KOMİSYON KONUŞMASI

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkan, Değerli Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Derse geç girmiş bir öğrenci edasıyla biraz mahcubiyetim var. Bugün çok konuğum vardı, o yüzden söylediklerimin bir bölümünü arkadaşlarım tekrar etmiş olabilir, sıkıcı gelirse özür dilerim.

Tüm bakanlıklar gibi elbette bütçe sunumu da faaliyetleri itibarıyla kitapçıklarda renkli biçimde, düzgün biçimde kaleme alınmış hâliyle sunuldu ve bunlara itiraz yok aslında. Doğru bu ama işte "Gençlerin yanındayız." diye bahsi geçen kitap içindeki duruma baktığımızda işte biraz öyle olmadığını görebiliyoruz. Yani okul çağındaki çocukların bugün kontrol edildiğinde Türkiye'nin bütün sanayi bölgelerinde, küçük sanayi sitelerinde okul çağındaki çocukların hâlâ orada çalıştıklarını görüyoruz. Dolayısıyla yaşanan ekonomik sıkıntılardan dolayı birçok çocuğumuz eğitimini yarıda bırakmak ya da çalışmak zorunda kalmak gibi durumla karşılaşıyorlar. Türkiye -buna işte bu yüzden- OECD ülkelerinde en genç nüfusa sahip olan 4'üncü ülke olduğu hâlde nüfusun yani yüzde 15,3'ü genç iken bunu bir gelişme ya da iş gücü olarak ne yazık ki ülkede kullanamadık, tam tersine göç etme eğilimleri Türkiye'de gördüğümüz, karşılaştığımız, eğitimlilerin daha çok ülkeyi terk ettiği bir duruma gelmiş durumda. Ülkemiz şu sıralar evinde olan yani istihdam ve eğitimde olmayanlar açısından incelendiğinde -bunlar hepsi tabii TÜİK verileridir, çok önemli bunlar- ilginç Avrupa 1'incisiyiz. 20 ila 34 yaş arasındaki gençlerde evinde oturanlar bakımından Avrupa'nın 1'incisiyiz, aynı zamanda OECD'de de 2'nci sırada yer alıyoruz bu noktada. Demek ki Türkiye'deki genç işsizliği yine rakamlar olarak yüzde 36,6 civarlarında.

Evet, uzun bir şey... Sayın Bakan, bilginiz var mı bilmiyorum; mesela Rizeliyiz biz, siz de Rizelisiniz biliyoruz "..."(*) dediğim zaman Bakanım anlıyor, nasılsın demek Lazcada. Şimdi, Pazar'dan bir öğrencimiz aradı beni, dedi ki: "Ben Pazar Ziraat Fakültesinde okuyorum, erkek öğrenci yurdu orada olmadığı için Ardeşen'e gitmek zorunda kalıyorum ama Ardeşen'de misafir öğrenci olduğumuz için oradan bizde yemek ücreti alınıyor." Benzer bir durum Çayeli için de geçerli. Demek ki burs ve KYK yurtlarındaki durum yeterli değil. Bu planlama size ait, bu planlamayı sizin değiştirmeniz gerekiyor.

Süreme bir taraftan bakıyorum, daha epeyce sürem var. En sonunda şimdi nezaketli konuşuyorum ya, Sayın Bakana biraz hırsla ve yükselerek de konuşacağım açıkçası. Baştan saygısızlık etmeden, saygı sınırları içinde bunu becerebileceğimi ümit ediyorum. Süremin tamamını kullanmak değildir önemli olan, söyleyebileceklerimi söylemektir ve o yüzden başlıyorum şimdi Sayın Bakan. Ekim ayının ilginç bir tarihi var. Arkadaşlar, 29 Ekimde 100'üncü yılı yaşadık, çok görkemliydi, hepimiz, bütün siyasi partilerimiz de sahip çıktı, elbette bir kısmında Atatürk olmayışından duyduğumuz rahatsızlığı da dillendirdik ama şimdi geliyorum böyle hararet ettiğim yere. 27 Ekimde Sayın Bakanımızı cep telefonundan aradım, cevap vermedi. Çok yoğun olabileceğini öngördüm, bunun üzerine makamından, Özel Kaleminden rica ettim, onlara da haber verdim. Sonra, WhatsApp'tan da kendisiyle görüşmek istediğimi, talebimi bildirdim. Bana geri dönmedi. Bunu yoğunluğuna verdim ama biliyordum, emindim... Parlamentoda, Mecliste otururken yine bölgemizdeki, Rize milletvekili arkadaşlarımızdan birisine dedim ki: "Size cevap verir Sayın Bakan, şu talebimi iletmek üzere sizin aramanızı istiyorum." Talebimi de söyledim. "Peki." dedi ve arayınca Sayın Bakan hemen cevap verdi. Sonra da ben kendisine bir milletvekilimiz aracılığıyla talebimi...

ORHAN YEGİN (Ankara) - O an müsaitmiş demek ki.

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Evet, o an müsaitmiş demek ki. Genelde AK PARTİ milletvekillerine müsait olunuyor; evet, haklısınız.

Şimdi, bunlar da çok önemli değil ama şimdi gelelim talebime, talebim şuydu; bir televizyoncu beni aradı, dedi ki: "29 Ekimde Cumhuriyet Bayramı kapsamında Atatürk'ün konuşulacağı, Cumhuriyet Bayramı'nın konuşulacağı; tarihçilerin ve bilim insanlarının olduğu bir programı yapmak istiyoruz." "Nerede?" "Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Anıttepe'de." Ben de Sayın Bakana buna izin verip vermeyeceklerini sordum. Net ve kısa bir cevap aldık: "Hayır." Peki, şimdi soruma geliyorum: Ekim ayının 3'ünde Fındıklı ilçesinde yine Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı bir yerde, Erzurum'dan gelen bir derneğe -ünvan söylemek istemiyorum- orada spor eğitimi adı altında... Yani ayinler yapacak insanlara orayı verdiniz, bir hafta boyunca o kampta kaldılar da Atatürk'ün konuşulacağı, Cumhuriyet Bayramı'nın konuşulacağı bir program için neden Anıttepe'yi vermediniz diye Sayın Bakana sormak istiyorum şimdi. Bu benim çok içimi acıttı. Bana cevap vermemiş olmanız Rize'nin üçte 1'inin oyunu almış vekil olarak beni üzer ama bu hakkınızdır fakat Mustafa Kemal'in yaptığı bir yeri Mustafa Kemal'in konuşulacağı bir mekânı, mekân olarak yasaklamak; bu sizin hakkınız değildir Sayın Bakan. Buna çok üzüldüm, çok kırıldım, çok yükseldim. Buradan, bu ekranlardan ve kendi mecralarımdan sizi Rizelilere, halka şikâyet ediyorum.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım.