milyona yakın kardeşimizin de düzenlemesini yapın Sayın Bakan diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, hepinize teşekkür ediyorum.

Ama Sayın Bakan, ne zaman teşekkürü hak edeceksiniz biliyor musunuz? Emeklimiz rahat bir nefes aldığında, iş ve işçimiz rahat nefes aldığında ama -Sayın Yaşar çıktı dışarıya- şu anda Tekirdağ'da -Tekirdağ diyorum, büyükşehirde- merkezinde göz doktoru yok, göz doktoru yok. İşte Türkiye'nin gelmiş olduğu nokta bu Sayın Başkan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Aygun, süre bitti, ben bitirmeniz için açıyorum.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Ve çağ atladık, randevulu sistemle çağ atlattınız bizi ama Türkiye'de doktoru olmayan bir il olarak Tekirdağ tarihe geçti; göz bölümü hem Üniversite Hastanesinde hem Şehir Hastanesinde, bütün bölümlerde olmamasına rağmen siz burada tozpembe bir dünya çiziyorsunuz. Artık kafanızı kumdan çıkarın, bir an evvel gerçeklerle yüzleşin, ülkemiz tarım ülkesi, ülkemiz sanayi ülkesi ama ülkemiz Suriyelilerin arka bahçesi değil; merak ediyorum, ne kadar Suriyeli kayıt dışı çalışıyor, ne kadar kayıt içinde çalışıyor?

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Aygun...

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Merak ediyorum, benim insanlarım dışta, işsiz, iş arıyorlar ama birileri de kayıt dışı olarak Suriyelilere kucak açıyor diyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.