KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanımızı, Sayın Başkanımızı, burada bulunan Bakanlığımızın bütün bürokratlarını, Komisyon üyelerini ve haricen salonda bulunan tüm görevlileri saygıyla selamlıyorum ben de.

Sayın Bakanımıza öncelikle teşekkür ederek başlayalım. Gerçekten göreve geldiği günden beri büyük bir hassasiyetle, büyük bir nezaketle hem Bakanlığın faaliyet alanlarına ilişkin yasama ve yürütme arasındaki bilgi alışverişinde hem şehirlerimize ilişkin Bakanlığın faaliyetleri konusunda -hem de tanıdığımız arkadaşlarımız var, geçmişte Bakanlıkta beraber çalıştığımız arkadaşlar var- yapılan görevlendirme tercihlerinde son derece isabetli işler olduğunu görüyoruz, arkadaşlarımızın motivasyonunun yine artarak devam ettiğini görüyoruz, bundan dolayı mutluluğumuzu ifade etmek istiyoruz.

Şimdi, geçen gün bir cümle kurdunuz, dediniz ki: "Biz hükûmete ilişkin her eleştiriyi yaptığımızda Sayın Cevdet Yılmaz bizi kimlik siyaseti yapmakla suçluyor." "Hâlbuki biz, kimlik siyaseti yapmıyoruz, biz sınıf siyaseti yapıyoruz." deyip oradan da başka bir tartışma açmıştınız, onu da konuşmuştuk.

Şimdi, yine, bugün, karşı taraftan "Kürt illeri" ifadesini duyduk. Durup durduk yere, ikide bir "Kürt illeri" ifadesi, farklı bir ayrıştırıcı, dikkat çekici bir cümle. Şimdi, bu ayrıştırıcı yaklaşımı bu memleket için sakıncalı, bu memleket için tehlikeli ve kayıp olarak görüyoruz; bunun altını defalarca çizdik, bir kez daha çizelim. Suçlamadan bir pencere açmak istiyoruz size, bu pencereden de bakın, bu pencereden de görünen bir manzara var, bir hayat var, başka bir kardeşlik, güzellik var, dışarıda, içeride, hepimizin yaşadığı hayatın içerisinde. Dolayısıyla bunu ayrıştırıcı buluyoruz, bu ülke hepimizin, bu ülkenin şehirleri, bu ülkenin meydanları, bu ülkenin parkları, bahçeleri hepimizin, bu ülkeye doğan güneş hepimizi ısıtıyor, bu ülkede soğuk hepimizi vuruyor, hepimizi üşütüyor. Dolayısıyla daha bir ve bütün bakacak bir...

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Kayyum atıyorsunuz, "kardeşiz" diyorsunuz!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bu ülkenin kadınları, bu ülkenin gençleri, bu ülkenin Zazaları, Terekemeleri, ya hepimiz biriz, bir.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Kardeşiz evet, kardeşiz.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Ya, bu bizim söylediğimiz zaten.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla bu ülkenin semah edeni de niyaz edeni de başını örteni de açanı da yemeğinin yanında ayranını içeni de bir kadehini koyanı da, ya hepsi bizim insanımız, hepsi bizim. Ayrıştırıcı dil, ayrıştırıcı söylem... Cevdet Bey'in vurgusundan belki rahatsız olduğunuz o kimlik siyaseti işte bu. Bunu gelip kendi zihinlerinizden de biz uzaklaştırmanızı beklerken, siz kendi zihinlerinizden uzaklaştırmayı bir kenara bırakın, bizim bu ortamlarımıza, hep beraber paylaştığımız şu güzel ortamlara da bunları sokmanın gayreti içerisindesiniz. Biz, bundan vazgeçmenizi size hepimiz adına, hepimizin huzuru adına tavsiye ediyoruz ve bu toprakların huzuru adına bunu söyleme ihtiyacı hissettik.

Şimdi, biz şuna inanırız: Siyaset yapma niyetiyle yola çıkan herkes bu millete hizmet etmek ister, kimse siyasete başlarken "Ya, şu millete şöyle bir kazık atayım, şu milletin işini şöyle bir zorlaştırayım, şu milletin hayatını şöyle bir ağır hâle getireyim." niyetiyle başlamaz. Herkesin niyeti millete hizmet etmektir, milletin ihtiyaçlarını karşılamak, milletinin gönlüne girmek ve onun hayır duasını alarak gönlünde ebedî bir yer edinebilmektir mümkünse, herkes bu niyetle yola çıkar. Fakat siyaset yolu zor bir yoldur yani farklı çekim kuvvetlerinin çok güçlü bulunduğu bir yoldur. Menfaat, önemli bir çekim gücüdür; korku, önemli bir çekim gücüdür; makam, mevkî hırsı, iltifat almak, ne bileyim kürsüde konuşma, ne diyelim ona, öyle demeyelim de... Neyse yani hepsi ayrı, farklı güçleri olan mıknatıslardır ve insanlar o yollardan, o ilk başta pirüpak bir şekilde çıktıkları o yoldaki o niyetlerden biraz uzaklaşabilirler ama son tahlilde, siyaset yapan herkes milletin gönlüne girmek, milletin sorunlarını aşmak ister. Cenab-ı Allah yirmi küsur yıldır bu milletin derdiyle bire bir sorumlu makamda ilgilenme imkânını bize verdi, bu tarafa verdi. Allah'a sonsuz şükürler olsun, Cumhur İttifakı'yla beraber, son iki dönemdir de daha da güçlü bir şekilde, milletimizin karşı karşıya kaldığı bütün sorunlarla, bütün problemlerle, onun bize, size ve hepimize ilettiği bütün taleplerle hep beraber ilgileniyoruz. Çalışma hayatı da bu alanın en temel karşılaştığımız başlıklarının yer aldığı bir alandı. Biz daha önceki bütçelerde, daha önceki yıllarda ve dönemlerde burada dünya kadar konu konuşuyorduk; 3600 meselelerini konuşuyorduk, alt işverenden işçisine, taşerona -kamuoyunda bilinen adıyla- kadro meselelerini konuşuyorduk; ne bileyim, biz sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi meselelerini konuşuyorduk. Allah'a sonsuz şükürler olsun, hepsini tamamıyla bitirebildik mi? Bütün başlıkları, bütün yönleriyle tartışmasız bir şekilde, herkesin her şekilde isteyebildiği bir şekilde çözebildik mi? Hayır, çözemedik ama sonsuz şükürler olsun, birçok konuda mesafe ala ala geldik, engelli istihdamında mesafe ala ala geldik. Kadın istihdamında çalışarak, mücadele ederek, teşvikleri de yönlendirerek, bir anlamda sosyolojiyi de yöneterek -kadın istihdamı meselesinin bir sosyolojik tarafı da var- o tarafla da ilgilenerek, sadece istihdamın önünü açıcı faaliyetlerle değil, kültüre dönük tarafları var, hepsiyle ilgilenerek... Engelli istihdamına, eski hükümlülerin istihdamına, birçok alana, her alanda olduğu gibi bu çalışma hayatında çok ciddi meselelere çok ciddi yönelimler yaptık. Aştık Allah'a şükürler olsun. Aşamadığımız bazı meseleler oldu veya o başlık çerçevesindeki bütün sorunları tamamen ortadan kaldıramayacak şekilde çözümler oldu. Ne oldu? Mesela bugün bir hatip söyledi, dedi ki: "EYT sorununu çözdünüz Sayın Bakan ama 8 Mayıs 1999 öncesini çözdünüz. 9 Mayısta giren ne olacak Sayın Bakan?"

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI VEDAT IŞIKHAN - O eylül...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Eylül.

"10 Mayısta giren ne olacak? Peki, 10 Aralık 19F99?" Tamam, durduğu yerden güzel bir soru ama kardeşim yani bir şeyin de bir sınırını koymak gerekiyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Kademeli olması lazım.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bir şeyi bir şeye bağlamak gerekiyor. O kavramı üreten bir mesele var. O kavram neden üretiliyor? O tarihte yapılan bir düzenlemeyle, o tarihten önce sisteme girenlerin o düzenlemeden dolayı bir hak kaybına uğradığı tezinden hareketle ortaya atılan bir talep var. Dolayısıyla bir şeyi baz almanız gerekiyor. Kimse cebinden bir ödeme yapmıyor. Kamu adına, hepimiz adına, hepimizin bugününü, yarınını, terörle mücadelesini, çocuklarımızın eğitimini, anne babalarımızın, bizim, hepimizin sağlık giderlerini, demir yolu giderlerimizi, her türlü giderimizi, sorunumuzu yöneten bu devletin, bu kamu maliyesinin, bu sosyal güvenlik sisteminin ayakta kalabileceği bir çerçevede, belli mantık üzerine bunu oturtarak yönetmesi gerekiyor. Tamam, 9 Mayısta girenin suçu yoksa 9 Mayıs yaptığınız zaman 10 Mayısta giren diyecek ki: "Benim suçum ne?" Haydi, eylülün tamamını kapsama aldık desek ekimin suçu ne? Ya "Ekim, kasım uğraşmayalım, 1999'un tamamını alalım." dediğinizde 1 Ocak 2000'in suçu ne? Dolayısıyla yani bu işleri bir yerde durdurmak gerekiyor, bu işleri bir mantığa, bütün toplumsal kesimlerin, bu işle ilgilenen herkesin baktığında "Evet, doğru, bu işin bu çerçevede çözülmesi makul ve adil bu tartışmalar çerçevesinde." diyeceği bir tabana, bir zemine oturtmak gerekiyor. Biz bunları oturtarak geldiğimiz için, evet, bir açıdan baktığınızda bazı meseleler çözülmemiş, hâlâ eksikleri var gibi geliyor ama başka bir açıdan baktığımızda da aslında o sorun tamamen çözülmüş oluyor.

Cenab-ı Allah hepimize -bakın, ayırt etmeksizin söylüyorum- şunu nasip etsin: Baktığımız yerlerden ufak tefek eksiklikler görebiliriz ama bu ülkenin büyümesi için hep beraber katkı verelim, Togg'dan hep beraber gurur duyalım. Hükûmet "Gaz çıkartıyorum." dediği zaman "Boş verin gazı." değil "Daha fazlasını arayın, bulun kardeşim. Bize düşen bir şey varsa getirin, bütçeyi Meclisten geçirelim." diyelim.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Biz yeşil projeleri savunuyoruz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz yeşili isminizden de attınız, boş verin şimdi onları. Yeşili savunsaydınız isminizde tutardınız.

Şimdi, dolayısıyla bunu yapalım, hep beraber sahip çıkalım. "Gabar'daki petrol ne ya? Onunla siz cari açığı kapatmaktan bahsediyorsunuz." diye küçümsemeyelim. "Ya, helal olsun kardeşim, terörü bitirdiniz orada, petrolü çıkarmaya başladınız. Daha çok vardır; arayalım, bulalım." diyelim. Hep beraber el ele verelim, terörle mücadelede tek bir vücut olalım, yurt dışından ülkemize yönelen saldırılarda tek vücut olalım, içerideki meselelerde ülkemizi büyütmek için gereken meselelerde tek vücut olalım, kendi aramızda haklı rekabetimizi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin, ilave bir dakika süreniz var, toparlayın lütfen.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Siyasi rekabetimizi yapalım içeride, ülkemizi büyütelim, ülkemizi...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Orhan Bey, asgari ücretle Togg alır hâle getirelim işçileri.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bak, sen güzel bir adamsın, gel hep beraber ülkemizi büyütelim, bu büyümeden...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Güzel bir şey söylüyorum. Asgari ücret alanın Togg alabileceği duruma getirelim.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya, bir dakika verdi, bir dakika verdi insafsız, bir dakika.

Dolayısıyla ülkeyi hep beraber büyütelim. Bu büyümeden memurumuz da daha çok alsın, emeklimiz de payına düşeni daha çok alsın. Asgari ücretli işçi, işveren temsilcileri şurada mı anlaşıyor, hayır kardeşim şurada olsun diyelim, hep beraber diyelim. Hep beraber bütün kesimlere ülkenin gelişiminden, bugüne kadar yaptığımız gibi, daha fazlasını aktaracak bir Türkiye'yi beraber inşa edelim. Bunun için; bir, siyasi dilimiz; iki, siyasi hâlimiz; üç, siyasi samimiyetimizin memleketin menfaatleri doğrultusunda hep beraber olması lazım.

Teşekkür ediyorum, hürmet ediyorum.