| Komisyon Adı | : | (10 / 2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun çalışma usul ve esaslarına ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 21 .01.2016 |
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizden ve basın mensuplarından ayrı ayrı özür dilerim geç geldiğim için, kusura bakmayınız.
Şimdi, tabii, burada Komisyonumuzun adı "Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi" başlık bu. Tek başına biz burada boşanmanın üzerine gidersek konunun bütünlüğünden sanki uzaklaşmış oluruz gibime geliyor bana. Yani, burada, aile bütünlüğünü olumsuz yönde etkileyen unsurlara bakarak ve onun üzerinden ancak sonuç alıcı bir noktaya gidebiliriz.
Nedir? Burada yani başlıklar hâlinde, tabii herkes kendi penceresinden baktığı zaman aile sorunlarının nelerden ibaret olduğunu farklı farklı da sayabilir, müşterek noktalar da olabilir, eksiklikler de var, yani bunları, eksikleri de tamamlamak lazım diye düşünüyorum.
Şimdi, bir sefer ailenin korunması... Bizim mevcut Anayasa'mızın 41'inci maddesinde "Aile toplumun teminatıdır." şeklinde hüküm var. Şimdi, ailenin korunmasına yönelik baktığımız zaman pozitif hukuktaki düzenlemelerde, İnsan Hakları ve Çocuk Hakları Sözleşmesi, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı... Yani, şimdi, bizim mevcut olan iç hukukumuzda, düzenlemelerde eksiklik var mı? Aşağı yukarı çok az eksiklik var diyebiliriz ama zihinlerimizde bir eksiklik var. Yani, biz, bunları içselleştirmemişiz aslında, içselleştirebilsek sorunun çok fazla büyüyeceğini ben zannetmiyorum. Ama burada sorunlara baktığımız zaman, başlıklar şeklinde bakarsak, yani bu toplumun birinci sorunu, gayet rahat, bence ilkokuldan itibaren müfredata bu eğitimin konulması lazım, yani aile bütünlüğü açısından, kadın-erkek eşitliği açısından bunun içselleştirilmesi lazım. Bugün sabahleyin haberleri izlediğimde, yine Antalya, Konya, yanılmıyorsam Samsun, 3 tane ilimizde, 3 tane kadınımız yine öldürüldü. Yani bu nedir? Boşanma davasını kadın açmış ve çıkarıyor birisi... Karaman mı, bilemiyorum, yani 3 tane ilimizde... Netice itibarıyla, bu içselleştirme ancak eğitimle olur. Tabii, bu, bir yıllık bir eğitimle olabilecek bir iş değil. Çinlilerin çok güzel bir sözü var, diyor ki: "Bir yıl ürün alacaksanız buğday ekin, eğer on yıl ürün alacaksan meyve ekin, uzun yıllar ürün alacaksanız insan eğitin." Yani, bu iş aslında eğitimden geçecek. Yani aile kurumunun korunması açısından, eşlerin sadakat ve bağlılığı açısından, saygı açısından, hoşgörü açısından bu tamamen bir eğitim meselesi.
Şimdi, sorunlara baktığımız zaman, bir sefer, ülkemizde bir göç sorunu var arkadaşlar. "Göç sorunu" derken, biz sadece Suriye'den gelen mülteciler açısından bakıyoruz, bu yanlış, ülkede bir iş göç sorunu var. Yani, bu, göç veren bölgeler var, göç alan bölgeler var ve bu göç alma ve göç vermenin de başlı başına aile kurma açısından doğurduğu sorunlar var. Bölgeler arasındaki bu eşitsizlik, bu gelişim farklılığı ister istemez aile kurumu kurulduğu zaman buna da yansıyor.
Geçici aile parçalanmaları var, bu nedir mesela? Bu, Türkiye'deki mevsimlik işçiler açısından, bakıyoruz, ailelerin bir kısmı geçici mevsimlik işçisi, bir bölgeden kalkıyor diğer bölgeye gidiyor. Bu, geçici anlamda göç ve aile parçalanmasına sebebiyet veriyor.
Bir başka başlık, yine, yerel ekonomilerdeki, yani yerel yönetimlerdeki, yerel bölgelerdeki ekonomik zayıflıklar. Bunlar diğer taraflara göç veriyor, bunlarla artan sorunlar.
Tabii, bir başka başlık altında, yoksulluk ve sosyal yardımları biz diyebiliriz. Yani, yoksulluğun kendisiyle birlikte getirdiği başlıkların altında aile parçalanmaları çok fazla oluyor. Mesela ben kendimden örnek vereyim, hiç kimseden örnek vermeyeyim. Ben 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdiğim zaman, 1986'da bitirdim, dört yılda bitirdim, son sınıftayken ben eşimle tanışmış oldum. Ancak, ekonomik durumlar yerinde olmadığı için -o dönemde sözlendik ama yani stajyerlik bittikten sonra sözlendik- ben olayı hep ağırdan aldım. Çünkü stajyerlik döneminde girmiş olduğum duruşmaların çoğundaki boşanma davaları beni ürkütmüştü ve çoğu da hakikaten yoksulluktan dolayı kaynaklanıyordu. "Ben kendi hayatıma bir başkasını katarak onun hayatını zindan etmeye hakkım yoktu." şeklinde düşünceye kapıldım ve netice itibarıyla benim nişanlılık sürem aşağı yukarı iki buçuk yılı buldu. Nedendi? Hepsinin temelinde yoksulluk vardı. Çünkü, acaba, ben bu yoksullukla birlikte... Eşim buna katlanır mı, katlanmaz mı? Çok pratik bir örnekti bu. Netice itibarıyla, belki ben cesaret ettim, eşimle konuştuğum için rahatlıkla "Evet, bu yoksulluğa, bu güce birlikte katlanmaya varım." dedi. Ben huzurunuzda kendisine bu cesaretinden dolayı teşekkür ederim. Yani, netice itibarıyla, bu ancak böyle aşılabilirdi. Yani, bu yoksulluk hakikaten büyük bir bela, yani yoksulluk aile kurumunun da belası, suçların da belası, yani her kötülüğün belası aslında yoksulluk. Yani, bu yoksullukla bir mücadele etmek lazım.
Tabii, evlilik birliğine geldiğimiz zaman yani bu alt nedenler açısından... Nedir bu? Burada benim sayacağım bu başlıkları ne olur yani hiçbir arkadaşımız bunu bir siyasi bir mecraya veya bir malzeme konusu yapmasını ben istemem. Netice itibarıyla burada objektif olarak bilimsel bir çalışma yapıyoruz, çekinmeden herkes kafasındakini söylemesi gerekir.
Şimdi, baktığımız zaman, yani davalardan bize gelen... Netice itibarıyla benim şu anda dört buçuk, beş yıla yakın bir milletvekili sürecim var, yine Yargıtay Kararları Dergisinin de abonesiyim ben, yani mesleğimden uzaklaşmış değilim, birebir yine içerisindeyim. Yargıtay kararlarımızda görebildiğimiz kadarıyla giyim tarzlarından boşanmalar çıkıyor, dini görüş farklılıklarından çıkıyor, eşlerin ailesinden dolayı çıkıyor, kıskançlıktan dolayı çıkıyor, eşlerin iş sorunlarından dolayı çıkıyor. Yani nedir? Eş eve geç geliyor, çok fazla işine kendisini vermiş durumda, hakikaten geç gitmesi nedeniyle bu sorunlar çıkıyor. Alkol kullanmasından çıkıyor, kumar alışkanlığından çıkıyor, cimri olmasından çıkıyor, aileye aşırı düşkünlüğünden çıkıyor. Yani eşlerden bir tanesi kendi alisine çok fazla aşırı düşkün, bu sebeplerden çıkıyor. Az konuşur, çekingenlikten dolayı çıkıyor, sorumsuz davranmasından çıkıyor, aileye olan bağlılık ve uzaklık açısından sorunlar çıkıyor, işine aşırı düşkünlükten çıkıyor, çok fazla para harcamasından çıkıyor, ev ve çocuklarıyla ilgili sorumluluktan -ilgilenmiyor, işinden, vesairesinden- çıkıyor, gelir yetersizliklerinden -biraz önce bahsettiğimiz o "yoksulluklar" başlığı altında- çıkıyor, netice itibarıyla, yemek ve ev düzeninden çıkıyor, harcama ve tüketim alışkanlıklarından çıkıyor, akrabalarla olan ilişkilerinden çıkıyor. Ama bunların hepsi de netice itibarıyla eğitimden geçiyor değerli arkadaşlar yani bu işin ilacı bu.
Dinlediğiniz için, söz verdiğiniz için ben teşekkür ediyorum.
Yalnız, burada Sayın Vekilimiz Burcu Hanım'la sohbet ederken Türkiye Barolar Birliği nezdinde kurulan Kadın Hukuku Komisyonu, TÜBAKKOM var. Bence, bir kurum açısından, burada, bu arkadaşlarımızı da dinlemek de yarar var. Aile birliğinin korunması açısından, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi var, Nazan Moroğlu. Bu konuda kadın hakları üzerinde...