KOMİSYON KONUŞMASI

YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Komisyonun değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, Sağlık Komisyonunda olduğum için Kütahya'dan bir arkadaşım mesaj atmış. Sayın Bakanım, on bir yıl olmuş, Kütahya'da bir hastane hâlâ bitirilmemiş, neyin nesi bilmiyorum.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Gelecek ay.

YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - İnşallah.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Yıl bitmeden.

YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Şimdi, Hükûmet sözcüleri 2002'yi baz alıyor, 2002'den önce ne hastane var ne sağlık ocağı var ne ebeevi var, ya insan biraz vicdanlı olur. Osman Durmuş, 2001 yılında bir yıl içinde Ankara'ya 2 tane büyük hastane kazandırdı: Biri Keçiören Eğitim Hastanesi, biri Eskişehir yolundaki Atatürk Hastanesi; bir yıl içinde, iki buçuk yıllık bir süresi vardı. Şimdi, bu hastanelerin birleştirilmesi projesi onundu ama gerçekleştirmeye zamanı yetmedi. Hava ambulansı, deniz ambulansı onun projesiydi, onun için rahmetle anıyorum, efsane bir adamdı, çok hizmetleri oldu, şükretmek lazım.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Biz de rahmetle anıyoruz.

YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Şimdi, Sayın Bakanım, kurumların hafızası var. Bir yandaş sendikanın baskısıyla Sağlık Bakanlığında böyle gök ekini biçer gibi bir tane idareci koymadılar. Ha ne oldu ama? Önce gelir gelmez mecburi hizmet yasasını kaldırdılar. "Kaldırmayın, doğu ve güneydoğuya asker, polis eşinden başka kimseye gönderemiyoruz." dedik. İki ay sonra çark ettiler. Sağlık müdürlerimiz varken 663 sayılı bir Kanun Hükmünde Kararname'yle Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünü kurdular, Hastaneler Birliği kurdular, yüzlerce kadro verdiler, sonra geri dönüş, tekrar sağlık müdürlüğü, sağlık müdürlüğüne geri döndük çünkü hafızayı sileceksin. Tecrübeyle bugünlere gelmiş -Sosyal Hizmetler Yasası var- geçmişteki insanların emeğini yok saymak çok acımasız bir düşünce.

Şimdi, güzel şeyler yapılmadı mı? Tabii ki yapıldı, inkâr edersek gözümüze durur ama şöyle bir şey var: Bakın, şunu bana bugün attılar. Bir hasta rahatsızlanıyor, Bilkent'teki Şehir Hastanesine gidiyor, yoğun bakımda bir gece, iki gündüz yatıyor. Arkasından SSK'den bir mesaj: 23 bin 331 lira. Şehir hastanelerindeki bu para Sağlık Bakanlığının bütçesine girmiyor, biliyorum. Detaylı sordum, yapılan bir şey var mı dedim. Bir kolonoskopi yapılmış, bir de tansiyonuna bakılmış. Şimdi, yazık. Buradan özel hastaneye sevk etmişler, özel hastane girer girmez para istemiş ama şuurlu bir vatandaş, demiş ki: "Ben yoğun bakıma geliyorum, sevkle geliyorum." "Tamam, özür dileriz." demişler. Dolayısıyla on gün yatmış burada, 15 bin lira. Ben buna bir şey demiyorum ama bu ışın tedavisi kemoterapi için hastanelere gidiyorlar, eğer vatandaş bilmiyorsa yatmış gösteriyor, yatak ücreti vesaireyle çok para alıyorlar. Dolayısıyla ben şöyle diyorum: Bir ara bizim hastanelerden bütün cerrahlarımız özel hastanelere gitti ama özel hastanelerde bunların ameliyat yapması, gelen hepsine anjiyo, kabarık faturalar, vicdanları el vermedi, geri kuraya girip Bakanlığa geliyorlar. Ben Bakan Bey'in yerinde olsam bu özel hastanelerden geri dönenlere bir ay kurs verir, bunların denetimine gönderirim yani bunlar, özel hastaneler tadını kaçırdı arkadaşlar. Bu randevu sisteminden de insanlar gecikiyor "Sağlık meselesi, bir an önce gidip tedavi olayım." diyor. Dolayısıyla bunu düzeltmek lazım.

Çok basit gibi gelecek ama şöyle bir şey var: Bu hastaneler birleşirken eğitim kurumları da birleştirildi. Dolayısıyla sağlık meslek liseleri Millî Eğitime devredildi. Eğitim seviyesi düştü ama şöyle bir şey oldu: Yine siyasi baskılarla mahallelerde birer apartman tuttular "İş garantili ebe, hemşire, laboratuvar teknisyeni yetiştiriyoruz." diye, garip gureba, fakir fukara "Çocuğum bir an önce meslek sahibi olsun." diye çocuklarını buraya verdiler. Binlerce çocuk mezun oldu ama Sağlık Bakanlığı ısrarla lisans mezunlarını atıyor yüzde 95 oranında, lise mezunlarını atamıyor, yazık günah. Sayın Bakanım, bunlara biraz dengeli davranalım, çocuklar perişan oldular.

İkincisi: Tabii -demin bir arkadaşımız sordu ama- gıda Tarım Bakanlığına geçti ama Sağlık Bakanlığının yine koruyucu sağlık hizmetleri açısından bu konularda uyarı yapması lazım. Ankara'da "Tatlar" diye bir arıtma ünitesi var; 1,5 milyonluk yapılmış. Dolayısıyla kapasiteyi arttırmak için ilgili bakanlıklar Büyükşehre yazı yazmış, on iki sene hiçbir şey yapmamışlar imar rantıyla uğraşacağız diye. Bu yeni dönemde uğraşıyorlar, Cumhurbaşkanlığı yatırım programına alınıyor, kredi temin ediliyor ama AK PARTİ'li meclis üyeleri kredi vermiyor. Ya, bu toplum sağlığı, bunun siyaseti falan olmaz. Onun için Sağlık Bakanının bu konularda uyarması lazım ilgili birimleri yani her ne kadar Çevre Bakanlığının uhdesinde gibi görünse de.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Arslan, toparlayın sözlerinizi.

Buyurun.

YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Şimdi, bizim sağlıkçılar için 3 tane kampımız vardı. Çok yoruluyorlar, sağlık hizmetleri çok zor bir hizmet, parayla falan yapılacak bir şey değil ama yazları bizim sağlık personelimiz, doktorlarımız gidiyordu. Gümüldür'de, Antalya Çolaklı'da, bir de Gökçeada'da kampımız vardı. Bunların 2 tanesini özel sektöre vermişler, Gökçeada'da ottan girilmiyor. Dolayısıyla sağlık personeli çok zor hizmet veren bir personel, bu konuda ben kampların yeniden açılmasını istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

Hayırlı olsun bütçeniz.