Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç)Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı d)SBT Sağlık Bilim ve Teknolojileri Anonim Şirketi |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 09 .11.2023 |
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli Komisyon üyeleri; öncelikle 2024 yılı bütçemizin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Tabii, bugün sabah saat 10.00'dan beri hem detaylı sunumunuzu dinledik -Sayın Bakanımız rakamları verdi- hem de Komisyonumuzdaki üyelerimizi dinledik. Üyelerimizden hem takdirler oldu hem de eleştiriler de oldu, gayet doğal.
Ben öncelikle sözlerime bir teşekkürle başlamak istiyorum. Tabii ki aslında Filistin'de, Gazze'de çok büyük bir soykırım yaşanıyor, orada her gün binlerce bebek, çocuk hayatını yitiriyor ve bugün İzmir'den yola çıkacak bir tane gemimiz var. Sayın Bakanım, siz sunumunuzda bahsettiniz; o geminin içerisinde 8 adet sahra hastanesi, 500 ton yardım ekipmanı, 20 tam donanımlı ambulans... Ayrıca, 400 bin kişiye de ilaç yardımı olacak bir gemi yola çıkacak. Tabii, bununla birlikte, UMKE personelimiz de gidecek; ben öncelikle, sizin nezdinizde, oraya giden UMKE personelimize çok teşekkür ediyorum, yollarının açık olmasını diliyorum. Umuyorum ki orada havaalanında kurulacak bu hastaneye... Yani şunu temenni etmek durumundayız: İnşallah, bir şekilde hastalar, oradaki savaştan etkilenen, yaralanan insanlar oraya ulaşabilir; en büyük temennimiz bu. Zaten onu, o ulaşımı sağlayabilsek bunları da aslında Türkiye olarak gönderebiliriz ama tabii en büyük ki iyi niyetimiz bir an önce bu soykırımın sona ermesi.
Sayın Bakanım, öncelikle, tabii, Covid süreciyle ilgili olarak size söylediklerinde, performansımızla ilgili, sınıfta kaldığımızla ilgili söylemler oldu, tam tersine, aslında bizim Covid-19 salgın sürecini, hani, o özenerek baktığımız muasır medeniyetler seviyesindeki ülkelerden çok daha başarılı bir şekilde yürüttüğümüze inanıyorum. Bu süreçte, kendi solunum cihazını üretebilen, aşıya hızlı bir şekilde ulaşabilen, aynı zamanda -işte, gördük, İtalya ile Fransa'nın orada korsancılık günlerine döndüğünü gördük- evde filyasyonlar yapabilen, bilfiil gidebilen, ciddi bir şekilde bir mücadeleyi gördük. Tabii, bu süreçte sağlık çalışanlarımızın çok büyük fedakârca çalışmaları oldu. Ben onlara bir kez daha çok teşekkür etmek istiyorum.
Tabii, birçok rakam var, sizler değindiniz ama şunu söylemek istiyorum: Nitelikli yatak sayımız. Nitelikli yatak sayımız 2002 yılında yüzde 6 oranındayken bugün yüzde 81'lere çıkmış; 171.932 nitelikli yatağa ulaşmışız. Tabii, bununla birlikte şehir hastaneleri hemen burada devreye giriyor. İşte, şehir hastanelerinde bunu... KÖİ yani kamu-özel iş birliği modeli bir finansman modelidir. Bizim bir tercih yapmamız gerekiyordu, AK PARTİ olarak iktidara geldiğimizde, gerçekten hayal gibi bakılan o sağlıkta devrimi hayata geçirdik, sosyal güvenlik sistemindeki devrimi hayata geçirdik, yollar yapmamız gerekiyordu ve bunu yaparken bir şekilde de finansmana ihtiyacımız vardı, KÖİ de bu modellerden biriydi ve biz bunu tercih ettik. Bunu tercih ederek -yanlış hatırlamıyorsam- 100 bin nitelikli yatak yapılması noktasında KÖİ'leri hayata geçirdik.
Şimdi, baktığımızda, şöyle bir söylem var, buralardan öyle bir algı yaratılıyor ki sanki biz buradan birilerine vermişiz, birilerinin kasasını, kesesini dolduruyoruz. Hayır, öyle bir şey yok; bunu gördük, pandemide gördük, depremde gördük. Bakın, depremde gördük, 50 binden fazla canımızı yitirdiğimiz depremlerde gördük, Covid'de gördük. Covid'de yani bizim doktorlarımız şu kararı almak zorunda kalmadı; ben -işte, İtalya yaşadı bunu- hangi hastanın fişini çekeyim diye karar almak zorunda kalmadı.
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Hastaneler yıkıldığı için karar almak mümkün olmadı gerçekten!
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Biz bunu, bu süreci nitelikli hastanelerimiz sayesinde, şehir hastanelerimiz sayesinde başarılı bir şekilde yürüttük.
Sayın Bakanımız geçen yılki bütçe görüşmelerinde de vardı, şunu söylüyor: "Şehir hastanelerinde ne hasta sayısı ne yatak doluluk oranı ne de yoğun bakım doluluk oranı ne de ameliyat sayısıyla ilgili herhangi bir garanti söz konusu değildir." "Süre yirmi beş yıl" diye böyle bir şey var; burada kira bedeli, laboratuvar bedeli, efendim, orada yapılan ölçüm bedelleri vesaire, bununla ilgili rakamsal söylemleri de var yani yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir örnek verdi: "Örneğin, MR 100 liraysa biz bunu yüzde 40 indirimle 60 liraya hatta belli bir sayının üzerine çıkınca 38 liraya kadar çektirebiliyoruz." dedi. Üniversite hastanelerine aynı bu oranlarda baktığımızda, onlar daha fazla ya da şehir hastanesi olmayan hastanelerde de biz bunları hizmet alıyoruz ve biz bunları ödemek zorundayız. Bugün biz bunları daha uygun bir fiyata bir şekilde hizmet alıyoruz. Bu bir modeldi, biz bunu tercih ettik; bugünkü geldiğimiz noktada kamu-özel iş birliğinden normal kendi kamu imkânlarımıza döndük çünkü her şey birden olmuyor ki yani AK PARTİ iktidara geldiğinde "Böyle sihirli bir değnek olsun da 'şak' diye her şeyi değiştirsin."le olmuyor ki. Aman, işte, yol da yapalım, hastane de yapalım, efendim, terörle de mücadele edelim, onu da yapalım, bunu da yapalım yani her şey bir anda olmuyor. Tabii ki bir sürece ihtiyacımız var, şehir hastaneleri de, KÖİ'ler de bu anlamda çok doğru çok karardır.
Evet, özellikle, sağlıkta şiddetle ilgili, şiddetin her zaman hepsinin karşısındayız, hiçbir şekilde tasvip etmiyoruz. Bununla da ilgili düzenlemeleri hayata geçirdik ama bu anlamda da sanki biraz böyle eğitimleri yani ilkokulda, okuldan başlayan... Şimdi, Millî Eğitim Bakanımız geldiğinde de konuşmak lazım, bu eğitimleri artırmamız gerektiğini düşünenlerdenim. Şunu da söylemek istiyorum: Belki de dünyada birçok ülkeden ayrı olarak, biz aile hekimliğini yani aile diş hekimliği, ağız sağlığı-diş sağlığını da sosyal güvenlik kapsamına alan nadir ülkelerden biriyiz. Bugün Amerika'da gittiğinizde dişinizin tedavisi 500 doları buluyor. Yani öyle bir ülke ki... AK PARTİ iktidara geldiğinde, işte, sosyal güvenlik sisteminden yararlanan vatandaş sayısının yüzde 46 olduğu orandan bugün yüzde 99'lara gelmiş; peki, yüzde 1 niye yok? O yüzde 1 de özel sağlık sigortasını tercih edenler. Bu bir başarıdır, bunu bence takdir etmek gerektiğini düşünüyorum.
Tabii ki bu süreçte, Sayın Bakanımız, hücre ve gen terapisi hastanesini kuracağınızdan bahsettiniz konuşmanızda. Ben bunu çok önemsiyorum, gerçekten çok önemli; özellikle gen üzerine çalışan bizim doktorlarımız, yetişen gençlerimiz için de aslında çok önemli bir fırsat olacağını düşünüyorum çünkü genelde bu yönde eğitim alan gençlerimiz hani yurt dışına gitmeyle ilgili eğilim gösteriyorlardı.
Şimdi, tabii, bir başka konuya da gelmek istiyorum engellilerle ilgili olarak. Engellilerle ilgili, inanın, AK PARTİ olarak yaptığımız birçok çalışmayı hayata geçirdik, ilk engelliler yasasını hayata geçirdik, engellilerin evde bakım hizmetlerini veriyoruz, evde sağlık hizmetlerini hayata geçirdik; bunlar çok önemli. Aynı zamanda, kadınlarla ilgili bir teşekkür etmek istiyorum Sayın Bakanım; sizin de desteklerinizle birlikte Denizli şehrimize pembe tır kazandırdık. Bu, meme kanseri tarama tırı, içinin ekipmanı Sağlık Bakanlığımız tarafından verildi. Biz son bir yılda bu taramalar neticesinde Denizli geleninde 47 kadında meme kanserini, 2 kadında rahim ağzı kanserini erken bir şekilde bu tır sayesinde yakalamış olduk. Bu anlamda da çok teşekkür etmek istiyorum.
Tabii, şimdi, bir tane daha konu var, keşke Sayın Ağbaba burada olsaydı, grubumuzu da itham edecek şekilde böyle bir insan tiplemesi tanımladı ve sonra dedi ki: "Bunları siz önemsiyorsunuz ya da yanında da fotoğraf veriyorsunuz." Hepimiz insanız yani burası teknik bir Komisyon, biz hepimiz milletvekiliyiz, hepimizin yanında tanıdığımız ya da tanımadığımız birileri olabilir; insanın içini bilemezsin, girince bilemezsin. Bunlar yüzünden bunu genellemeyi, bir gruba atıfta bulunmayı doğru bulmuyorum. O zaman da benim kendisine şunu demem lazım, ki onun öyle bir insan olmadığını biliyorum ki bunun en acısını kendisi yaşadı. Özge Aydın vardı, PKK teröristi, öldürüldü; Sayın Ağbaba bu teröristle birlikte Mecliste basın açıklaması düzenledi. O zaman ben şimdi diyecek miyim yani "Sayın Ağbaba, vay efendim, teröristlerle beraber, kol kola, yan yana." Bu, bir kere Sayın Ağbaba'ya da haksızlık olur. Dolayısıyla, kendisi böyle bir durumdan mağdur olmuşken tekrar bunu gündeme getirmesini açıkçası çok doğru bulmuyorum.
Yine, sabahleyin çok erken saatlerde "Afrin'i işgal..." diye bir terimde bulunuldu. Biz Afrin'i asla işgal etmedik, biz Türkiye olarak sınırlarımızı tehdit eden, daha doğrusu, vatandaşlarımızı tehdit eden saldırılara karşı bölgemizi güvenlik altına almak için çalışmalar yaptık diyorum.
Sayın Bakanım, 2024 bütçenizin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. İnşallah, hep sağlıklı günlerde, herkesin sağlığa erişiminin daha da kolaylaştığı ama kimsenin çok da fazla gitmek zorunda olmadığı bir süreç yaşarız diyorum.
Teşekkürler.